Bazı gerçekler sinsice gizleniyor bazen. Örneğin, Trabzonspor’un erken sayılacak bir süreçte rakipleriyle arasına koyduğu puan farkı. Örneğin camianın şimdiden dillendirdiği zafer şarkıları. Medyanın bordo-mavili takımı ilk yarı bitmeden şampiyon ilan etmesi.
Oysa Trabzonspor bu sezon ilk yenilgisini tattığı Antalyaspor maçından bu yana görmezden gelinen bir gerilim içinde. Futbol ve oyun olarak kendisini geliştirmesi gerekirken, göstere göstere gelen bir tehlikeye doğru sürükleniyor. Antalyaspor maçı dahil dün geceye dek 6 sınavda 7 puan yitirdi. Şimdi 9’a çıktı. Kazandığı karşılaşmalarda dahi zorlanmaya başladı. Sezon başındaki coşku ve enerji giderek azalıyor.
Belki rakiplerinin bordo-mavili takımı çözmeye başlaması, belki zihinsel ve fiziksel yorgunluk, belki önemli oyuncuların sakatlığı, çokça da kilit isimlerin form düşüklüğü. Adına na derseniz deyin.
Trabzonspor niçin bu kadar transfer yaptı? Hedefi olan şampiyonluğa ulaşmak için. Geniş kadronun amacı bu. Lakin kulübede oturmayı alışkanlık haline getirenlerin beklenen katkıyı yapamadıklarını gözlemliyoruz. Sanki takımın parçası değiller ve giydikleri formayı emanet almışlar. Testi kırılmadan dikkat çekmek istedim.
Giresunspor sezona kötü başlayan, ancak acemilik sancısını attıktan sonra istikrarlı oyunu ile adından söz ettirmeye başlayan bir ekip. Kaybettiği maçlarda bile alkışı hak eden bir mücadele sergiliyor. Trabzonspor’a kolay teslim olmayacağı belli idi.
Nitekim Ergin Keleş’in öğrencileri dersine çalışmıştı. Haddini bilerek mücadele etti. Ne eksik ne fazla. Ekstrası kalecisinin müthiş performansı oldu. Gecenin kahramanı idi.
İlk bölümde Cornelius’u istediği paslarla buluşturamayan ev sahibi, Bakasetas ve Visca ile kaleyi uzaktan yoklayan girişimleri dışında etkisizdi. Baskılı göründü ama orta sahadaki Berat- Dorukhan ikilisi bal yapmayan arı gibiydi. Hem bu bölgede, hem hazırlık paslarında ciddi hatalar yaptı.
Oyuna ilk hamlelerini daha 31. dakikada kullanan bordo-mavili takımın ikinci bölümde silkinmesi, kişisel yeteneklerini devreye sokması gerekiyordu. İlk şartı da rakibe baskı kurmasıydı. Savunmadan dönen topları takip etmek, doğru adam paylaşımı yapmak ve tıkanan kanatları açmak gerekiyordu. En önemlisi de rakibin ani ataklarında hatasız olması gerekiyordu. Her şey yoluna girmiş görünürken, Bakasetas’ın kaleyi bulan üç şutunda Okan’ın kritik kurtarışları beklenen golü engelledi. Giresunspor ise pusuda bekleyen avcı gibiydi. Futbol adına çok basit, ama akıl dolu bir organizasyonla öne geçti.
Eli-ayağı uyuşan hastaya iğne batırırsınız ya. Trabzonspor can havli ile son seçeneği kullanmaya başladı. Risk alarak, saldırma pozisyonuna geçti. Peres ortaladı, Cornelius en iyi yaptığı iş olan kafa vuruşuyla eşitliği sağladı. Bu maç boyunca denediği en olumlu hücum oldu.
Ve uzatma dakikalarındaki VAR müdahaleleri. Böyle penaltılar görülmedi, gerçekten tarihe geçecek anlardı. Bakasetas gol orucunu bozmak için topun başına geldi, Okan geçit vermedi. Ama o ne? Atışta ihlal olduğu VAR tarafından belirlendi ve Yunanlı oyuncu ikinci şansını denedi. Sanırım bunun adı mucize. Okan yine zoru başardı ve “Öyle olmaz böyle olur” dedi.
Kendi düşen ağlamaz. Trabzonspor’un ruh hali epeydir bozuk. Böyle devam edemez. Sözüm Trabzonspor’a; tehlikenin farkında mısınız? Değilseniz, siz bilirsiniz! Rakipler çıkışa geçerken cepteki krediye fazla güvenmeyin. Hazıra dağ dayanmaz beyler!