Dağılma, çözülme, çökme
Evet, Solskjaer iyi bir antrenör… Beşiktaş kadrosundaki oyuncuların çoğuna dokunarak kronik rahatsızlıklarının bir bölümünü tedavi etmeyi başardı… Ama sonrası daha da sıkıntılı oldu.
Anımsayalım: futbolcular geçen hafta İstanbul’da kendi taraftarlarının önünde yenilgiden kurtulamadılar. Gol yedikten sonra adeta şoka uğrayıp mücadele yeteneğini kaybettiler.
Konya’daki maça bakarsak… Başlangıçta Rashica, Rafa Silva, Gedson Fernandes’le rakibi ürkütücü bir tempo oyunu sergilediler. Bu oyun üç şuta izin vermedi. Toplar direklerden döndü. Erken vuruşlar, gol şansı yaratmayan boşuna ataklarla Beşiktaş hem zamanı hem de topu kaybetti.
Hakem Ali Şansalan titiz bir dikkatle yönetti maçı… Avantaj kuralına dikkat etti, faullerde VAR uyarısıyla sarıdan kırmızıya döndü… Ancak ironik bir oyun yarattı bu durum… Melih Bostan ve Ndao’nun kırmızı kartla oyun dışı kalmasından sonra bocalayan takım yine Beşiktaş oldu…
Savunma, orta alan ve forvet oyuncuları birbirinden kopuk bireysel çabalarla gol arayıp şut çekmeyi denediler. Ne var ki başlangıçta özveri gibi görünen bu ayarsız oyun, Beşiktaş’ta taktik disiplin denen kavramını da yok etti. Öte yandan ikinci yarının başında oyuna katılan Semih, Muçi ve diğerleri, takımın enerjisini yükseltemediler. Arkadaşlarına umut ve heyecan sunamadılar.
Konyaspor 27’de Melih Bostan’ı, 65’de Ndao’yu kaybettikten sonra hem 10 kişilik hem de 9 kişilik oyunda hiç zorlanmadı. Çünkü kalede belki de kariyer maçını oynayan Deniz Ertaş vardı. Dört kurtarışla alkışları kazandı.
Maç bitti… Beşiktaş’tan üç puan daha gitti. Korkarım ki hedef duygusu da kaybolacak… Ziraat Türkiye Kupası’nı unutup sıra takımınma dönecekler. Üzgünüm ve kaygılıyım. Recep Uçar hocamızı ve Konyaspor’u içtenlikle kutluyorum.