Trabzonspor kritik bir süreçte olağanüstü genel kurulunu yaptı. Ahmet Ağaoğlu, deneyimli ekibiyle talip olduğu görevi devraldı. Bu kez sıkıntıları bilen, hayal tacirliği yapmayan, kısa vadede başarıdan söz etmeyen; kısacası yoğurdu üfleyerek yemeye çalışan bir başkan ve yönetim var.
Verdikleri mesajlar makul, camianın anlayabileceği dilden. Kulübü ağır ekonomik krizden kurtarabilmek için zamana ve sabıra ihtiyaç var. Ancak Ağaoğlu ve arkadaşları sezon bittiğinde hayati tercihler yapmak durumunda kalabilir.
Nedir bu tercihler? Yusuf, Abdülkadir gibi altyapıdan yetişen ve kısa sürede yıldız adayları arasına giren, Okay gibi her gün üzerine koyarak yükselen futbolcuların durumu. Yurt dışı ve içinden pek çok taliplileri olduğunu biliyoruz.
Bu oyunculara geri çevrilemeyecek teklifler geldiğinde nasıl bir karar alınacak, merak ediyorum. Gerçi Ağaoğlu borçları işaret ederek “850 milyonu veren ikisini de alır” diye espri (!) yaptı ama, kulübün maddi durumu ortada. Bence biraz erken konuşmuş. Devasa borcu ve kasayı fare gibi kemiren faizleri düşündüğünüz vakit, değerini bulan her futbolcu gönderilebilir. Sezon sonunda istemeyerek de olsa radikal önlemler alınır ise kimse şaşırmasın.
Sadece oyuncu satarak düzlüğe çıkılamaz elbette. Günümüz futbolunun en güçlü destekçisi sponsorlar. Onlar da başarı varsa gelir. Trabzonpor, bu virajı arabayı devirmeden geçmeye çalışırken, alacağı saha sonuçları da önemli. Hem yarışın içinde kalacak, hem iyi bir yarışmacı olacak, hem de altyapıdan yeni isimler çıkaracaksınız ki, marka değeriniz daha da düşmesin.
Zamansız bir polemik
Gelelim sevgili Hayrettin Hacısalihoğlu’nun polemiğe açık Şenol Güneş açıklamalarına. Hayrettin ağabey ile Şenol hoca arasındaki duygusal bağı onları yakından tanıyanlar bilir. Deneyimli yöneticinin gönlünde her daim Güneş vardır. Elbette onunla çalışmak, başarılara imza atmak ister. Lakin lig devam ederken, Trabzonspor’un Avrupa ligi şansı sürerken, Şenol Güneş 3. kez Beşiktaş ile şampiyonluğu yakalamak için mücadele ederken, bu ve benzeri konulara girmek kimseye fayda sağlamaz. Her iki teknik adama da saygısızlık olur.
Güneş ile ilgili gelen soruya Hacısalihoğlu’nun verdiği “gün doğmadan neler doğar” yanıtı nereye çekmek isterseniz oraya gider. Nitekim gitti de! Kulüp bile iddiaları yalanladı. Velhasıl, başkan ve asbaşkanın seçim heyecanıyla yaptığını düşündüğüm bu iki açıklaması, bugünün mevzuları değil.
Çalışanları unutmayın!
Trabzonspor’un kalan 6 maça konsantre olabilmesi için acil ödenmesi gereken futbolcu alacaklarının yanı sıra, kulüp personelinin aylardır yatırılmayan maaşlarıyla da ilgilenmeli yönetim. Bir kulübün huzuru ve performansı, çalışan insanların kafalarının dinç olmasına bağlıdır.
Ahmet Ağaoğlu Trabzonspor için son şans. Ödenecek kredi çok, ancak onlara açılan gönül kredisi de bir o kadar fazla. Yeni başkan ve ekibinin, kulübün geleceği ve başarısı için özveriyle çalışacaklarından zerre kadar kuşkum yok. Yolları ve şansları açık olsun...
Marko Paşa’ya anlatın!
Son 6 haftaya odaklanmış tehlikeyi görmüyoruz. Dolar 4, euro 5 lira sınırında. Futbolcu sözleşmelerinin % 90’ı döviz üzerinden. Kulüplerin yükü bir sene içinde % 20’ye yakın artmış. Hoyratça harcama, menajerlerin oyuncağı olma dönemi bitti. İsterseniz devam edin; ateşiniz yükselince Marko Paşa’ya anlatırsınız derdinizi!
Sosa ve Kucka gider mi?
Trabzonspor’da Sosa ve Kucka’nın performansından memnun olan var mıdır, bilmiyorum. Başkan Ahmet Ağaoğlu ise maddi açıdan yaklaştı konuya. İki oyuncunun maliyetinin yüksek olduğunu ve sezon sonunda yolları ayırmayı planladıklarını söyledi. Mantıklı bir tavır, lakin nasıl elden çıkaracaksınız? Sosa’nın yıllık ücreti 3 milyon 320 bin euro, Kucka’nın ise 2 milyon 250 bin euro.
Bırakın toplamda ödenen 10 milyon euro bonservis bedelini kurtarabilmeyi, acaba bu oyuncular şu anki paraları Avrupa’nın her hangi bir kulübünde kazanabilir mi? Üstelik net, kemiksiz, vergisiz. Gerçekçi olalım, ikisi de futbollarının son baharında. Trabzonspor belki de büyük voleyi vurdukları son kulüp olacak. Dolayısıyla iki yıl daha yattıkları yerden kazanmaya devam edecekler.
Naçizane önerim, kabul ederlerse bir dakika tereddüt etmeden gönderin. Üç-beş kuruşun hesabını da yapmayın. Fikrimi söyleyeyim, hiç de düşünüldüğü kadar kolay olmayacak bu ayrılık. Aman dikkat, üzerine para bile isteyebilirler!
Altı değil, 7-8 olsun!
Galatasaray’ın şampiyonluk iddiasını sürdürebilmesi için kazanmaktan başka seçeneği yok. Futbol bu, sahasında Başakşehir’e yenilir veya puan kaptırırsa, psikolojik olarak da işi çok zora girer. Lider Başakşehir’e ise kalan 5 haftada fikstür avantajını kullanmak ve Süper Lig’in 6. şampiyonu unvanını kazanmak düşer.
Yarınki 90 dakika sezonun kırılma maçı değil. Kazansa dahi, Galatasaray’ı iki hafta sonra Beşiktaş gibi aynı hedefe koşan bir rakip bekliyor. Bence dananın kuyruğu 31. haftada kopar.
Yıllar sonra bu denli çekişmeli ve tansiyonu yüksek bir lig izliyoruz. En son 2009-10 sezonunda dört büyükleri peşine takıp şampiyon olan bir Bursaspor vardı. Bu kez ezber bozmaya en yakın takım Başakşehir. Abdullah Avcı ve talebelerinin başarısı asla rastlantı değil. Bir projenin, doğru planlamanın ürünü. Bakın son üç sezona. Sürekli ligin zirveside dolaşan, rakiplerine korku salan bir ekip izliyoruz.
Bu kez kendi göbeğini kesme ve tarihe geçme fırsatını yakaladı. Galatasaray karşısında kaybetmezse, bana göre şampiyonluk şansı yüzde 70’e çıkar. Dört büyüklerin kulağına hoş gelmese de, Başakşehir’in performansı ligimizin kalitesini yükseltiyor. Keşke çalışarak ve inanarak aynı mücadeleye girecek takım sayısı artsa. Biz de altı değil, yedinci, sekizinci şampiyonları alkışlasak!..