Siyaset‘Öcalan’la görüşerek Kürt sorunu çözülmez’

‘Öcalan’la görüşerek Kürt sorunu çözülmez’

12.11.2012 - 02:30 | Son Güncellenme:

HAK-PAR Genel Başkanı Burkay Milliyet’in sorularını yanıtladı. Öcalan ile gerekirse görüşebileceğini ama Kürt sorununun tek başına ‘görüşme’ ile aşılamayacağını savunan Burkay, ‘Québec formülü’nü önerdi

‘Öcalan’la görüşerek Kürt sorunu çözülmez’

Geçtiğimiz yıl, 31 yıllık sürgün hayatının ardından, Türkiye’ye dönen Kemal Burkay, iki hafta önce Hak ve Özgürlükler Partisi (HAK-PAR) Genel Başkanı oldu. Başkanlığa seçildiği Hak-Par kongresinde ‘demokratik federasyon’ talep eden, PKK’ya ise “Dağdan inin ve silahları susturun” çağrısı yapan Burkay, Milliyet’in sorularını yanıtladı.
Kürt sorununun çözümü için Kanada’nın Québec eyaletinde uygulanan sistemi öneren Burkay, tek başında Oslo’da PKK ile veya İmralı’da Öcalan ile görüşmenin yeterli olmadığını belirterek “Kürt halkının talepleri bellidir. Kürdistan dediğimiz coğrafyada kendi kendini yönetmek. Eşitlik temelinde bir federasyon oluşturalım, diyoruz. Geniş kapsamlı bir otonomi olabilir. Québec sorununu örnek veririm. Fransızca konuşan bir bölge. Yerel hükümeti, başbakanı var ama Kanada’nın içinde” diyor. Burkay ayrıca koşulları oluşursa İmralı’da bulunan Abdullah Öcalan ile görüşebileceğini de söyledi.
Kürt sorununun çözümü, Kürt halkının telepleri, önerdiği federatif yapının ayrıntılarını anlatan Burkay, Kürt sorununun çözümünde muhatap kabul edilen Öcalan’la görüşülebileceğini ama tek sorunun tek başına onunla çözülemeyeceğini savunuyor. Burkay, sorularımıza şu yanıtları verdi:

Haberin Devamı

‘Öcalan’la görüşerek Kürt sorunu çözülmez’

HAK-Par Genel Başkanı Kemal Burkay, Meriç Tafolar’ın sorularını Ankara’da yanıtladı.

GOEBBELS PROPAGANDASI: Benim Türkiye’ye dönüşüm bir Ak Parti projesi olarak gösterilmek istendi. Beni tanıyanlar 50 yıldır belli bir politik hattım olduğunu, düzen partilerine angaje olmayacağımı biliyorlardı. Bu iddialar iyi niyetli değildi. Bu bir tür Goebbels propagandasıydı.

MAALESEF İHTİYAÇ DUYDU: Karamsar olsaydım 75 yaşımda kenara çekilirdim. Geldiğim zaman şunu söyledim: İnşallah Türk ve Kürt sorunu ve hareketi 75 yaşında bir insana ihtiyaç duymaz demiştim ama maalesef duydu.

SABOTE ETTİLER: Geçen sene seçimlerin öncesinde iyimser bir hava vardı. BDP seçimlere katılıyor, silahlar konuşmuyordu. Seçim sonrası yeni bir anayasa gündeme gelecekti. Kürt sorunu çözüm yoluna, Türkiye barış yoluna girecekti. Öcalan da seçimlerden sonra ‘savaşa gerek yok, devletle anlaştık’ dedi. Böyle bir aşamada Silvan, Çukurca olayları başladı. PKK silahlı eylemlere başladı. Lider olarak o derece yücelttikleri, irademiz dedikleri Öcalan, böylesine bir irade beyan etmişken... Demek ki PKK içinde bazı kesimler bu süreci sabote ettiler. Silahlı eylemler başladığı için hükümetin politikası sertleşti ve kaos ortamına girildi.

İNATLAŞMA AŞILABİLİR: 700’e yakın insan açlık grevinde, ölüm orucunda. Bu arada çok kan döküldü. Gerek Kürt gençlerinden, gerek askerden, polisten sivillerden çok insan öldü. Hem savaş dursun, insanlar ölmesin, hem de açlık grevinde herkes etkisini kullansın. Nasılsa grevdekilerin sesleri duyuldu. Hükümet de belli adımlar attı, geç de olsa. Keşke daha önce atsaydı. İnatlaşma aşılabilir demek ki. Bu insanlar da ölümler olmadan, sakatlıklar olmadan bu grev sona ermeli diye düşünüyorum.

EŞİTLİK TEMELLİ FEDERASYON: Silahların susturulması, PKK’nın tamamen silah bırakması için görüşmeler yapılmalı. Hem Oslo’da PKK ile görüşülebilir hem de İmralı’da Öcalan ile görüşülebilir. Ama bununla Kürt sorunu çözülemez. Bu, PKK’nın silah bırakmasına yol açmak için önemlidir. Oslo süreci sabote edildi. Kürt halkının talepleri bellidir. Kendi kendini yönetmek Kürdistan dediğimiz coğrafyada. Eşitlik temelinde bir federasyon oluşturalım diyoruz. Geniş kapsamlı bir otonomi olabilir. Québec sorununu örnek veririm. Fransızca konuşan bir bölge. Yerel hükümeti, başbakanı var ama Kanada’nın içinde. Kürtler federal bir bölgede kendi kendilerini yönetseler bile, birlikte yaşamaya devam edeceğiz. Adım atmak için devletin pazarlığa ihtiyacı yok. Kürtler bugünkü durumu, ikinci sınıf statüyü kabul etmiyorlar, anadillerinde eğitim istiyorlar. Kürtçe kamu alanında kullanılmalı. Sanıldığı gibi Kürtler kültürsüz ve bilgisiz değildir. Böylesine bir ulus, eşit haklar istemekte haklıdır. Devlet bunu tanıdığı zaman sorun biter. Hükümet adım atmalı, biz Kürtler de öyle politikalar uygulamalıyız ki bu değişime yardımcı olsun. Bu işler okul yakmakla, şiddetle yapılamaz.

BDP, ÖCALAN KADAR ESNEK DEĞİL: Öcalan’la görüşmem diye kestirip atmam. Geçmişte Öcalan ile görüştüm. Şimdi koşullar farklı. Öcalan üzerinde bir tecrit durumu var. Tecrit durumu kalkmalı. Öcalan ile görüşmem zorunlu da değil, eğer görüşmek gerekirse, koşulları oluşursa görüşürüm. Bundan korkmam. Hükümetle de görüşürüm, Öcalan ile de görüşürüm. Tarafların diyaloğa açık olması lazım. BDP’li arkadaşlar bu konuda Öcalan kadar da esnek değiller.

SEÇİM İTTİFAKI: Seçimlerde diğer başka örgütlerle bir seçim ittifakı yapabilirsiniz. Yüksek olan baraj çok düşürülmeli. İdeal olan nispi temsil sistemidir. Yüzde 10 belli ki bir duvar olarak konmuş. İlkeli olursa BDP’yle de ittifak yapabiliriz, çevreci partilerle, sol partilerle ittifak yapabiliriz. Bu ilkeli şekilde olmalı. İlle parlamentoya milletvekili sokmak, belediye başkanı kazanmak için yapılmamalı.

AÇILIMI DESTEKLEDİK
Hükümetin olumlu yönlerini destekledik. Kürt sorununun varlığına yönelik Diyarbakır konuşmasını olumlu bulduk. Açılım sürecini destekledik. TRT-6’nın açılmasını, üniversitelerde Kürt dili açılmasını destekledik. Bu konuda çok iyimser ve hayalci olmadım. Ak Parti’nin Kürt sorununu çözeceğini hiçbir zaman söylemedim. Bu konuda tereddütlerim vardı. Ak Parti’nin köklü bir politikası yoktu. Kürt tarafı olarak doğru politikalar izlersek bu süreci hızlandırabiliriz. Bu, bizim mücadelemize bağlı. Sonuç alıcı mücadele barışçı olmalıdır. Silahlar kestirme ve kolay gibi görünür acelesi olanlar için ama tam tersi etki yaratabilir.

Marksist sol 1980’de kaldı
Marksist solun önemli bir kesimi, bana göre değişen koşulları yeterince hesaba katmıyor. Hâlâ 1980 öncesinin çerçevesinde bakıyor sorunlara. Dış politikada da iç politikada da böyle... Özet olarak iç politikayı anti-AKP otomatiğine, dış politikayı anti-ABD otomatiğine bağlamışlar.
Bunu yanlış buluyorum. Irak sorununda sol kesimlerle ters düştük. Onlar Saddam rejimini desteklediler. Sosyalist Baas Partisi var sanki sosyalizm yıkılıyor diye düşünüyorlar. Halbuki Baas Partisi Arap milliyetçisi bir partiydi. Esad da diktatör, yıkılması gerekiyor ama yerine gelecek de önemli. Alevilere, Kürtlere, Dürzilere güvence verecek bir demokratik rejim istiyoruz. El Kaide rejimi istemiyoruz.

Yazarlar