Hafta sonu Gaziantepspor deplasmanında yitirilen puanlar, can sıkıcıydı Trabzonspor için. Dolayısıyla şampiyonluk iddiasını sürdürebilmek için Malatyaspor karşısında mutlaka kazanmak zorunda idi.
Önce şunu söyleyeyim; Hüseyin Çimşir’i tebrik ederim, Obi Mikel’den vazgeçtiği için. Kariyeri onun olsun, bu ekibe ne katıyor ona bakarım. Takımın el ferini gibiydi. Abdülkadir Parmak onun boşluğunu fazlasıyla doldururken, orta alandaki direnci ve hücuma katkısıyla nasıl bir fark yarattığını gördük. Mikel’in, Sturridge gibi gereksiz bir transfer olduğunu söyleyip durdum. Sezon sonu bu yükü de üzerinden atmalı yönetim.
Maça gelince; son haftalarda oyuna rölantide başlayıp, rakibi bekleyen bir Trabzonspor izliyorduk. Bu plan hem riskli hem keyifsizdi. Gücünü ve yapabileceklerini biliyorsan, bölüm bölüm değil, doksan dakika istikrarı korumak zorundasın. Yapamaz isen, ecel terleri dökersin.
Lakin bir sorun daha var. Skor kimseyi yanıltmasın. O da savunmada. Sürekli değişen stoperlerin uyumsuzluğu, akla gelmeyecek hatalara yol açıyor. Sakatlık yoksa, Hüseyin hocanın bu kadar rotasyon yapmasına anlam veremiyorum. Sonuçları ortada. Bu konuya mutlaka kafa yormak gerek.
Oyuna son derece istekli başlayan ve golü erken bulan bir Trabzonspor vardı sahada. Bir bekin, Novak’ın attığı gol ve sonrasında Sosa’nın mükemmel firikiği ile rahatlayan bordo-mavili ekipte bildiğimiz hastalık nüksetti. Geriye yaslanmak ne demek? Bulmuşsun böyle bir rakip, üçü yapacak ve işine bakacaksın.
Karadeniz ekibinin yediği gol evlere şenlikti. Tıpkı öncekiler gibi. Soyunma odasına bu skorla gitmek Malatyaspor’a cesaret verdi.
Sörloth’un sakatlanıp çıkması elbette can sıkıcı oldu Trabzonspor için. Ama istemek, gayret etmek, denemek ve zorlamak önemli.
Trabzonspor’un ofansif anlamda seçeneği çok. Norveçli yoksa alternatifleri var. Mesela Nwakaeme. En sevdiği son vuruş, ceza alanı dışı kuşkusuz. Gördü mü, buldu mu affetmiyor. Yine jenerik bir golünü izledik, mükemmel idi.
Malatyaspor önünde Trabzonspor’u diri ve ayakta tutan iki oyuncu vardı. Abdülkadir Ömür ve adaşı Parmak. Bu çocuklara forma vermekten korkma, güven Hüseyin hocam. Ölümüne oynuyor ve kendilerinden milyonlarca euro fazla alanlardan daha çok seviyorlar giydikleri formayı. O ruh var ya, sen iyi bilirsin.
Ve Sosa. Her takıma böyle bir kaptan şart. Trabzonspor sezon sonunda hayallerini gerçekleştirirse, kaleci Uğurcan ve kuzeyin oğlu Sörloth ile birlikte arslan payı, fırtınalarda dümeni hiç kırmayan Arjantinli oyuncunundur. Sadece yüzüne bakın ne hissettiğini anlamak için.
Trabzonspor çok zorlu bir sürecin içinde. Ligin dışında kupa hedefi de var. Yorucu, yıpratıcı ve beklentilerin tavan yaptığı bir dönemde, tökezleme hakkı yok.
Pazar günü Başakşehirspor sınavı var. Zirvenin kaderini şekillendirecek bu mücadelede ipler Trabzonspor’un elinde. Kendi göbeğini kesecek ve bir adım öne geçeceksin.
Hep hakem konuşuyoruz ya. Böyle gergin bir ortamda Ali Palabıyık ve ekibini tebrik ediyorum.
Şikayeti olan var mı? Sanmıyorum... O zaman susun, bir hafta da hakem konuşmayın.