Futbol Federasyonu’nun kulüplerin harcama limitini on puan artıran kararına büyük tepki almıştı.
Süper lig ekiplerinin büyük bölümü de talimat değişikliğine karşı çıkınca akla şu soru gelmişti:
“Federasyon daha önce ilan ettiği talimatları neden revize etme ihtiyacı duydu? Talep kulüplerden gelmedi veya birkaç kulübün isteği göz önüne alındı ise, böyle bir keyfiyet hakka- adalete uygun mudur?”
Bakıyorsunuz; Galatasaray karşı çıkıyor, Beşiktaş “böyle bir isteğimiz yok” diyor. Trabzonspor zaten en muzdarip olan kulüp. Anadolu temsilcilerinin çoğunun talimat değişikliğinden sonra haberi oluyor.
Eee, geriye sözü dinlenecek, hatırı kırılmayacak kim kalıyor? Fenerbahçe!
Onlar da geç de olsa dün konunun muhattabı olmadıklarını beyan etti.
İyi de kardeşim, kim istedi bu talimat değilikliğini?
Federasyon kafasına göre kulüplere “kıyak” mı geçmek istedi?..
Yoksa birileri yalan söyleyip milleti mi kandırmaya çalışıyor?..
Sonuçta ne oldu? Futbol Federasyonu cuma akşam saatlerinde söz konusu kararın iptal edildiğini duyurdu.
Pes vallahi! Bunun adı işgüzarlıktır veya ne derseniz deyin...
Şimdi başta başkan Nihat Özdemir olmak üzere TFF’nin üzerine düşen görev; açık, şeffaf ve dürüst biçimde bu talimatların niye değiştiğini, niçin geri adım atıldığını kamuoyuna anlatmak.
Aksi takdirde, kolay manipule edilen bir federasyon olarak tarihe geçeceklerdir.
Gümüşdağ faktörü
Burada bir konuya daha dikkat çekmek isterim. Camiaya siyaseten girmiş olsa da, Kulüpler Birliği Vakfı eski başkanı, Başakşehirspor patronu Göksel Gümüşdağ’ın, yıllardır yöneticilik yapan pek çok kişiden daha çok hizmeti dokunmuştur Türk futboluna. Hem işi öğrenmiş, hem faydalı fikirler üretmiştir.
Gümüşdağ eski uygulamaya dönülmesi için ilk imzayı kendisinin vereceğini açıkladı, iki gün sonra federasyon çark etti!
Kimdir Gümüşdağ ve bu çıkışı etkili olmuş mudur doğru yolun bulunmasında? Dünya görüşü ve kimlere yakın olduğu belli. Ve yanıtı kesinlikle evet!
Sevgili Nihat ağabey (Özdemir) kusura bakmasın da, günlerdir doğrudan Fenerbahçe’yi töhmet altında bırakan, futbolun siyasetin gölgesinde kaldığını gösteren bu “rezaleti”, kara bir leke olarak taşımak zorunda kalacaklar.
Yanlıştan dönmek erdemdir de, “çıplak kralın” kim olduğunu merak ediyorum doğrusu!
Çakır’dan sonrası tufan!
Yarın önemli bir derbi var. Merkez Hakem Kurulu sokaktaki vatandaşın da tahmin ettiği gibi, Fenerbahçe- Beşiktaş maçına Cüneyt Çakır’ı atadı.
Oysa 6 tane daha FİFA kokartlı hakeminiz var. Ama cesaret edip veremiyorsunuz. Zekeriya Alp MHK’sinin ayıbı değil bu. Yıllardır yükü çeken Çakır.
Başın sıkıştı mı çağır Cüneyt hocayı. İyi de, yarın öbür gün o da Avrupa’nın bazı üst düzey hakemleri gibi, “gidiyorum Çin’e “dese ne olacak?
Var mı başka Çakır elinizde?
Yetiştirebildiniz mi yıllarca alternatifini?
Bu kaotik ortam sürdükçe, Çakır’dan sonrası tufan galiba!
Temsilcinin gözlüğü varmış!
Geçen hafta köşemizin “temsilciye gözlük” başlıklı bölümde, Antalyaspor- Trabzonspor maçında Sturridge’ye atılan çakmak ve küfürlerin cezasız kaldığını söylemiş, “Otu çöpü rapor eden temsilciler mi görmedi sahaya atılanları, yoksa Hukuk Müşavirliği mi yetersiz buldu olup biteni?” demiştim.
Yanıtı, Temsilciler Kurulu Başkanı Abdurrahman Arıcı’dan geldi.
Belli ki o da rahatsızdı durumdan.
“Sevgili Cemal, ikinci seçenek doğru. Çok titiz davranıyoruz. Tüm temsilcilere talimatımdır, en küçük detayı bile kaçırmayacaksınız diye. Kesinlikle affımız yok. Geçen sezon bir büyük maçta rapor edemedikleri, kıdemli bir temsilcinin sonu olmuştu.”
Yani; temsilciler yaşanan her olayı rapor etmiş, topu değerlendirmeyi yapması gereken Hukuk Müşvirliğine atmış.
Onlar da göğsüyle yumuşatıp, “oyna devam” demiş.
Disiplin sevki yapanların görevi, raporları okuyup adil biçimde gereğini yerine getirmektir.
Size mi düştü takım, oyuncu, kulüp kayırmak? Onu yapan yöneticileriniz var zaten!
Velhasıl; durumu aydınlatan Arıcı’ya teşekkür eder, hakkını yediğim üç temsilciden affımı dilerim.
Fatih Terim’in kurnaz planı!
Galatasaray’da işler iyi gitmiyor.
Teknik Direktör Fatih Terim ise kadro yetersizliğinden şikayet ederken, aylardır devre arası transferi bekliyor.
Terim’in hedefinde iki oyuncu var; Sivassporlu Emre Kılınç ve takım arkadaşı Mert Hakan Yandaş.
Aslına bakarsanız deneyimli hoca kurnazlık yapıp, bir taşla iki kuş vurmak istiyor.
Hem şampiyonluk yarışındaki rakibini güçsüz bırakmak, hem kadrosunu takviye ederek ikinci yarıda zirveye oynamak.
Lakin şu gerçeği göz ardı etmemeli Terim; “büyük balık küçük balığı yutar” zihniyeti artık geçerli değil.
Dolayısıyla Sivasspor’un bu tuzağa düşmesini beklemek saflık olur!
Başkan Mecnun Otyakmaz, ara transferde iki oyuncusunun satılacağı yolundaki iddialara “tarih bizi affetmez” ifadeleriyle noktayı koymuştu.
Tanıyanlar bilir, Otyakmaz sözünün eridir. Ne diyorsa odur. Bazıları gibi, tutamayacağı sözler vermez!
Bu sezon Sivasspor’un başarısına önemli katkılar yapan Emre ve Mert’in de, ekmek yedikleri kulübe ihanet edeceklerini sanmıyorum
Bir Anadolu takımında şampiyonluk yaşayıp tarihe geçmek mi, yoksa bir İstanbul kulübünde şampiyonluğun figürü olup unutulmak mı sorusunda, doğru tercihleri yapmaları şart.
Onları bu noktaya getiren başta Otyakmaz, hocaları Rıza Çalımbay ve Sivasspor camiasına saygı; en önemli görevleridir.
Herkes şunu anlamalı; lig artık üç büyük İstanbul kulübünün tekelinde değil. Paraları olsa da istedikleri gibi at koşturamaz, cirit oynatamazlar.
Zinciri yıllar önce Trabzonspor kırmış, Bursaspor bir devrim gerçekleştirmiş, Başakşehir istikrarlı duruşu ile korku salmış, şimdi de Sivasspor tarihe not düşmek için büyük fırsat yakalamıştır.
Birileri bu gidişattan elbette rahatsızlık duyacak ve tekere çomak sokmak isteyecektir. Ama millet uyanıyor! O yüzden, Terim fazla umutlanmasın derim.