Trabzonspor için şu aşamadan sonra “puan kaybeder miyim?” endişesine kapılmak, çok yersiz. Bu kadar farkla lider isen, gücünün farkında olacaksın. O gücü rakibe hissettirecek, enerjini ve karakterini sahaya yansıtacaksın. Bunları yaparken de takım oyunundan asla taviz vermeyeceksin. Hani derler ya “Allah ne verdi ise” diye, sen de hakkına sahip çıkacaksın. Unutmadan; elbette kalecine güveneceksin ama, kaptan bugün var yarın yok! Kurtardığı penaltı ile bir nazar boncuğunu daha hak etti. Trabzonspor sezon sonuunda şampiyonluğa ulaşırsa Uğurcan’ın o tabloda özel bir yeri olacaktır.
Alanyaspor’un ligdeki konumuna, oyun karakterine bakınca, zor bir maç olacağı düşünülüyordu. Ama o ne? Ev sahibi takım daha ilk dakikadan itibaren bırakın kendi yarı alanını, kendi ceza sahası içinde oyun kurma şımarıklığı gösterince cezayı yedi.
Trabzonspor dört kişiyle önde baskı yaparken kaleci Marafona ile başlayan “al gülüm-ver gülüm” fantazisine, Nwakaeme “bu da gol olsun” yanıtını verdi. Nijeryalı oyuncu yeni sözleşmenin sözünü aldı ya, ikinciyi atarken de keyif yaptı adeta. Bu iş iki tarafın da lehine bitmeli değil mi Ahmet başkan?
Hani gerisi çorap söküğü gibi gelir denir ya. Öz güvenli, ne yaptığını ve ne yapacağını bilen Trabzonspor fırtınasını durdurmak kolay değildi. Önce Cornelius ardından Dorukhan’ın sayıları ilk yarıda fark yarattı. Bakasetas’ın direkten dönen frikiği ve Cornelius’un boş kaleye atamadıkları cabası.
Açık söyleyeyim; Alanyaspor teknik sorumlusu Mateos, bordo-mavili ekibi nasıl tahlil etti ise gidip hastanede kontrol ettirsin gözlerini. Ya analiz bilmiyor, ya ekibini sabote ediyor. Bu oyuncu grubu nasıl üst sıraları zorlamış, sorgulasın. Bu takımı nasıl aciz ve çaresiz hale getirdi ise taraftarına hesap versin.
Yanlış anlaşılmasın. Trabzonspor’un performansını alkışlıyorum. O kadar iştahlı ve istekli oynadılar ki, teslim bayrağını maçın başında çeken rakibe karşı “tam fırtına” gibi esip ilk yarıda silip süpürdüler ortalığı.
Bakın; çok önemlidir bir takımın konsantrasyonun bu düzeyde olması. Aşıyı hasta yatağından kalkan Avcı yaptı. Acımasızca mı oldu? Geçmişi unutmayın sakın; “Acırsan, acınacak duruma düşersin.”
Trabzonspor ikinci yarıda frene bastı. Skoru aldıktan sonra bir teknik direktörün en doğal refleksi ne olabilirdi? Değişikliklerin aynı tempoyu koruyup koruyamayacağını görmek elbette. Önce Berat, Djaniny ve Kouassi’yi sahaya sürerek hem fiziksel, hem zihinsel testlerini yapmak istedi. Uğurcan’ın hafif sakatlığı sonrası yedeği Erce’ye de mesaj verdi; “külübede oturmayacaksın, hazır ol.”
Deneyimli hoca ikinci yarıda takım savunmasını ön plana çıkardı. Ufak tafek hatalar olmadı mı? Oldu. Lakin gol yemeden bitirmek de önemli idi. Şans bulanların yapması gereken bu idi. Fazlası olabilirdi. Fakat bu takımın parçası iseler, hakkını verecekler, aman dikkat.
Özel bir kaç notum olacak. Hepimiz çocukluğumuzda mahalle maçları yapmışızdır. Kaba tabirle mutlaka bir “fırlama” olurdu aramızda. Siopis böyle bir karakter. Trabzonspor’un enerjisi, görünmeyen kahramanı o. Dorukhan’ı asla atlayamam. Çok özel bir figür ve kazançtır takımı için. Ve Cornelius. Geldiği ilk sezonda arkadaşlarına bu denli uyum sağlaması “kuzeyli” kanı taşımasıdır diye düşünüyorum. Gideni aratmadığı ortada. Bu denli sakin olması umut verici.
Diğerlerine gelince. Kimseyi diğerinden ayıramam. Tümü lider kimliğini ortaya koydu, gerekeni yaptı, zorlu bir deplasmanda alması gereken üç puanı cebine koydu.
Abdullah hoca mı? Saygı duyulacak bir teknik adam. Sürekli dersini çalışıyor ve doğru reaksiyon vermeyi sürdürüyor. Biliyorum, sezon sonunda en mutlu insanların başında o gelecektir. Işığı ilk gören olma mutluluğu yaşayacaktır.