Önce şunu söyleyeyim. Hafta içindeki kupa maçlarında zorlu hava koşulları iki takım için de geçerliydi. Trabzonspor’un avantajı, Erzurum’un dondurucu soğuğunda genç oyuncularıyla mücadele etmesiydi. Sivasspor da benzer bir ortamda, evinde tur mücadelesi yaptı. Kim daha çok yıprandı derseniz, yanıtı elbette Sivasspor olur. Çünkü Rıza Çalımbay’ın tur için Trabzonspor gibi bir lüksü yoktu.
Dün gördük, fiziksel ve zihinsel olarak yorgun bir oyuncu topluluğu vardı sahada. Sakatlıklar nedeniyle yapılan zorunlu oyuncu değişikleri bunun kanıtı.
Sadece iki takımı değil, zirveye göz diken tüm ekipleri yakından ilgilendiren bir mücadele olacağı aşikârdı. Herkes kendi hesabını yapıyordu. Maçtan önceki tablonun değişmemesi için dua eden teknik adamlar bile vardı eminim!
Gelelim sahaya... Skor üzerinden değerlendirirsek, Trabzonspor iyi yolda ve emin adımlarla hedefe yürüyor. Kazanan her zaman haklıdır.
Kriteriniz oyun ise, ilk yarıdaki iki gole karşın, ofansif futbolu ligde en iyi uygulayan bordo-mavililerin hücum organizasyonlarında sıkıntı olduğu gerçeğini kabul etmek zorundasınız. Erken gelen üstünlük sayısı elbette psikolojik rahatlık sağladı. Ancak Sörloth, her zamanki gibi Uğurcan, Guilherme ve Ndiaye’nin hakkını verelim. Farkı yaratan bu dört oyuncu idi. En iyisi kimdi derseniz, kuşkusuz “Kuzeyin oğlu” Norveçli idi. İki golde de onun imzası vardı.
Ya ikinci bölüm? Rakibin direncini kırmışsın, daha öz güvenli ve kontrollü oynamak işin kolayı. Peki, inisiyatifi tamamen Sivasspor’a bırakmak, geriye yaslanıp oyunu kendi alanında kabul edip, mahkum rolünü üstlenmenin açıklaması ne olabilir? Yatabare’nin golü uzatma dakikalarında değil de, daha erken gelse, maçın hikayesi nasıl olurdu sizce?
Şu çok net; kimse kimseyi kandırmasın. Trabzonspor maç maç ilerleyerek gidiyor ama, henüz şampiyonluk kovalayan bir takım hüviyetine sahip değil. Ummadığınız bir takım tekere çomak sokabilir. Eksikleri görmek ve önlem almak şart. Haftalar ilerledikçe stres artacak, işler zorlaşacak.
Kimse doksan dakikanın tamamında ve her maçta aynı yüksek performansı bekleyemez. Bu, ligimiz için anormal bir şey ve her takım için geçerli. Lakin başarıya giden yolda en önemli faktör istikrar... Oyunda ve skorda istikrar.
Taraftar çok şey ister ve bekler. Hele yılların özlemi varsa... Onlara kızamazsınız. Camiayı üzmemesi gereken futbolcular ve teknik heyettir. Bu lig ikliminde Trabzonspor’un ciddi avantajı var. Önünde ise birbirinden önemli 13 maç. Yarış son dakikaya kadar soluksuz sürecek.
Dün akşam çoook uzun bir aradan sonra “lider” apoletini omuzlarına takan bu takım, şampiyonluk ipini göğüslerse “adalet” kavramını da anlamlandırmış olacak!
“Böyle bir maçtan sonra eleştiri yapılır mı?” diyen çıkarsa yanıtım; “Büyük hayal kırıklıkları yaşamak istemiyorsanız, gerçekleri görmek ve önünüze çıkan engelleri titizlikle temizlemek zorundasınız” olur.
Yolu yarılamış ve müthiş bir atmosfer yakalamış Trabzonspor’un geçmişteki hesabı kapatması, 2010-11 yılı ruhunun tüm takım oyuncularına enjekte edilmesine bağlıdır. Anlatın o günleri ve süreci her oyuncuya! Bu önemli bir ders konusudur. Alan alır, almayan gider...