11.01.2021 - 07:00 | Son Güncellenme:
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü nedeniyle Parti Genel Merkezi’nde basın toplantısı düzenledi. Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarından satır başları özetle şöyle:
AYM’YE BAŞVURACAĞIZ: 1997 yılında yıpranma hakkını elde ettiniz. Bu hak elinizden alındı 2008 yılında. Daha sonra yine sizin mücadelenizle bu hak teslim edilmek istendi ama basın kartına bağlandı. Bu da haksız bir uygulamaydı. Biz yine CHP olarak sizin hakkınızı savunmak için yeniden Anayasa Mahkemesi’ne başvuracağız. Hiç kimse tek başına ‘Ben en büyük gücüm’ diyememektedir demokrasilerde. Denge, denetleme vardır. En önemli ve en güçlü denetleme organının medya olduğunu da artık 21. yüzyılda akıl sahibi olan herkes kabul etmektedir. Bu düzenlemeler var, güzel laflar ettik. Peki Türkiye gerçekleri ne? Medya gerçekten de dördüncü güç olarak kendisini ortaya koyabiliyor mu? Gerçekten de vesayeti tümüyle reddedebiliyor mu? Yasalarda ve Anayasa’da öngörülen kurallara uygun olarak yürütme organı medyanın önündeki bütün engelleri kaldırıyor mu?
MİNNET BORÇLUYUZ: Sorunlara karşın görevinizi azim ve kararlılıkla yapıyorsunuz. Kaleminizi satmıyorsunuz. Bizler, habercilere minnet borçluyuz. 2020 yılında yani 21. Yüzyılın Türkiye’sinde gazeteciler 479 kez hakim karşısına çıkarılıyorsa orada sorunumuz var demektir. 78 gözaltı, 25 tutuklama, 17 darp ve tehdit ile gazeteci karşı karşıya kalıyorsa orada sorunumuz var demektir. 2020 yılında 68 gazeteci hâlâ hapishanelerdeyse orada oturup düşünmemiz lazım. Basın İlan Kurumu bir anlamda ‘basın infaz kurumuna’ dönüşüyorsa oturup düşünmemiz gerekiyor. Yine 2020 yılında Türkiye’de bir ülkenin sözde Cumhurbaşkanı bir gazeteyi doğrudan hedef gösterip ‘Ben o gazeteyi okumuyorum siz de satın almayıp okumayın’ diye çağrı yapıyorsa orada medya üzerindeki vesayeti ve baskıyı bir düşünün.
ÜÇ KANALDAN BASKI: İktidar üç kanaldan bunu yapıyor. Birincisi Basın İlan Kurumu. İkincisi, RTÜK aracılığıyla. Talimat üzerine görev yapıyorlar. Üçüncüsü, medya sahiplerine vergi denetimi. Bütün baskılar ve bu baskıların yoğunlaşmasına karşı kalemini satmayan, özgürce haber yapan bütün baskılara karşı direnen bir medyamız var. Dünyaya örnek olması gereken bir medyamız var.
‘PROJELERİMİZİ SEÇİMLER YAKLAŞINCA AÇIKLAYACAĞIZ’
Kılıçdaroğlu, “Türkiye’nin Basın Özgürlüğü Karnesi Paneli”nde ise özetle şunları söyledi:
MİTİNGLER GEREKSİZ: Referandum sürecinden sonra mitinglerin ne kadar gereksiz olduğunu gördüm. Sayıları 25-30’u geçmeyecek CHP’ye mesafeli ama saygın insanlar var, kanaat önderleri var, bunlarla toplantılar yapıyorum. Bana aklınıza gelen her soruyu rahatlıkla sorun diyorum. Yarın seçim olacakmış gibi çalışıyoruz. Türkiye’de istihdam yaratacak olan projeler hazırlıyoruz. Seçimlere belli bir süre kala paylaşacağız.
BANA YER VERMİYORLAR: Geçen bir konu tartışıldı. Erdoğan dedi ki ‘Kılıçdaroğlu bu konuda hiç konuşmadı.’ Halbuki ben konuşmuştum ama onun okuduğu gazeteler bana hiç yer vermiyor.
10 maddelik öneri
“Dostlarımızla iktidar olduğumuzda medya konusunda neleri yapacağız. 10 maddelik bir tabloyu bilgilerinize sunmak isterim” diyen Kılıçdaroğlu önerilerini şöyle sıraladı:
1 Herhangi bir medya organı sahibi, bu faaliyeti dışında başka bir ticari faaliyette bulunmamalı, aktif siyasetle uğraşmamalı. Temel işi sadece medya olmalı. Böyle bir yapılanma, medya sahibini siyasal baskılar karşısında daha güçlü kılar.
2 Gazetelerin dağıtımı bütün medya sahiplerinin ortak olduğu bir şirket tarafından yapılmalı. Çünkü gazetelerin dağıtımı bir gazetenin patronajına teslim edildiğinde, dağıtım konusu rakip gazeteler için tehdit olarak kullanılabilir.
3 Medyada sendikalaşma şart olmalı. Çünkü gazeteci, patronuna karşı da özgür olmalı. Sendikadan güç alarak haberinin arkasında durabilmeli.
4 RTÜK yeniden yapılandırılmalı. RTÜK’ün, üye yapısı meslek örgütleri ile üniversitelerin temsilini sağlayacak doğrultuda değiştirilmeli, siyasi partilere tanınan kontenjan sayısı düşürülmeli.
5 Hiçbir gazeteci, gazetecilik faaliyetinden kaynaklı iddialarla tutuklanmamalı. Olası yargılamaların, tutuksuz olması kuralı esas olmalı.
6 Basın İlan Kurumu, internet medyasını da kapsayacak şekilde yeniden yapılanmalı; meslek örgütlerinin temsil sayısı arttırılmalı. Gazete tirajları ve internet sitelerinin izlenme trafiği bağımsız bir denetim kuruluşu tarafından denetlenmeli. Basın İlan Kurumu’nun ilan kesme yetkisine son verilmeli. Kamu ilanlarının fiyat tarifesi, objektif kıstaslara bağlanarak, siyasal iktidarın keyfi tutumuna bırakılmamalı. Basın İlan Kurumu, yerel medyanın desteklenmesi konusunda pozitif ayrımcılık yapmalı.
7 Evrensel kriterlere uygun, şeffaf ve denetlenebilir bir reyting ölçüm sistemine geçilmeli. Televizyonlarda gösterilen ve ‘zorunlu ilan’ olarak sunumu yapılan tanıtım filmlerinin ücretsiz yayınlanmasından vazgeçilmeli.
8 Basın kartı, meslek örgütlerinin ortak katılımıyla oluşturulacak bir kurul tarafından verilmeli. Devlet bu alandan tümüyle çekilmeli. Kimin gazeteci olup olmadığına devlet değil, gazeteciler karar vermeli.
9 Basın ve ifade özgürlüğüne sınırlama getiren evrensel kriterler hariç, her ne koşulda olursa olsun sansür yasaklanmalı.
10 Sosyal medya, yeni medya veya alternatif medya olarak nitelendirilen mecralarda yayınlanan haberlerin doğruluğuyla ilgili bağımsız denetim/teyit mekanizmaları oluşturulmalı.