Cemal Ersen

Cemal Ersen

cersen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Adı üzerinde, “takım kaptanı.”
Lider, birleştirici, sorun çözücü, bazen ağabey...
Yeri geldiğinde arkadaşları ile yönetim arasında köprü. Ekibinin haklarını savunan, koruyucu kalkan.
Kimi zaman teknik direktörünün en önemli yardımcısı.
O halde? Bandı koluna takınca özverili, fedakâr, centilmen olacaksın.
Formayı terletecek, taşıdığın renklerle bütünleşecek, saygınlık kazanacaksın.
Tüm bu özellikleri bir arada barındırmak zor iş.
Lakin; Baba Hakkı, Metin Oktay, Lefter Küçükandonyadis, Can Bartu, Zekeriya Alp, Necmi Perekli ve örnek alınacak niceleri geldi geçti Türk futbolundan.
İz bıraktılar, takdirle anıldılar, jübilelerinde ayakta alkışlandılar ve tarihe yazıldılar.
Kimse kusura bakmasın; para-pul, şan-şöhret, sosyal ve kültürel alt yapı eksikliği gibi faktörler devreye girince, ezberimizi bozan bir “lider” profili çıkıyor ortaya.
Trajik olanı ise; kolayca alınıp verilebilen bir unvan haline geldi o kutsal görev!

Haberin Devamı

Ortam çok gerildi

Trabzonspor’da iki haftadır yaşananlar, camiayı germiş durumda.
Burak Yılmaz ile Onur Kıvrak’ın kadro dışı bırakılmaları ve kaptanlık apoletlerinin sökülmesi, sıradan bir operasyona benzemiyor.
Farklı fikirler, duygular, liyakat ve sadakat kavramları tartışılıyor geniş bir yelpazede. Birinin ötekini ikna etmesi zor.
Gerçek şu ki; iki oyuncunun Trabzonspor ile gönül bağları onarılamaz hasarlar aldı. Kırılan bardağı yapıştırabilir misiniz?..
Trabzonspor cephesinden bakınca, bu kararı vermek kolay değildi. İlkeler üzerinden konuşuyorsak, iki kaptanın sergilediği tavırlar yanlıştı. Karşılığında, “Kimse kulübünün üzerinde değildir” mesajı geldi.
Hata ise, kadro dışı bırakılma gerekçelerinin doğru anlatılamaması ve kafalara ekstra soru işaretleri yüklenmesiydi.

Kulaklar tıkanmalıydı

Gelelim Onur ve Burak’a... Geçmişte de benzer sıkıntıların aktörleri olmuşlardı.
Bunca yıllık deneyiminiz var. Ne kadar üzülseniz de, taraftarın tepkisine kulak tıkamalı ve empati yapmalısınız. Onların hedefi haline gelmek kolay, gönlünü almak zordur.
Emeğinizin karşılığı yılda milyonlarca euro kazanıyorsunuz. İnsanların da dişinden tırnağından artırarak o tribüne geldiğini unutmayacaksınız. Şayet niyetiniz farklı değilse, taraftarı üzecek davranışlardan uzak duracaksınız. En önemlisi ağzınızı bozmayacaksınız! Yoksa arkanızda kimse kalmaz.
Nitekim, iki eski kaptanın bugünkü yalnızlıkları ekonomik olarak mağduriyet yaşamalarına yol açmasa da, Trabzonspor camiasında bırakacakları güzel anıların üzeri şimdiden tozla kaplandı bile.
Son sözüm Fenerbahçe maçında alınacak bir yenilginin ortalığı karıştıracağını savunanlara.
Trabzonspor kendi sahasında ezeli rakibine karşı son olarak 2010-11 sezonunda galip gelebilmişti.
Merak etmeyin. Sonuç ne olursa olsun devran dönmez!

Haberin Devamı

Ali Koç, Don Kişot mu?..

Hafta içinde Türk futbolunun mali durumu ile ilgili iki farklı tablo çıktı karşımıza.
İlki; Aktif Bank’ın hazırladığı ve Süper Lig gelirlerinin yüzde 43 artarak 3.2 milyar liraya ulaştığına dair rapor.
Bardağın bu tarafından bakarsanız işler iyi gidiyor. Seyirci sayısı, sponsor desteği ve yayın gelirlerindeki artış mükemmel, her şey tozpembe!
Aynı gün Fenerbahçe Kulübü Başkanı Ali Koç’un katıldığı bir panelde ortaya koyduğu rakamlar ise, tam bir facia habercisi.
Süper Lig’in geneli için yaptığı saptamalara göre, 2019 Mart’ından sonra tufan geliyor.
Ne dedi Koç?
- Önümüzü görebilmek için yeniden borçlanmalıyız,
- Mevcut yöntemler yetmez, radikal önlemler şart,
- Bu duruma günü kotarmaya çalışan yöneticiler yüzünden düştük.
Rakamlar korkunç
İtiraflar herhangi bir Anadolu kulübü başkanından gelse, satır yer almazdı medyada.
Koç’un verdiği rakamlara göre 4 büyükler geçen sezon 790 milyon zarar etmiş. Birikmiş zarar 3.2 milyar, yıllık faiz 900 milyona ulaşmış.
Hadi gelin yorumlayın. Batıyor muyuz, çıkıyor muyuz?
Aslında herkes biliyor, acı gerçekler Ali Koç’un tespitlerinde yatıyor.
“Gerekirse 5 yıl Avrupa’ya gitmeyelim” önerisi, yarın başımıza geleceklere zemin hazırlamaktan başka nedir ki?..

Haberin Devamı

Eski tas eski hamam!

Başlangıçta Fikret Orman’ın söylemleri barışçıl idi. Sonra diğer üç büyük kulüp yönetimindeki değişim, fair-play adına umutlandırdı hepimizi.
Kavga gürültüden büyük zarar görmüştü Türk futbolu. İşte özlenen tablo demiştik.
Çok geçmedi. Çıkarlar, ezeli rekabet, sportif başarısızlıklar söz konusu, olunca döndük başa.
Kılıçlar çekildi, centilmenlik sınırı aşan mesajlar, tehditler, gırla gidiyor yine.
Kim kazanırsa artık?
Kaybeden mi? Hiç inanamadığım marka değeri ve ligimizin kalitesi olacak.