Siyaset Kürsüsü
İslam Konferansı Örgütü'nün (İKÖ) 17. Dışişleri Bakanları Toplantısı, Malezya'nın başkenti Kuala Lumpur'da yapılıyor.
İslam Konferansı Örgütü 1969 yılında Mescid - Aksa'nın İsrailliler tarafından yakılması üzerine İslam ülkelerinin tepkisel olarak bir araya gelmesiyle oluşmuş; daha sonra İslam dünyasının bir nevi Birleşmiş Milletleri olmayı amaçlamıştır.
Zamanla organizasyon yapısını geliştiren örgüt, üye ülkeler arasında birçok sahada işbirliğini ve dayanışmayı geliştirmek için, yalnızca Dışişleri bakanları değil, başta Maliye olmak üzere çeşitli bakanların katıldığı toplantılar düzenlemiş ve bu anlamda, özellikle ekonomik işbirliği sahasında, bazı somut adımlar da atılmıştır. İslam Kalkınma Bankası'nın kurulması (1975) ve İSEDAK gibi forumlar hep bu çabaların ürünü olarak ortaya çıkmıştır.
Doğu Bloku'nun dağılması ve komünizmin çökmesiyle birlikte, başta Türk cumhuriyetleri olmak üzere, halkı Müslüman olan birçok ülkenin bağımsızlığına kavuşup İKÖ'ye üye olması, teşkilatın halihazırdaki üye sayısını 56'ya çıkarmıştır. Bu üye sayısı ile İKÖ, BM'den sonra en büyük uluslararası platform haline gelmiştir.
Bütün bunlara rağmen, aradan geçen 30 yıl içerisinde İKÖ, başarılı, var oluş amacını gerçekleştiren bir uluslararası örgüt portresi çizememiş ve uluslararası platformda kredibilitesi yüksek, dikkate alınması gereken bir organizasyon veya forum haline gelememiştir.
Şüphesiz ki bunun sebeplerinden birisi, İKÖ'nün çok farklı yönetim biçimlerine sahip ülkelerden meydana gelmesidir.
Diğer önemli bir sebep ise, İKÖ'nün, resmen olmasa bile fiilen Suudi Arabistan'ın patronajlığı altında olmasıdır. Teşkilatın kuruluşunda Suudi yönetiminin gösterdiği etkinlik ve öncülük, bugün de sanki başka bir şekilde devam ediyor. Genel Sekreterlik Merkezi'nin Cidde'de olması da bu etkinin nedenlerinden biri olabilir.
Şimdiye kadar üye ülkelerin ciddi bir muhalefeti ve itirazı olmadığı için bu yapı devam etmiş; İKÖ'nün başına hep kukla genel sekreterler gelmiş; Genel Sekreterlik işleri, Cidde'deki köhne binasında, çok köhne bir personel yapısı ile sürdürülmüş; örgütteki üst düzey yöneticiler, hep şahsi çıkar ve önceliklerle hareket ettikleri için, statükoyu zorlayıcı bir tavır içinde de olmamışlardır.
Bu nedenledir ki İKÖ, üye ülkeler arasındaki problemlerin çözümünde hiç etkili olamadığı gibi,
son on sene içerisinde Bosna, Kosova ve Çeçenistan'da şahit olduğumuz Müslüman katliamına da müdahil olamamıştır.
Malezya'daki toplantı bu açıdan önemlidir. 30 sene içerisinde çok şey değişti. Yeni üyeler katıldı. Mevcut üyelerin birçoğunun yönetimleri değişti. Ülkelerin başındaki kralların, diktatörlerin bazıları gitti. Artık İKÖ de bir revizyona uğramalı.
Bu aşamada Türkiye'nin Genel Sekreterliğe talip olması İKÖ için bir şans. Riyad ve Kahire'de büyükelçilik yapmış, İSEDAK'ın başında bulunmuş bir büyükelçi, Yaşar Yakış'ın adaylığı İKÖ için tarihi bir fırsattır.
İKÖ'nün laçkalıktan uzaklaşıp ciddi bir kuruluş haline dönüşmesine, Türkiye'nin çok katkısı olacağına inanıyorum. Hükümetin bu konudaki siyasi kararlılığını da tebrik ediyorum.