Video Asistan Hakemliği, (VAR)’da teknik alt yapının ne kadar sağlıklı olduğunu, çetin kış koşullarında test edeceğiz.
Çaykur Rizespor- Fenerbahçe maçında ilk sinyal geldi. Kısa süreli de olsa VAR’ın devre dışı kalması ilk kez başımıza geliyor. Sorun ciddiye alınmalı ve önümüzdeki süreçte VAR üzerinden yeni tartışmaların yaşanmasına izin verilmemeli. Hakeme hükmedemeseniz bile, teknolojiye söz geçirecek kapasiteye sahip olduğumuzu varsayıyorum.
Söz VAR’dan açılmışken. Yine bir milli maç arasına giriyoruz. Merkez Hakem Kurulu’na bir kez daha sesleniyorum. Ajandanızda küs-barışık olduğunuz kim varsa, hiç gurur yapmadan, medya için küçük çaplı bir VAR semineri düzenlemeniz, fayda sağlar. Görüyorsunuz, her kafadan bir ses çıkıyor.
Kabul etmeseniz de; medya VAR’ın doğru anlaşılabilmesi için bir köprü. Bu köprüden sağlıklı geçiş isteniyorsa, hakem yorumlayan, yazan ya da dış kulvardan müdahil olanların konuya hakimiyetini sağlamanız gerek. Tabii her hafta başınızın ağrıması ve sürekli eleştirilmek hoşunuza gitmiyorsa...
Çünkü VAR, gerçek anlamda uygulanmaya başlandığında, hakemlerin sürekli günah keçisi ilan edildiği Türkiye gibi bir futbol ülkesinde kaosun önüne geçebilecek tek seçenek. Doğru kullanmak ve hakkını vermek sizin göreviniz.
UEFA Konvansiyonu
Gelelim asıl konuya. Türkiye Futbol Federasyonu UEFA Konvansiyonuna üye olurken,”Türk hakemliğinin; Avrupa ile aynı düzeye, kaliteye ve standarda gelmesi” hedefi konmuştu.
İlk deneyimimiz Jaap Uilenberg oldu. Hollandalı eğitimci 6 yıla yakın Türkiye’de çalıştı. Yakından tanıdım ve tanıklık ettim. Çok büyük katkıları oldu değişim sürecine. Köklü reformlara imza attı, hem hakemliğin hem gözlemciliğin ivme kazanmasında önemli payı vardı. Cüneyt Çakır’ın dünya ölçeğinde yükselmesi de cabası.
Uilenberg ile yollar ayrıldıktan sonra Roberto Rosetti devraldı görevi. İtalyan, Yusuf Namoğlu MHK’sine ancak 1.5 yıl dayanabildi. Kafalar uyuşmadı, Rosetti akıl almaz gerekçelerle devre dışı bırakılmaya çalışıldı. UEFA Hakem Kurulu başkanlığı fırsatı gelince de, “hadi bana eyvallah” dedi..
Yaklaşık 8 yıldır süren Uilenberg- Rosetti döneminden sonra, MHK’nin yeni bir eğitimci gelmesi için istekli olmadığı ortada. Nasıl olsun ki? Henüz Hakem İşleri müdürü bulamayan, hakem eğitim departmanını aktif hale getiremeyen bir zihniyetten söz ediyoruz. UEFA ile anında iletişim kuracak profesyonel bir ekibi bile yok kurulun. Yani yıllar öncesinin “Alaturka hakemliği” gibi.
Yazık oluyor!
Şimdilerde VAR’ın peşine takılmış gidiyoruz. İşin içine akçeli konular girince böyle oluyor maalesef. Bir hafta, bir ay, bir yıl daha aynı parayı kazanabilmek, hakemliğin gelişiminden daha önemli.
Sorun bakalım, son altı aydır VAR dışında mesleki eğitim almış mı hakemler?.. MHK, süper lig haricinde binlerce hakemin görev yaptığı alt liglerin hangi sorunu ile ilgilenmiş, kaç tanesine çözüm üretebilmiş, yanıtını verecek kimse çıkar mı?
Sayın Namoğlu federasyondaki üst düzey ilişkileri sayesinde koltuğunu koruyabilir. Lakin, onu doğru yönlendirecek, hatalarını gösterecek, yeri geldiğinde hakemliğin çıkarları için kavga edecek, cesaretli bir kadrosu bulunsaydı... İkinci emekliliğinin adresi kesin TFF olabilirdi!
Üzülerek söylüyorum, geriye gidiyoruz. “Hadi aslanım”, “mahçup etme beni”, “bu senin maçın” söylemleri ve sırt sıvazlamakla hakemlik yönetilmiyor artık.
Kazan içten içe kaynıyor. Adalet, ödül-ceza sistemi, liyakat, hakkaniyet gibi kavramlar anlamını yitirdikçe, birkaç kişinin mutluluğu ve refahı üzerine kurulu düzen sayesinde, hızla 90’lı yıllara doğru yol almak üzereyiz. Aman dikkat!
Yüzleşme...
Hazırlığı iki yıl sürdü, tartışması üç günde bitti. Oysa ne çok önemsiyorduk 2024 Avrupa Futbol Şampiyonası ev sahipliğini..
UEFA’nın gayri resmi kanallardan servis ettiği bilgileri önemsemedik. Üzerine kafa yorup, “nerede eksik kaldık, bir daha aday olursak bunları giderebilir miyiz” gibi sorulara yanıt aramayı tercih etmedik.
Verilen sözler tutulmamış, güvendiğimiz dağlara kar yağmış olabilir. Hepsi kabul.
Ancak şu bir gerçek; sadece stat yapmak, devlet güvencesi sunmak yetmiyor. Ulaşım, konaklama ve alt yapı başlıklarının da karşılanması talep ediliyor. Kabul edelim, yılların ihmali de olsa, sayılan kalemlerde Almanya’nın önünde değiliz.
Ya olsaydık?.. Bu kez karşımıza insan hakları, düşünce özgürlüğü, adalet gibi gerekçelerle çıkarlardı ki.. Para pul neyse de, işte onların altından kalkamazdık!
Hayırlı olsun!
Trabzonspor’da ilginç gelişmeler yaşanıyor. Mevcut yönetim, eski başkanı Muharrem Usta hakkında kulübü zarara uğrattığı gerekçesiyle hukuki işlem başlattı. Usta ise “hodri meydan” dedi. Türk futbol tarihinde bir ilk olabilir yaşananlar. Sonuçta kimin haklı olduğuna yargı karar verecek. Usta bu işten zararlı çıkarsa, tüm kulüpler için yeni bir yol açılacak. Belki de hayırlı bir yol!