Cemal Ersen

Cemal Ersen

cersen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Hiç kuşkusuz transfer döneminin en çok konuşulan takımı Galatasaray oldu.
Ciddi paralar harcandı, taraftarı mutlu edecek alternatifli bir kadro oluşturuldu.
3-5 milyon euroluk yüksek maliyetli oyuncuların yanında, Karabükspor’dan alınan Latovlevici için ödenecek ücret ise komik kaldı. Öyle ya, 550 bin euro bonservis, yıllık 750 bin euro maaşla yerli futbolcu dahi bulunmazken, Rumen oyuncuya sudan ucuz denebilirdi.
Karabükspor Başkanı Ferudun Tankut mantıklı bir yönetici. On ay sonra sözleşmesi bitecek oyuncudan kâr ettiğini söylerken haksız değildi. Kafası transferde kalmış bir futbolcudan ne kadar verim sağlayacakları endişesi de cabası.
Sonuçta alan memnun, veren memnun kaldı.

Koşa koşa attınız
A Milli Takımı’nın Ukrayna yenilgisi sonrası alevlenen yabancı kontenjanı tartışmasına Galatasaray’ın uzak durması normal. Çünkü en çok onun işine geliyor bu konjonktürde.
Kulüpler Birliği Vakfı başkanı unvanıyla Dursun Özbek’in kısa vadede kuralın değişmeyeceğini söylemesi ise ironi. Aslında bunu konuşmak bile abes!
Hatırlayın, yabancı oyuncu sayısı ne zaman serbest bırakıldı? 2015 yılının ocak ayında.
Türkiye Futbol Federasyonu bu kararı tek başına mı aldı? Elbette hayır. Dönemin Türkiye Futbol Direktörü Fatih Terim’in yanı sıra, Kulüpler Birliği de destekledi ve onay verdi. Tüm Süper Lig kulüpleri imza attı altına. Hem de koşa koşa.
Tek eksiği vardı, teknik adamlardan görüş sorulmadı. Şimdi sadece onların şikayet etme hakkı var. Bu yüzden Aykut Kocaman veya bir başka hocanın yakınması doğal.
Bugün aynı başkanlar, aynı yöneticiler görevde. Ve şaşkınlıkla izliyoruz yabancı sayısıyla ilgili söylemlerini. Üstelik Finansal Fair Play sınırları sonuna kadar zorlanmış, geleceğe dönük kaygılar tavan yapmışken...

Cennete gel, cennete
Gelelim madalyonun diğer tarafına...
Avrupa’nın sayılı liglerinde yıllık 1.5 milyon euroya talim eden oyuncuya iki katı ücret öneren kim? Bizim kulüpler.
35 yaşına gelmiş futbolcuya 5 milyon eurodan fazla bonservis parası veren kim? Bizimkiler.
Ezeli rekabette geride kalmamak için üç-dört yıllık kontratlara 20 milyon eurodan fazla ödeme yapmayı göze alanlar kim? Bizimkiler.
Şişirilmiş kadroları boşaltmak için milyonlarca euro tazminatı hiçe sayanlar kim? Aynı beyler.
Ligimiz çok üst düzey, marka değeri göz kamaştırıyor diye gelmiyor adamlar. Paraya geliyor, paraya.
Üstelik kemiksiz, vergisiz, garanti paraya. Yani cennete! Oynasa da oynamasa da!
İrdelenmesi gereken kaç yabancının forma giymesi değil, aldıkları ücretin karşılığında futbolumuza ne kadar katkı sağladıkları olmalıdır. Camiaların baskısıyla sorumsuzca harcama yapanlar bugün var, yarın yoklar.
Eğer Türk futbolu birkaç yıl içinde batma ve bitme noktasına gelirse, taraftara şirin görünmeye çalışanlar, kaçacak yer arayacaklardır emin olun.

Haberin Devamı

VAR da, yok gibiyiz!
Göksel Gümüşdağ, Kulüpler Birliği Vakfı başkanı iken, video hakemliği en hararetli biçimde savunanların başında geliyordu.
Görev süresi boyunca işe sıfırdan başlayıp epey yol alınmasını sağlamıştı.
Lakin o rüzgar dinmiş görünüyor şu aralar. Hani ilk yarının son bölümüne yetişir iddiaları vardı ya. Bu tempoda zor, hatta imkansız gibi.
Konuya hakim dostlarla konuşuyoruz, arpa boyu gidilmiş değil. Tam tersi, frene basılmış izlenimi var herkeste.
Hakemlerin VAR eğitimi, İtalya’daki maçları izleyip, yorumlamanın dışında neredeyse yapılmıyor.
IFAB’ın (Uluslararası Futbol Birliği Kurulu) öngördüğü takvimin işlemesi ve yükümlülüklerimizin yerine getirilmesi, işaret edilen sürede mümkün değil.
Dolayısıyla, Ukrayna ile oynadığımız milli maçta canımızı yakan hakem hatalarıyla bir kez daha gündeme gelen video hakemliği, bu sezon hayalden öteye gitmeyecek.
Başakşehir Kulübü Başkanı Göksel Gümüşdağ geçenlerde, “Video hakem uygulamasını tüm paydaşlarımızın çok ciddiye almalarını, erteleyip unutturmamalarını, futbolun geleceğinin, marka değerinin en önemli unsurlarından biri olacağını hatırlamalarını rica ediyorum” uyarısında bulundu.
Gümüşdağ endişe etmekte haklı. Kulüpler Birliği, Merkez Hakem Kurulu ve Futbol Federasyonu’nun VAR konusundaki isteksiz görüntüsü hem zaman kaybına, hem de o hevesin küllenmesine sebep olabilir.
Şu karar net biçimde verilmeli. Video hakem uygulamasını gerçekten istiyor muyuz, yoksa lüks olduğunu mu düşünüyoruz?
Federasyon ile kulüpler arasında projenin maliyeti açısından problem varsa, yüz milyonlarca euronun döndüğü transfer borsasında o rakamın lafı bile edilmez. Yok kulüpler VAR’ı destekliyorsa, onlar da ellerini ceplerine atmak zorunda.
Yarın öbür gün yine hakem hataları gündeme geldiğinde pişman olmak yerine, başlanan çalışmaya ivme kazandırılmalı.
Aksi takdirde bir sezon daha “VAR mısın, yok musun?” tartışmalarıyla geçecek.
UEFA eğitimcimiz Roberto Rosetti, video asistan hakemliğine en ciddi yaklaşanlardan biri idi. Kısa sürede onu da kendimize uydurmuşuz, ajandasında sıra VAR’a gelir mi bilmiyoruz!

Bakkal mı, Yanal mı?
Rahmetli İlhan Cavcav’ın adının verildiği sezonda, onun evladı gibi sevdiği Gençlerbirliği’nde işler iyi gitmiyor.
Üç haftada ligin dibine oturunca, genç başkanı “Kurtar bizi hoca” deyip Mesut Bakkal’a sarıldı. Kendisi, Türk antrenörleri arasında en beğendiğim ve inandığım hocalardan biridir. Geçmişte yaptığı işler ortada..
Bakkal ilk sınavını yarın Trabzonspor’a karşı verecek. Rakibi ise yıllarca omuz omuza çalıştığı Ersun Yanal.
İlginç bir maç olacak. Trabzon’da Ersun Yanal aleyhine estirilen rüzgar, puan kaybı veya yenilgi durumunda fırtınaya dönüşebilir.
Geçen sezon Kayserispor’u çalıştırırken sürprizin kralını yapıp, Trabzonspor’u deplasmanda devirmeyi başarmıştı Mesut Bakkal.
Biliyorsunuz, teknik adam değişiklikleri bazı takımlara iyi gelir. Hele söz konusu Mesut Bakkal ise!