Sadece futbolda değil, yaşamın her alanında geçerli bu söylem; “Yaptığın işin kuralını bileceksin.”
Bilmez isen bazen komik, kimi zaman eleştirilen, çokça da tartışılan insan olursun.
Son örneklerini geçen hafta yaşadık.
Kayserispor- Trabzonspor maçında hakem atışı ile başlayan oyunda topu doğrudan kaleye gönderen Hamsik’in birkaç saniye süren gol sevincini anımsayın. Bu düzeyde bir yetenek, meşin yuvarlağın en az iki oyuncuya temas etmesi gerektiğini nasıl bilmez? Ya takım arkadaşları?
Ve kaleci Lung? O topa neden hamle yaparsın kardeşim, ya parmaklarının ucuna değse idi? Buz gibi gol olacaktı!
Gelelim Sergen Yalçın’a... Sivasspor maçında gördüğü kırmızı kart son derece acemiceydi.
Geçen sezondan beri Merkez Hakem Kurulu bas bas bağırıyor, seminerlerde kulübeye dikkat deniyor, en önemlisi kenarda bulunan teknik adam topa vurur ve sahaya atarsa “ihraç edin” deniyor.
Yalçın bile bile atılır mı? Elbette hayır, çünkü kuralı bilmiyordu! O an tüm Beşiktaşlılar şaşkın, onlar da farkında değildi ihlalin. Artık herkes öğrendi!
İğneyi kendimize batıralım ki çuvaldızı kullanma hakkımız olsun. Bu iki örnekte pek çok meslektaşımızın da “Gol neden iptal edildi?” veya “Sergen Hoca acaba küfür mü etti?” diye sorduklarına eminim!
Aslında yok birbirimizden farkımız. Futbolun tüm paydaşları yaşıyor aynı sorunları... Yönetici, teknik direktör, futbolcu, taraftar, hakem, medya aynı gemide.
Eğitim eksikliği, yanlış bilgilenme, kolaycılığa kaçma, popülizm gibi faktörler oyunun tadını kaçırıyor.
Yıllardır dilimizde tüy bitti. Federasyon ve MHK sezon öncesi değişen kurallar ve oyun kuralları hakkında kulüplere zorunlu eğitim vermeli diye. Evet zorunlu eğitim...
İsteğe bırakılmamalı, gerekirse kulağından tutup sınıfa oturtulmalı. Hatta temel kurallarla ilgili sınav dahi yapılmalı. Bakalım kaç hoca ve futbolcu geçer not alacak?
Bakasetas kaptan!
Trabzonspor’un Yunan oyuncusu Bakasetas, geldiği günden beri takımını sırtlıyor.
Golleri, asistleri, zekası ve hırsı ile sivriliyor. Arkadaşlarını motive etmesi de cabası. En doğru, en verimli transferlerden biri. Helal olsun aldığı paraya.
Motivasyonu, sahadaki agresifliği ile zaman zaman Karadeniz insanına benzetiyorum onu.
Haaa bu arada; son maçta sahaya inip kendisine saldırıya yeltenen taraftara karşı duruşu da on numara idi. En ufak bir refleks gösterse, belki yumruğu yiyecek ve başına büyük iş alacaktı. Sinirlerine hakim oldu, aklını kullandı.
Velhasıl; bu takımın kaptanı Uğurcan Çakır, oyun içindeki kaptanı da Bakasetas’dır benim gözümde.
“Sistemsizlik” hakemin değil, futbolun sorunu!
Kulakları çınlasın Aziz Yıldırım’ın. Fenerbahçe başkanlığı günlerinde “kaşar hakem istemiyoruz” çıkışı ile çok tartışılmıştı.
Yakışıksız bir cümle olsa da, konu sadece gençlerin önünü açmak değil, belli bir seviyeye gelmiş ve ne kadar büyük hata yaparsa yapsın yoluna devam edeceğini düşünen hakem döneminin bitmesi idi.
Gelelim günümüze. Hakemler sezona yine berbat başladı.
“Deve dişi” gibi isimler kötü performans sergiliyor. Sahada ve VAR’da akıl almaz yanlışlar yapılıyor. Bazılarının gözüne “perde” iniyor!
Kulüpler Birliği Vakfı’nın da gündemi hakemler. Haksız değiller. Sessiz kalmaları düşünülemez.
Vakıf; MHK yapısından, hakem atamalarından, gözlemci değerlendirmelerinden ve şeffaf davranılmadığından şikayetçi. İleri giden bazı kulüpler ise “kelle” istiyor.
Bu arada yeni bir sistemden söz ediyorlar. Verdikleri örnekler La Liga, Premier lig veya Bundesliga’dan.
Sanki Türk futbolunun değeri onlarla boy ölçüşecek seviyede ve kalitede imiş gibi!
Şu çok net; eğer bir devrim yapılacaksa topyekün seferberlik başlatılmalı.
Önce aynaya bakacaksınız. Kulüpler niçin borç batağında, FIFA’da en çok anlaşmazlık dosyası bulunun ülke neden biziz, yayın gelirleri niye bu kadar düşük, sekiz haftada sekiz teknik direktör değiştiren başka üst düzey lig var mı, dilinize doladığınız “Kulüpler yasası” hangi gerekçe ile çıkmıyor, Süper Lig A.Ş. ne vakit hayata geçecek? Belçika’da 300 bin euro kazanan oyuncuya neden 1.5 milyon euro veriyorsunuz?
Bunca sorun veya yaşanan olumsuzlukların sorumlusu sadece hakemler olabilir mi?..
Azıcık samimi iseniz, işe futbolun temel sorunlarına çözüm üretmekten başlamalısınız.
Yoksa yıllardır yaptığınız gibi, havanda su dövmeye devam edersiniz.
Hayatımızla oynamayın!
Anlamayana bir de böyle anlatalım; belki rakamlar tehlikenin büyüklüğünü gösterir.
Sağlık Bakanlığı’nın verilerine göre günde 30 bin, ayda 1 milyona yakın yeni Covid-19 vakası tespit ediliyor.
Vefat sayısı günlük 300 civarında seyrediyor. Her ay 8 bine yakın yurttaşımızı kaybediyoruz.
Duyarsızlık sürerse, yılda 12 milyon vaka, aynı sürede 100 bin civarında can kaybı yaşayacağız.
Ve insanlar aşı olmayarak, maske takmayarak, kalabalık ortamlara girerek, hijyeni hiçe sayarak hazırlıyor bu tabloyu.
Yeter artık, hayatımızla oynamayın!