Bu yazıya sadece maç yorumu olarak bakmayın lütfen.
Trabzonspor transferin ilk günlerinde dokuz tane genç oyuncu ile sözleşme imzaladığında, taraftar gruplarından “yıldız futbolcu istiyoruz” diye homurtular yükseliyordu.
Ligin başında Abdülkadir Ömür ve Ekuban’ın sakatlıklarından sonra başkan Ahmet Ağaoğlu ile konuşuyorduk. Üzgün ama kaygılı değildi.
Lakin şikayeti vardı; “Federasyon rezerv ligi kaldırmasın diye yırtınıp durduk. Elimizdeki genç futbolcuları oynatacağımız ve A takıma kazandıracağımız bir organizasyon lazım. Bize değil, tüm kulüplere...” serzenişinde bulunmuştu.
Evet, Trabzonspor sakatlıklar konusunda Süper Lig’in en talihsiz takımı. Değerli oyuncularını uzun zamandır kullanamıyor. Fakat Ağaoğlu’nun işaret ettiği o gençlere fırsat yarattı bu olumsuzluklar.
Teknik direktör Ünal Karaman’ı gençlere verdiği destek konusunda takdir ediyorum. Kaybetse dahi bahane üretmiyor. Türk futbolunun böyle bir zihniyete ihtiyacı var. Darısı diğerlerinin başına...
Karaman, gelecek hafta Avrupa Ligi’nde oynayacağı Krasnodar maçını da dikkate alarak rotasyona gitmiş olabilir. Hakkıdır.
Küçümsemeyin, Göztepe gibi tamamı deneyimli futbolculardan kurulu, üstelik kazanılması gereken maçta Ahmet Cambaz, Doğan Erdoğan ve Yusuf Sarı ile başlamak günü değil, geleceği planladığının göstergesi idi.
Dün akşama gelince. Gençler, yeniler ve az süre alanlarla harmanlanmış bir Trabzonspor’u kaybettiği için eleştirmek yerine, kimin ne yaptığına ve nerede oturduğuna bakmak daha doğru olur.
Futbolun sonuç oyunu olduğu gerçeği üzerinden yorum yapmak, gerçek emeğin sorgulanmasına yol açar ki, haftalık yaşayanları memnun etmek kolay değil.
Geri düşünce doğal olarak bir hamle yapması gerekiyordu Ünal Karaman’ın. Değişiklikler asla gençlerin hevesini kırmamalı.
İkinci yarı başlarken son haftaların formda oyuncusu Kamil Ahmet ve müzmin yedek Avdijaj’ı sahaya sürdü Karaman.
Peki, Avdujaj’ı yarım saat sonra genç hücumcu Koray ile değiştirme ihtiyacını niye duydun diye sormak ayıp mı olur hocam?
Olsun, soruyorum. Kurgudaki yanlışlığa vurgu yapmak sizi üzer mi?
Trabzonspor ikinci yarıda eşitlik sayısı için büyük uğraş verdi. Bu sezon bu kadar istekli oynadığı bir bölüm görmedim. Çok istedi, çabaladı, pozisyon üretti, olmadı.
Top rakipte iken savunmaya hızlı dönen Göztepe engeli aşmak kolay değildi. Hele karşınızda Beto gibi bir efsane varsa. Genç file bekçisi Uğurcan’ın tek başına kazandırdığı puanlara bakarsanız, Trabzonspor’un kaybettiklerine hayıflanmaya hakkı yok sanırım.
Futbol tabiriyle o “pis golü” çıkarmak için hücum anlamında daha fazla alternatife ihtiyacı vardı Karadeniz ekibinin.
Ancak transferde aldığı paraların karşılığını vermesi gerekirken ve tam da ona ihtiyaç duyulurken, bir “yıldızı” yoktu kulübede.
Eleştirince kızanlara söylüyorum; Trabzonspor kimsenin babasının, ailesinin veya sevgilisinin çiftliği değil.
Yıldız olamayacaksan, parlayacağın yere gideceksin. Işığın bu kenti aydınlatmıyorsa, hesap vermek zorundasın Sör Sturridge.
“Hazır değilim”, “Sakatım”, “Mutsuzum” tekerlemeleri, kemençenin tellerini incitiyor. Gerçeği herkes görmeli!
İşini iyi yaptığın vakit seni alkışlamak boynumuzun borcu.
Doğrusu, ellerimin acımasını çok istiyorum!