SiyasetSon dakika: Cumhurbaşkanı Erdoğan listeyi çıkarıp tek tek saydı

Son dakika: Cumhurbaşkanı Erdoğan listeyi çıkarıp tek tek saydı

09.01.2019 - 12:55 | Son Güncellenme:

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Yerel Yönetimler Sempozyumu'nda açıklamalarda bulundu. Enflasyon tartışmalarına cevap veren Cumhurbaşkanı Erdoğan, koalisyon dönemlerinin enflasyon oranlarını ve AK Parti dönemindeki enflasyon oranlarını açıkladı.Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Son 16 yılın enflasyon ortalaması yüzde 9,54. Gerçek ortada, hepsinde tek başımıza iktidarız" dedi. Erdoğan açıklamasında, "31 Mart kampanyamızda biz filemizi kullanalım, bez torba kullanalım. Asla naylon poşet kullanmayacağız" ifadelerine yer verdi. "Ülkemizdeki ve yurt dışındaki FETÖ'cülere sesleniyorum." diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Artık sonunuz geldi, gidecek yeriniz atacak adımınız kalmadı" dedi.

Son dakika: Cumhurbaşkanı Erdoğan listeyi çıkarıp tek tek saydı

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Son 16 yılın enflasyon ortalaması yüzde 9,54. Gerçek ortada, hepsinde tek başımıza iktidarız." dedi.

Haberin Devamı

Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde düzenlenen Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminde Yerel Yönetimler Sempozyumu'na katıldı.

Konuşmasına, Türkiye Belediyeler Birliği ile Cumhurbaşkanlığı Yerel Yönetim Politikaları Kurulu tarafından düzenlenen toplantının hayırlı olmasını dileyerek başlayan Erdoğan, toplantıyı düzenleyenlere, tebliğlerle toplantıya katkı vereceklere ve bu sürece destek veren Kamu Görevlileri Etik Kurulu'na teşekkür etti.

Bu sempozyumun 31 Mart Mahalli İdareler Seçimleri öncesinde gerçekleşiyor olmasını çok isabetli bulduğunu ifade eden Erdoğan, oturum başlıklarının, hem yerel yönetimlerle ilgilenen akademisyenlere ve politika belirleyicilere hem de belediye başkanlarına ışık tutacak mahiyette olduğunu söyledi.

Haberin Devamı

"İlimin ışığıyla aydınlanmamış yolların nereye çıktığını kestirmek çok zordur." diyen Erdoğan, sempozyumun istifade etmesini bilenler için kendi alanında geleceğe yakılmış bir ışık olduğunu vurguladı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sempozyum tartışmalarının ve sonuçlarının hayata geçirilmesinde kurulların hassasiyet göstermesinin, verilen emeğin karşılığını bulması bakımından önemine dikkati çekti.

"KOALİSYONLARLA GEÇEN YILLARIN ÜLKEMİZE ÇOK AĞIR MALİYETİ OLDU"

Türkiye'nin son 5 yıllık dönemde pek çok tarihi hadiseyi üst üste yaşadığını vurgulayan Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne geçişin bunların en önemlilerinden biri olduğunu belirtti.

Türkiye'nin yönetim sistemi tartışmalarının yeni olmadığını hatırlatan Erdoğan, "Osmanlı döneminde Meşrutiyetin ilanıyla başlayan, Kurtuluş Savaşı'mızın Cumhuriyet ile birlikte keskin bir değişim yaşayan yönetim sistemi arayışımız, çok partili hayata geçişin ardından da sürdü. Parlamenter sistem içinde koalisyonlarla geçen yılların ülkemize çok ağır maliyeti oldu. Sürekli krizler, kaoslar, darbeler, cuntalar, istikrarsızlıklarla akıllarda kalan bu dönemlerde her sorumluluk sahibi devlet ve fikir adamı yönetim sistemimizin değişmesi gerektiğini hep söylemişlerdir." değerlendirmesinde bulundu.

Haberin Devamı

"14 YILIN ENFLASYON ORTALAMASI 70,3"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2011 yılından bu yana ısrarla yönetim sisteminin değişmesi gerektiğini ifade ettiklerinin altını çizerek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Önümde koalisyon hükümetleriyle geçen dönemlere ait bir tablo var. Bunların içerisinde 3 dönem veya 3 yıl hariç diğerleri hep koalisyonlar. Bu dönemler içerisinde enflasyonu bir çıkarayım istedim, 30 yıl. Bunun 14 yılının enflasyon ortalaması 70,3. Şu anda muhalefete bakıyoruz, diyor ki; 'Enflasyonun en yüksek olduğu dönem şu andaki iktidarın dönemi'. Ben resmi rakamla konuşuyorum, atarak, tutarak değil. İçimizde hocalarımız var, milletvekillerimiz, bakan arkadaşlarımız var. Hepsinin de bunu araştırması mümkün.
Bakınız,
1989 enflasyon 64,3 tek partili dönem Anavatan Partisi.
1990 enflasyon 60,4 Anavatan iktidarı.
1991 enflasyon 71,1 Anavatan dönemi.
1992 DYP-SHP, enflasyon 66.
1993 enflasyon 71,1 DYP-SHP.
1994, burası bir felaket, enflasyon 120,3, iktidar DYP-SHP.
1995 enflasyon 76,1 iktidar yine DYP-SHP.
1996 enflasyon 79,8 iktidar Refah-DYP,
1997 enflasyon 99,1 Anavatan-DSP.
1998 enflasyon 69,7 iktidar Anavatan-DSP,
1999 üçlü bir iktidar var ama enflasyon 68,8. 2000,
orada da ilk defa koalisyonlar döneminde biraz düşüyor, 39. 2001 orada 68,5 enflasyon, üçlü bir koalisyon.
2002'ye geliyorum burada bu üçlü koalisyonun düştüğü nokta 29,8.
Bu 14 yılın ortalaması 70,3."

Haberin Devamı

"16 YILIN ENFLASYONDA ORTALAMASI 9,54"

AK Parti'nin iktidara gelişiyle birlikte artık koalisyonlar döneminin bittiğine işaret eden Erdoğan, "Tek başına hep bizim iktidarlarımız. 16 yılın enflasyonda ortalaması 9,54. Gerçek ortada. Hepsinde tek başımıza iktidarız. Burada yine bakıyoruz;

2003'te...........12,7,
2004...........9,4,
2005...........7,7,
2006...........9,7,
2007...........8,4,
2008...........10,1,
2009...........6,5,
2010...........6,4,
2011...........10,5,
2012...........6,2,
2013...........7,4,
2014...........8,2,
2015...........8,8,
2016...........8,5,
2017...........11,9,
en yüksek 2018...........20,3. Ama ortalama 9,54." dedi.

Haberin Devamı

Anamuhalefetin "En yüksek enflasyon AK Parti iktidarları döneminde olmuştur" iddiasına ilişkin Recep Tayyip Erdoğan, "Yalan üzerine siyaset, yalan üzerine yerel yönetim kurulu olduğu zaman orada çöp, çukur, çamurdan kurtulamazsınız." ifadelerini kullandı.

İSTANBUL AÇIKLAMASI

Erdoğan, konuşmasında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğunda CHP'den nasıl bir İstanbul teslim aldığını, İstanbulluların çok iyi bildiğine işaret etti. Erdoğan, "Çöp dağlarının, hava kirliliğinin ileri derecede olduğu ve bazı medya organlarının maske dağıttığı bir İstanbul." dedi.

Ümraniye vahşi çöp depolama alanının patlaması neticesinde 39 vatandaşın öldüğünü, oranın belediye başkanının da CHP'li olduğunu belirten Erdoğan, "Ama tabii çöp depolamayı büyükşehirler yapıyor ve o zaman da yine belediye başkanı vardı ve şimdi kendini savunuyor; 'grev vardı ne yapayım' diyor. Tamam da greve gidildiyse senin beceriksizliğinden gidildi veya greve gitmemenin yöntemleri var, çözseydin." diye konuştu.

İzmir'deki İZBAN grevini hatırlatan Erdoğan, "Baktık ki anlaşamıyorlar, mecburen Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile grevi 2 ay erteledik. Yetkim oraya kadar olduğu için 2 ay erteledik. Ondan sonra Hakem Kuruluna gidecek. Niye? Bizim derdimiz var, dertliyiz. Orada vatandaşımızı sokaklarda sersefil yapma hakkımız var mı? Bunu çözmek durumundayız. İZBAN'ın yüzde 50'sini devlet, yüzde 50'sini belediye yapmış. Niçin yapılmış bunlar? Halkımızın huzurlu bir şekilde ulaşımını sağlayabilmek için yapılmış. Dün itibarıyla oradaki grev 2 ay süreyle ertelenmiş oldu." ifadelerini kullandı.

Türkiye'nin yeni yönetim sistemine geçme kararı yine çok ağır bir dizi krizin ardından ortaya çıktığını anlatan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Gezi olayları ile sokaklar, 17-25 Aralık darbe girişimi ile emniyet, yargı, bürokrasi vasıtasıyla hükümeti, çukur eylemleriyle ülkemizin birliğini, güneydoğu Anadolu'nun ne hale geldiğini özellikle bölgede yaşayan kardeşlerim iyi bilir. 2015'te üst üste yaşadığımız seçimlerle siyasi istikrarımızı, Suriye ve Irak kaynaklı tehditlerle sınırlarımızı hedef alan çok yönlü çok boyutlu saldırılara hep bu süreçte maruz kaldık. En son 15 Temmuz darbe girişimi bize ülkemizin geleceğini güvence altına alabilmek için derhal harekete geçmemiz gerektiğini gösterdi. AK Parti olarak MHP ile vardığımız uzlaşma sayesinde önce Mecliste ardından halk oylaması ile milletimiz nezdinde bu değişimi tescil ettirdik. Yeni sistemi, yürütme organı tümüyle cumhurbaşkanının uhdesinde kalacak, yasama yetkileri tamamen Meclise ait olacak, yargı da bağımsız ve tarafsız çalışacak şekilde oluşturduk. Böylece eskiden sadece kağıt üzerinde kalan güçler ayrılığını gerçek anlamda hayata geçiren bir yapı ortaya çıkardık."

Türkiye'nin uzun zamandır arayışı ve özlemi içinde olduğu yeni yönetim sistemine kavuştuğunu vurgulayan Erdoğan, "Çünkü bunun tartışması yeni değil. Rahmetli Türkeş döneminde bu yerini almış, ondan sonra aynı şekilde merhum Özal'ın, merhum Demirel'in, merhum Erbakan'ın da üzerinde ısrarla durduğu bu yönetim sistemi. Bizim dönemimizde tartışılmaya başlamadı, o zamandan beri tartışılıyor. İşin daha da gerisi var. Osmanlı, orada da zaten bu sistem var. 24 Haziran seçimleriyle de bu sistemi tüm unsurlarıyla uygulamaya başladık. Tabii bu arada ülkemizin huzurundan ve istikrarından rahatsız olan çevreler de boş durmadı." diye konuştu.

Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne geçişin hemen ardından bu defa ekonomik bir saldırı ile karşı karşıya kaldıklarını, bu saldırıyı da kısa sürede bertaraf ettiklerini bildirdi.

Ekonomiyi yeniden dengeye kavuşturarak, hedeflere ulaşma kararlılığını bir kez daha dosta düşmana gösterdiklerinin altını çizen Erdoğan, kur, faiz, enflasyon üçgeninde yaşanan sıkıntıların süratle telafisi için sanayiciden esnafa çiftçiden ihracatçıya kadar her kesime yönelik çok önemli destek programları hazırlayıp uygulamaya geçirdiklerini aktardı. Erdoğan, Bu arada Suriye başta olmak üzere ülkeye yönelik terör tehditlerini kaynağından ortadan kaldırma politikasını kararlılıkla sahaya yansıtmayı da sürdürdüklerini kaydetti.

Erdoğan, "Gerek son 16 yılda ülkeyi demokraside ve ekonomide getirdiğimiz seviye gerekse yeni yönetim sistemimizin imkanları, maruz kaldığımız saldırılara daha hızlı ve etkin karşı koyabilmemizi temin etti. İnşallah 2019 yılı ile birlikte Türkiye yeni ve güçlü bir yükseliş dönemine geçecektir. Bundan kimsenin endişesi olmasın." diye konuştu.

Bu süreçte her alanda olduğu gibi yerel yönetimler konusunda da yeni bakış açılarına, yeni ufuklara, yeni araçlara ihtiyaç bulunduğunu vurgulayan Erdoğan, Yerel Yönetimler Sempozyumu'nun bu çerçevede önemli bir dönem noktası teşkil edeceğine inandığını belirtti.

YEREL YÖNETİMLERE "SIFIR ATIK" ÇAĞRISI

Erdoğan, eşi Emine Erdoğan'ın öncülüğündeki "Sıfır Atık Projesi"ne değinerek, "Sıfır Atık Projesi konusunda ben yerel yönetimlerin çok çok kararlı çok çok ısrarlı olması gereğini savunuyorum." dedi.

Plastik poşet ve bunun benzeri birçok ürünle ilgili bir savaş başlattıklarını bildiren Erdoğan, "Bunları toprak 500, 750, 1000 yıl eritemiyor. Buna karşı bir savaş. Bu savaşımızı kararlı şekilde başlattık." diye konuştu.

Konuya ilişkin bir hatırasını paylaşan Erdoğan, şunları kaydetti:

"Hatırlıyorum; anacığım evde file dokurdu, sizin de öyleydi belki. File ile giderdik alışverişi yapardık, gelirdik. Ama fileyi hemen atmıyorsun, gerekirse tekrar yıkıyorsun ve tekrar alışverişe gidiyorsun. Bunun toprakla bir dostluğu var. Atacak olsan bile çünkü oradan ve o zaman da bir de bunlar kenevirden yapılıyordu, benim memleketim Rize'mizde kenevir vardı ve kenevirden fanila, atlet dokurlardı. Çünkü teri emmesi filan çok farklı. Fakat o bize dost görünen düşmanlar, ülkemden Rize'mden keneviri söküp aldılar. Rize'de şimdi kenevir üretilmiyor. Biz şimdi keneviri dışarıdan ithal ediyoruz. Burada kenevire dayalı yapılması gereken bazı şeyler varsa o ithal ürünlerle yapıyoruz. Ama şimdi yeniden bu alanda inşallah Tarım Bakanlığımız bir çalışmanın içerisine giriyor ve bu adımları atacağız. Yeniden bunu üreteceğiz.

Arkadaşlara dedim ki '31 Mart kampanyasında biz file kullanalım, bez torba kullanalım.' Biz asla naylon poşet kullanmayacağız. 'Birilerinin bir yerden bu işi başlatması lazım' dedik, Bu da bize yakışır. Biz bu işi savunuyorsak bize yakışır. Biz de şu anda bunun çalışmasını yapıyoruz. Güzel olacak, şık olacak. Olur ya belki birileri de kalkar yine naylon poşetlerle piyasaya çıkabilirler. Birbirinizden bunları ayırt etmesi bakımından önem arz ediyor. 31 Mart yerel seçimlerinin bu anlamda çok büyük önemi var. Türkiye'nin kalkınmasında, gelişmesinde özellikle doğrudan halkın hayatına dokunan hizmetlerin ifasında mahalli idarelerimizin çok önemli rolü var. Yapılamaz denmesin."

Son dakika: Cumhurbaşkanı Erdoğan listeyi çıkarıp tek tek saydı

"VAHŞİ DEPOLAMAYI BIRAKTIK"

İstanbul'da çöp olayını 1,5 yılda çözdüklerini belirten Erdoğan, "Vahşi depolamayı bıraktık, modern depolamaya geçtik. Elektrik enerjisi üretiminden tutun bunun yanında kompost gübre üretimine varıncaya kadar bu adımları attık. Bu işi şimdi bazı büyükşehirlerimiz daha geliştirdi, daha iyi bir konuma geldiler. Ankara Büyükşehir'de de şu anda bu çok daha farklı bir konuma geldi. Diğer bazı büyükşehirlerimizde de yine aynı şekilde bu var." ifadelerini kullandı.

Azimli ve kararlı olunduğu zaman yapılamayacak bir şeyin bulunmayacağını vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti:

"Çünkü bizim bu ayrıştırmayı yapmadığımız takdirde, metali ayıramazsak bu naylonu ayıramazsak organik-inorganik bu çözümü yapamazsak o zaman biz bu belediyeciliği başaramayız. Ama bunu başarırsak geri dönüşümü de sağlamış olacağız, olay bu kadar basit. Bir belediye başkanı da bunu bilecek, onun için belediye meclis üyeleri oluşturulurken yolda kimi bulursan meclis üyesi yapmayacaksın. İşi bileni alacaksın. Bunların içinde çevrecisi, hukukçusu, inşaat mühendisi, mimarı, mali müşaviri vesaire olacak. İşi bilenler. Bunlarla beraber eğer bir belediye meclisi oluşursa, onlarla beraber imar komisyonlarını oluşturursak ha o zaman dikey mimari değil yatay mimari şehirlerimizde yer alır. Sadece yatay mimariyle kalmayız yatayın dışında da o yerelin özellikleri neyse onunla örtüşen bir adım atarız. Oradaki yerel mimaride hep konuşuruz, Safranbolu evleri, Beypazarı. Safranbolu evleri de şimdi yeni yeni Safranbolular oluşturabiliyor musun? Mesele bu, bunu yapmamız lazım, başta bizim yapmamız lazım."

"NE OLUR ÜLKEMİZİ KATLETMEYELİM"

Erdoğan, TOKİ'nin bu işin savaşını 16 yıldır verdiğini belirterek, 860 bin konut yapıldığını söyledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu çalışmaların bazı yerlerde başarılı olduğunun altını çizerek, "(Peki başardın mı kardeşim?) dersen inanın başaramadım. Niye? Bu işi insanla yapacaksınız, müteahhit firmalarla yapacaksınız. Kısmen bazı yerlerde başarılı olduk ama bazı yerlerde maalesef başarılı olamadık. Bu konuda tüm belediye başkanlarımıza, TOKİ'ye ve özel sektör mensuplarına da sesleniyorum, gelin ne olur ülkemizi katletmeyelim." dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, arazi ve yer olmamasına ilişkin serzenişte bulunanlara şöyle seslendi:

"Olduğu kadar yap. İnsanoğlu toprağa yakın yaşamalı, topraktan uzak yaşamamalı. Bir defa bunu sağlamamız lazım. Eğer arazileri iyi değerlendirirsek yer çok. Göreceksiniz o zaman vatandaşın huzuru da mutluluğu da çok farklı olacak. bu adımları atmamız lazım."

Son bir yıldır Millet Bahçeleri ve Millet Kıraathaneleri üzerinde durduğunu belirten Erdoğan, "Her şey insan için de ondan dolayı duruyorum. Belediyelerin bir numaralı sorunu nedir? İnsan için yatırımdır. Türkiye için şehirlerimiz için yatırımdır. Eğer bu millet bahçelerimizi yaygınlaştırırsak işte o zaman yeşil noktasında da kişi başına düşen yeşil alan daha da artacaktır." diye konuştu.

Millet bahçeleriyle birlikte piknik alanlarının artacağını anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Anneler, babalar çocuklarıyla beraber hafta sonlarını oralarda çok daha rahat geçirecekler. Bir de Millet Kıraathanelerini yaptığımızda gençlerimizin toplandıkları, kitap okudukları yerler artmış olacak. Gayrimeşru alışkanlıklardan da Millet Kıraathaneleriyle gençlerimizi kurtarmış olacağız. O bakımdan bu da önemli."

Belediye ve il özel idarelerin verdiği hizmetlerin, merkezi yönetimlerin çalışmalarının tamamlayıcısı niteliğinde olduğunu vurgulayan Erdoğan, "Yerinden yönetim ilkesinin icracı birimleri olan belediyeler ve il özel idarelerinin öncelikleri idari ve mali özerkliğe sahip olması sebebiyle yerleşim birimlerimizin ihtiyaçlarına göre şekillenebilmektedir." dedi.

Türkiye'de demokrasinin gelişmesinde mahalli idarelerin, tarihi işlev üstlendiği belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu değerlendirmede bulundu:

"Muhtar seçiminden başlayıp belde, ilçe, il veya büyükşehir belediye başkanlıklarına ve meclis üyeliklerine giden süreç demokrasimizin adeta laboratuvarı niteliğindedir. Fakat burada özellikle bir şeyi özellikle ifade etmem gerekir, özellikle de burada şehircilik veya şehirlerarası göçler. Hatta iniyorum aşağıya doğru şimdi, ilçeler beldeler. 'Bizim belde de bizim amcaoğlunun kazanması lazım, bizim aşiretten filancanın kazanması lazım. Ne yapalım? Ankara'dan İstanbul'dan göç yapalım.' Böyle bir şey olamaz, bu, işgalin farklı bir türüdür. Bundan sonra bu tür şeyleri İçişleri Bakanlığımızla da daha yakın takibe alacağız. Çünkü bunun adı demokrasi değildir. Böyle bir demokrasi olmaz, 'taşıyalım, gidelim, bindirilmiş kıtalarla seçim kazanalım' olmaz böyle bir şey. Kim orada yaşıyorsa seçimi onlar yapsın, neticesine de herkes katlansın, o da nereye yerleşmişse orada yapsın. Böyle bir yanlış anlayış üzerine ne belediyecilik ne demokrasiyi yakıştıramayız. Bunlar doğru şeyler değil. Onun için buradaki kararlılığımızı unutmadığımızı özellikle ifade etmek istiyorum."

Erdoğan, böyle bir yanlış anlayış üzerine belediyeciliğin, demokrasinin yakıştırılamayacağını, bunların doğru olmadığını söyledi.

Kendisinin ve daha pek çok kişinin ülke siyasetinde önünün belediyelerdeki çalışmaları ve başarıları sayesinde açıldığını dile getiren Erdoğan, aynı durumun toplum açısından da geçerli olduğunu belirtti.

Erdoğan, mahalli hizmetlerle ilgili yöneticilerini doğrudan seçme ve denetleme imkanına sahip olan milletin bu tecrübeyi ülke genelinde daha etkin şekilde kullanma imkanına kavuştuğuna dikkati çekti.

Küreselleşme olgusunun mahalli idarelerin önemini ortadan kaldırmadığını daha da güçlendirdiğini ifade eden Erdoğan, Türkiye'de de mahalli idarelerin yaptıkları hizmetlerin kapsamı ve çeşitliliğinin arttığını aktardı.

"ÜZERİMİZE DÜŞENLERİ YAPMAYI SÜRDÜRECEĞİZ"

Erdoğan, nüfusu 150 binin üzerindeki tüm illerdeki büyükşehir uygulamasıyla belediyecilik alanında Türkiye'nin çehre değiştirdiğini belirterek, belediyelerin artık sadece yol, kanalizasyon, su, çöp temizlik konularıyla uğraşan kurumlar olmaktan çıkıp sosyal, kültürel, sanatsal pek çok projenin yürütücüsü haline geldiğini vurguladı.

İnsana dair ne varsa her şeyin belediyelerin görev alanına girdiğinin altını çizen Erdoğan, "Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin, ülkemizde zaten gelişmekte olan mahalli idareler anlayışını çok daha ileri düzeye çıkartacağına inanıyorum." dedi.

Yeni sistemin kurumsal yapılarının oluşturulurken cumhurbaşkanlığı bünyesinde bir yerel yönetim politikaları kurulu oluşturulduğunu anlatan Erdoğan, AK Parti olarak 31 Mart için hazırlanan seçim manifestosunda yeni mahalli idareler anlayışının ana başlıklarının milletle paylaşılarak bu konuda da Türkiye'ye öncülük etmekte kararlı olduklarını kaydetti.

Recep Tayyip Erdoğan, siyasette çıkış noktaları olan belediyelerin çağın ve ülkenin ihtiyaçlarına göre ileriye gitmesi için üzerlerine düşenleri yapmayı sürdüreceklerini ifade etti.

Toplumların yükseliş ve yıkılışlarının medeniyetle ilişkisi bulunduğunu belirten Erdoğan medeniyetin sadece fiziki yapı ve kültürel iklim olarak görülemeyeceğini, özünde inanç ve ahlakın bulunduğunu belirtti.

Erdoğan şöyle devam etti:

"İnancın ve ahlakın sükut ettiği medeniyetlerin yıkımı ya kendiliğinden gerçekleşir ya da herhangi bir dış etki bu kaçınılmaz akıbete vesile olur. Modern dünyanın problemi, medeniyetini inanç ve ahlaktan yoksun bir şekilde yükseltmeye çalışmasından dolayıdır, biz bu yanlışa inşallah düşmeyeceğiz. Medeniyetimizi, tarihimizin ve kültürümüzün birikimleri üzerine bina ederken, inancı ve ahlakı asla ihmal etmeyeceğiz. Şehirlerimizde yaşanan sıkıntıların sebebi işte bu ihmallerdir. Geçmişteki ihmallerin ürünü olan acil ihtiyaç sebebiyle gözden ırak tutulan medeniyet değerlerimizi yeniden ihya etmekle işe başlayacağız. Yeni dönemde şehirlerimizin imarını ve inşasını bu anlayışla biçimlendireceğiz."

"HER TÜRLÜ ÇABAYI GÖSTERECEĞİZ"

Merkezinde insanın olmadığı bir işinin hayırlı neticeler doğurmasının mümkün olmadığını vurgulayan Erdoğan, "Uzunca bir süredir, en küçüğünden en büyüğüne kadar tüm yerleşim yerlerimizde yatay mimari konusunda ısrar ediyorum. Hayatın her alanında insanların karşılıklı etkileşimini ve dayanışmasını mümkün kılan yerleşim yerlerine ancak bu şekilde kavuşabileceğimize inanıyorum. Aksi takdirde ortaya çıkacak sosyal maliyet, bu modelin yükleyeceği maddi bedelin çok üzerinde olacaktır." diye konuştu.

"Böyle gelmiş böyle gider" diyemeyeceklerini altını çizen Erdoğan, yeni dönemde Türkiye'nin medeniyet birikimine ve özlemine uygun şehircilik anlayışının gelişip yaygınlaşması için her türlü çabanın gösterileceğini belirtti.

"BATSIN SENİN MANHATTAN'IN..."

Deniz kenarlarını, ormanları betona çevirme gayreti içerisinde olanların varlığına da dikkati çeken Erdoğan, şöyle konuştu:

"Şu para var ya nelere muktedir, bu kapitalizm nelere muktedir. Orman morman ne var ne yok kesiyor, atıyor, götürüyor. 'Oraya ben bir dikey mimari yapayım, malı götüreyim' yapılan iş bu. Yani doğa şöyle olmuş, böyle olmuş umurunda değil. Bize de örnek veriyor, 'Manhattan şöyle.' Ya bırak, batsın senin Manhattan'ın. Bizim medeniyetimizde ne diyor biz ona bakalım, ona göre yapalım bu işi. Sanki orada yaşayanlar çok mutlu, mutlu değiller. Öyleyse biz medeni olmayı bileceğiz ki o beton yükselişlerde değil, toprağa yakın olma şeklindeki mimari anlayışımızda bulacağız. Onun için de belediye başkanlarımızın, yanındaki mimarıyla inşaat mühendisiyle bu işe çok dikkat etmesi lazım. Bu hassasiyet içerisinde bu adımları atması lazım. Çevre ve Şehircilik Bakanı'ma da söylüyorum; kimsenin gözünün yaşına bakmayacaksın. Yıkmaksa yıkacağız. Ama daha önce bu müsaadeyi almış, orada yapacak bir şey yok hukuken bitirmişler bu işi. Böyle bir şey olmamışsa kesinlikle müsaade yok. Çünkü biz böylesine köklü bir değişimin ancak merkezi idare ile mahalli idarelerin iş birliği yapmasıyla mümkün olduğuna inanıyoruz. Hangi partiden olursa olsun, tüm belediye başkanlarımızı geleceğimizin inşası olarak gördüğüm bu sürece aktif olarak katılmaya davet ediyorum. Gerekirse bu yeni şehircilik atılımımızı, Türkiye Belediyeler Birliğimizin çatısı altında da yürütebiliriz."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, amaçlarının 82 milyon vatandaşın tamamını kucaklayacak bir çalışmayla ülkenin her köşesinde aynı anda değişimi gerçekleştirmek olduğunu belirterek, söz konusu büyük medeniyet hamlelerine katkı verecek herkese şimdiden teşekkür etti.

"Türkiye ve Türk milleti olarak tarih boyunca hiçbir zaman dikensiz, taşsız, zahmetsiz yollarda yürümedik." diyen Erdoğan, şunları söyledi:

"Her anımız tetikte, her günümüz mücadeleyle geçti. Bugün de aynı durumdayız. Bakınız Mimar Sinan'ın ömründe yaklaşık 780 projesi var. Bunlar hayata geçmiş projeler. Aradan yüz yıllar geçti ama biz hala Mimar Sinan'ın camileriyle kervansaraylarıyla medreseleriyle övünüyoruz. Acaba yüz yıllar sonra bu tür eserleri görebilecek miyiz? Ortada görünen bir gerçek var. Bizim bunu başarmamız lazım. Öyle eserler ortaya koyalım ki torunlarımızın torunları bu eserleri inşallah görsün."

"GÜNLÜK SİYASETLERİNE MEZE ETMEYE KALKTILAR"

İçeride ve dışarıda terör örgütleri ile onların destekçileri pek çok nifak odağına karşı gece gündüz mücadeleyi sürdürdüklerini dile getiren Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:

"Millet olarak biz gördüğümüz, bildiğimiz, karşımıza cesaretle çıkan düşmandan korkmayız. Bizim için aslı büyük tehdit farklı kimlikler ve görüntüler altında içimize sızdırılmış olan düşmanlardır. Son dönemde bu düşmanların en sinsisinin, en alçağının, en tehlikelisinin saldırısına maruz kaldık. Bu da Feto terör örgütü. Milletimizin dini değerlerini, yardımseverlik duygusunu, eğitim hassasiyetini istismar ederek ülkemizi işgal etme hesabı yapanlara kapıyı içerden açmaya kalkmıştır. Bu ülkenin insanlarını ve imkanlarını düşmanlarımıza peşkeş çekmeye çalışan FETÖ'nün hamlelerini milletimizle birlikte önce 17/25 Aralık'ta, sonra da 15 Temmuz'da durdurmayı Allah'a hamdolsun başardık. Biz 17/25 Aralık'ta bu alçaklara karşı mücadele çağrısı yaptığımızda birileri ülkenin ve milletin beka meselesi olan bu konuyu, günlük siyasetlerine meze etmeye kalktılar. Hatta bazılarının aklını başına getirmeye 15 Temmuz darbe girişimi bile yetmedi. FETÖ'nün milletimize saldırısına değil, buna karşı aldığımız tedbirlere 'darbe' diyecek kadar idrak yoksunu bu çevreler hala aynı teraneleri ısıtıp ısıtıp gündeme getiriyor. Onların bu ferasetsizliğinden cesaret alan terör örgütü mensupları, mahkemelerde ve cezaevlerinde devlete meydan okuma cüretine kapılıyorlar. Mahkemeler karar aşamasına geldikçe kendilerini bekleyen acı sonu gören örgüt mensupları, davaları uzatmak, mahkemeleri itibarsız hale getirmek, devlet görevlilerini yıldırmak için akıl almaz yöntemlere de bu arada başvuruyorlar. Hakimlerimiz, savcılarımız, jandarma ve polis teşkilatlarımız adeta iğneyle kuyu kazarcasına sabırla, sebatla, kararlılıkla bu süreci yürütüyorlar."

"ÜLKEMİZ İÇİNDEKİ VE DIŞINDAKİ TÜM FETÖ'CÜLERE SESLENİYORUM"

Erdoğan, terör örgütü mensupları için her seçim ve önemli olayın bir umut vesilesi haline dönüştüğünü belirterek, "Şahsımın ve bu noktada partimin ayağının tökezlemesini, böylece yeniden ipleri ellerine geçirmeyi umut ediyorlar. Halbuki milletimiz bunları ciğerlerine kadar gördü, tanıdı, hükmünü de verdi." ifadesini kullandı.

"Buradan ülkemiz içindeki ve dışındaki tüm FETÖ'cülere sesleniyorum." diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:

"Artık sonunuz geldi, gidecek yeriniz, atacak adımınız kalmadı. Başınızdaki 'Feto' denen adamın arkasındakiler ne zamana kadar arkasında durur bilemem ama eninde sonunda o da gelecek. Elebaşılarınızın bir kısmı sizleri kelimenin tam anlamıyla satarak, rahatça yaşayabileceklerini düşündükleri yerlere kaçtılar, kaçıyorlar halen. Ama hiç heveslenmesinler, hepsini de saklandıkları deliklerde bulup, birer birer adaletin karşısına çıkartacağız, topluyoruz. Cezaevlerinde olup da hala esip gürleyen örgüt mensuplarının yaptıkları iş, mezarlıkta ıslık çalmaya benziyor. Durum bu. Korkunun ecele faydası yok. Milletimize yaptıkları ihanetin bedelini, cezaevinde demir parmaklıklar ardında oradan çıktıktan sonra da halkımızın nefret dolu bakışları altında ömürleri boyunca ödeyecekler. Çünkü biz özellikle de 251 şehidimizin bedenini her ne kadar şehadet makamında izliyorsak da onlar da bizi o şehadet makamından izliyorlarsa da biz onlarla beraberiz."

"KALINTILAR, 31 MART İTİBARIYLA MİLLETİMİZ TARAFINDAN TASFİYE EDİLMİŞ OLACAK"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2 bin 193 gaziyi asla yalnız bırakmadıklarını ve bırakmayacaklarını vurgulayarak, "Bu mücadeleye hayatlarını adayan tüm kamu görevlilerinin teminatı, tüm kurumlarıyla devletimiz, tüm bireyleriyle milletimiz ve hepsiyle birlikte şahsımdır." dedi.

FETÖ'yu kamudan büyük ölçüde tasfiye ettiklerinin altını çizen Erdoğan, "İş dünyasındaki irtibatlarını, imkanlarını neredeyse yavaş yavaş sıfırlıyoruz. Belediyelerdeki son kalıntıları 31 Mart itibarıyla milletimiz tarafından tasfiye edilmiş olacaktır." değerlendirmesinde bulundu.

Erdoğan, hemen her gün bir başka ülkeden FETÖ mensuplarına yönelik operasyonlar ve işlemler için iş birliği çağrısı aldıklarını bildirerek, "Dünyada saklanacak hiçbir yerleri kalmayana kadar peşlerinden gideceğiz. Bu vesileyle 15 Temmuz şehitlerimizi bir kez daha rahmetle yad ediyorum, gazilerimize sıhhat ve afiyet diliyorum. Milletimizin 31 Mart'ta arkalarında FETÖ gölgesi bulunanlara derslerini bir kez daha vereceğine yine yürekten inanıyorum." diye konuştu.

NOTLAR

Sempozyuma, TBMM Başkanı Binali Yıldırım, Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum katıldı.

Açılış oturumu Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde düzenlenen Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminde Yerel Yönetimler Sempozyumu'nun diğer oturumları JW Mariott Hotel'de yapılacak.

Sempozyumun açılış oturumunda Meclis Başkanı Binali Yıldırım'ın yanı sıra Cumhurbaşkanlığı Yerel Yönetim Politikaları Kurulu Başkan Vekili Şükrü Karatepe, Kamu Görevlileri Etik Kurulu Başkanı Köksal Toptan ve Türkiye Belediyeler Birliği Başkanı ve Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin birer konuşma yaptı.

Fatma Şahin, Cumhurbaşkanının Erdoğan'a "Önce millet, önce memleket" yazılı bakır tepsi armağan etti.

İki gün sürecek sempozyumun bugünkü birinci oturumunda, "Yönetimler Arası İdari ve Mali İlişkiler", yarın yapılacak ikinci oturumunda "Çevre Dostu Şehirler", üçüncü oturumunda ise "Şehir Planlaması ve İmar Disiplini" başlıkları ele alınacak.

Son dakika: Cumhurbaşkanı Erdoğan listeyi çıkarıp tek tek saydı

Programa, Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin (solda), ile eski Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Şükrü Karatepe (sağda) de katıldı.

Son dakika: Cumhurbaşkanı Erdoğan listeyi çıkarıp tek tek saydı

TBMM Başkanı Binali Yıldırım da, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde, "Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminde Yerel Yönetimler Sempozyumu"na katılarak konuşma yaptı.

YILDIRIM: İSTANBUL OLMADAN TÜRKİYE OLMAZ

TBMM Başkanı ve AK Parti İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı Binali Yıldırım, "İstanbul olmadan Türkiye olmaz, İstanbul kalkınmadan Türkiye kalkınmaz. O bakımdan İstanbul tabii ki bütün yerel yönetimlere de bir anlamda ağabeylik, ablalık yapan ve yerel yönetimlerdeki sinerjiyi bir sonuca dönüştüren şehirdir." dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın katılımıyla Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminde Yerel Yönetimler Sempozyumu düzenlendi.

Yıldırım, burada yaptığı konuşmada, sempozyumla yeni yönetim sisteminin yerel yönetimlere etkisinin değerlendirileceğini söyledi.

Uzun yıllar merkezden yerele baktığını, şimdi yüzünü tekrar yerele döndüğünü belirten Yıldırım, merkezi yönetim ve yerel yönetim ilişkilerinin kendisini yakından ilgilendirdiğini ifade etti. Yıldırım, dünyanın başşehri, 3 medeniyete ev sahipliği yapan İstanbul'un tarihi ve ekonomik önemine dikkat çekti.

İstanbul'un ürettiği gayrisafi milli hasılanın Türkiye'nin üçte birine denk geldiğini, kentte 72 milyar dolarlık bir ihracatın gerçekleştiğini, bunun da Türkiye ihracatının yüzde 44'üne karşılık geldiğini ifade eden Yıldırım, şöyle konuştu:

"Bu rakam neyi ifade ediyor dersek, Güney Afrika, Portekiz, Şili gibi ülkelerin toplam ihracatından fazla. Türkiye'nin en büyük 100 sanayi kuruluşunun 42'si ve 500 büyük şirketinin 250'si İstanbul'da bulunuyor. Böyle rakamlar arka arkaya devam ediyor. İfade etmek istediğim şey şu, İstanbul olmadan Türkiye olmaz, İstanbul kalkınmadan Türkiye kalkınmaz. O bakımdan İstanbul tabii ki bütün yerel yönetimlere de bir anlamda ağabeylik, ablalık yapan ve yerel yönetimlerdeki sinerjiyi bir sonuca dönüştüren şehirdir."

"YEREL YÖNETİMDEN MERKEZİ YÖNETİME GELEN BİR İKTİDARIZ"

Demokrasiyi güçlendiren kurumlar olan yerel yönetimlerde en önemli ilkelerin katılımcılık ve şeffaflık olduğunu vurgulayan Yıldırım, "Yerel yönetimler, yerinden sosyal barış, sosyal adalet, sosyal katılımcılık yönetimleriyle vatandaşa dokunan, dayanışmayı yerelde güçlendiren yönetimlerdir." diye konuştu.

AK Parti'nin yerel yönetimlerin değerini ve gücünü çok yakından bilen bir parti olduğuna değinen Yıldırım, "Çünkü biz de yerel yönetimden merkezi yönetime gelen bir iktidarız." dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı dönemindeki yerel kalkınmaya Türk milletinin, Türkiye'yi kalkındırmak için fırsat ve destek verdiğini söyleyen Yıldırım, 31 Mart seçimleri öncesi yerel yönetimler konusunun ele alınmasının önemini vurguladı.

Sempozyumda belediye başkanı adaylarının yararlanacağı kıymetli görüşlerin ortaya çıkacağına olan inancını dile getiren Yıldırım, 16 Nisan'da yapılan halk oylaması ile Türkiye'nin yönetim sisteminin değiştiğini hatırlattı.

24 Haziran seçimleriyle de yeni sistemin ilk başkanının Recep Tayyip Erdoğan olarak seçildiğini hatırlatan Yıldırım, "Eski sistemin başbakanı da tarihe mal olmuştur. Tabii yeni sistemin ilk Meclis Başkanı olarak da yüce Meclisimiz bizi seçmiş ve bu onurlu görevi bize vermiştir." diye konuştu.

Yıldırım, 1994 kampanyasında Erdoğan'ın önünde çöp, çukur, çamur, hava kirliliği ve susuzluk meseleleri olduğunu anımsattı.

Bugünün sorunlarının bunlar olmadığını, genel anlamda AK Parti'nin hizmet belediyeciliğiyle bunların çok geride kaldığını belirten Yıldırım, "O yüzden o dönemdeki belediyeciliğe bir sıralama yapılacak olursa, şimdi 'Endüstri 4.0' deniliyor, belediyecilik 1.0, şimdiki belediyecilik 4.0 belediyeciliğidir." diye konuştu.

Yıldırım, değişen, gelişen şartlarda yeni sorunlarla karşı karşıya olunduğunu söyledi.

"Z kuşağı dediğimiz bir kuşak var, 2000 yılından sonra doğanlar." diyen Yıldırım, bu kuşağın 1994'leri, 1994'ün İstanbul'unu bilmediklerini ifade etti.

Yıldırım, şöyle konuştu:

"Sular akmıyor, bidonları hazırlayın, deyince 'Anneme, babama bir şeyler oldu galiba' diyorlar. Onları ayıplamıyorum, onlar o çileyi çekmediler. Dolayısıyla kıyas imkanları yok. Kötüyle iyiyi kıyaslama şansları yok. Onlar şimdi 'sanal futbol oyunu var' diyor. Sanal futbol oyununa seyirci olarak katılanların sayısı bir anda 20 bin kadar oluyor ve bir yerde toplanabiliyorlar. Onlar yapay zekayı konuşmak istiyor, robotları konuşmak istiyor, geleceğin mesleklerini konuşmak istiyor. Yöneticilerden, belediyelerden bunları duymak istiyorlar. Onlar az bir nüfus değil, sadece İstanbul'da 18-30 yaş arası 2,5 milyon seçmen var. İstanbul seçiminin sonucunu belirleyecek sayıda seçmen var. Bu bütün Türkiye'de var. Dolayısıyla burada anlatmaya çalıştığım şey değişen şartları, gelişen teknolojiyi ve dünyanın değişimini görmek, gençlerimizin beklentilerini, kadınlarımızın beklentilerini karşılayacak, sosyal içerikli, geleceğe yönelik projeler üretmek."

"ADINI TARİHE YAZDIRMIŞTIR"

Yıldırım, yapılan araştırmalara göre bugün mevcut olan mesleklerin yüzde 50'sinin 25 yıl sonra olmayacağını ve yeni meslekler ortaya çıkacağını ifade ederek, şimdi gençlerin, sürücüsüz arabalar için belediye başkan adaylarının nasıl bir proje düşündüğünü sorduğunu söyledi.

Gençlerin, "Havada gelişigüzel dolaşan 'drone'lar için güvenlik tehdidi oluşturmasın diye belediye başkanı, yerel yöneticilerimiz ne tedbirler alacaklar?" gibi sorular sorduğunu aktaran Yıldırım, bu soruları sormakta haksız olmadıklarını, bugün bunların hayal değil adım adım hayata giren şeyler olduğunu dile getirdi.

Yenilik yapmanın, yeni ihtiyaç ve talepleri karşılamanın yerel yöneticiler ve merkezi yönetimin en önemli sorumluluklarından olduğunu vurgulayan Yıldırım, öncülük ve liderliğin de bu tip durumlarda ortaya çıktığını kaydetti.

Yıldırım, statükoyu değiştirmek isteyenler ve alışılmışın dışına çıkma cesareti gösterenlerin fark oluşturduğunu ve ismini tarihe yazdırdığını belirterek, "Sayın Cumhurbaşkanım, bu anlamda yapılan anayasa değişikliğiyle ve yönetim değişikliğiyle siz ve bu dönemin parlamentosu adını tarihe yazdırmıştır." dedi.

Türkiye'nin bugüne kadar 4 anayasa yaptığını hatırlatan Yıldırım, bu anayasaların hepsinin millet için yapıldığı iddia edilse de hiçbirinin içine milletin tam olarak girmediğini ifade etti.

Cumhuriyet tarihinde ilk defa milletin iradesiyle, milli egemenliğin verdiği kararla 16 Nisan 2017'de kabul edilen anayasa değişikliğini gerçekleştirdiklerini dile getiren Yıldırım, şöyle devam etti:

"Bu anayasa değişikliği, hiçbir doğduran veya dolaylı müdahale olmadan, millet iradesini yok sayanların hiçbir şekilde dahli olmadan, doğrudan doğruya 'kayıtsız şartsız egemenlik milletindir' anlayışıyla yapılmış bir anayasa değişikliğidir. Bu nedenledir ki halk oylaması da önceki değişim süreçlerimizin ruhundan farklı bir iklimle gerçekleşmiştir. Türkiye'nin geleceğini teminat altına almak için yapılan halk oylaması sonucu halkımız Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne geçmemizi öngören kararı onaylamıştır ve 24 Haziran'da bunun ilk uygulaması hayata geçmiştir."

Bu sistemin getirdiği çok faydalar olduğunu belirten Yıldırım, her şeyden önce çift başlılıktan kaynaklanan yönetimde irade sorununun ortadan kalktığını, karar verme süreçlerinin hızlandığını ve böylece vatandaşın beklediği işlerin zaman tünelinde yok olmasının önüne geçildiğini vurguladı.

"BÜTÇE YÖNETİMİ, PARA YÖNETİMİ, İNSAN YÖNETİMİ ÇOK ÖNEMLİ"

Bundan sonra yerel yönetimlerle merkezi yönetimler arasındaki ilişkinin çok daha önemli hale geldiğini ifade eden Yıldırım, bir yandan ihtiyaçlar diğer yandan da ihtiyaçların çeşitliliklerinin arttığını ama kaynakların aynı hızla artmadığını söyledi.

Bu bakımdan yerel yönetimde kaynak kullanımında ciddi anlamda dikkatli olma ihtiyacı olduğunu belirten Yıldırım, "Kıt kaynaklarımızla sınırsız ihtiyaçları karşılayabilecek bir başarıyı gerçekleştirme mecburiyetimiz var. Eğer ehil insanları, doğru insanları doğru yerlerde istihdam ederseniz, kaynakları, katma değeri daha yüksek, vatandaşın önceliğini önemseyen alanlara ayırırsanız, kıt kaynaklarla, sınırlı kaynaklarla önemli hizmet beklentilerini yapmak mümkün hale gelir." diye konuştu.

Yıldırım, bugün özellikle büyükşehirler gündemindeki en büyük sorunların ulaşım, trafik, altyapı, yeşil alan ve çevre olduğunu söyledi.

İstanbul'un bundan farklı olmadığına işaret eden Yıldırım, dünyanın hiçbir ülkesinde İstanbul ölçeğinde bir büyükşehirde trafik problemini yüzde yüz çözen şehir olmadığını ifade etti.

Sürdürülebilir, durup kalkması en az olan, süreklilik arz eden bir trafiğin amaçlandığını kaydeden Yıldırım, bunun yolunun araçların taşınması değil insanların taşınmasını esas alan toplu ulaşım olduğuna işaret etti.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın bu yönde başlattığı seferberliğin bugün sonuçlarını verdiğini dile getiren Yıldırım, "Zatıaliniz göreve geldiğinde İstanbul'da raylı sistem 45 kilometreydi. Bugün bitmiş olan 170 kilometre. 263 kilometre de devam eden 18 proje var. 2023'e gelindiğinde İstanbul Londra'dan da Moskova'dan da daha fazla raylı sistem ağına sahip olacak." diye konuştu.

İstanbul'da sınırlı da olsa yeşil alan miktarının artmaya devam ettiğini aktaran Yıldırım, kişi başına düşen yeşil alan 10 yıl önce 5 metrekarenin altındayken bugün bu rakamın 8,5 metrekareye yükseldiğini ama hedefin, Çevre ve Şehircilik Bakanlığının da kural olarak kabul ettiği kişi başı 15 metrekare düzeyi olduğunu vurguladı.

Yerel yönetimlerin başındaki insanların, o şehirde yaşayan insanlara en yakın yöneticiler olduğunu belirten Yıldırım, "Dolayısıyla temsil ettiğiniz hemşehrilerinizin görüşlerini, beklentilerini yok sayamazsanız, görmezden gelemezsiniz. Sadece seçilmiş olmak yetmez, önemli kararlarda mutlaka o şehrin bütün paydaşlarını işin içine katmak mecburiyeti vardır. Gelişen demokrasinin gereği de budur, katılımcılığın gereği de budur. İnşallah böyle bir sorumluluğu aziz İstanbulluların bize vermesi halinde bunları en güzel şekilde uygulayacağız." ifadesini kullandı.

Kendisine, "İstanbul'a projeleriniz nedir?" diye sorulduğunu dile getiren Yıldırım, İstanbul'a projelerini bu kampanya sürecinde açıklayacaklarını söyledi.

İstanbul için deprem tehdidini ortadan kaldıracak çalışmalar yapma, yeşil alan ve çevre hassasiyetini sonuna kadar gözetecek bir yönetim anlayışı ve ulaşımın eziyet olmaktan çıkacağı bir şehre dönüştürme projeleri olduğunu vurgulayan Yıldırım, İstanbul'un dünyaya ve Türkiye'nin diğer şehirlerine ulaşımında ve iletişiminde bir problemi kalmadığını anlattı.

Bugün İstanbul'dan Bursa'ya gitmenin, İstanbul'un Tuzla'sından Avcılar'ına gitmekten daha kolay ve daha kısa süreli olduğuna işaret eden Yıldırım, "O halde İstanbul'un dışıyla ilgili ulaşım, iletişim problemi yok. Onu sizin liderliğinizde son 16 yılda hallettik. Türkiye'yi ulaşılır, erişilir hale getirdik. Şimdi biraz daha fazlasını tam mesai ile yoğunlaşarak yapmak için, İstanbul'u 2023'e, Cumhuriyetin 100'üncü yılana hazırlamak için hazırız. Her türlü imkanımız, hazırlıklarımız tamamdır." dedi.