Eğitim çok şeydir ama her şey değildir. Elli kişilik sınıfa ders anlatırsınız, yarısı anlar, kalanı bakar. Kimi sınavda tam not alır, bazıları sınıfta kalır. Türkiye’de hakemlik de böyle. Sürekli değişen “müfredat” kafaları karıştırır. Her seminerde bir öncekinden farklı talimatlar verilir, uygulamalar değişir.
Video Asistan Hakemliği’ne rağmen hakemlerin hâlâ eleştiriliyor olması biraz da “eğitim sisteminin” tutarsızlığından kaynaklanır.
Hafta içinde UEFA hakem sorumlusu Jaap Uilenberg’in de katıldığı iki günlük seminer yapıldı. Hakemlere hatalı kararları, VAR’a nerede devreye gireceği anımsatıldı.
Önemli konu başlıkları hakemin otoritesinin koruması ve VAR ile koordinasyonun sağlanması idi.
Gelin Uilenberg’in örnekleri ile gündeme getirdiği uyarılara göz atalım;
Taviz vermeyin!
-Penaltı ve kırmızı kartlarda beden diliniz ile kararlılığınızı gösterin. Tereddüt yaşamayın. Kart gösterme kurallarına uyun. Yoksa inandırıcılığınız azalır, itirazlar yoğunlaşır.
- Hakeme fiziksel temaslara kesinlikle izin vermeyin. İhraç ile cezalandırın. Maç sonrası itiraz için sahaya giren teknik direktörleri mutlaka cezalandırın.
- Ceza sahası içindeki kararlarda VAR nasıl hata yapar algısı oluştu. Net kanıt varsa, VAR devreye girmeli ve hakeme ısrarla sunmalı. Öncelik hakemin pozisyonlara yakınlığıdır. Önemli kararları hakem vermelidir.
- Kulübeden gelen tepkilere sıfır tolerans gösterin. El-kol hareketi ve sözlü itirazlar cezasız kalmamalı. Gerekirse ihraç olmalı.
- İkili mücadelelerde hız, şiddet, acımasızlık, insan sağlığını tehlikeye düşürecek hareketlere direkt kırmızı kart gösterin. Ayağın yükseğe kalktığı durumlarda bu oyuncu rakibini görerek hareketi yapıyorsa, kırmızı kartla cezalandırın.
- Ceza alanı çevresindeki fauller net olmalı. Baraj mesafesine dikkat edin. Atışı kullanan takım oyuncularının barajın bir metre uzağında kalmasına dikkat edin, onlar için de çizgi çekin.
- Elin yüze geldiği pozisyonlarda oyuncular top için mücadele ediyorsa, faul ve sarı kart; biri avantaj sağlamak istiyorsa kırmızı kartı sakınmayın.
- Kalecilerin, kaptan da olsa görev bölgelerinden koşarak gelip itiraz etmesini mutlaka cezalandırın.
-Oyunu normal süresi içinde bitirin. Uzatma dakikalarına dikkat edin, ne eksik, ne fazla oynatın.
Gelen gideni aratır!
Çoğu insanı ilgilendirmeyebilir. Ancak bu hususlar kamuoyu tarafından da bilinmeli. Bilinmeli ki yorumlar sağlıklı, eleştiriler haklı ve yararlı olsun..
Peki; MHK niçin sürekli benzer uyarılarda bulunmak zorunda kalıyor? İki seçenek geliyor aklıma; ya hakemler umursamaz, ya çok özgüvenliler!
Bir not daha; hakem ile VAR arasında özellikle büyük maçlarda sıkıntı yaşanıyor. Aralarındaki kıdem-kokart farkı sorun yaratıyor. Sahada ve VAR odasında dayanışma sağlanamazsa, geçmişten gelen husumetlerin daha büyük hasarlara yol açması kaçınılmaz olur.
Yarın Serdar Tatlı gider, falanca gelir. Sadece Süper Lig olarak bakmayın, her hafta liglerde yüzlerce hakem görevlendiriliyor. O MHK olmaz, diğeri yapar. İş atamada değil, hakem gibi hakem yetiştirmekte. Geçmişe gidin, hemen her kurulun kusuru vardır bu tabloda.
Yıllar sürecek bir değişim ve dönüşümden söz ediyorsak, bugünden yarına göstermelik operasyonlarla arpa boyu yol alamayız. Başarı için tek şart istikrardır. Vizyondur, liyakattir. Sabırsız ve tahammülsüz toplumlarda bu hayaldir.
Tatlı’yı uğurlar, “acıya” buyur deriz! Dilimiz yanarak, onu da yer bitiririz!
Löw ve Mesut’un yolları kesişirse!
2018 Dünya Kupası’ndan sonra ırkçı saldırıları gerekçe göstererek Alman Milli Takımını bırakan Mesut Özil, büyük umutlarla geldiği Fenerbahçe’de kimseyi henüz mesut edemedi. Sakatlığı sonrası geri döndüğünde takıma sağlayacağı katkı da meçhul.
Ama bir gerçek var. Fenerbahçe’nin kaybettiği her puandan sonra sorgulanır hale gelen teknik direktör Erol Bulut’un durumu... Türkiye’de hoş olmayan bir gelenektir; fatura önce hocaya kesilir. Büyük kulüplerde kimsenin tahammülü yoktur ikinciliğe!
Hafta içinde Alman Milli Takımı Teknik Direktörü Joachim Löw’ün açıklaması düştü ajanslara. Löw, 2021 Avrupa Şampiyonası’ndan sonra görevini bırakacakmış.
Haber Fenerbahçe camiasını heyecanlandırdı. Dost sohbetleri ve sosyal medyada Löw’ün Fenerbahçe’nin başına geçeceği konuşulmaya başlandı.
Özil gibi bir dünya yıldızını pamuklara sararak getiren sarı-lacivertli kulüp, Alman hocayı da takımın başına geçirebilir pekâlâ!
Lakin Löw yeni sezonda Fenerbahçe’ye gelirse, Mesut ne yapar merak ederim. Aralarının bozuk olduğunu cümle alem biliyor. Hatta Mesut’un geçen yıl Löw’ü hedef alarak attığı tweet, birbirlerinden ne kadar hoşlandıklarının kanıtı!
İkili yıllar sonra aynı çatı altında buluşursa, bunun sorun yaratacağını sanmıyorum. Ne de olsa Avrupa kültürü ile yetişip zirve yapmış insanlar. Üstelik aynı dili konuşuyorlar, anlaşırlar!
Yanıt verin sayın Cengiz!
Galatasaray Başkanı Mustafa Cengiz “kurumsal” bir kararla Fatih Terim’in muhalefetine karşın kendi stadının zeminini eleştiren Belhanda’nın sözleşmesini sonlandırdı. Faslı oyuncu haksız mı idi? Bence hayır, milyonların önünde mesaj vermeye çalıştı. Sakatlanma riski bulunan arkadaşlarının sesi oldu.
Aynı gün Gençlik ve Spor Bakanı Mehmet Muharrem Kasapoğlu herkesin şikayetçi olduğu stat zeminleriyle ilgili; “Onca transfer yapan kulüplerin görevi, stat zeminine gereken bakımı göstermektir. Türk futbolunun imajına kimsenin zarar verme hakkı yoktur!” dedi. Belhanda’dan daha ağır oldu.
Cengiz bu sözlere de alınmış mıdır bilmiyorum? Çünkü bakanın hedefinde devletin anahtar teslimi verdiği statların içler acısı hali vardı. Kasapoğlu, kibarca her kulübü uyardı, Belhanda ise nabzı henüz 150 atarken cesurca kendi sıkıntılarını dile getirdi.
Sayın başkana soruyorum; sayın bakanın kulübümüzle fesih edilecek bir sözleşmesi yok.
Peki, kendisine yapacağınız mantıklı bir savunmanız var mı?
Yoksa gücünüz kime yeterse mi?..