27.11.2008 - 17:36 | Son Güncellenme:
ANKA
Sağlık Bakanı Akdağ, üniversite hastanelerinde öğretim üyelerinin öğlene kadar hastanede hasta baktığını, öğleden sonra ise muayenehanelerine ya da özel ameliyatlarına girdiklerini söyleyerek, “Ben buna ‘taşma sendromu’ adını verdim. Hasta birkaç ay sonrasına randevu almamak için para verip özel muayenehaneye gidip, özel ameliyat yaptırıyor. Bunu engellemek için tam günü getiriyoruz. YÖK ile anlaştığımız zaman Tam Gün’ü Meclis’e getireceğizö dedi.
Sağlık Bakanı Recep Akdağ, Sheraton Otel’de düzenlediği toplantıda “Sağlıkta Dönüşüm Programıönın 6. yılını değerlendirdi. Bakan Akdağ, hesap verebilirlik adına toplantıyı düzenlediklerini belirterek, “Siyasetin bunu zaman zaman yapması gerekiyor diye düşünüyoruzö dedi. Türkiye’de sağlıkla ilgili göstergelerin büyük bir sıçrama yaptığını belirten Akdağ, “Örneğin 2006’da anne ölümleri yüz binde 28.5 iken, bu sene yüz binde 18.5’tir. Dünyanın hiçbir yerinde, çok iddialı söylüyorum hiçbir yerinde böyle bir ilerleme kaydedilmemiştirö dedi.
Bakan Akdağ, sağlıkta proje oluştururken ‘ahlaki bir yaklaşımımız olacak’ düşüncesiyle yola çıktıklarını ifade ederek, “Biz politikalarımızı oluştururken, vatandaş sağlık hizmetine kolaylıkla ulaşabilmeli ve kaliteli bir sağlık hizmetini alabilmeli. Bunun için parasının olması şart değil; bu ülkenin vatandaşı olması yeterli anlayışından yola çıktıkö dedi.
Bakan Akdağ, hükümet olarak ana prensiplerinin ‘önce vatandaş’ olduğuna işaret ederek şunları söyledi:
“Sağlıkta dönüşüm programımızı daha da geliştiriyoruz. Örneğin hastanelerin birleştirilmesi işinde gerek siyasi risk, gerekse de teknik problemler vardı. Ama biz yine de bunu göze aldık ve projemizi hayata geçirdik. Özellikle ana muhalefetin sürekli eleştirdiği bir nokta var. “Yap boz tahtasına çevirdinizö diyorlar. Mecburi hizmeti kaldırmamızı örnek veriyorlar. Biz ne yaptık. Önce mecburi hizmeti kaldırdık. Doktorlarımız fazla mağdur olmasınlar istedik. Biz yüksek ücretlerle ücra köşelerde hekim çalıştırabileceğimizi düşünmüştük; ama olmadı. O zaman hekim sayısının bu kadar yetersiz olduğunu bilmiyorduk. Sonra baktık ki hekim sayısı bunu uygulamak için yeterli değil.
Bu çeşit politik uygulamalar ve değerlendirmelerde cesur olmalı aynı zamanda geri dönüşü de bilmelisiniz. Başarılı olabilmek için uygulamaları gözden geçirip, dönülmesi gereken yerden dönülebilmeli. Amacımız etkili ve kaliteli, ulaşılabilir bir sağlık hizmeti de sunmaktı.Koruyucu ve tedavi edici sağlık hizmetleri işin ana eksenidir. Muhalefet bizi bu konuda da eleştiriyor. Diyorlar ki, koruyucu sağlık hizmetleri eksik bırakılıyor, tedavi edici sağlık hizmetlerine önem veriliyor. Oysa ki rakamlara baktığımızda koruyucu sağlık hizmetlerine 2002’de 1.883 milyar iken, 2008’de bu rakam 2.973 milyar olmuştur. Yine koruyucu sağlık hizmetleri içinde hastanede doğum oranlarının özellikle kırsalda ne kadar az olduğunu biliyoruz. 2002’de hastanede doğum oranları yüzde 78 iken bu oranlar 2008’de yüzde 92’ye çıktı. 2012’de ise tüm doğumların hastanede yapılmasını hedefliyoruz.ö
-ANNE ÖLÜM HIZI YÜZ BİNDE 18’LERE İNDİ-
Yeni doğan ölüm hızına bakıldığında 2008’de binde 16.7’lerden 11.4’e düştüğünü söyleyerek “2012’de ise binde 7’yi hedefliyoruz. En çarpıcı olanı ise anne ölüm hızıdır. 1998’de yüz binde 70 iken, bu sayı 2007’de yüz binde 21.3, 2008’de ise yüz binde 18’lere inmiştir. 2010 yılında ise hedefimiz yüz binde 15’in altına inmektirö dedi. Bakan Akdağ şöyle devam etti:
“Yenidoğan yoğun bakım ünitelerinde ise 2002’de Sağlık Bakanlığı hastanelerinde 665 olan yenidoğan yoğun bakım yatak sayısı 2008’de bin 765’e çıkmıştır. Yani artış oranı yüzde 165 olmuştur.
Bugün yenidoğan yoğun bakım merkezlerine ulaşan bebeklerin yüzde 80’i bu tedaviye ulaşma şansına sahip olmuyorlardı. Türkiye’de şu anda 784 tane taşıyıcı kuvöz var. Bugün en ücra köşede bile bebekler bunlarla taşınıyor. Öte yandan iş yükü arttı. Yenidoğan uzmanı ve hemşire sayısı yeterli gelmiyor. Önümüzdeki yıllarda da umarız bunları da arttıracağız. Bunun yanında çocuklara demir ve D vitamini desteği de verdik. “Demir Gibi Türkiye Programıö kapsamında bugüne kadar 4 milyon 225 bin bebeğe demir desteği sağlandı. Çocukların yüzde 90’ına ücretsiz olarak demir ve D vitamini desteği sağladık.
-AŞILAMA ORANLARI-
Yine aşılama oranlarında da yüzde 96’ların üstüne çıktık. Bu konuda da birçok ülkeyi geçtik. Üst gelir düzeyindeki ülkeleri yakalamış durumdayız. Aşıda da pek çok yeniliği getirdik. Şu anda çocuklara 5’li aşı diye çok modern bir aşı yapıyoruz. Bunu da 6 Euro’ya mal ettik. Ve bütün çocuklarımıza ücretsiz yapılıyor. Son iki yıldır ise kızamıklı çocuk görmüyoruz. 2002’de 30 bin kızamıklı çocuk vardı. Bugün bu konuda da Avrupa’nın çok önündeyiz.ö
-AMBULANS İÇİN MAZOT PARASI İSTENİRDİ, ŞİMDİ İSE -
Acil sağlık hizmetlerinde de büyük sıçrama yaşandığını ifade Bakan Akdağ, “112’den yararlanan kişi sayısı 2002’de 350 bin iken, 2008’de bu sayının 1 milyon 400 bin kişiye ulaşmasını tahmin ediyoruz. Türkiye’de bir ilk olmak üzere 64 kar paletli ambulans, 12 hasta kabinli kar aracı ve 4 deniz ambulansını hizmete soktuk ve hava ambulans sistemini de hayata geçirdikö dedi. Önceden 112’lerde vatandaştan hastayı taşımak için ayrıca mazot parası alındığını aksi halde hastanın ambulansla götürülmediğini belirten Bakan Akdağ, “Şimdi ise bir uçuşu 5 bin Euro’ya mal olan ambulans helikopterlerle hastalarımızı taşıyabiliyoruz. Ama tabi hiçbir ücret almıyoruz. Mazot parası istenen dönemden buralara geldikö dedi.
-SAĞLIK OCAKLARINDAKİ MEMNUNİYET-
Sıtma ve tifo vaka sayılarında da büyük düşüşler yaşandığına dikkat çeken Bakan Akdağ, “Sağlık ocaklarından memnuniyet ise yüzde 70’lere kadar çıktı. Performans sistemini getirdik. Hekimler yaptıkları işe ve muayene sayınsa göre ek ücretlendiriliyorlar. Tabi burada nitelikte çok önemliö diye konuştu.
-"ÜNİVERSİTE HASTANELERİNDEKİ ELEŞTİRİLEN SİSTEM"-
Üniversite hastanelerindeki sistemi de eleştiren ve buna ‘taşma sendromu’ adını verdiğini ifade eden Bakan Akdağ şunları söyledi:
“Bugün üniversite hastanelerinde şöyle bir sistem var. Bunları disipline edici tedbirler ile önlemek çok zor. Öğretim üyeleri saat 12.00’ye kadar çalışıyor, öğleden sonra ise muayenehanesine gidiyor. Hasta da birkaç ay sonrasına randevu almamak için para verip özel muayenehaneye gidip, özel ameliyat yaptırıyor. Bunun arızalı tarafı şurada: Poliklinikler ne kadar rantabl çalışırlarsa özellere ihtiyaç o kadar azalacaktır. Tıbbi işlemleri hemen yapıldığı takdirde vatandaş ayrıca neden para versin. Ayrıca bu sistemde öğleden itibaren profesörün, öğrencisiyle de asistanı ile de ilişiği kesiliyor. Eğitim de düşüyor. Şimdi biz bunu engellemek amacıyla tam günü getiriyoruz. YÖK ile görüşüyoruz. Tam günde de yine bir üniversite öğretim üyesinin hatırı sayılır bir geliri olmalıdır. Ancak bu özelde vatandaş tarafından değil, devlete yaptığı iş karşılığında devlet tarafından ödensin. Buradan benim öğretim üyelerini suçladığım gibi bir şey çıkarılmasın. Çünkü sistemde bir arıza var. YÖK ile anlaştığımız zaman Tam Gün’ü Meclis’e getireceğiz. Yoğun çalışmalarımız devam ediyor