30.08.2008 - 10:20 | Son Güncellenme:
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul
Günay, özel koyların "balık çiftliği yatağı veya mezarı" haline gelmesini
istemediklerini belirterek, konuyla ilgili kanun tasarısının yeni yasama yılında
TBMM’ye gönderileceğini, sorunun bu yıl sonu gelmeden çözüleceğini söyledi.
Bakan Günay, turizm alanındaki güncel sorunlara ilişkin AA muhabirinin
sorulanı yanıtladı.
Turizm tahsisleri konusunda, "Türkiye’de bazı haksız arayışların
sürdürüldüğünü" belirten Günay, "Sanki, tahsisler doğayı tahrip ediyor ya da
turistler geliyor ama ülkemiz para kazanmıyor. Belki Türkiye, bu süreçleri geçmiş
yıllarda yaşadı ama bunu hızla geride bırakıyoruz. Tahsisler konusunda çok daha
dikkatliyiz, çok daha duyarlıyız, çok daha sağlam, geleceğe hukuk açısından
güvenle bakılabilen bir süreç işletmeye çalışıyoruz" dedi.
Günay, "her şey dahil" sisteminden de yakınmaların olduğunu, ancak bazen
bunların "çok abartılı, haksız, gerçekle ilgisi olmayan ve ucuz fiyat
söylemleriyle ortaya çıktığını" kaydetti.
Türkiye’de Akdeniz çanağındaki "en pahalı" denilebilecek bazı tesislerin
bulunduğunu ve ciddi doluluk yaşadığını ifade eden Günay, "Turizmde, İspanya,
İtalya ve Türkiye gibi büyük ülkeler her keseye hitap etmek zorundadır. Çantasını
kapıp, Avrupa’dan çıkan öğrenci de ailesine bir villa tutarak gelip Türkiye’de
eğlenmek isteyen de kendi zevk ve anlayışına uygun mekan bulabilmelidir. Bunların
ikisi de var Türkiye’de, ikisi de para kazanıyor" diye konuştu.
BALIK ÇİFTLİKLERİ SORUNU SONBAHARDA BİTİYOR
Günay, turizm bölgelerindeki balık çiftlikleriyle ilgili kanun tasarısının
yeni yasama yılında TBMM’ye gönderileceğini, sorunun bu yıl sonu gelmeden
çözüleceğini söyledi.
Çiftliklerin açık denize taşınması için verilen sürenin henüz dolmadığını,
çiftliklerin de nakli biraz ağırdan aldığını dile getiren Günay, "süre işledikçe
balık çiftlikleri lobisinin de sesini biraz daha yüksek duyurmaya başladığını"
ifade etti.
Günay, balıkçılığın Türkiye’ye gelir getirdiğini, hatta balığın, turizmin
vazgeçemeyeceği tüketim alanlarından biri olduğunu ifade ederek, "Buna
ihtiyacımız var ama biz doğamızın, turizm bölgelerimizin, mavi tur ya da
konaklama tesisleri tarafından kullanılan özel koylarımızın bir balık çiftliği
yatağı, mezarı olmasını istemiyoruz" dedi.
Bu alanda uluslararası kriterlerin uygulanmasını istediklerini vurgulayan
Günay, "Bu konuda ilke olarak öteki bakanlıklarla çatışmamız yok ama, biz turizm
açısından baktığımız için biraz daha kararlı ve ivedi davranıyoruz. Öteki
kurumlar belki bir miktar yavaş davranıyorlar ama bu yaz sonunda ortak noktaya
varmış olacağız" diye konuştu.
ARAP TURİSTİN ARTMASININ NEDENİ...
Bir dönem Türkiye’ye gelmekten vazgeçen Arap turistlerin son yıllarda tekrar
gelmeye başlamasında hükümetin Arap ülkeleriyle ilişkilerini artırmasının etkisi
olup olmadığı sorusunu Günay, şöyle yanıtladı:
"Kuşkusuz etkisi olmuş olabilir. Bir dönemde Türkiye, bütün komşularıyla
neredeyse düşmanlık konumundaydı. Türkiye, etrafının çepeçevre düşman kuşatması
altında olduğu gibi bir vehme, korkuya kendini kaptırmıştı. Şu anda tam tersine,
birbiriyle sorunu olan ülkelerle bile Türkiye iyi ilişkiler içerisinde. Biz,
çevremizde barış noktası olmaya çalışıyoruz. Bunun kuşkusuz turizme etkisi,
yansıması var."
Günay, turizmde dünyaca bilinen destinasyon olan Türkiye’nin, yakın
çevredeki ülkelerin ilgisini çekmesinin doğal olduğunu da ifade ederek, "O
yüzden bir yandan Ruslar, bir yandan Araplar daha çok gelmeye başladılar. Biz de
Almanlara, İngilizlere, tüm Avrupa’ya olduğu gibi, Ruslara, İranlılara, Araplara
aynı şekilde, her keseye uygun turizm hizmeti sunmaya çalışıyoruz" dedi.
ÇEVRECİ TESİSLERE "LİGHT YEŞİL"
Çevreye duyarlı konaklama tesislerine bakanlığın "Yeşil Yıldız", Türkiye
Otelciler Federasyonu’nun (TÜROFED) "Beyaz Yıldız" verme kampanyasını
değerlendiren Günay, kendilerinin daha önce çalışma başlattığını, ancak sektörle
paylaşmadıkları için, benzer arayışlardaki TÜROFED’in de aynı duyarlılığı
yansıtan "Beyaz Yıldız" kampanyasını hayata geçirdiğini söyledi.
Günay, çevreci duyarlılıkların turizm sektöründe ön plana çıkarılmasının
önemli olduğunu belirterek, "Yeşil yıldız ya da beyaz yıldız... Kimin başlattığı
bence çok önemli değil. Arkadaşlarımız da yıldız rengi tartışması içinde değil.
Önemli olan su ve enerji kullanmaktan, yiyecek içeceklerde organik ürünlere
dönmeye kadar çevreci duyarlılıkların öne çıkarılması..." dedi.
İki kampanyanın birleştirilmesi yönündeki soruya, "Belki, yeşil yıldızla
beyaz yıldızın birleşmesinden light yeşil ortaya çıkabilir" esprisiyle yanıt
veren Günay, şöyle devam etti:
"Bir orta nokta bulunur, önemli olan çevreciliği vurgulayan bir işaretin
olmasıdır. Nitekim, 90’lı yıllarda çam simgesi kullanılmış ama heves olarak. O
yıllarda belki de çevre sorunu dünyada ve Türkiye’de kendini bu kadar
hissettirmediği ve bir entelektüel arayışı düzeyinde, ilgi gördüğü için başlanmış
ve bırakılmış. Şimdi, arkasını bırakmayacağımız bir çabaya girmeliyiz."
Artık otellerde mutlaka belli standartları arayacaklarını, bundan sonra,
çevreci duyarlılığı ön plana çıkan yatırım ve yenileme projelerini
destekleyeceklerini kaydeden Günay, bu kampanyanın da bir süre sonra genelgeye
dönüşeceğini bildirdi.
Günay, "Bunu, iyi niyet, gönüllülük çabasının ötesinde, resmi uygulama
koşuluna da bağlamamız gerekiyor" diye konuştu.
"BİZ ÇÜRÜTÜRÜZ, BU ANLAYIŞTAN VAZGEÇİYORUZ"
Günay, kültürel mirasın ayağa kaldırılmasındaki işbirlikleri, gelir ve yetki
devriyle ilgili şunları söyledi:
"Bir belediye geliyor, o yöredeki ören yerine, gelir paylaşımı anlaşması
altında ciddi biçimde kaynak ayırabileceğini söylüyor. Neden işbirliği
yapmayayım? Yani, orada trilyonluk bütçeleri teslim ettiğimiz bir yerel yönetim
neden bilet gelirinden küçük pay alarak ve büyük yatırımlar yaparak, benim bir
ören yerimin kazı, restorasyon, müze yapımı masraflarını bizimle paylaşmasın?
Bizim istediğimiz, tarihimizi milletimizle birlikte sahiplenip, ayağa
kaldırmak..."
Geçmiş yıllarda, bakanlığın imkanlarının, 1. derecede doğal ve tarihsel sit
alanlarının restorasyonuna, "çürümeden, yok edilmeden korunmasına" yetmediğini
dile getiren Günay, "Eskiden buraya ’belediye giremez, özel sektör giremez’, biz
ne yaparız? Biz çürütürüz, bu anlayıştan vazgeçiyoruz, halkımıza güveniyoruz"
dedi.
Girişimlerin devamı durumunda, bir kaç yıl içinde unutulmuş, bilinmeyen,
terk edilmiş bazı ören yerlerinin "uygar hale geleceğini" bildiren Günay,
işbirliğinde denetimin bakanlıkta olacağını, kazı başkanlarının yetkilerinin
saklı kalacağını ve koruma kurallarının direktiflerine uyulması şartı olduğunu
kaydetti.