Beğenirsiniz, beğenmezsiniz. Suat Arslanboğa Süper Lig kadrosundaki deneyimli hakemlerden biridir. Ligin ilk yarısında oynanan Beşiktaş- Başakşehirspor maçında Adem Ljajic’in kendisini itmesine kırmızı kart göstermediği için Merkez Hakem Kurulu’nun gazabına uğramıştı.
Faturası ağırdı. Hakemlik prestijini koruyamadığı gerekçesiyle profesyonel sözleşmesi iptal edildi. Hatta bir daha maç alamayacağı yorumları yapıldı.
O zaman da söylemiştim. Çok yanlış ve tehlikeli bir kapı açıldı diye.
Sonra ne oldu?
Suat hocanın seveni çokmuş! Federasyon Başkanı Nihat Özdemir’e onlarca telefon gelmiş; haksızlığı giderin diye. Hem de hatırı sayılır yerlerden!
Yaklaşık iki aylık dinlenmenin ardından Arslanboğa yeşil sahalara geri döndü. Şu ana dek kupa, 1. lig ve VAR’da tam 12 kez görev yaptı.
Siz sözleşmesini niye yırtmıştınız, hatırlıyor musunuz? Ben hatırlıyorum!
Suat hoca sahipsiz kalsa, bugün hakemliği bırakmıştı. Şimdi benzer bir senaryo daha gündemde.
Fenerbahçe- Alanyaspor maçında hakemi VAR’a çağırmadığı için Serkan Tokat’ın başı belada. Üstelik hakemlere verilen eğitimin gereğini yerine getirdiği için.
Tokat, Video Asistan Hakemliği uygulaması başladığı günden bu yana tam 59 kez VAR odasında görev yapmış. Belki de en tecrübelilerinden biri. Ayağına kurşun sıkmayacak kadar da akıllıdır.
Basireti filan bağlanmamıştır. UEFA eğitimcisi Jaap Uilenberg ne dediyse onu yapmıştır.
Sadece adalet!
VAR kayıtlarını incelemek MHK’nin hakkıdır. Aslında bugüne kadar yapmadıkları yanlış. Az geriye gidip tartışmalı pek çok maçın hakem diyaloglarını da dinleselerdi, Süper Lig kadrosunun yarısı kızağa çekilmiş olurdu!
Özellikle “büyük” diye adlandırdığımız kulüplerin hakem şikayetleri kabak tadı verdi. Onların tepkilerine göre haraket etmek ve tavır almak, hakemliğe vurulacak en ağır darbelerden biridir.
Her sesini yükselten bir kelle alacaksa, yarın maç yönetecek hakem bulamazsınız.
İddia ediyorum, hakemler ilk defa bu kadar yalnızdır. Başta federasyon başkanı olmak üzere, MHK ve Hakem Derneği, onlara sahipsiz kaldıklarını hissettirme yanlışı içindedir.
Ve o yanlış, büyük bir tehlikeyi de beraberinde getirecektir. Hakemi “aman haaa güçlü takımlar aleyhine hata yapmayayım” psikolojisine sokacaktır ki, bu daha vahim bir sonuçtur.
Peki; canı yanan, soluğu çıkmayan, çıksa da duyuramayan diğer kulüplerin suçu ne? Dört büyükler gibi vurdukları yerden ses getirememeleri mi?
Evet, hata yapan hakem mutlaka cezalandırılmalıdır. Lakin ayırım yapmaksızın, herkese, kokartına, ismine bakılmaksızın yapılmalıdır. Adalet ancak böyle sağlanabilir.
Kulüp başkanları, yöneticiler, futbolcular ve teknik adamlar kendi yanlışlarının üzerini örtmek için hakemleri hedef gösterdikçe, kaos giderek büyüyecek ve çözümsüz bir hale gelecektir. Buna asla izin verilmemelidir.
Para-düdük meselesi
Parayı biz veriyoruz, düdüğü de çalarız derseniz, bir gün birileri çıkar “çalın oynayın o zaman” der!
Hakem, futbol paydaşlarının en önemli halkasıdır. Tıpkı futbolcu ve taraftar gibi. Alın bir tanesini, ne tadı ne tuzu kalır oyunun.
“Hakem şu kararı verdi, diğeri aynı pozisyonu farklı değerlendirdi” yorumları, fanatizmin zirvesidir. Geçin bunları. İşin içinden çıkılmaz kör bir kavganın figüranı olursunuz en fazla.
Eğer düdüklerde standart yoksa, sorumlusu hakem yöneticileridir. Kimse kusura bakmasın. Sahadaki hakem kötü ise, hesap vermesi gerekenler onları yönetenlerdir. Bu gerçekten kaçamazsınız.
“Her türlü imkanı sunuyor, en iyi eğitimi veriyoruz” der, kendinizi sorgulamaz ve hakemi kurtlar sofrasına atarsanız, günü kurtarabilirsiniz ama futbolun geleceğini de karartırsınız.
Hayatın neresinde durursanız durun, zamanı gelir, bir “hakem” herkese lazım olur!
Yabancı taraftar da getirelim!
Son yıllarda zihinleri zorlayan bir tartışma yaşanıyor. Neresinden tutsanız elinizde kalır da...
“Efendim bizimkiler berbat, yabancı hakem gelsin” diyenlerden söz ediyorum.
Tamam kardeşim gelsin!
Futbolumuzda kötü olan ne varsa onların da yerine yabancılar gelsin.
Mesela kulüpleri batma noktasına getiren başkan ve yöneticiler yerine, yabancı CEO’lar gelsin.
Federasyonu idare edemeyenler yerine ithal futbol insanları gelsin.
Elin İngiliz’i veya Alman’ı gelsin, Merkez Hakem Kurulu’nu düzeltsin.
Takımını şampiyonluktan eden veya küme düşeren teknik direktörün yerine Hans gelsin.
Amigo gibi yorum yapan, forma ile ekrana çıkan sözde medya mensuplarının yerine İsviçre’den, Norveç’ten gazeteci gelsin.
Hepsinden önemlisi; statlarda küfür eden, olay çıkaran, sosyal medyayı savaş alanına çeviren taraftarın yerine, yakın coğrafyadaki “medeni” ülkelerden seyirci gelsin.
Biz misafir sever milletiz, hepsi gelsin!..
Saçma değil mi? Tabii ki deli saçması.
Tıpkı yabancı hakem talep edecek kadar akıl tutulması yaşayanların dile getirdiği gibi!
Sörloth ve vicdan
Bırakın geçmişte yaşanan olaylar ve sonuçlarını. Hatalar üzerinden kıyaslama yaparak doğruyu bulamayız.
Elinizi vicdanınıza koyun. Gençlerbirliği maçının son dakikasında Baiano, 10 saniye içinde Sörloth’u ciddi biçimde sakatlayacak iki tekme vurdu mu? Vurdu.
Önleyici hakemlik yapılsa, ilkinde düdük çalınıp sarı kart çıksa, Norveçli oyuncu o tepkiyi gösterir miydi? Göstermezdi.
Bu durumda Baiano- Sörloth -hakem üçgeninde en masumu ve cezalandırılanı kim? Sörloth.
Diyelim ki Sörloth tuttuğunuz takımın golcüsü, ne tepki verirdiniz? Savunurdunuz.
Olay bir başka Trabzonsporlu oyuncunun başına gelse, bu kadar konuşulur muydu?
Konuşulmazdı.
Sahada iken Sörloth’tan çekiniyor musunuz? Hangi takım çekinmez ki?
Başka sorum yok.