Siz hiç kendini başarısız gören bir teknik direktörün mesleğini bıraktığını duydunuz mu?
Ya da bir futbolcunun, kulübünü on milyonlarca dolar zarara uğratan başkan veya yöneticisinin?..
İnsanın olduğu her yerde hata yapılır. Kimse kusursuz değildir.
Hakemler de öyle. Lakin bir farkla. Hakemin dostu yoktur, koruyanı, kollayanı, hakkını arayanı yoktur. Yalnız insandır hakem. Daha ileri gideyim kendi camialarında bile dayanışma, dostluk bulamazsınız.
Hakem yorumcuları mı? Mal bulmuş mağribi gibi atladılar gündemin üzerine. Nasıl olsa her koşulda şirin görünecekleri bir kitle bulabiliyorlar kendilerine. Federasyonu yönetenler de onların ağzının içine bakıyor maalesef.
Halis Özkahya bu ülkenin yetiştirdiği üst düzey isimlerden biri idi. Yüz yılda bir yaşanacak talihsizlik hakemliğini bitirdi. Başına gelen olay bardağı taşıran son damla idi aslında. Nasıl bir kumpasın içine sokulduğunu çok iyi biliyordu. Onurlu davrandı, onaylamasam da gerekeni yaptı.
Kendi başarısızlıklarının hesabını veremeyen kulüp başkanlarının son kurbanı oldu. Sırada kimler var göreceğiz.
Kelle vermek
Bugün Özkahya’nın yanında olmayanlar, yarın başlarına benzer bir şey geldiğinde sakın ağlamasın. Bugün timsah gözyaşı dökenler, o vakit sığınacak liman aramasın.
Başta futbolun “Nihat abisi” federasyon başkanı ve vekili Servet Yardımcı’ya sesleniyorum. Sonra bombayı kucağında bulan Merkez Hakem Kurulu başkanı Ferhat Gündoğdu’ya. Ve hiç bir işlevi kalmayan tabelacı Faal Futbol Hakemleri ve Gözlemcileri Derneği başkanı Abdurrahman Arıcı’ya...
Her istendiğinde kelle verecek, hakeminizi savunamayacaksanız, kusura bakmayın da yakında çıkar siz maç yönetirsiniz!
Ve “parayı biz veriyoruz, düdüğü onlar çalıyor” diyen kulüpler. Tanrı aşkına beğendiğiniz bir tek hakem adı verebilir misiniz? Bugüne dek şikayet etmediğiniz hakem kaldı mı? Sadece siz haklısınız öyle mi?
Madem bu işin ekonomisini yönetiyorsunuz, bastırın parayı getirin yabancı hakemi. Sonra şikayet etmek yok ama!
Alıştınız değil mi federasyona, MHK’ye, hakeme vurmaya?
Peki, sizin beceriksizliklerinizi kime şikayet edeceğiz?..
Kolay mı yetişiyor?
Hakem camiası hep sorunludur. Bulaşan da pişman, bulaşmayan da. MHK başkanından, klasmana yeni çıkanına kadar. Her maç sırat köprüsü.
Şimdilerde yeni duyumlar geliyor. 8. haftada Rizespor- Galatasaray maçını fazla oynattığı gerekçesiyle kızağa çekilen Ali Palabıyık’la ilgili.
Rivayete göre FİFA kokartını alacaklarmış!
Bir hakemi sırf bu gerekçeyle “kokartımı da, hakemliğimi de alın” deme noktasına getirmek ne acıdır.
Bu seviyede bir hakem kolay mı yetişiyor? En az 15 sene gerekiyor. Bir fırın da ekmek! Küfürü- kafiri cabası.
Azıcık empati yapın. Tuttukları takım aleyhine yapılan hataları örnek gösterip, hakem için idam sehpası kuranlar önce aynaya baksın.
Ne kadar yüzleşebiliyorsunuz günahlarınız ile? Hanginiz lehine hata yapılmadı?
Kaçınız hakem yanlışları ile puan kazanmadı? O vakit neden konuşmadınız?
Güç sizde, iktidar sizde, söz sizde, kontrol sizde, karar verme yetisi sizde...
Buyurun yapın işte! İstediğinizi asın, dilediğinizi kesin...
Hatta hakem bırakmayın ülkede!
Bir kez daha talimat değişti, hakem klasmanlarını belirlemek 6 ayda bire düştü ya...
Ocak ayında verin yetkiyi Kulüpler Birliği’ne... İstediklerini MHK başkanı yapsınlar, istemedikleri hakemleri silsinler.
O zaman görelim davulla tokmağın uyumunu!
Son Kasım’a dek!
Ankara’da yaşadığım için 10 Kasım’da, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün 83. ölüm yıl döneminde, karıştım kalabalığın arasına.
Anıtkabir’in, gün geceye döndükten sonraki görüntüsü tüylerimi ürpertti. Binlerce insanı kendi iradeleriyle bir araya getiren ne olabilirdi ki?
Bir yurttaş yazmış; “10 Kasım’a değil, son Kasım’a kadar seninleyiz.” diye.
Evet; ışığımız, yoldaşımız, önderimizsin Ata’m! Sen, bu ulusun başına gelen en güzel insansın.
10 Kasım değil, nefes aldığımız son Kasım’a kadar yüreğimizdesin.
Abdullah hoca farkı!
Trabzonspor’un bu sezonki başarısının ardında elbette Abdullah Avcı’nın büyük payı var. Uzun yıllardır bordo-mavili takımı takip ederim. Ne teknik direktörler geldi geçti. Eski efsane oyuncular, camianın gönlüne taht kuran isimler. İnanın hiç biri Abdullah hoca kadar kabul görmedi. Diyeceksiniz ki, “İşler iyi giderken hep böyle olur.”
Doğrudur. Ama Avcı ile taraftar arasında böyle bir iletişim ve sevgi bağı kurmak, sadece başarıyla anlatılamaz. Bu biraz da karşınızdaki insanın samimiyeti, içtenliği ve karakteri ile de ilgilidir.
Durumu tribün gruplarından biri şöyle dile getirmiş; Hep iyi gün gösterdiğin için iyi günde arkanda olduk ama, kötü günde de söz hocam!”
Mevcut dayanışma; yenilgilerin ve puan kayıplarının olduğu dönemlerde de sürerse, o sezon bu sezon olur!
Yeter ki birileri gölge etmesin...
İnanma!
“Yemine bakıp insana inanma. İnsana bakıp yemine inan...” Aiskhylos