Galatasaray Kulübü Başkanı Mustafa Cengiz son günlerde kılıcını çekmiş, önüne geleni kesip atıyor.
Cengiz’in hedefinde, federasyon, MHK ve hakemlerin yanı sıra, kendi futbolcuları ile teknik direktörü Fatih Terim de vardı. Aralarının epeydir limoni olduğunu bilmeyen yok.
Futbolcuların “seks partileri” kulübün iç meselesi. Bilindiği halde bugüne dek göz yumulması da hakeza öyle. O zaman niye şimdi?
Lakin başkanın Terim’e yönelik “yetersiz antrenman” ve “mesai saatleriyle” ilgili göndermesi, beni yıllar öncesine taşıdı.
Hoca Milan’ın başında iken, İtalyan futbolunun efsanelerinden Andrea Pirlo öğrencisi idi. Pirlo, Fatih hocanın Milan macerasındaki gözlemlerini de dile getirdiği kitabında ağır eleştirileri ile dikkat çekmişti. Anılarında Terim’i unutmaması ilginçti!
“Teknik, taktik, antrenman, oyuncularla iletişim” gibi pek çok başlıkta Terim’i yetersizlikle suçlayan Pirlo, hocanın Türkiye’deki hayranlarının bile kafasını karıştırmıştı.
Milan, İtalyan futbolunun burjuvasıdır. Herkese tepeden bakmayı sever ve küçümser. Pirlo’nun anlattıkları ile tanıdığımız Terim arasında dağlar kadar fark vardı. Milli takımlarda, Galatasaray’da kimin haddine idi böyle konuşmak? Yıllar sonra dahi ağzını açan çıkmadı. Başkan Cengiz hariç!
Yolun sonu karanlık!
Dönelim 2021 yılının nisan ayına!
Galatasaray Başkanı Cengiz’in alışılmışın dışında sert bir üslupla “futbola” yaptığı dalıştan, Fatih Terim’in de payını alması şaşırtıcı değildi.
Peşi sıra yaşanan puan kayıpları başkanın keyfini kaçırmakla kalmamış, epeydir bastırdığı duygularının da açığa çıkmasına yol açmıştı belli ki.
Zihninde, Terim üzerinden kurguladığı bir senaryo olduğunu kesin. Galatasaray başkanı olarak “ipler hep bende olmalı” diyor, tüm finallerinde.
İşler yolunda giderken, “Kol kırılır yen içinde kalır”, şampiyonluk zora girince, “dökün eteğinizdeki taşları” meselesine döndü gerilim.
Kesin olan şu; Mustafa Cengiz şefkatli baba rolünü bırakıp, ailenin huzurunu bozduğuna inandığı herkesten hesap soran öfkeli bir ruh haline geçti. Köprüleri attı. Belhanda’nın gönderiliş şekli ve sonrasında yaşananlardan belli idi perşembe’nin gelişi.
Peki, Fatih Terim suskun kalır mı bunca suçlamaya?..
O, her türlü yanıtın sahada verileceğine inanmış bir teknik adam. “Racona” ters düşse de, camiaya daha fazla zarar vermemek için bir müddet daha sabredeceğine inanıyorum.
Son antrenmandaki sakallı görüntüsü “bıkkınlığın ve vazgeçmişliğin” değil, hesap gününün planlaması. “Biz bu sakalı değirmende ağırtmadık” mesajı!..
Kişisel fikrim, Başkan Cengiz çok erken çıkardı savaş baltasını. Artık geri konamaz.
Sonrası mı? Sezon nasıl biterse bitsin; tufan!
Çok insanın canı sıkılır, çoook!
Geç, eksik ama yerinde karar!
Merkez Hakem Kurulu, Süper Lig’de düdük çalan 28 hakemi pandemi nedeniyle TFF Riva yerleşkesinde “tam kapanmaya” aldı. Hakemler burada antrenman yapacak, maçlara Riva’dan gidecek ve süreç boyunca birbirlerinden, sosyal ortamlardan uzak kalacak.
Geç, eksik, ama yerinde bir karar. Onlarca hakemin Covid testleri pozitif çıktığında başlamalı idi kamp. Aylar önce naçizane dile getirmiş ve hakemler için geniş kapsamlı bir karantinadan söz etmiştim. Ciddiyeti anlaşılınca, MHK’nin parmağı kırmızı düğmeye gitti.
Peki yeterli mi bu önlemler?
Sanmıyorum. Hakem karantinada olacak, maça birlikte gittikleri yardımcıları yaradana emanet! O zaman kimi kimden koruyacaksınız?
Yardımcı ve dördüncü hakemlere “aman kendinizi izole edin” demek yeterli mi? Aynı maça çıkacak, aynı soyunma odasında duş alacak, aynı taşıt ile havaalanına gidecek, oradan dağılacaklar. Aklıma pek yatmadı da, umarım bir nebze işe yarar.
Ya diğer klasman hakemleri? Onları uzaktan takip edip, pozitif çıkanları evine yollamak ayrımcılık değil mi?
MHK Başkanı Serdar Tatlı kusura bakmasın. Biliyorum bu kadar geniş kapsamlı önlemler uygulamak onun inisiyatifinde değil. Federasyonun vereceği bir karar. 29 hakeme bile RİVA’da zor yer buldular!
Ama şöyle bir hava oluşması da kulağa hoş gelmiyor; “Biz Süper Ligi kurtaralım, gerisi kimsenin umurunda değil.”
Elbete zor iş. O koltukta otururken, İsa’ya da Musa’ya da yaranamazsınız.
Tarih “pandemi sürecini” sorgulayıp kaleme alırken, herkesin hakkını ayrı ayrı verecektir!
Üç büyükler ağlamasın yeter!
Malum sezon sonu yaklaşıyor. Yoğun bir maç trafiği başladı.
Anadolu kulüplerinin canı yansa da sesi çıkmaz. Çıksa da duyan olmaz.
Varsa yoksa “üç büyükler.” Trabzonspor’u da ayrı tutuyorum onlardan. Arada bir başkan bağırıp çağırıyor, o kadar.
Ya Beşiktaş, Fenerbahçe ve Galatasaray?
Liderin, teknik direktör Sergen Yalçın dışında hakemlerle sert diyaloğu yok şu aralar.
Fenerbahçe ve Galatasaray’da tepkiler, iç işleri ve saha sonuçlarına endeksli. Puan kaybeden saldıracak yer arıyorlar.
Eee, MHK ne yapsın? Onlarda artık ayağını sağlam basmaya başladı. Bakın bu hafta etabına; üçünün de maçında Süper Lig’in en deneyimli hakemleri var.
Yeter ki ses çıkmasın. Ve yeter ki hakemler ile VAR odası işini doğru yapsın.
Sonrası reyting peşinde koşanların sorunu!
Serdar Tatlı ve ekibine hak vermiyor değilim. Önerim; daha az spor programı izlemeleri, sosyal medyaya daha az bakmaları ve sadece son dokuz haftaya odaklanıp, eleştirilere kulak tıkamaları.
Yoksa herkes gibi onların da psikolojisi bozulacak!
Çakır farkı?
Cüneyt Çakır hafta içinde Avrupa liginde Slavia Prag- Arsenal maçını yönetti. İlk düdük öncesi Arsenal takımı ırkçılığı protesto için “Black Lives Matters” hareketini, yere diz çökerek tekrar gündeme getirdi. FİFA kokartlı hakemimiz de duyarsız kalmadı ve eşlik etti. Bravo Cüneyt hocama. Dünya hakemi olmak, sadece başarılı maç yönetmekten geçmiyor. Vizyon ve entelektüel dünya görüşü de gerektiriyor.
Bak, iyi bak!
“... seni cennet vaadi ile kandırıp fakirliğe mahkum edenlerin hayatlarına bak; bu dünyada cenneti yaşadıklarını göreceksin...”
(Charles Darwin)