Galatasaray’ın şampiyonluk iddiasını sürdürmesi, Trabzonspor’un haftalardır süren beraberlik serisini bozup en yakın rakibini yakalama hedefi, doksan dakikanın önemini artıran faktörlerdi kuşkusuz.
Beraberlik kime yarayacaktı? Elbette Beşiktaş ve Fenerbahçe’ye. Nitekim öyle de oldu.
Bakın, Trabzonspor’un artık teşhis konması ve mutlak tedavisi gereken bir hastalığı var. Skoru koruyamıyor, son bölümlerde panik yapıyor, rakibin oyununu kabul etmek zorunda kalıyor ve acı çekiyor. Geçen hafta Hatayspor dün akşam da Galatasaray karşısında uzatma dakikalarında tek puana razı olmak, kader olmamalı. Ya zihin, ya fizik olarak yetersiz kalıyor bu takım.
Abdullah hocam, bu sezon kötü deneyimler yaşadınız. Şu son haftaları şanssızlık olarak değerlendiremez kimse.
Trabzonspor her koşulda dirençli ve doksan dakika aynı motivasyonla oynamalı. Kabul, yoğun maç trafiğinde kolay değil bunu sağlamak. Ama ne çok can yaktı son dakika golleri? Yazık değil mi onca emeğe?
Bordo-mavili ekip uzun zamandır hasret kaldığı ideale yakın bir kadro ve güçlü yedek kulübesi ile çıktı sahaya. İlk on dakikalık bölümde kontrol Trabzonspor’da idi. Pozisyon da öyle. Henüz 37. saniyede Djaniny ve 4. dakikada Bakasetas’ın vuruşlarında Muslera, tecrübesiyle topun gideceği köşeleri hissetti ve kapattı. Bir de Nwakaeme’nin kafa vuruşu vardı ki, böyle bir ceza olamaz!
Evet Galatasaray’ın da eksiği çoktu. Tıpkı geçen haftaki Göztepe sınavında olduğu gibi. Doğal olarak da gözler o müsabakada üç gol atan genç Kerem’de idi. Ancak sadece Kerem değil, Galatasaray’ın üçüncü bölgedeki tüm isimleri maç boyunca etkisiz kaldı. Her hafta takımdan kaç kahraman çıkarabilirsiniz Fatih hocam? Olmuyor işte.
Trabzonspor, Djaniny, Nwakaeme ve Bakasetas, geriden gelen Baker ile rakip kaleyi zorlamaya çalıştı. Sakatlıktan dönen Ekuban’ın kendine gelmesi için zamana ihtiyacı var, elini çabuk tutmalı.
Trabzonspor ligin en kaliteli kadrosuna sahip ekiplerinden biri. Bazı silahlarınız vardır, oyunun sıkıştığı vakitlerde skora katkı sağlaması beklenir. Lakin bu anlamda istikrarı yakalayamıyor Karadeniz temsilcisi. Özellikle Ekuban ve Nwakaeme’den beklenti hep yüksek. Fatih Terim ikiliye ciddi önlemler aldı. Topla oynamalarını engellemeye çalıştı. Djaniny ise kanatlardan beslenemeyince, geriye gelip boş alan yaratmaya çalıştı. Anlayan çıkmadı. Dolayısıyla oyunun hakimi görünmesine karşın yakaladığı fırsatları kullanamadı.
Bordo-mavililer Edgar’ın mükemmel jenerik golünden sonra maça tutunma isteği ve direnci göstermeli idi. “Üç puan benim olacak, fazlasını yapmalıyım” demeliydi. Bazen teknik direktörün talimatlarının dışına çıkıp, inisiyatif kullanmalı oyuncular. Avcı’nın ilk kez gördüğüm öfkesini ve tepkisini anlıyorum. Görevin zor yanı, bu sıkıntıları çözebilmek!
Abdullah hocanın oyuncu değişiklikleri doğru, ama daha önce olmalıydı. İki hücumcunun çıkmasını eleştiremem. İkisi de oyundan düşmüştü. Direnç göstermek adına isabetli hamleler yaptı. Rakibi kalesinden uzak tutacak dokunuşlar daha önce gelmeli idi.
Galatasaray neler yitireceğini 65. dakikadan sonra anlamış olacak ki, takım halinde yarı alanını terk etmeye başladı. Trabzonspor ise aynı kalabalıkla geriye yaslanıp önlem almaya çalıştı. Riskli bir tepkiydi. Top rakipte iken doğru paylaşım yapacak, topa sahip olunca da sakin kalacaksın. İşte, en önemli eksiği bu Trabzonspor’un. Neyi nerede yapacağını öğrenmeliler. Acayip ve sonucu etkileyecek müdahalelerin bedeli ağır oluyor.
Galatasaray gibi şampiyonluk kovalayan bir rakip karşısında deplasmanda alınan puan kazanç olarak görülebilir. Ama dün akşamki oyun ve mücadelenin karşılığı asla bu olmamalı idi.
Muslera’nın puana şükretmesi ve bunu kötü oyun üzerinden itiraf etmesi, Trabzonsporlu her oyuncuyu incitmeli.
Her maçtan, her pozisyondan, bireysel her hatadan ders çıkarmak şart. İşin zor Abdullah hocam.