27.04.2021 - 07:00 | Son Güncellenme:
CİHAT ASLAN İstanbul
CİHAT ASLAN İstanbul - ABD Başkanı Joe Biden’ın 24 Nisan 1915 olaylarının yıl dönümünde yaşananları ‘soykırım’ olarak tanımlaması tazminat davalarına yönelik soruların da gündeme gelmesine neden oldu. Soykırım iddiasıyla ABD’de girişimlerde bulunan Ermeni diasporasının faaliyetlerini yakından takip eden Avrasya İncelemeleri Merkezi Bilim Kurulu üyesi ve emekli Büyükelçi Pulat Yüksel Tacar, ABD’den Türkiye’ye karşı olası bir tazminat girişiminin olup olmayacağına yönelik tartışmayı Milliyet’e değerlendirdi.
Konunun iki başlık altında ele alınması gerektiğini belirten Tacar, “Birincisi Türkiye’de kalan mallar. Bu konuda Ermeni vatandaşlar ya da yabancılar Türk mahkemelerinde dava açabilirler. Bu konuda açılmış davalar vardır. Mahkemelerimiz bunları incelerler. Beyrut’taki Patrikhane, Adana civarındaki eski bir kilisenin devri ile ilgili olarak davayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne taşımaya kalktı. Halbuki Türkiye’deki hukuk yollarının tüketilmesi lazımdı, o yüzden dosya iade edildi. Bütün hukuk yolları Türkiye’de açıktır. Türk milleti haksız yere kimsenin hakkına el koymak istemez” dedi.
Sigorta tehdidi
Tacar şöyle devam etti: “İkinci nokta yurt dışında açılan davalar. ABD’de açılmış birkaç dava vardır. Özetlemek gerekirse, bu konuda açılan davalardan bugüne kadar bir sonuç alamadılar. Sigortalar üzerinden tazminat davası açılması meselesi de var. Şayet eskiden Osmanlı vatandaşı olan, sigorta yapmış ise o sigorta ile hesaplaşması gerekir. Ermeni örgütleri avukatları vasıtası ile önce Fransız ve Amerikan sigorta şirketlerine 1. Dünya Savaşı öncesi yaptırılmış bulunması muhtemel sigorta poliçeleri karşılığında para sağlamak için o şirketlerle dava açacakları tehdidi ile pazarlık yapmışlardır. Ve anlaşma yoluyla milyonlarca dolar gelir sağlamışlardır. Ermeni avukatlarının bu işten zengin olduğu, az sayıda hak sahibinin eline çok az para geçtiği belirlenmiştir. Ermeni Diasporası, daha önce Ziraat Bankası, Merkez Bankası ve Türk Devleti aleyhine dava açtı. Ancak kaybettiler.
Zannediyorum bu insanlar, ABD Başkanı’nın terminoloji değiştirmesinden yararlanacaktır. Karşı taraf Türk markalarını, Türk Devleti’ni rahatsız etmek için dava yollarına gidebilir. Ancak ABD Başkanı’nın deklarasyonuna bakıldığı zaman Osmanlı Devleti zamanından bahseder. Şahsen böyle bir dava yoluna gidildiği takdirde bir tazminat sonucu alabileceklerini zannetmiyorum... ABD Başkanları ‘Büyük Felaket’ dedikleri zaman da dava açtılar, ama kaybettiler. Bu tamamen siyasi bir hamledir. Ayrıca Uluslararası Adalet Divanı’nın yabancı mahkemelerin, devletlere karşı dava yürütemeyeceklerini gösteren emsal kararları var.”
Beklentileri boşa çıkmıştı
Pulat’ın, Ermeni Tehciri’nin 100. yılında yazdığı ‘2015’e Doğru’ başlıklı makalesinde Ermeniler’in, 1915 tehcirinin yüzüncü yılı anma faaliyetleri kapsamında bazı iddia ve talepleri yeniden gündeme getireceklerini belirtmişti. Ermenilerin 2015 yılında yapacakları girişimlerin hukuksal ve siyasal yanlarına makalesinde değinen Pulat, “Ermeni Diasporası ve Ermenistan Cumhuriyeti tehcirin 100. yılında Türkiye’nin, ABD’den ve AB’den gelecek baskılar sonucunda Ermeni soykırımını tanıyacağı ve -sembolik de olsa- bir tazminat ödeyeceği beklentisi içindeydiler. Son birkaç yıldır yaşanan Fransız Anayasa Konseyi’nin Fransa’da Ermeni soykırımını yadsıyanları mahkûm etmeyi öngören yasayı iptal etmesi, ABD’de Türkiye Cumhuriyeti ile Merkez Bankası ve Ziraat Bankası aleyhine açtıkları davanın reddi ve temyiz aşamasından da umut ışığı görünmemesi, AB Adalet Divanı’nın Avrupa Parlamentosu kararının siyasal nitelikli olduğu ve Türkiye’nin AB üyelik müzakere kararını etkileyemeyeceği kararı Ermeniler üzerinde şok etkisi yaratmıştır” ifadelerine yer vermişti.