Geçen hafta bu köşede şöyle demiştim;
“Ersun Yanal’ın Fenerbahçe’deki kaderini iki maç belirleyecek. Alanyaspor deplasmanı ve ardından Trabzonspor mücadelesi. Ersun hoca iki maçta 6 puanı cebine koyamazsa, sportif direktör Damien Comolli - ki o da sezon sonunda görevde kalırsa- erken mesai yapacak demektir.”
Alanyaspor maçı malum. Rezil bir futbol ve kaçınılmaz mağlubiyet.
Sonrasında Fenerbahçe’nin başına geçmesi için her türlü desteği verenler, Yanal’ı inceden inceye eleştirmeye, hatta halefini bile işaret etmeye başladılar.
Bu akşam, Yanal ile birlikte takımdan gönderilecek isimler için de son şans. Zorlu bir Trabzonspor sınavı var. Fenerbahçe kazanırsa tansiyon düşer. Ancak kaçınılmaz son değişmez. Puan kaybederse, tribünlerden yükselecek seslerin dozunu kestirmek zor değil.
Nereden nereye!
Sonuç ne olursa olsun, Fenerbahçe Başkanı Ali Koç’un yeni sezonda aynı hatalara düşeceğini sanmıyorum. Yanal’ın getirilişinde taraftarın ve medyanın inanılmaz baskısı vardı. Yanal’dan başka seçenek yok havası hakim kılınınca, “çiçeği burnunda” başkan “istemeyerek” de olsa işaret edilen adayı tercih etmek zorunda kaldı.
Sonuç ortada. Fenerbahçe’ye tarihinin en kötü dönemini yaşatan bir ekibin parçası olmasına rağmen, her başarısız sonuçtan sonra taraftara umut mesajları göndererek sempatisini korumaya çalışan Ersun hoca, yanı başında olduğunu sandığı dostlarının bile hedefi haline geldi. Ama katlanacak. Ne demişler? Dost kötü günde belli olur!
Gelelim sezon sonu senaryolarına. İsimler üzerinden ahkâm kesmek işimiz değil. Lakin görünen o ki, Ali Koç’u zorlu bir dönem bekliyor. Üstelik para da yok!
Ya kulaklarını tıkayıp tüm sorumluluğu üstlenecek ve şimdiden listesine yazdığı teknik direktör adayları arasından bir seçim yapacak. Yani kendi doğrusunda ısrar edecek. Ya da medya ve camiadan gelen fısıltıları dikkate alıp, ikinci defa riske girecek.
Nereden nereye değil mi?
Sezona 4. yıldızı takma umutlarıyla başlayan, bugün ise “küme düşer miyiz?” endişesinin kafaları kemirdiği bir sürecin yaşandığı Fenerbahçe’de, tablo daha da kötüleşirse topun ağzına sadece hoca ve bazı oyuncuların konmayacağı kesin!..
Dolayısıyla, Ali Koç da bedel ödemeden (bu sezona dair), hatalarıyla yüzleşmeden ve camiaya hesap vermeden asla yeni bir başlangıç sözü veremez.
Ankara’nın taşına bak
Ankara’lıyım. 55 yıla yakın zamandır bu kentte yaşıyorum. Ankaragücü’ne sempati duymam, Gençlerbirliği’ni sevmem doğal.
Geçen sezon rahmetli İlhan Cavcav’ın adının verildiği 34 maçlık maratonda Gençlerbirliği’nin küme düşmesine üzülürken, Ankaragücü’nün uzun bir aradan sonra Süper Lig’e dönmesi mutlu etmişti beni.
Futbol ekonomisinin tüm kulüpleri zorladığı bir ortamda fark yaratmak güç iş. Ankaragücü’nün kabus günleri atlattığını düşünüyorum.
Kalan beş haftada bir galibiyetle işi garantiler. Süper Lig’e yeniden merhaba dedikleri sezonda, küçümsenmeyecek bir başarı.
Gençlerbirliği’nin efsane başkan Cavcav’ın mirasına sahip çıkması adına, 1. ligde “misafir” olduğunu kanıtlaması gerekiyordu. Şu an itibarıyla kırmızı-siyahlı ekip lider ve bitime dört hafta var. Pazartesi Karabükspor’u yenerse, elindeki avantajını kaybetmesi, mucize gibi bir şey olur. Ama şampiyon olarak dönmek, daha büyük anlam yükler hikayesine.
Seneye iki Ankara takımının Süper Lig’e renk katacağına, başkentli futbolseverlerin de tüm enerjileri ile gönül verdikleri renkleri destekleyeceklerine inanıyorum. Bu kent daha fazlasını hakediyor çünkü...
Sosa dümene geçerse!..
Fenerbahçe açısından, Trabzonspor maçı ligdeki kritik konumu itibarıyla çok farklı senaryolar içeriyor. Bunlardan söz ettik.
Ya Trabzonspor cephesi?
Fırtına öncesi bir sessizlik ve sakinlik hakim.
Ligde 5 hafta peşi sıra kazanması, geriden geldiği maçları çevirmesi, takıma özgüven ve moral yükledi.
Bordo-mavili ekip yıllar sonra UEFA Avrupa Ligi hedefine çok yaklaştı. Olumlu gelişmeler bu akşamki mücadeleye bakış açılarını da değiştirdi kuşkusuz.
Açık söylüyorum, son dönemlerdeki yükselişiyle her takımı yenecek bir ivme yakaladı bordo-mavililer; yaptıkları işin karşılığını alacağına inanan bir oyuncu grubu var.
Savunmaya dikkat
Madem bu tarz mücadelelere “büyük maçlar” diyoruz, Trabzonspor’un önemli silahları devreye girmek, en az yüzde 80 kapasite ile oynamak zorunda.
Başta da Sosa elbette. Son haftalarda sahada “kontenjan senatörü” gibi dolaşan ve gerekli katkıyı yapamayan Arjantinli, ona kaptanlık veren Ünal Karaman’ı haksız çıkarmamak için maçın “yıldız adayları” arasında olmalı. Gerekli deneyim, zeka ve fiziğe sahip. Yeter ki istesin. İstemek zorunda.
Aksi takdirde yıllık 3.5 milyon euroluk sözleşmesi sorgulanır hale gelir, gidecekler listenin ilk sıralarına adı yazılır.
Önemli maçın sorumluluğunu tek başına Sosa’ya yükleyecek değiliz. O, lider olduğunu göstermekle yükümlü.
Görev aldıkları takdirde; oyunun ofansif yönünde Yusuf Yazıcı, Abdülkadir Ömür, Nwakaema, Abdülkadir Parmak, Rodallega veya Ekuban sezonun iyi performanslarından birini sergilemeli. Takım savunmasında da yükü paylaşmalılar.
İki kenar beki Novak ile Pereira’nın hücuma katkıları rakibin savunma kurgusunu bozabilir. Bu arada hangi ölçüde orta çizgiyi geçecekleri, Karaman’ın talimatlarına bağlı olacağı için, alıştığımız tarzlarından farklı iki savunmacı izleyebiliriz.
Gelelim Trabzonspor’un yumuşak karnına. Genç stoper Hüseyin Türkmen ve partneri Hosseini’ye... Bu maç hata kaldırmaz. Alan kontrolünde zaafiyet gösterirlerse, gol yollarında Fenerbahçe’nin ekmeğine yağ sürerler. Uğurcan’ı tek başına ve çaresiz bırakmamalılar. Aman dikkat.
Diyeceğim şu; Kaptan dümene geçerse, gemi bu fırtınayı da atlatmakla kalmaz, yeni sezonda 4-5 doğru takviye ile zirvenin güçlü adayları arasına girer.