SiyasetKimsenin hayat biçimi tehdit altında değil

Kimsenin hayat biçimi tehdit altında değil

05.01.2017 - 02:30 | Son Güncellenme:

“79 milyonun Cumhurbaşkanı olarak herkesin hukukunu ve özgürlük alanını korumak benim görevimdir” diyen Erdoğan, hayat tarzı baskısı altında kalan tek bir kişi olmadığını ifade etti. Erdoğan, vatandaşlara hukuka riayet etme çağrısı yaptı

Kimsenin hayat  biçimi tehdit  altında değil

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ortaköy saldırısında olduğu gibi en iğrenç istismarın ölü bedenler üzerinde yapılan olduğunu belirterek, “Türkiye’de kimsenin hayat biçimi sistematik bir tehdit altında değildir. Buna asla müsaade etmeyiz” dedi.
Erdoğan, dün Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde 33. Muhtarlar Toplantısı’nda şu mesajları verdi:

ATEŞLE İMTİHANA TABİ TUTULDUK: Yeni yıla yeni umutlarla girmenin heyecanı içindeyken maalesef terör bir kez daha en kalleş, en sinsi yöntemleriyle ülkemizi hedef aldı. Türkiye ve Türk milleti terör örgütleri üzerinden adeta ateşle imtihana tabi tutuldu. Tarihimiz boyunca defalarca maruz kaldığımız bu imtihanın günümüzdeki versiyonu, farklı terör örgütlerinin aynı amaç için kullanıldığı asimetrik bir saldırı şeklinde karşımıza çıkmıştır.

ASIL AMAÇ BİRBİRİMİZE DÜŞÜRMEK: Bu saldırıların asıl amacı muvazenemizi bozmak, duygularımızı aklımızın önüne geçirmek, bizi birbirimize düşürmektir. Toplumumuzdaki o fay hatlarını derinleştirme ve kırma amacı güdenler her fırsatı değerlendirmekten, her yöntemi kullanmaktan çekinmiyor. İşte bu oyuna gelmeyeceğiz.

SEVR TEZGÂHI ÖNÜMÜZE GETİRİLİR: Bugün Türkiye yeni bir istiklal mücadelesi içindedir. Bu mücadeleyi kazanırsak, 2023 hedeflerimize de ulaşacağız, kaybedersek, 100 yıl önce başarılamayan, buranın altını çiziyorum, bir Sevr tezgahı yeniden önümüze getirilecek.

KILIÇDAROĞLU’NA SERT YANIT: Çok açık konuşuyorum, ‘Türkiye teröre teslim oldu’ demek, teröristle terör örgütleriyle aynı safta yer almaktır. Bu sözü ifade eden kişi siyaset yapmıyor sadece kendi ülkesinin karşısında oluşturulan şer ittifakının değirmenine de su taşımış oluyor. Türkiye’nin kendi güvenliği için bölgesinde yürüttüğü mücadeleyi, ‘başka devletlerin içişlerine karışmak’ olarak gören bir kafa, olup bitenlerden hiçbir şey anlamıyor demektir. Üstelik bu zihniyet sadece kendi ülkesine iftira atmakla kalmıyor, milletin arasına fitne sokmak için de her türlü yola başvuruyor.

AYNI MUAMELE YAPILACAK: Türkiye’de etnik kimlik ve inanç üzerinden siyaset yapılmasına benim kadar karşı çıkan başka birisi var mıdır? Tüm siyasi hayatım bu mücadeleyle geçmiştir. Bölücü örgüte, dinimizi istismar eden FETÖ gibi DEAŞ gibi örgütlere destek verenlere ne yapılıyorsa, mezhep ayrımcılığı veya hayat tarzı üzerinden milletimizin bir kesimini istiskal etmeye çalışanlara da aynı muamele yapılacaktır, bu böyle bilinmeli.

ORTAKÖY’E FEVERAN EDENLER GAZİANTEP’TE NE SÖYLEDİLER: DEAŞ’ın Gaziantep’te bir kına töreninde 56 masum vatandaşımızı katlettiği canlı bomba saldırısı ile Ortaköy saldırısı arasında ne fark var? Şu anda Ortaköy’le ilgili bu kadar feveran edenler, söylemde bulunanlar acaba Gaziantep’teki o 56 kişiyle ilgili ne söylediler? Orada niye sustunuz? Gaziantep’teki olay da bizim canımızı yakar, Ortaköy’deki olay da Beşiktaş’taki olay da Kayseri’deki olay da. Gaziantep saldırısına gösterilmeyen tepkiler Ortaköy saldırısına yapılınca oraya soru işaretini koymamız gerekiyor. Hemen bunu yaşam biçimleri vesaire buraya kaydırmanın hiçbir anlamı yok. Bunlar ülkemizdeki siyasi iradeyi bir kenara öteleme, bölme operasyonundan başka bir şey değildir . Buradaki amacın Ortaköy’de ölenlerin hakkını korumak, onların yasını tutmak değil olaya atfedilen değerler üzerinden bir çatlak oluşturup toplumu kutuplaştırmak olduğu çok açıktır.

EN İĞRENÇ İSTİSMAR: En iğrenç istismar, Ortaköy saldırısında olduğu gibi, ölü bedenler üzerinden yapılmaya çalışılan istismardır. Türkiye’de kimsenin hayat biçimi sistematik bir tehdit altında değildir. Buna asla müsaade etmeyiz. Buna 14 yıllık iktidarımız döneminde fırsat vermedik. Aksini iddia eden varsa somut örnekleriyle bunu ortaya koymak mecburiyetindedir. Hayat tarzı hassasiyetiyle hareket edenlerin bu yöndeki iddiaları zaten medyada çarşaf çarşaf günlerce işlendi. Şayet olay gerçekse faili kısa sürede tespit edilip en ağır şekilde de cezalandırılıyor. 79 milyonun Cumhurbaşkanı olarak herkesin hakkını, hukukunu, özgürlük alanını korumak benim görevimdir.

EN KÜÇÜK ÖRNEK YOK: Bu uzun sorumluluk dönemimde hayat tarzı baskısı altında kalan acaba tek bir kişi var mıdır? Yani kim acaba bu ülkede ‘ben şu şekilde yaşamak istiyordum da yaşayamadım veya şöyle giyinmek istiyordum da giyinemedim’ diyen var mı? Bütün bunlar ortadayken bakıyorsunuz, birileri sosyal medyayı kullanıyor, birileri Facebook’tan, birileri gazetelerinde, köşelerinde, vesaire hâlâ utanmadan, sıkılmadan bunları yazabiliyorlar. Herkes gibi ben de tasvip etmediğim görüntüleri, ifadeleri eleştirmişimdir. Bunları da bireysel ifade özgürlüğümün sınırları dahilinde söylemişimdir. Ama asla temsil ettiğim kamu gücünü kullanarak, kimsenin hayat tarzına müdahale sayılabilecek bir yola başvurmadım. Bu yönde bir uygulamaya asla tevessül etmedim. Bugün de Cumhurbaşkanı olarak böyle bir yola başvurduğuma dair en küçük bir örnek dahi gösterilemez. Hayatı, Türkiye’yi bir kesimin diğerleri üzerinde tahakküm kurduğu bir ülke haline getirmek isteyenlere karşı mücadeleyle geçmiş şahsımdan farklı bir davranış bekleyenler daha çok beklerler.

KARADENİZ KÖKENLİ, KASIMPAŞA’DA YETİŞMEYİM AMA: Türkiye’nin hayat biçimi yüzünden en çok saldırıya maruz kalmış siyasetçisi herhalde bu kardeşinizdir. Hakkımda demediklerini bırakmadılar. Yetinmediler, eşime çocuklarıma saldırdılar. Benim gibi Karadeniz kökenli Kasımpaşa’da yetişme, her türlü mücadelede aktif rol almış birisi bile bu durum karşısında yasal haklarımı kullanmanın dışında bir yola başvurmadım.

HUKUK DEVLETİ UYARISI: Her birimiz kendi mahallemizi savunurken diğer tarafta olanlara oh olsun mantığıyla yaklaşırsak arzu ettiğimiz toplumsal huzur ve barışı tesis edemeyiz. Bu toprakların ve üzerinde yaşayanların yıllardır ayakta kalabilmesinin sırrı tüm farklılıklarının üzerinde ortak bir vatan ve millet bilinci inşa edebilmesi, müşterek bir gelecek tasavvuru oluşturulabilmesidir. Türkiye bir hukuk devletidir. Ülkemizde hesap sormayı yaptırıma dönüştürebilecek tek mercii hukuktur.

Kimsenin sokağa çıkıp da bu işi kendi başına yapma hakkı ve salahiyeti yoktur. Tüm kesimleri bu konuda dikkatli olmaya hukuka riayet etmeye davet ediyorum.

El Bab’da yeni tertiplenme

Suriye’de El Bab operasyonunu inşallah kısa sürede bitirecek şekilde yeni bir tertiplenmeye gidildi. İnşallah bu çok yakın bir zamanda hallolacak. Ardından Münbiç başta olmak üzere, terör örgütlerinin yuvalandığı diğer bölgeleri de temizlemekte kararlıyız.

İşadamları ve bankalara uyarı: 10 kazanma 5 kazan

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, işadamı ve bankalara uyarıda bulunarak, “Lütfen elinizdeki tüm imkanları harekete geçirin. Üretin, alın, satın, istihdam edin, yatırım yapın, piyasayı hareketlendirin. Başta kamu bankaları olmak üzere, lütfen faiz oranlarını düşürün. Yatırım olursa üretim olacak, üretim olursa bu sıkıntılı süreç başarıyla atlatılacaktır. Çok kazanacaktın, biraz az kazan. Zaten, kendi paranla kazanmıyorsun ki, vatandaşın sana gelip yatırdığı parayla kazanıyorsun. 10 kazanma, 5 kazan. Yatırımcı da bu şekilde yatırımlarına devam etsin, genişlesin ve istihdam sağlasın” dedi. Erdoğan vatandaşa yaptığı uyarı da ise “içinden geçtiğimiz günler döviz alınacak değil döviz satılacak günlerdir” dedi.
Ülkemizin için en az terör meselesi kadar önemli bir diğer de ekonomi olduğunu vurgulayan Erdoğan, “2013’ten beri arka arkaya yaşanan hadiseler, olaylar ve saldırılar sebebiyle ekonomimizin dinamiklerinde bir yorgunluk ortaya çıktığı açıkça görülüyor. Şu ana kadar genel bir durgunluğun ve yorgunluğun ötesinde kalıcı bir hasar hamdolsun almadık” diye konuştu.