Transfer tahtası açılalı haftalar oldu.
Taraftarı heyecanlandıracak, forma satışlarını artıracak, kombineye “hücum” dedirtecek oyuncu alabildi mi kulüpler?..
Geçti o günler. Yeni yürürlüğe giren Kulüp Lisans ve mali fair-play talimatına uymayan yanar.
Eğer hakkı ile uygulanır, dışarıdan müdahalelere maruz kalmaz ise, Kulüp Lisans Kurulu Demokles’in kılıcı gibi sallanacak kulüplerin tepesinde.
Sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yermiş derler ya.
Trabzonspor, bu atasözünün hakkını vermeye çalışıyor şu aralar.
Son iki sezondur yanan “gençlik ateşi”, pek çok futbolcunun Trabzonspor’u tercih etmesi için önemli bir faktör.
Diğer kulüpler gıpta ile bakıyor, takdir ediyor, belki de kıskanıyorlar.
Lakin başka bir gerçek daha var. Şimdilik Obi Mikel hariç, ki- bence nokta atışı bir transfer”, alınan diğer oyuncular direkt katkı sağlayacak ve ilk on bir için formayı kapacak düzeyde değil.
Hedefleri bir Yusuf Yazıcı veya Abdülkadir Ömür olabilir de, nasıl gerçekleşecek bu?..
Kadro sıkıntısı
Talimata göre A takım listesine 28 oyuncunun ismi yazılacak. Şu ana dek 9 yeni oyuncu alındı. Birkaç takviye daha yapılacağı kesin.
Geçen seneki kadroyu da göz önünde bulundurun; Ünal Karaman’ın bu kadar futbolcu arasından tercihi kimler olacak, merak ediyorum?..
Hazırlık kampları, özel maçlar, antrenmanlar derken, ciddi bir eleme yapması gerekiyor hocanın.
Belki üzülerek, istemeyerek bazı oyuncuları gözden çıkaracak.
Gençler ve yeniler için hayal kırıklığı olur mu bilemem ama, geleceğe yatırım yaparken, aldığınız yetenekleri köreltmeden, küstürmeden, kıymetlerini koruyarak değerlendirebilmek, transfer yapmaktan daha zor bir strateji gerektiriyor. TFF tarafından garip biçimde U 21 liginin kaldırıldığını da unutmayın!
Camianın beklentisi
Öte yandan artık yarışmacı takım isteyen heyecanlı bir camia var.
UEFA Avrupa Ligi, Süper Lig’de şampiyonluk hedefi, Türkiye Kupası derken, üç kulvarda birden mücadele edecek güçlü ve istikrarlı bir kadro yaratabilmek; deneyimli oyuncular ile gençlerin aynı ruhu yakalaması ve uyum sağlamasına bağlı.
Bu yüzden asıl yük Ünal hocanın üzerinde diyorum. Adaletli olmak, tüm oyunculara aynı mesafede durmak, transferde kafası karışanları motive etmek, yeni gençleri kazanmak, aynı zamanda çıtayı yukarı taşımak, onu hayli yoracak ve yıpratacaktır.
Başkan Ahmet Ağaoğlu ve yönetimi, “Biz malzemeyi hazırladık, fedakârlık yaptık, top sende hocam” diye kenara çekilirse, büyük bir hayal kırıklığı yaşanması kaçınılmaz olur düşüncesindeyim.
Altınordu’nun “sistemle” sınavı!
Altyapı yatırımları, futbol akademisi, tesisleri ve futbol felsefesi ile Türk futbolunun örnek kulüplerinden biri olan Altınordu keyifsiz günler geçiriyor.
Başkan Seyit Mehmet Özkan geçtiğimiz günlerde sinyalini vermişti. Dünyada ve ülkemizde yaşanan ekonomik kriz nedeniyle yüzde 30’luk bir küçülmeye gideceklerini açıkladığında, bunun zorunlu bir tasarruf olduğunun altını çizmişti.
Kolay değil. Altınordu, Niğdespor, futbol okulları ve Futbol Akademisi’nin onca masrafı.
Üstelik değirmene de su gelmiyor artık.
Kulübün en önemli geliri futbolcu satışı idi. Özellikle yurt dışına gönderdiği oyunculardan ciddi bir kazanım sağlamıştı. Şimdi o da yok.
Başkanın açıklamasında yılgınlık ve küskünlük sezdim.
Haksız da değil.
Keşke diyorum. Bunca özveri ve emeğe karşın, kendi kaynaklarıyla ayakta kalmaya çalışan yapı; başta devlet olmak üzere Futbol Federasyonu tarafından da desteklense idi.
Süper Lig kulüplerine milyarlarca liralık borç yapılandırması planlayan zihniyetin, Türk futbolunun geleceğine yatırım yapan Altınordu ve benzeri kulüplere, en azından resmi kurumları aracılığı ile sponsor desteği sağlaması çok mu zordu?..
MHK... Kendi düşen ağlamaz!
Şunu net biçimde ortaya koyalım...
Merkez Hakem Kurulu başkanlığına üçüncü kez (Ufuk Özerten dahil) dışarıdan atama yapılması, hakem camiasının ayıbıdır.
Camiaya güvensizlik mesajıdır.
Makamlar uğruna hakemliğin siyasete alet edilmesine tepkidir.
Dahası, şimdiye kadar denenmişlerin mevcut sorunları çözemeyeceğine dair oluşan inançtır.
Peki kim yarattı bu atmosferi?..
İç çekişmeler, paraya tapar hale getirilen hakemler, onları yönetmeye talip olanların dinmeyen egosu, geçmişin hesabı peşinde koşanlar, kulüplerin bitmez tükenmez talepleri karşısında dik duramayanlar ve bazı yorumcuların siyaseti kullanarak MHK üzerinde tahakküm kurma isteği üst üste gelince, fırtına koptu!
Özür dilerim ama, kendi ayağına kurşun sıkanlar, tabir yerinde ise ağlamaya başladı.
Hiç şikayet etmeyin. Adalet, liyakat, ödül - ceza, bilgi, deneyim gibi kavramları hiçe sayıp yıllardır yaşanan karmaşaya seyirci kalırsanız; bugün Zekeriya Alp, yarın Mustafa veya Ahmet’i getirirler hak ettiğinizi düşündüğünüz koltuğa!
Bu atama gösterdi ki, birilerinin şapkayı masaya koyup nerede yanlış yaptık diye sorgulama vakti geldi de geçti bile.
Adalet çağrısı!
Gelelim Zekeriya Alp ve ekibinin neler yapabileceğine...
Öncelikle şunu söyleyeyim; onca insan arasından göreve talip olmayıp, tercih edilen bir başkan olarak seçilmesi, onu güçlü kılıyor. Birileri gibi yan cebini göstermedi.
Ancaak... Yıllardır tanıdığım, tarzına ve üslubuna saygı duyduğum Alp, kurulu içinde de yukarıda saydığım yanlışların peşinde koşan olursa, boş istifa dilekçesini derhal işleme koyacak kadar tavizsiz bir yönetici olduğunu göstermelidir. (Bu işlere karışacak birilerinin varlığını biliyorum. Gerekirse adını burada açıklayacağım. Günahı da Oğuz Sarvan’ın boynuna!)
Sonra; dağ gibi yığılan işleri bir an önce masadan kaldırmalı ve en kısa sürede MHK’yi rutin akışına sokmalıdır.
Ve en önemlisi...
Camianın adalete, güven ortamına, huzura, barışa ihtiyacı var.
Bunları sağlayabilirseniz zorlu süreci atlatabilir, projelerinizi hayata geçirmeye başlayabilirsiniz.
Bol kredi ile başladılar, bol şanslar!..