Yaptığı hizmetler veya yapamadıkları, Fenerbahçe camiasının takdirindedir. Onlar zaten son genel kurulda tercihlerini belli ettiler. Ancak şu bir gerçek ki; Aziz Yıldırım 20 yıl boyunca futbol atmosferini geren, kutuplaştıran, gereksiz tartışmalara sürükleyen bir politika izledi. Kişiliği, yöntemi veya tarzı bu olabilir. Lakin insanlar yoruldu, sıkıldı, bıktı.
Ali Koç’un görevi devralmasından sonra sadece Fenerbahçe’de değil, Türk futbolunda barış rüzgarları esmesi alışık olmadığımız bir durum gibi görünse de, diğer kulüp başkanlarının da eski alışkanlıklarını terk etmesi umut verici bir gelişme. Koç, iş insanı kimliği, eğitimi ve köklü aile geleneği ile fark yaratıyor.
Diğer yanda Fikret Orman. Kulüpler Birliği Vakfı başkanlığı mutlaka belli sorumluluklar gerektiriyor. Fakat Beşiktaş’ın patronu olarak son dönemlerde verdiği mesajlar altı çizilecek cinsten. Futbolda gözlemlediğimiz pozitif ortama büyük katkı sağlıyor. Ezeli rakiplerine saha dışında gösterdiği saygı ise takdire değer.
Ahmet Ağaoğlu, Trabzonspor Kulübü kadar Türk futbolu için de büyük şans. Eylemleri ve söylemleri barışçıl. 3 Temmuz sürecinden sonra adeta “düşman kardeşler” olarak nitelendirilen Fenerbahçe ve Trabzonspor camialarına katkı sağlayacak girişimleri var. Kendisinden beklentilerim büyük.
Galatasaray Başkanı Mustafa Cengiz beyefendi bir insan. Bugüne kadar kırıcı, yıkıcı, can sıkıcı bir cümle kurduğunu duymadım. Seçildiği günden itibaren nezaketi ve mütevazılığı ile fark yaratıyor.
Başakşehirspor Kulübü Başkanı Göksel Gümüşdağ. Geçmişte en çok eleştirdiğim yöneticiler arasında yer almasına karşın, gerek Kulüpler Birliği Vakfı başkanlığı dönemi, gerek şu an bulunduğu konum itibarıyla, futbolun gelişimine samimi katkılar sağlayacak girişimleriyle sivrilen bir lider.
Lefter’e yakışsın!
Dört büyükler futbolun lokomotifi ise, onların izledikleri politikalar diğer kulüpler için örnektir. Kavga, gürültü, koas varsa, onlar yaratır. Bugün ılıman bir iklim yaşanıyorsa onların sayesindedir.
Herkes kendi kulübünün çıkarlarını savunmakla yükümlüdür. Ama bunu yaparken rakiplerine saygı göstermeyen, varoluş nedenlerini görmezden gelen, sadece “ben” diyen yöneticiler er geç tarihteki yerlerini alır.
O yüzden diyorum ki suçlusun Aziz başkan! Yıllardır bizi barış ortamından mahrum bıraktığın, camiaları ayrıştırdığın, genel sorunları kişiselleştirdiğin için suçlusun.
İnsanlar sadece rekabet değil, huzur da talep ediyor artık. Umarım gözlemlerimde yanılmam. Üreten, futbola katkı sağlayan, oyunun marka değerinin yükselmesi için çaba harcayan, geleceğe yatırım yapan yöneticilere o kadar ihtiyacımız var ki.
Lefter Küçükandonyadis’in adına, şahsına ve yaşam felsefesine değecek bir sezon diliyorum...
Bu ayıp başkente yeter!
Gazeteciliğe Ankara’da başladık, 34 yıldır aynı noktada devam ediyoruz. Ve bu süreçte bir gelenek haline dönüşen TSYD Ankara Şubesi futbol turnuvalarını izliyoruz.
Zaman zaman küçük çaplı krizler yaşansa da, sezon öncesi hem başkent takımları, hem misafir ekipler için süreklilik arz eden iyi bir hazırlık organizasyonu olmuştur bu turnuva.
Ancak ilk defa, kurası bile çekilen turnuvanın iptal edildiğine utanarak tanıklık ediyoruz. Üstelik ülkenin başkentine yakışmayacak bir gerekçe ile!
Pazartesi günü konuyla ilgili dernekten gelen mail aynen şöyle;
“Bilindiği üzere 19 Mayıs Stadı’nın yıkım süreci ve Eryaman Stadı’nın hazır olmaması, Osmanlı Stadı’nda ise MKE Ankaragücü, Osmanlıspor ve Gençlerbirliği lig maçlarını oynayacağı için, zemin sorunu yaşanacağından TSYD Ankara Şubesi’nin geleneksel dörtlü futbol turnuvası düzenlenemeyecektir. Turnuvamıza katılacağını beyan eden takımlara teşekkür ederiz.”
Düşünebiliyor musunuz? Ülkenin dört bir yanına yüz milyonlarca lira harcanarak yeni statlar inşaa edilirken, başkentte bir turnuva düzenlenecek tesis bulunamıyor. Rezalete bakar mısınız?
Yıllardır 19 Mayıs stadının yıkılacağından söz edilir. Son 15 yıldır ne vaatler işittik, ne masallar dinledik. Sonuç? Geldiğimiz nokta yukarıdaki açıklama!
Bitmedi. Nihayet 19 Mayıs stadı kapandı ya, seyredin şimdi karmaşayı. Süper ligde Ankaragücü, 1. ligde Gençlerbirliği ve Osmanlıspor tutacaklar Yenikent’in yolunu. O statta maç izleyenler bilir. Gidiş bir çile, dönüş ayrı bir işkence. Bakalım kaç seyirci bulacaksınız tribünlerde!
Son sözümüz siyasetçilere. İktidarı da muhalefeti de kendi şehrinin sorunlarına bu kadar duyarsız kalır, olup biteni bir başka bölgenin milletvekili gibi uzaktan izlemeye devam ederse, sandık zamanı geldiğinde insanların karşısına hangi yüzle çıkacak ve ne söyleyecekler merak ediyorum doğrusu!
200 milyoncuk için değer mi?..
Fenerbahçe Başkanı Ali Koç çıkıyor, “kulübün borcu 621 milyon euro’dur” diyor.
Bir hafta sonra eski başkan Aziz Yıldırım veryansın edip, “asıl borç 429 milyon euro” açıklaması yapıyor.
Koç’un söylediği doğru olsa ne yazar, Yıldırım verdiği rakam gerçekse kime ne?
Telaffuzu ne kadar kolay değil mi? Alt tarafı 200 milyoncuk (!) eurodan söz ediyoruz.
Gerçek şu ki; Ali Koç şeffaf, gerçekçi ve katılımcı yönetim tarzı ile Yıldırım dönemindeki yanlışları ortaya koyarken yolunun üzerindeki engelleri en az hasarla geçmeyi planlıyor.
Dört büyükler her alanda liderliğe oynayabilir. Lakin iş borca gelir ve 3.2 milyar liralık devasa bir rakam söz konusu olur ise, bunun sportif başarıyı nasıl etkileyeceğini insanlara anlatmak kolay değil.
Fenerbahçe’yi yönetenler ve geçmişte hizmet verenler birbirlerine saygı göstermek zorundadır. Değişimin gerekliliğine inanırım. Fakat bir dönem kader birliği yapmış insanların bugün birbirlerini “yalancılıkla” suçlaması kabul edilebilir bir davranış tarzı değildir.