Üç puanın her iki takım için de önemi büyüktü. İlk yarıda bunun farkında olan bir Gençlerbirliği, geçen haftaki Fenerbahçe zaferinin sarhoşluğunu üzerinden atamamış bir Trabzonspor vardı sahada. Şampiyonluk iddiası taşıyorsan her rakibi ciddiye alacak, her karşılaşmayı kazanmak üzerine kurgulayacaksın. Yoksa dünkü gibi ecel terleri döker, rakibin direncini ancak bir tartışmalı penaltı ile kırabilir ve kazandığına bile doğru dürüst sevinemezsin.
Samimi olalım. Kimse de kızmasın. Hüseyin ve Nadir arasındaki o pozisyon, Gençlerbirliği’nin lehine olsa idi, aynı karar çıkar mıydı? Karar sizin!..
Ya da aynı Nadir 23. dakikada altı pas üzerinde inanılmazı başarıp topu dışarı atmasa, Sessegnon’un vuruşunda kaleci Uğurcan o mucize dokunuşu yapmasa, ilk yarıda berbat bir görüntü veren Trabzonspor oyuna geri dönebilir miydi? Bu haliyle asla.
Haftalardır söylüyorum. Pereira Trabzonspor’un saatli bombası diye. 40. dakikada Portekizli oyuncunun Sefa’nın ayağına bastığı pozisyon net kırmızı karttı. On kişi kalmış Trabzonspor’un halini düşünün sonra!
Bence Trabzonspor maçı kazandığı için mutlu olmak yerine, hakeme, VAR’a ve rakip takım oyuncularına şükranlarını göndersin. Çünkü her şey onların istediği gibi gelişti. Buradan ders çıkarmak yerine, yanlışların üzerini örtmeye çalışmak ve savunmaya geçmek, yarın başınıza gelebilecek daha büyük kazalara davetiye çıkarmak demektir.
Peki; devre arasında, soyunma odasında ne konuşuldu da farklı bir Trabzonspor izledik? Bence işin nereye gidebileceğinin farkına vardı Hüseyin Çimşir ve öğrencileri. Ofansif oyunu bu ligde en iyi oynayan takımlardan biri olan bordo-mavililer, ilginç bir şekilde gerçek kimliklerini hissettirmeye başladı. İlk bölümde rakip kaleyi bulan tek şutu olmayan Karadeniz ekibi, penaltı öncesi sayısız pozisyon buldu. Gençlerbirliği kalecisi Nordfeld’in hakkını verelim, Uğurcan’ı kıskandıracak kurtarışlarla arkadaşlarını ayakta tuttu. Sosa’nın kullandığı penaltıda yapacağı fazla birşey yoktu.
Beni maçın ilk yarısı ilgilendiriyor. Çünkü Trabzonspor’un bu haftadan itibaren inişli-çıkışlı bir grafiğe değil, istikrara ihtiyacı var. Gevşemeyecek, konsantrasyonunu yitirmeyeceksin. Kazanırken de tıpkı geçmişte olduğu gibi futbolunla konuşulacaksın. Trabzonspor’un kimsenin yardımına ve desteğine ihtiyacı olmamalı.
Hakem yazmayı sevmem. Lakin Hüseyin Göçek’in son derece formsuz olduğunu düşünüyorum. Özellikle kart uygulamalarında. Örneğin maçın son dakikasında Sörloth ile Baiano arasındaki pozisyon. Gençlerbirliğili oyuncu Sörloth’un tendon bölgesine iki kez sert biçimde tekme attı. Göçek es geçti, Norveçli ise isyan edip yapmaması gereken bir tepki gösterdi. Hakem ilk anda önlem alıp, işi bu noktaya getirmeseydi, o tatsızlık yaşanmayabilirdi. Sörloth en az iki hafta oynamayacak. Yazık değil mi?
Son olarak şunu söylemeden geçemeyeceğim; ligde tutunmaya çalışan ve Hamza Hamzaoğlu yönetiminde ivme kazanan Gençlerbirliği bu yenilgiyi hak etmedi.