Beylerle asla anlaşmayacağız. Sorun sadece iletişimsizlik değil, yanlış olduğunu bildiği konularda ısrar etmekte... Bu anlayışla inanın çok can yanacak.
Asıl konumuza gelelim. Merkez Hakem Kurulu’nun görevleri nedir?
Eğitim, genç yetenekleri sisteme kazandırmak, FIFA’ya üst düzeyde isimler yetiştirmek, her kademede hakemliğin sorunlarına çözmek, adaletli olmak, eşitlik ilkesine uymak...
Açın bakın, akıllarına estiği vakit kafalarına göre değiştirdikleri talimata...
Kurulun tam 16 madde ile belirlenmiş sorumluluğu var.
Hele bir tanesini es geçmek, son 7-8 yılda yapılmaya çalışılanları ve harcanan emeği yok saymak demek.
Ne diyor talimatın “MHK’nin görevleri ve yetkileri başlıklı” 5. maddesinin (h) bendi?
“UEFA Hakem Konvansiyonu üyeliğinin devamı için her türlü tedbir ve kararı almak.”
İşinize geldiği gibi
Jaap Uilenberg ile başlayıp Roberto Rosetti ile hız kesen konvansiyon üyeliği şu aralar rafa kaldırılmış durumda.
Hollandalı Uilenberg “eyvallah” dedi, halefi İtalyan Rosetti bunalıp çekti gitti.
Şimdilerde dua ediyordur, UEFA Hakem Kurulu Başkanı olmasına yol açanlara!
Haaa, Merkez Hakem Kurulu’nun UEFA eğitimcisine ihtiyacı mı var?
Her şeyi bilen ve kendisini sürekli geliştiren bir başkanı, tam donanımlı kurul üyeleri ve şükürler olsun ki kıymeti kendinden menkul bir teknoloji sorumlusu mevcut!
FIFA’nın da UEFA’nın da alayına yeterler alimallah!
Hayranım aynaya bakma ihtiyacı hissetmeyen insan profiline. Nasıl yapıyorlar, imreniyorum. İstatistikler ile yatıp kalkıyor, gerçeklerle yüzleşince ters köşe oluyorlar. Keşke o vaktin yarısını hakem eğitimi için harcayabilseler.
VAR’ın düzelttiği her hata, hakemlerin ve dolayısıyla kurulun karnesine yazılan bir eksidir, üzerine kafa sorulması, çözüm üretilmesi gereken sorundur. Tüm bunların hesabını vermesi gereken ise, hakemliği idare (!) ettiğini sananlardır.
Ama nerede?.. Ismarlama televizyon programlarına çıkıp, kontra soru geldiğinde hiç çekinmeden “önceden böyle konuşmamıştık” diyebiliyor, gözümüzün içine bakarak konuları saptırıyorlar ya... Merak ediyorum nasıl bir dünyada yaşadıklarını.
Ya yoksa!
Defalarca yazdık, hakemlik uçuruma sürükleniyor farkında değiller. Ne kartlarda ve disiplin uygulamalarında standart, ne atamalarda adalet kaldı. Kimin umurunda ki?
Nasıl olsa hata yapana ceza, başarılı olana ödül yok. Hakem de alacağı paraya, ödeyeceği ev- araba taksidine bakıyor. Bugün VAR, yarın yokum diyor.
Geçen haftaki seminerde hakemlere pozisyonları tek tek gösterip, “Burada VAR devreye girer mi?” diye soran bir kafanın ne kadar karışık olduğunu anlatmaya gerek yok sanırım. Hani IFAB olmasa, protokolü genişletip, yeni açılımlar yapacaklar!
Bir de bizi VAR düşmanı olarak görmüyorlar mı? Aklı olan teknolojiye karşı çıkmaz. Ancak sistemi doğru kullanamıyor, insan unsurunu ikinci plana atıyor ve hâlâ Video Hakemliği’nin arkasına sığınıp kırmızı kurdele ile pekiyi bekliyorsanız... Çok beklersiniz.
Geçen hafta “Mezarlıklar vazgeçilmezlerle dolu” demiştik. Alınmış bazı arkadaşlar.
Niye ki? Gerçekler bazen can acıtır.
Aklınızda bulunsun; her makamın, mevkinin ve görevin alternatifi hazır bekler.
Bir sabah uyanmışsınız ki!...
Altınordu; ‘sabır, ahlak, sportmenlik’
Altınordu U19 Takımı hafta içinde deplasmanda Helsinki’yi 2-1 yenerek UEFA Gençlik Ligi’nde bir üst tura yükseldi. Her yaş kategorisinde Avrupa’da sınırları zorlayan bir futbol akademisi var Altınordu’nun. Felsefesi malum, Türkiye ezberledi... “İyi birey, iyi vatandaş, iyi futbolcu” sloganı sadece sporu değil, yaşamın her alanını kucaklıyor.
Helsinki maçının ardından kulübün sosyal medya hesabından bir paylaşım yapıldı.
Altınordulu futbolcular duşlarını aldıktan sonra soyunma odalarını temizlemişler ve stattan öyle ayrılmışlar.
Vay efendim sen misin bunu paylaşan? Kimi şov diye eleştirmeye kalktı, bazıları daha ileri gitti.
Japon taraftar, Rusya’daki Dünya Kupası maçlarında tribünleri temizlemişti ya. Kopya çekmiş Altınordu Kulübü!
Yapmayın lütfen, 19 yaşında pırıl pırıl çocuk bunlar. Tamam takdir etmeyin de; futbolları, yaşam tarzları ve dünya görüşleriyle değerlendirin.
Bir not daha düşelim o maçla ilgili; Helsinki sınavı öncesi soyunma odasında taktik tahtasında neler yazıyordu biliyor musunuz?
“İstek, arzu, hedef, ortam, güven, eşittir beyin (sabır, ahlak, sportmenlik, yarışma), artı kalite, artı kalp ve sonuçta sevinç...”
Bir teknik direktör takımına hangi sistemle oynayacaklarını değil, sahada Türk futbolu ve Altınordu armasını nasıl temsil edeceğini anlatıyorsa, yılların emeğini karalamak yerine, örnek alıp takdir etmek gerekmez mi?
Çakır ve Nagatomo
Galatasaray’ın en önemli oyuncularından biri kuşkusuz Nagatomo’dır. Japon futbolcu ender rastlanan bir rahatsızlık geçirdi. Yapılan açıklamalarda akciğer sönmesi teşhisi konulduğu belirtiliyor. Anımsarsınız 4 yıl önce FIFA kokartlı hakemimiz Cüneyt Çakır da Gençlerbirliği-Karabükspor maçını benzer sıkıntı yüzünden yarım bırakmış ve başarılı bir operasyonla sağlığına kavuşmuştu. O günlerde “hakemlik hayatı” bitti şeklindeki iddialara karşın kısa sürede geri dönen Cüneyt hoca, bugün ülkemizin ve UEFA’nın en iyi hakemlerinden biri olarak görev yapmaya devam ediyor.
Nagatomo’ya da geçmiş olsun diyor, onu Galatasaray forması ile sahada göreceğimiz günü iple çekiyoruz.