Cemal Ersen

Cemal Ersen

cersen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Üç günde bir maç oynamak zor. Bizim ligimiz henüz bu tempoyu kaldıracak düzeyde değil. Üzerine sakatlıklar ve Covid illetini de ekleyin, teknik adamların işi gerçekten kolay değil. Dolayısıyla sürpriz diye nitelendirilen, aslında normal karşılamamız gereken skorlar çıkıyor ortaya. Tıpkı son 6 haftada ağları sadece iki kez havalanan Trabzonspor’un kendi sahasında Galatasaray’dan iki gol yemesi gibi. Ne kadar eksik olursanız olun, bazı maçları forma kazanır. Trabzonsporlu futbolcular bu gerçeğin farkında değil ne yazık ki.
Bordo-mavili ekip cephesinden bakarsak, bu seviyedeki bir maçta Ekuban ve Abdülkadir Ömür’ün yokluğu kesinlikle hissedildi. İkisi de özel yetenek ve üreten isimlerdi. Ama yoklukları yenilgiye asla mazeret olamaz. Galatasaray da aynı sıkıntıyı yaşıyordu.
Abdullah Avcı’nın göreve gelmesinden sonra dün akşama kadar savunma güvenliğini ön planda tutan ve bu anlamda ciddi yol alan bir Trabzonspor izliyorduk. O cephe de çöktü. Eleştiriler ise takımın üçüncü bölgede etkisiz kalışı idi. Dün akşam Galatasaray karşısında ilk 20 dakikadan sonra oyunu iki yönlü oynamayı deneyen bir Trabzonspor vardı sahada. Aslında rakibi de çanak tuttu bu anlayışa, ama beceremedi.
İlk yarıda zaman zaman hızlı hücumlarla tehlike yarattı bordo-mavililer. Djaniny, Flavio ve bir duran topta Hugo önemli fırsatları değerlendiremedi. Böyle bir maçta ayağına gelen şansı bozuk para gibi harcamayacaksın.
Lakin futbol hata oyunu. 44. dakikaya kadar Galatasaray’ın kanat organizasyonlarına direnen ev sahibi ekip, Ömer ile gelişen, Oğulcan ile tehlikeye dönüşen ve Arda ile sonuçlanan organize atağın gole dönüşmesini engelleyemedi. Dengesi bozulan savunma topyekün çuvalladı. 35 yaşındaki bir futbolcuyu kontrol edemiyor, altı pasta topla buluşmasını engelleyemiyorsan, cezayı böyle keserler.
Sezon başından beri söylüyorum. Trabzonspor’un en büyük sorunu orta sahası. Baker, Flavio ve Parmak ile bu bölgede baskı yapması, pas trafiğine hükmetmesi mümkün değil. Üçü de adeta yok hükmünde. O zaman ne oluyor? Savunma ile hücumcular arasında derin bir boşluk oluşuyor. Bu zafiyet sizi etkisiz kıldığı gibi, rakibe de dönen topları kazanma ve pozisyon üretme avantajı sağlıyor.
İkinci yarıya başlarken daha istekli ve organize bir Trabzonspor bekliyordum doğrusu. Evet, geriye düştükten sonra risk almak doğal. Ama bu, oyup disiplininden kopmak, ne yaptığını bilmez bir takım hüviyetine bürünmek anlamına gelmiyor. Hele de savunmayı boşlarsan, faturayı koyarlar masaya. Oğulcan’ın buz gibi golü VAR’dan dönseydi bile bu fikrim değişmezdi.
İkinciyi yedikten sonra kontrolsüz, peşi sıra pas hataları yapan, birbirinden tamamen kopmuş bir Trabzonspor vardı. Zorlama ile bulduğu pozisyonlarda kalabalık savunmaya takılması ise çaresizliğin fotoğrafı idi adeta.
Abdullah hoca her maça 13-15 oyuncu ile çıkıyor. Yedek kulübesinden gelip skora etki edecek silahı yok. O, bu maçta tercihini kazanmak üzerine kullandı. Ama bu takımın en azından takviye yapılıncaya kadar savunma güvenliği olduğu tescillendi. Buradan ödün verirseniz sonu hüsran olur.
Uzun bir aradan sonra yenilgiyle tanışan Trabzonspor’un, bu maçı ve kötü performansını unutması gerek. Teknik, taktik derken Avcı’nın bir de oyuncularının psikolojisi ile uğraşması, işleri iyice güçleştirebilir.
Bu seviyedeki profesyoneller ve sezon başında yapılan transferlerin sorumluları hataları ile şimdi yüzleşmezler ise, yarın çok geç olabilir.