İzlerken ben mi öyle hissediyorum, yoksa maçtan önce Abdullah Avcı “topu alan kaleyi görsün” diye bir plan mı geliştirdi, bilmiyorum. Trabzonspor her hafta üzerine koyarak ilerliyor. Ancak garip bir alışkanlık geliştirmeye başladı. Bu hem tehlikeli olabilir, hem takım birlikteliğine zarar verebilir. Adına “bencillik” diyorum. Dün Gaziantepspor iyi başlamamasına rağmen, ilk 20 dakikadan sonra ağırlığını hissettiren bir Trabzonspor vardı. Karşısında kalabalık bir savunma bloğu buldu. Lakin gerek rakibin çıkarken kaptırdığı toplar, gerek ön alandaki baskısı pozisyon bulmasını kolaylaştırdı. Buraya kadar her şey güzel de, gol şansı yakalayanların ceza alanı içinde daha paylaşımcı olması gerekirdi.
Nwakaeme, Djaniny, Flavio, Bakasetas ve Ekuban’ın yanlış tercihleri, yani boştaki arkadaşlarını görmek yerine kaleyi düşünmeleri, Trabzonspor’un erken öne geçme şansını engelledi. Konuk takımın kontrollü savunma yaparken, hızlı hücumlarla oyuna ortak olma çabasını da görmezden gelemeyiz. Önce Mirallas, sonra Maksim’in çerçeveyi hedefleyen vuruşlarında Uğurcan’ın kritik müdahaleleri vardı. Dahası doksan dakika vazgeçmediler, her anında maça ortak olmaya çalıştılar.
İkinci yarıda da oyun disiplininden ve anlayışından ödün vermeyen bir Gaziantepspor vardı. Portekizli yeni teknik direktörü Pinto’nun agresif tarzı, ekibine de pozitif biçimde sirayet etmeye başlamış anlaşılan. Dün olmadı ama, yarın mutlaka karşılığını bulacaktır.
“Zor oyunu bozar” derler ya, Trabzonspor’un dirençli rakipler karşısındaki en büyük zaafı, serinkanlı kalmayı öğrenememiş olması. Yoksa yine çaresizce geriye yaslanmak zorunda kalmazdı bordo-mavililer.
Gol mü? Devre arasında soyunma odasında neler konuşulduğunu bilemem ama, “takım için oynayın” şeklinde bir uyarı yapıldığı kesin. Yoksa “Nwakaeme - Bakasetas, Flavio - Bakasetas” güzellemesinden gol sesi çıkamazdı. Burada aslan payı, Trabzonspor’un son iki maçtaki galibiyetlerine imza atan Yunanlı oyuncusu ve ilk yarıda yaptığı hatadan ders çıkaran Flavio’ya aitti kuşkusuz. Bakasetas’ı takıma kimler kazandırdı ise, “usta” işi bir transferin mimarlarıdır, kutlarım.
Gelelim gerçeklere. Maçı hangi skorla olursa olsun kazanmak ayrı, neleri eksik yaptığınızı anlamak farklı. Trabzonspor için yola kayıpsız devam etmek elbette önemli. Ama öne geçmesine karşın bu kadar mahkum oynamak ve pozisyon vermek, irdelenmesi gereken ciddi bir konu. Açık söylüyorum; Karadeniz ekibinin savunma göbeğindeki Edgar-Hugo ikilisi olmasa, kaleci Uğurcan mucizeler yaratsa da, işleri yolunda gitmezdi.
Evet; Gaziantepspor iyi bir takım. Ama bu kadar top kullanmasına izin verirseniz, sıkıntı yaşamanız kaçınılmaz olur. Kimse Abdullah Avcı’nın performansını ve takıma kattıklarını yadsıyamaz. Lakin “adım adım” gidilmesi gereken o kadar uzun bir yol var ki! Savunmada savaşmak yetmiyor. Hücum anlamında da Trabzonsporlu oyuncuların kendilerini geliştirmeleri gereken çok şey var. Birinci bölgeden en uca aynı ruhu hissetmek şart. Öncelikle de başrole soyunanlar “ne oldum” demeyecekler! Trabzonspor’un güvenli limana ulaşması için doğru yapacakları konuşulur.
Trabzonspor’un “bittik” denen noktadan zirveye ortak olacak seviyeye gelmesinde Avcı’nın emeğini ve deneyimini kimse yadsıyamaz. Sezonun tamamı yap-boz oyunu gibidir. Sabır, akıl ve sonuç ister. Hocanın Türk futboluna katkısını alkışlıyorum. İnanın bu ocaktan milli takıma çok ekmek çıkar.
Başkan Ahmet Ağaoğlu sakın alınmasın. Futbolda günah da sevap da yönetimlere aittir, şimdi keyfini çıkarsın. Zamanı geldiğinde dostlarıyla keyif kahvesini de içer. Belki bu sezon tarihe geçer!..