Parlak futbol kariyerini “güç zehirlenmesi” ve “hazımsızlık” nedeniyle bitirme noktasına getiren Arda Turan’a üzülüyorum desem yalan olur.
Oysa Barcelona’ya transfer olduğu günlerde, “Arda ile ilgili haberleri ve o tarihi imza törenini izleyip, tüyleri diken diken olan milyonlarca yurttaştan biriyim. Messi, Neymar, Alves, Iniesta, Suarez ve Mascherano’lu Barca kadrosu sayılırken, Arda Turan’ı dünya yıldızlarıyla aynı sahada görmek, çok özel bir duygu olacak. Teşekkürler Arda” cümlesini kuran da ben idim.
Umutluydum, gurur duymuştum.
Sonrasında öyle yanlışlar yaptı, o kadar çok kalp kırdı ki...
O da hepsinin farkında. Akıl dışı, kabul edilemez eylemlerdi. Gençliğine verelim desem, olgunluk dönemine denk geldi hepsi.
Lakin A Milli Takımı bıraktığını açıkladığı o basın toplantısında söylediklerini unutamam.
Yıllardır aynı gazetede omuz omuza çalıştığım Bilal Meşe’ye uçaktaki saldırısının ardından şu açıklamayı yapmıştı Arda Turan; “Pişman mıyım? Değilim. Kuş gibi hafif hissediyorum. Hata yapmadım. Adam gibi adamım. Milli Takım kariyerimi noktalıyorum.”
Aynı Arda’nın Lucescu döneminde milli forma için methiyeler düzüp geri dönüşü, tamamen “adamlık” anlayışıyla ilgiliydi.
Tıpkı Başakşehir’e transferine kimlerin aracı olduğu, hangi kaynakların kullanıldığı gibi!
Ne oldu sonra? En verimli çağında dip yaptı. Öyle ki, ona kucak açan Başakşehir Kulübü Başkanı Göksel Gümüşdağ’ı bile bezdirdi.
Başkan, geçen sezon kıl payı kaçan zafer için Arda’yı hedef göstererek, “Oynasaydı, şampiyon olurduk” diye sitem etti açıkça.
Ve anlaşarak (!) yolları ayırdılar. Bu yük iki tarafa da ağır geldi.
Helâllik iste!
Arda şimdi de Galatasaray’da yeni bir krize yol açtı. Aslında o unutulmayacak (!) maç öncesi gidip Fatih Terim’in elini öpmese, deneyimli hocanın yüreğini yumuşatmasa, Türkiye’de kapısını çalacağı, ona talip olacak başka kulüp yoktu zaten. Çok duygusal bir sahneydi!
“Hata yapmadım” diyen Arda’nın en büyük hatalarından biri ona baba şefkati ile yaklaşan, yıllarca sarmalayıp koruyan Fatih Terim’in kalbini kırmasıydı. Arda da farkındaydı ve “gerekeni” yaptı! Bu alenen “özür” dilemekti.
Ya Galatasaray Başkanı Mustafa Cengiz?..
Hiçbir problem yaşamadığı Arda’yı niçin veto etti?..
“Buranın patronu benim” diyen Terim’e tepki olsun diye mi, yoksa oyuncunun kabarık sicil dosyasından çekindiği için mi?
Yaşananlar kulübün iç sorunu, ancak ciddi bir gerilim yaşanacağı aşikâr. Öykünün sonu mutlu mu biter, bilemem. Şu kesin; kitabın son sayfası okunduktan sonra birilerinin hoşnut kalmayacağı kesin!
Lakin bir gerçek var; Arda eski Arda değil ve yıllar önce onu örnek alan gençler, bağrına basan futbolseverler yok artık.
Arda’ya düşen; niçin bu kadar antipatik olduğunu ve tırnaklarıyla kazıyarak çıktığı zirveden neden yuvarlanarak indiğini sorgulaması.
O hâlâ yuvaya dönmenin, sarı-kırmızılı formayla jübile hayali kurarken, vicdanların rahatlaması adına yapması gereken şeyler var;
Ellerini öp demiyorum ama, helâllik isteyeceğin insanları da unutma Arda!..
En azından bundan sonra huzurlu uyursun!
Çimşir Mourinho’yu kurtardı!
Ünal Karaman’ın Trabzonspor’dan ayrılış şeklini eleştirenlerden biriyim. Hoş olmadı, camiayı böldü.
Merak edilen, Karaman’ın veliahtının kim olacağı idi. Ahmet Ağaoğlu ve yönetimini en doğru kararı verdi.
Hüseyin Çimşir’i takımın başına getirdi. Camiadan yetişmiş, yıllarca bu formayı giymiş, en önemlisi Karaman kadar oyuncularını tanıyan bir isim. Takımla iletişi ve diyaloğunun iyi olduğunu düşünüyorum.
Emin olun Mourinho gelseydi, daha Kasımpaşaspor maçında hayatında görmediği tepkilere muhatap olurdu. Tabii, başkan ve yönetim de nasiplenirdi.
Ancaak... İşler iyi gitmediği andan itibaren senaryo değişebilir ve tepkilerin hedefine futbolcular da eklenebilir ki, Trabzonspor’un kimyasını bozar bu gerilim.
Pek umutlu değilim. Temennim, zor günlerde camianın Hüseyin hocaya sahip çıkması ve destek vermesi.
Çimşir de futboldaki kaba deyimle bir sürü “papaz ve papaz adayının” bulunduğu kadroyu yönetirken gardını almalı.
Yerli ve aidiyet sahibi oyuncuları tenzih ederek söylüyorum, para için Fizan’a gitmeyi göze alanlara dikkat etmeli.
Çok samimiyim, Çimşir’in süper ligdeki ilk teknik direktörlük tecrübesinin hüsranla bitmesini istemem!
Kaçan kazanıyor, ya tutamayan?
Sevgili Celal Umut Eren, Milliyet spor servisinin genç ve yetenekli muhabirlerinden biri. Araştırmacı, çalışkan, enerjik ve doğru haberin peşinde koşan bir kardeşimiz.
Salı gününün manşetini yine o belirlemişti.
“Mücevher Türkler” başlıklı haberi, Transfermarkt’ın A Milli Takım forması giyen 10 oyuncumuzun toplam 209 milyon euroluk değerine ilişkin güncellemesi ile ilgiliydi.
Dikkat çekici saptama, tabloda Süper Lig’den sadece Trabzonsporlu Abdülkadir Ömür’ün yer alması, diğer dokuzunun Avrupa’da mücadele ediyor olmasıydı.
Bakın, sürekli ligimizin marka değerinden söz ediyoruz ya. Yok öyle bir şey, kalmadı.
Yurt dışına kaçan kurtuluyor. Kendini geliştirip daha iyi yerleri hedefliyor.
Bu durumdan başta futbolumuzu yönetenler, kulüpler ve teknik adamlar ders çıkarmalı.
Neyi eksik yaptıklarını çözdükleri vakit, futbolumuzun ve futbolcularımızın kalitesinden söz edebiliriz.
Ölçü A Milli Takım. Son iki maçın kadrosunda yurt dışında top koşturan 15 oyuncu vardı. İlk on birlerde ise, ağırlık yine onlarda idi.
“Efendim tüm dünyada böyle” tezine katılmakla birlikte, Trabzonspor dışında altyapıya katkı sağlayamayan, parayla saadet arayan kulüplerimizin de ulusal değerlerine sahip çıkması gerekmiyor mu artık?