Futbol Federasyonu’na karne verecekseniz, iki şeyi esas alırsınız. Gerisi hikaye.
Bir; A Milli Takımın başarısı.
İki; Merkez Hakem Kurulu ve hakemlerin performansı...
Bugüne bakarsak. Milli takım cephesinde işler fena gitmiyor. Şenol Güneş ve öğrencileri ülkemizi Avrupa şampiyonasında temsil edecekler. Üstelik harika bir jenerasyon yakaladık.
Diğeri futbolumuzun kanayan yarası. O koltuğa kim gelirse gelsin, Musa’ya da yaranamaz, İsa’ya da. Ağzıyla kuş tutsa kimseyi memnun edemez.
35 yılı geçen meslek yaşamımda en az 20 MHK başkanı gördüm. Ortalama ömürleri 1.5 yıl. Dünyanın başka bir ülkesinde böyle bir rekor yok.
Önceki gün de Zekeriya Alp, rica minnet geldiği görevinden istifa etti.
Neden? Hakemler çok başarısız olduğu için mi? Değil tabii ki.
İşine karışıldığı, inisiyatif kullanması engellendiği ve yönetilmeye çalışıldığı için. Bazı kulüpler “kelle” istediği için.
Alp ile ilgili söylenenler umurumda değil.
Onu en iyi bilen gazetecilerden biriyim. Tanıdığım en dürüst, en namuslu ve ilkeli spor insanlarından biridir.
Pırıl pırıl bir iş adamı ve spor yöneticiliği mazisi vardır.
Hatası olmamış mıdır? Kimin yok ki?
Ama o, koltuğunu korumak adına taviz vermedi. “He” deseydi, devam ederdi. Demedi.
Hedef hakemler
Düşünün. Federasyon başkanlığından daha kritik konumdasınız ve her maç gözler üzerinizde. Her hafta namlunun ucundasınız. Buna can mı dayanır, sinir mi?
Alp’in ikinci kez MHK başkanlığına nasıl getirildiğinin hikayesi malum. “Hayır” diyemeyeceği kişiler devreye girdi. İşini gücünü bıraktı, kabul etmek zorunda kaldı.
Biliyorum, şu an kuş gibi hissediyordur. Ve bir daha asla bu işlere bulaşmaz.
Yıllardır hep şu konu gündeme gelir; “Futbolu kim yönetiyor?..”
Yanıtı; futbol dışı yolları pek seven kulüpler ve onların aklın önüne geçen hırsları.
Sorun bakın her birine. Başarısızlıklarının tek sebebi hakemler ve MHK’dir.
Kimi kandırıyorsunuz kardeşim? Kim yarattı yüz milyonlarca liralık borcu?.. Beş para etmez oyunculara kim servet ödedi?.. Yeri geldiğinde siyasetle kol kola kimler dolaştı? Hakemin bir düdüğü mü batırdı sizi?...
Ruhumuza işlemiş!
Küme düşer veya şampiyon olurken, kimlere minnet ettiğiniz ortada. Siz “kafanıza” göre yönetici aramaya devam edin, eminim bulursunuz!
Evet; Zekeriya Alp kulüplerin TFF üzerinden kurmaya çalıştığı baskı üzerine istifa etti. Bu kadar kirli bir ortamda daha fazla kalamayacağını anladı. Doğrusunu yaptı.
Belki farkında değiliz ama; futbol, futbol olmaktan çıktı. Yarın falanca kişi MHK başkanlığına getirilecek. Ancak daha sezonun yarısına gelmeden yine aynı senaryolar yazılacak. Özel talepler iletilecek, sipariş verilecek, yine her şey hakemlere yıkılacak. Azıcık vicdanlı olun, biraz yaptıklarınızı sorgulayın, aynaya bakın!
Eş dost tavsiyesi ile futbolun yönetildiği sistemde, adalet aranmasın. Kötülük ruhumuza işlemiş.
Bugün sana, yarın ötekine! Ben böyle futbolu sevmiyorum!
Dozer Cemil’den Sosa’ya!
Günümüz futbolunda gerçek var; taraftar duygusal bakar, yönetici hesap yapar, oyuncu kazanacağı parayı tartar.
Her kulüp ve camia için geçerlidir bu kural. Trabzonspor’da Novak ve Sosa’nın Fenerbahçe’ye imza atması, işte bu yüzden yadırganmamalı.
Tesislerin girişinde Trabzonspor’un efsanesi “Dozer” lakaplı Cemil Usta’nın, “Ben Trabzonspor’un kaptanıyım, para için kulübümü terk edip başka kaptanların arkasında sahaya çıkmak bana yakışmaz” sözlerinin yer aldığı tabela var. Lakin kimse Dozer Cemil ile Sosa’yı karşılaştırmasın.
Biri damarlarındaki kan bordo-mavi akan örnek kaptan, diğeri koluna taktığı pazubendi meslek icabı taşıyan profesyonel idi. Aidiyet beklemeyin.
Sosa emekliliği için boğaz kıyısını seçti, Novak daha lüks bir yaşamı tercih etti.
Kabul edelim ikisi de önemli izler bırakarak gitti. Hislerin değil, akçenin geçerli olduğu bir düzende yaşıyoruz!
Yerleri dolar
Trabzonspor yönetimi iki yıldır doğru hamleler yapıyor. Novak ve Sosa’ya sunduğu tekliflerin kabul edilmemesi durumunda B-C planları vardı elbette. Başkan Ahmet Ağaoğlu aylar önce bunun sinyalini vermiş, hazırlığını yapmıştı.
Şimdi yeni transferler teker teker açıklanıyor. Taraftarın beklentisi yüksek. Fakat çok yıldızlıların dönemi bitti. Gelir belli, gider belli. Böyle bir süreçte yöneticilik becerisi ön plana çıkıyor.
Düşük bütçelerle yetenekli oyuncular almak, oynatmak ve değerini bulduğunda satmak. Bu noktada yapılacak kontratlar önemli. Menajer hileleri aşıldıktan sonra futbolcu izleme ekibi önerdiği isimlere kefil olabiliyorsa, geleceğe yatırım yapmak adına, uzun vadeli ve mantıklı sözleşmeler Trabzonspor’a güç katar.
Örneğin Sörloth. 6 milyon euroluk opsiyonu 19 Mayıs 2021 tarihine kadar kullanma hakkı var. Acelesi yok. Norveçli’nin kulübe maliyeti; kiralama ve oyuncu ücreti dahil 3 milyon 750 bin euro. Trabzonspor’un Sörloth’tan elde etmeyi düşündüğü gelir ise 20 milyon euro.
Bu işin sakatlığı, formsuzluğu var. Belki risk ama, ipler Karadeniz ekibinde. Bence değer.
Gençlerin geleceği
Türkiye’de yarışmacı takım olmak, maalesef genç yeteneklerin ortaya çıkması ve kazanılması adına bir engel. Trabzonspor son iki sezondur altyapıya verdiği önem ile dikkatleri çekmiş ve örnek olmuştu.
Yeni teknik direktör Eddie Newton’un iskelet kadro içinde az sayıda genç düşünmesi geleceğe değil, güne odaklı bir yaklaşım gibi geliyor bana.
Peki, kendine Yusuf Yazıcı, Uğurcan ve Abdülkadir Ömür’ü örnek alan çocuklar ne olacak?
Rezerv lig tatmin eder mi heveslerini? A takım kadrosunda yer almak bile bir motivasyon. Ağabeyleri ile antrenmana çıkmak müthiş bir itici güç.
Korkum, Trabzonspor gibi futbolun temel prensiplerini kavramış bir kulübün, İstanbul’a ayak uydurması.
Ahmet başkan elindeki bu potansiyelin heba olmasına izin vermez umarım.