10.12.2021 - 11:09 | Son Güncellenme:
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları şöyle; Medeniyet, tarih ve kültür şehri güzel İstanbulumuza hepiniz hoşgeldiniz. Peygamberimizin fethini müjdelediği bu aziz şehirden sizlerin vasıtasıyla İslam coğrafyasının dört bir yanındaki kardeşlerime selam ve sevgilerimi gönderiyorum. Bu yılki konferansın ana temasının "Paylaşım", "Vicdan" ve "İslam" "Filistin Göç" ve "Afganistan" olarak belirlenmesini isabetli buluyorum. İnsanlık olarak son 2 yıldır şimdiye kadar 5 milyonu aşkın kişinin hayatına mal olan büyük bir salgınla mücadele ediyoruz. Aralarında yakınlarımızın da olduğu pek çok vatandaşımızı kaybettik. Meclisimizin çatısı altında ülkemize hizmet etmiş parlamenterlerimiz başta olmak üzere ebediyete uğurladığımız tüm kardeşlerdimize Allah'tan rahmet hastalarımıza acil şifalar diliyorum. Üye ülkelerde hayatlarını kaybeden kardeşlerimize buradan başsağlığı dileklerimizi iletiyorum.
Salgın döneminde insanı, insan hayatını ve insani değerleri merkeze alan bir yaklaşım sergiledik. ilk günden itibaren üyüsi bulunduğumuz tüm uluslararası platformlarda salgınla mücadelede iş birliğinin önemine dikkat çektik. Çalışmalarımızla desteklerimizle ve çeşitli yardım faaliyetlerimizle bunları gerçeğe dönüştürdük. Her fırsatta demokrasi, hak, hukuk dersi verenler kendi sınırları dışındaki dramlara kulaklarını tıkarken biz elimizdeki imkanları dost ve kardeş ülkelerle paylaşmaya özen gösterdik. Yerli aşımız TURKOVAC için acil kullanım onayına başvurduk. İnşallah bir an önce neticelendirmeyi arzu ediyoruz.
"YAHUDİLERE YÖNELİK SOYKIRIMIN BEDELİNİ BUGÜN FİLİSTİNLİLERE ÖDETMEK HAKSIZLIKTIR"
Kudüs mübarek bir şehirdir. Filistin meselesi İslam İşbirliği Teşkilatı'nın kurulmasına da vesile olan yapı taşlarından biridir. Filistin davası İslam aleminin tümünün ortak davasıdır. Kudüs'e sahip çıkmak hakka, hukuka, adalete, medeniyete sahip çıkmaktır. Filistin davası gündemimizin en üst sıralarında yer almayı sürdürüyor. Tek taraflı uygulamalar günden güne artıyor. Filistinli kardeşlerimizin sokak ortasında infaz edildiğini masum Filistinli çocuklara eli kanlı terörist muamelesi yapıldığını sıklaştığını görüyoruz. Aynı şekilde Gazze'ye yönelik haksız, hukuksuz ve vicdansız abluka da devam ediyor. Filistin'i nefessiz bırakarak haklı davasından vazgeçirmeye çalışan bu politikalar Filistinli kardeşlerimizin şanlı direnişi sayesinde hamdolsun hedefine ulaşamamıştır. Bu politikalar sebebiyle bölgede normalleşme çabaları hep akim kalmıştır. Gelinen aşamada herkesin bu gerçeklerin farkına vardığına inanıyorum. 2. Dünya Savaşı'nda Avrupa'daki Yahudilere yönelik soykırımın bedelini bugün Filistinlilere ödetmek haksızlıktır, vicdansızlıktır. Biz asla acılar ve ölümler arasında ayrım yapmadık, yapmıyoruz.
Ne suretle olursa olsun bir halkın yada aynı inanca mensup insanların ötekileştirilmesini asla kabul etmiyoruz. Kudüs'ü 400 yıl boyunca adaletle yönetin bir ecdadın torunları olarak Filistinde kan, gözyaşı ve zulüm görmek istemiyoruz.
FİLİSTİN DAVASI
Önümüzdeki dönemde bölgemizde barış ikliminin güçlenmesini yine bizim atacağımız ortak adımlar belirleyecektir. Birlik ve beraberlik içinde hareket etmeli Filistin davasını zaafa uğratacak her türlü hareketten kaçınmalıyız. Filistin davasının dünya gündeminde hak ettiği yere getirilmesi ve adil bir çözüm bulunması için gayretlerimizi sürdürmeliyiz.
Filistinlilerin de kendi aralarındaki tefrikayı sonlandırmaları çalışmalar açısından son derece önemlidir. Beklentimiz Filistinli kardeşlerimizin birlik, beraberlik ve dayanışmalarını güçlendirerek bu sürece destek vermeleridir. Afganistan'ın kalıcı barış ve istikrara kavuşması ortak temennimizdir. Özellikle şu anki zor kış şartlarında Afgan kardeşlerimize yönelik insani yardımların sürdürülmesi öncelik taşıyor. Devam eden siyasi süreçte içimize sinmeyen, kapsayıcılık noktasında eksik bulduğumuz hususlar elbette vardır. Bu konudaki eleştirilerimizi muhataplarına iletiyoruz. Afganistan'ın tekrar kaosa ve çatışmaya sürüklenmemesi için gayretlerimizi devam ettiriyoruz.
"ÜLKEMİZ YENİ BİR GÖÇ YÜKÜNÜ KALDIRAMAZ"
Afganistan'daki gelişmelerin göç akını riskini artırdığı malumunuzdur. Halihazırda 3,6 milyonu Suriye'den gelen olmak üzere yaklaşık 5 milyon mülteciye ev sahipliği yapan ülkemiz yeni bir göç yükünü kaldıramaz. Esasen göç ve mülteciler meselesinde asıl yükü sesi çok çıkan batılı ülkelerden ziyade krize sınırı olan bizim gibi ülkeler çekiyor. Bu sene 10. yılını geride bırakan bu kriz karşısında batı dünyası hep üç maymunu oynadı. Hiç bir adım atmadılar. Hatta DEAŞ ile mücadele kılıfı altında terör örgütlerini desteklemekten çekinmediler. Ülkemize verdikleri yardım sözlerinin önemli kısmını da yerine getirmediler.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'de Suriye krizinde görevini yerine getirmeyerek büyük bir hayal kırıklığına dönüşmüştür. Faturayı ise masum Suriyeli kardeşlerimiz ödemiştir.
"DAHA KARARLI ADIMLAR ATMALIYIZ"
Sadece koronavirüsle değil aynı zamanda giderek yükselen İslam düşmanlığı ile de mücadele ediyoruz. Özellikle Müslüman kadınlar ayrımcılığa maruz kalıyor. Avrupalı siyasetçiler toplumu zehirleyen bu hastalıklı akımlar yerine adeta ateşe benzin dökerek Müslümanları ve göçmenleri hedef gösteren söylemlere sarılıyorlar. Avrupa'nın Müslüman kardeşlerimiz için bir toplama kampına dönüşmesine izin veremeyiz. Bu söylemlerle mücadelede daha kararlı adımlar atmalıyız.