Cemal Ersen

Cemal Ersen

cersen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Başakşehirli dört futbolcunun gazeteci dövdüğü o çirkin olaydan sonra şunları yazmışız:
“Bir hafta geçti, tozlar itina ile halının altına süpürüldü. Artık biliyoruz ki darp edilen bir basın mensubu, darp eden de A milli takım oyuncusu ise hem eylemin niteliği değişebiliyor, hem de alt sınırdan ceza çıkabiliyor. Bir kenara not edin, bundan sonra gazeteci dövmek serbest hâle gelecek...”
İçimize doğmadı. Çok açıktı benzer eylemlerin küstahlık hamuruyla yoğurulup, yeniden karşımıza çıkacağı!
Milli Takım uçağında meslektaşım, 30 yıllık dostum Bilal Meşe’ye, takım kaptanı Arda Turan tarafından yapılan sözlü ve fiziki saldırı kimileri için şaşırtıcı olsa da, tehlike ‘geliyorum’ diyordu adım adım. Diyordu da, sanki gizli eller epey bir zamandır ortamı karartmaya çalışıyordu özenle.
Öfke, kin, intikam, tehdit, hesap sorma, kibir, tekmili birden futbol kültürümüzün olmazsa olmazları artık. Şimdi Arda da bu kültürün bir parçası oldu maalesef...
Ne yapsın çocuk? Önünde, boğaz kesmeye, gazetecileri evinden aldırmaya kalkan futbolcu ağabeyleri, Milli Takım kampında silah çeken, stat içinde tekme tokat gazeteci döven meslektaşları var. Örnekler çoğaldıkça ve cezasız kaldıkça, Arda gibi nicelerini göreceğiz. Hiç garipsemeyelim.
Cinnet hâli mi dersiniz, psikolojik sorunlar mı, yoksa öfke patlaması mı bilemem. Kimse lafı eveleyip gevelemesin. Meslektaşımızın uğradığı saldırı bir yana, o galiz küfürlerin gittiği adreslere de yapılmış büyük bir ayıp var. Öyle özürle filan telafi edilecek cinsten değil.
Sağlam bir duruş sergilenmez, gerekli yaptırımlar uygulanmaz ise, yeni Arda’lar, Ahmet’ler ve Mehmet’lerin sıraya girmesi kaçınılmaz olacak.

Yeni jargon!
Bir de “adamlık” üzerinden jargon geliştirildi son yıllarda. Dalga dalga yayılıyor. Sanki “adamlık” statü, ayrıcalık, üstünlük sağlıyor. Araya birkaç süslü sözcük ve dini motif de kattınız mı, oluyorsunuz “adamın” kralı!
Biz şuna “insanlık” desek, daha yerli yerine oturacak her şey. En azından kimin ne olduğunu görebilmek açısından.
Arda Turan o saldırıdan sonra asla pişman olmadığını söylemiş. Kim bilir, belki de “adamlık” bunu gerektiriyordu.
Lakin, geç de olsa anlayacaktır gönüllerden sökülüp atılmanın nasıl bir şey olduğunu. Yaptıklarının kime zarar verdiğini, gelecekte neleri yitireceğini... Hak edilmiş yalnızlıklar da cabası.
Arda’nın milli takımı bırakması, zerre kadar ilgilendirmiyor beni. Bıraktı mı, bıraktırıldı mı tartışması da öyle. Ama ne acıdır ki, tercihi bile babası yaşında bir gazeteciye söyledikleri ve yaptıklarının önüne geçmeye yetiyor bu ülkede!
Attığı her adımın, ağzından çıkan her sözün arkasında durduğunu söyleyen Arda, bundan sonra milli takımsız futbol kariyerini planlarken de, ödeyeceği bedelleri hesap etmiştir sanırım. Kuş gibi hafif ve vicdanı rahat olduğuna göre...
Gazeteciye hakaret etmenin ve saldırmanın sıradanlaştığı, hatta hoşgörülüp savunulduğu bir toplumda, sevgili Bilal Meşe’ye bir kez daha geçmiş olsun diyorum.

Haberin Devamı

Demirören sinyali verdi!..
Futbol Federasyonu geçen sezon en çok eleştiriyi, kurullarından aldı. Tahkim, Disiplin ve Merkez Hakem Kurulu, gerek kararları gerek icraatleriyle ciddi rahatsızlık yarattı.
Kulüplerin yanı sıra, spor medyası da konuyu zaman zaman gündeme getirdi ve haklı olarak tepki gösterdi.
Dün gördük ki, Federasyon Başkanı Yıldırım Demirören de farklı düşünmüyor. Başkan, TFF genel kurulundaki konuşmasında hem özeleştiri yaptı, hem de o günün koşullarına dikkat çekti. FETÖ ile mücadele edildiği bir süreçte kurulları güvenilir kişilerden seçmenin öncelikleri olduğunu anlattı. Haklıydı.
Sonra da Tahkim ve Disiplin kurulunun bazı kararlarından vicdanen rahatsız olduğunu söyledi. Özellikle, Talisca, Volkan Babacan ve Yalçın’a verilen cezaların, kendisini ve yönetimini memnun etmediğini dile getirdi.
En önemli ifadesi şu idi: “Şimdi buradan onlara veya yeni adaylara sesleniyorum. Vereceğiniz kararlarda bundan sonra hukukla birlikte toplum vicdanını da düşünerek hareket edin.”
Kilit iki sözcük “yeni adaylar.” Özenle hazırlanmış bir konuşmada dil sürçmesi olacağını sanmıyorum. Bunca yıllık deneyimimiz bizi yanıltmıyorsa, sezon öncesi bir revizyon kaçınılmaz görünüyor. Milli maç sonrası sürprizlere hazır olun!

Haberin Devamı

Hangisi daha zor?
Ziraat Türkiye Kupası final maçı ve PTT Play-off final müsabakasında yaşanan olayları gördünüz.
Futbol maçı değil iki rezalet izledik. Kavga-gürültü, sahaya atılan meşale ve patlayıcılar, insan yaşamını ve sağlığını tehlikeye atan sahneler vardı.
Hafta içinde Spor ve İçişleri Bakanlıklarının soruşturma açtığı haberi geldi. Müfettiş görevlendirilecek ve kamera görüntülerinden sorumlular tespit edilip cezalandırılacakmış.
Kulağımızı tersten göstermeyi pek seviyoruz. O yasaklı maddelerin statlara girmesini, bu çirkinliklerin yaşanmasını önleyemiyoruz da, 40 bin kişiyi tek tek belirleyip hesap sormaya çalışıyoruz. Hangisi zor sizce?..
Yaptırımlar mı? Geçin efendim. Ne oldu Konyaspor-Başakşehir maçının faturası?
Bakanın ve milyonlarca insanın gözü önünde yaşanan olaylara 1’er maç seyircisiz oynama cezasını uygun gördü disiplin kurulu.
Biraz tepki geldi, bu kez Göztepe ve Eskişehirspor’a 2’şer maç. Nabza göre şerbet yani!

Haberin Devamı

Günün sözü
Ağaç baltaya demiş ki; “Senin beni kestiğine değil, sapının benden olmasına üzülüyorum.”