Medya olarak yanlışları eleştirmek görevimiz. Ancak doğru gördüğümüz ve inandıklarımızı da takdir etmeyi bilelim.
Kabul etmek gerek. Merkez Hakem Kurulu zor ve can sıkıcı bir dönemde iş başına geldi. Zaman kısıtlı, yapılacak çok iş vardı. Bu, tamamen Türkiye Futbol Federasyonu’nun tasarrufundan kaynaklandı.
Zekeriya Alp MHK’si, ilk icraat olarak klasmanları açıkladı. Hangi yöntemle? Tüm hakemlere geçen yılki performanslarını yansıtan karne niteliğinde tablolar gönderdi.
Sıralama yapıldı, hak eden terfi etti, notu yetmeyen yerinde saydı veya kategori düştü. Tartışma yok, torpil yok.
Anımsayın, geçmiş yıllarda onlarca itiraz Tahkim Kurulu’na taşınır, bir dolu tatsızlık yaşanırdı. Bu kez ne oldu biliyor musunuz? Tek kişi Tahkim’e gitti.
Ne anlama geliyor bu? Herkes nerede olması gerektiğini biliyordu.
İki örnek var
Hakem camiasının olmazsa olmazı adalettir. Zekeriya Alp’in de bu konuda duyarlı olduğunu biliyorum. Başlangıç olarak klasman belirlemede doğru adım attığını düşünüyorum.
Yine de kafalarda soru işareti yok mu? Var elbette. Ben hâlâ Bülent Yıldırım ve Serkan Çınar’ın “aforoz” edilişinin “bağımsız alınmış” bir karar olduğuna inanmıyorum. Eğer onlar hataları veya iyi niyetli olmayan yönetimleri nedeniyle cezalandırıldı ise, aynı akıbeti hak ettiği ileri sürülen bazı isimlerin korunuyor görünmesi rahatsızlık veriyor.
Evet, hakem kolay yetişmiyor. Emek, özveri, disiplin, çok çalışma şart. Gerçi son dönemlerde FİFA kokartı takmak o kadar zor değil. Yemeleri gereken çok fırın ekmek varken göğüsündeki kokartın altında ezilen veya kendini farklı noktalara konumlandıran isimler var.
MHK’nin fikrini bilmiyorum. Eğer onlara son bir şans verecekler ise, herkes şunu bilmeli; kimse kendini garantide görmesin. Çünkü önlerinde üzücü iki örnek var.
Daha deneyimli
Alp, camiadan gelmiş bir başkan değil. Fakat; tarzı, dürüstlüğü, taviz vermez tavrı ile güven kazanmış bir kişilik. Darılmasın, ilk dönemini çıraklık olarak değerlendiriyorum. Doğruların peşinde giderken hataları oldu, kimi zaman yanlış yönlendirildi.
Şimdi daha deneyimli. Dışarıda kaldığı 3 yılı aşkın sürede, hakemlerden kopmadığını ve bazı olayları üzüntüyle takip ettiğini bizzat biliyorum. İyi bir ekiple çıtayı daha yukarı taşıyabilir.
O da tek şartla; tüm hakemlere eşit durduğunu net biçimde göstererek. Ödül varsa ceza da olacak. Adam kayırıldığı algısı silinecek. Ayrıcalıklı hakem dönemi bitecek.
Başta gözlemcilik müessesi olmak üzere hakemler adaletli biçimde değerlendirilecek ve karşılığı alacak.
Hakkını verelim. Sabri Çelik MHK’si kısa görev süresi içinde bu adımları atmaya başlamıştı. Alp ve ekibi bıraktıkları yerden devam ederse, orta vadede Namoğlu döneminin olumsuz izleri silinebilir.
Zaman, sabır ve inanmak işleri kolaylaştırabilir.
Ligler ertelenir mi?..
Kulüpler Birliği Vakfı ile Süper Ligin yayıncı kuruluşu arasında yaşanan anlaşmazlık sürerken, endişe edilecek senaryolar da yazılıyor.
Şu ana kadar bir gelişme sağlanamadı. Sezonun başlamasına yirmi gün kaldı.
Kimse geri adım atmıyor. Kulüplere ödenmesi gereken avans bekliyor. Futbol Federasyonu’nun ise aracılığı şu ana kadar çözüm getirmedi.
Dolayısıyla yeni bir sözleşme üzerinde uzlaşma sağlanamazsa, ligin erteleneceği yolunda söylentiler yayılıyor.
Sessizlik uzun yıllardır yaşanmamış bir kaosa işaret ediyor. Görüşmelerin içindeki bir kulüp yöneticisi çok da umutlu olmadığını söylüyor.
Şu net; ülkenin mevcut ekonomik koşullarında kulüplerin bu paraları alması artık mümkün değil. Yayıncı kuruluşun da bunca yatırımdan vazgeçip çekip gitmesi hâkeza.
Yayın olmadan lig başlar mı? Milli takıma göre ilan edilen takvim belli. Bence başlar. Cezasını da milyonlarca taraftar çeker.
O formaya değer katanlar!
İzlediniz mi bilmiyorum; Trabzonspor’un yeni sezon forma tanıtım filmi, on numara olmuş.
Geleneksel dokuma bezi “keşan” motiflerinin kullanıldığı gri forma çok hoşuma gitti. Ne yalan söyleyeyim, ilk Trabzon seyahatimde TS Clup’a gidip alacağım. Hatta bir tane de koyu Gençlerbirliği taraftarı yeğenim Mert için.
Barcelona’nın yıldız oyuncusu Gerard Pique’nin beğenisi ile on milyonlarca kez tıklanan video, Trabzonspor’un dünya çapında tanıtımı için büyük reklam oldu.
Ama asıl teşekkür edilmesi gereken, bordo-mavili kulübün medya departmanında görev yapan arkadaşlarımızdır.
Bugüne kadar yaptıkları çalışmalarda hiçbir reklam şirketinden destek almayan, senaryoları kendileri yazan ve çeken medya departmanına, kocaman bir teşekkür gönderiyorum.
Medya İletişim Genel Müdür yardımcısı Ulaş Özdemir, Medya Direktörü Can Karyağdı, Kurumsal İletişim Müdürü Sevecen Tunç, emektar meslektaşlarım Sedat Aygün, Ceylin Yılmaz, Levent Tan, Nuri Bekar, Süleyman Karaca, Alaattin Kazancı ve Ahmet Karaosmanoğlu’nun, yaratıcılığına, ortak aklına, emeklerine ve yüreklerine sağlık.
Bugüne dek pek çok büyük kulübün forma tanıtım lansmanı yapıldı. Altında kot pantolon - eşofman, üzerinde satışa sunulacak ürünlerle objektiflere poz veren futbolcular gördük.
Lakin hiçbiri, Trabzonspor’un tanıtım filmindeki kadar etkileyici, tarihi, gelenekleri yansıtan, coşkuda değildi.
Yöreyi bilmek, insanları tanımak, duygulara dokunmak böyle bir şey işte... Her şey parayla olmuyor!
Bir kulüpte kurumsallık, kağıt üzerine yazılmış metinlerin uygulanmasıyla sınırlı olamaz. Trabzonspor son dönemlerde her anlamda ciddi işler yapıyor. Kulübün marka değerine katkı sağlayacak tüm girişimlerin takdir edilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Tarafları heyecanlandıran, camiayı birleştiren, ait olduğu renklerin ülke sınırları dışında sempati kazanmasını sağlayacak her çabanın karşılıksız kalmayacağına inanıyorum.
O formaya değer katanlar ve katacak olanlara, başarılı bir sezon diliyorum...