Türk hakemliğinin en büyük sorunu “liyakat” ve “yönetim becerisidir.”
Daha doğrusu beceriksizliği!..
Bu ülkede hakkı ile Merkez Hakem Kurulu başkanı olabilmek için, sırtını sağlam yerlere dayaman gerek.
Ya da, ki bu ender bir durumdur, kişiliğin ve geçmişinle kamuoyuna güven vermen şarttır.
Örnekleri yok mu? Çok; Ufuk Özerten, Zekeriya Alp, Ahmet Güvener gibi “hakemlik geçmişi olmayan isimler”, hatalarıyla sevaplarıyla gelip geçtiler bu alemden.
Neden hakemlik geçmişi olmayan diyorum? Çünkü camianın içinden gelmedikleri için defoları yok! Çünkü hizmet etmek dışında beklentileri yok!
Kimse onlara “falanca maçta bizim takımı doğramıştı” diyemez. Kimse tarafsızlıklarını sorgulayamaz.
Peki hakem kökenli MHK başkanları? Aralarında işini layıkı ile yapmaya çalışanlar da vardı. Duruş sergileyen ve baskılara boyun eğmeyenler de.
Hakemler suçsuz mu?
Yazının başında liyakat ve yönetim becerisi dedim ya...
Bunlar yoksa, hakem de kötüdür. Kulüplerin, siyasetin, yorumcuların baskısı karşısında sinmek, yöneticilik değildir.
Siz doğru eğitim veremiyor, doğru insanlarla çalışmıyor, eğitimlerde sürekli kafa karıştırıyor, hatır-gönül ilişkilerine direnemiyor, ödül-ceza sistemini işletemiyor, adalet duygusunu hissettiremiyor, kurul üyelerini etkisiz eleman haline getiriyorsanız, hakeminiz de böyle olur, işleriniz de!
Serdar Tatlı bu gerçekleri geç de olsa gördü ve istifa etti.
Şaşırdım mı? En azından ilk yarıyı çıkaracağını düşünüyordum. Galiba vicdanının sesi ağır bastı!
Ne demek boş dilekçe?
Türk futbolundaki en tehlikeli işlerden biri nedir biliyor musunuz? Federasyon bünyesindeki atanmış kurulların “iki dudak arasında” olması...
Hepsinden, başkanları dahil “boş istifa dilekçesi” alınır.
Yasal mıdır? Hayır. Etik midir? Hayır. Baskı unsuru mudur? Evet.
“Sizi atıyorum ama, hata yaparsanız, kulüplerden talep gelirse, kamuoyu hoşnutsuz ise, koyarım o boş dilekçeyi önünüze” diye tehdit etmektir. Sonra da adına “bağımsız kurullar” denir.
Tatlı, TFF Başkanı Nihat Özdemir’in çekmecesindeki boş dilekçenin kullanılmasına fırsat vermedi.
Belki de Metin Tokat ile ilgili tasarrufunun bedelini ödedi. Keşke Tokat’ın kellesi istenirken, “Yeter, bu kadar da olmaz” deyip perşembe günü aldığı karara not düşse idi.
Keşke için çok geç!
Gelin görün ki Serdar Tatlı da bu zihniyetin tuzağına düştü. Göreve gelirken başkan vekilliği teklif ettiği, sezon başında bazı kulüplerin taleplerine boyun eğip kızağa çektiği, sözde yol arkadaşı Metin Tokat’ı trenden indirdi! O trenin hangi gara çekildiği ortada.
Haklı gerekçeleriniz vardır veya yoktur. Siz Tokat’ı yıllardır tanıyorsunuz. Ne değişti de sırtınızı döndünüz? Kefil olduğunuz başkanvekiliniz, ilkelerinize aykırı ne yaptı? Bu sezon atamalara karıştırmadığınız Metin Tokat hangi maça müdahale etti?
Serdar hocam; neyin ne olduğunu siz de, benim gibi bazı meslektaşlarım da iyi biliyor!
Dedikodulara inandınız, bazı kulüplerin “gazını almak” adına en güvendiğiniz yol arkadaşınızı “istifa etti” diye duyurdunuz.
“Helallik istemekle olmuyor!
Hayır, Tokat istifa etmedi. Siz boş dilekçeyi işleme koydunuz.
Dahası, yıllarca kader birliği yaptığınız insandan, tek cümlelik teşekkürü esirgediniz.
Ne oldu Serdar hocam?
Asıl olan günü kurtarmak değil, gerçek dost ve arkadaş biriktirmektir!
“Hakkını helal et” demekle bitmiyor işte!
Başkanı kulüpler bulsun!
Serdar Tatlı’nın istifasından sonra yanıtı aranan soru Merkez Hakem Kurulu başkanının kim olacağı?
Federasyonun hazırlıksız yakalandığı ortada. Maçlar oynanırken ve ortalık yangın yerine dönmüşken, durumu kurtaracak, herkesin kabul göstereceği bir isim bulmak zor.
Benim önerim, MHK başkanını kulüplerin seçmesi. Öyle ya, beylere ne başkan ne hakem beğendirebiliyorsunuz.
Her kulüp kendi adayını kağıda yazsın, Kulüpler Birliği Vakfında tartışılsın, en çok oyu alan başkan olarak atansın. Hatta kimin hakemliğinin bitirileceğinin de kararı verilsin.
İnanın daha ilk toplantıda kavga çıkar. Neden? Çünkü amaç üzüm yemek değil, bağcı dövmek.
Kendi seçtikleri MHK’yi yerden yere vuramayacaklarına göre, nasıl şirin görünecekler taraftara?
Neyin arkasına sığınıp, polemik yaratacaklar?
Gelişmiş futbol ülkelerinin hiçbirinde hakemlerin ve MHK’nin bu kadar tartışıldığını göremezsiniz. Oralarda herkes işini yapar. Yapamadığı işin hesabını verir. Bizde ise iyi de olsa kötü de olsa sadece hakemlerden hesap sorulur.
Hadi buyurun, hodri meydan. TFF Başkanı Nihat Özdemir’e sesleniyorum; yol verin kulüplere, bakalım sonu nereye çıkacak?..
Yabancı gelsin!
Evet yabancı hakem gelsin. Yabancı MHK Başkanı gelsin. Hatta Federasyon başkanını da ithal edelim.
Biz yıllardır doğrusunu yapamıyorsak elin oğlu gelsin beceriksizliklerimizin üstünü örtsün. Ben daha ileri gideyim. Kulüp başkanları da, hakem yorumcuları da yabancı olsun.
Kendi insanına güvenmeyen bir camia her şeye layıktır. Gelsinler, gelsinler!
Ne demiş Ata'm?
"Acizler için imkansız, korkaklar için müthiş görünen şeyler, kahramanlar için idealdir." - Mustafa Kemal Atatürk