04.01.2017 - 13:00 | Son Güncellenme:
CUMHURBAŞKANI Recep Tayyip Erdoğan, "Yaptığım her işin, attığım her adımın, ağzımdan çıkan her sözün kamuoyunun gözü önünde cereyan ettiği bu uzun sorumluluk döneminde, hayat tarzı baskısı altında kalan acaba tek bir kişi var mıdır? Biliyorum ki dünyadaki ve ülkemizdeki herkesin aynı hayat biçimine sahip olma mecburiyeti yoktur. Ezan okunmasına tahammül edemeyenlerin, müezzinin üzerine yürünmesi ne kadar yanlışsa namaz kılmayana karşı zor kullanılması da aynı derecede yanlıştır" dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 33'üncü Muhtarlar Toplantısı'na katıldı. Cumhurbaşkanlığı Sarayı'ndaki toplantıda hitap eden Erdoğan, terör örgütlerinin asimetrik saldırı şeklinde eylemler yaptığını belirterek, "Defalarca maruz kaldığımız bu imtihanın günümüzdeki versiyonu farklı terör örgütlerinin aynı amaç için kullandığı, asimetrik bir saldırı şeklinde karşımıza çıkmıştır. Biliyorum ki milletimizin öfkesi büyüktür. İnanın bana, bizler de yaşananlar karşısında en az sizler kadar öfkeli ve yaralıyız. Ama şu gerçeği biliyoruz. Bu saldırıların asıl amacı, bizim muvazenemizi bozmaktır. Duygularımızı, aklımızın önüne geçirmektir. Bizi birbirimize düşürmektir. Toplumumuz içinde var olan o fay hatlarını derinleştirme ve kırma amacı güdenler, her fırsatı değerlendirmekten, her yöntemi kullanmaktan çekinmiyor. Bu oyuna gelmeyeceğiz. Gerekirse kan kusup, kızılcık şerbeti içtik deme pahasına dik duracağız. Soğukkanlılığımızı her daim muhafaza edeceğiz. Büyük acılarla yoğurularak, bugüne gelen bir millet için 3-5 terör örgütü kullanılarak, gerçekleştirilen saldırılar, can yakıcı olsa da teslimiyet gerekçesi asla olamaz. Kaçmak, namertlerin işidir. Bizim milletimiz her zaman mert olmuştur" diye konuştu.
"KAYBEDERSEK BAŞARILAMAYAN SEVR TEZGAHI ÖNÜMÜZE GETİRİLECEK"
'Türkiye teröre teslim oldu' diye yorum yapanlara tepki gösteren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: "Bugün Türkiye, yeni bir istiklal mücadelesi içindedir. Bu mücadeleyi kazanırsak, 2023 hedeflerimize de ulaşacağız. 2053 ve 2071 vizyonlarımızı da şekillendireceğiz. Kaybedersek, 100 yıl önce başarılamayan bir Sevr tezgahı yeniden önümüze getirilecek. Tüm vatandaşlarımızın, sorumluluk sahibi herkesin bu bilinçle meseleye yaklaşması; üslubunu, tavrını, sözünü ona göre belirlemesi gerekiyor. Bulundukları makamın gerektirdiği mesuliyetten tamamıyla uzaklaşarak, bu mesuliyetten uzak tavırlar ve ifadeler içinde olanların hezeyanları milletimizle birlikte bizi de üzüyor. Çok açık konuşuyorum. 'Türkiye teröre teslim oldu' demek; teröristle, terör örgütleriyle aynı safta yer almaktır. Çünkü terör örgütlerinin tüm amacı, birilerine bu sözü söyletmektir. Bu sözü ifade eden kişi siyaset yapmıyor. Sadece kendi ülkesinin karşısında oluşturulan şer ittifakının değirmenine de su taşımış oluyor. Türkiye'nin kendi güvenliği için bölgesinde yürüttüğü mücadeleyi başka devletlerin içişlerine karışmak olarak gören bir kafa, olup bitenlerden hiçbir şey anlamıyor demektir. DEAŞ'a karşı en etkili mücadeleyi veren bir ülkeyi hala bu alçak örgüte destek sağlıyor imasıyla suçlamak, tam da terör örgütleri üzerinden Türkiye'ye saldıranların istedikleri türden bir söylemdir. Üstelik bu zihniyet, sadece ülkesine iftira atmakla kalmıyor; milletin arasına fitne sokmak için de her türlü yola başvuruyor"
YANLIŞ YAPAN VARSA HESAP VERİR
Mezhepçilik üzerinden kendilerine alan açmaya çalışanlar olduğuna dikkat çeken Erdoğan, "Türkiye'de etnik kimlik ve inanç üzerinden siyaset yapılmasına benim kadar karşı çıkan başka birisi daha var mıdır, bilemiyorum. Tüm siyasi hayatım bu mücadeleyle geçmiştir. Ülkemizde yıllarca Kürt sorunu kavramını istismar edenlerin dertlerinin Kürt kardeşlerim olmadığı çukur eylemleriyle ortaya çıkmıştır. Bunlar hep bu işi istismar ettiler. Dürüst davranmadılar. Hep yalan söylediler. Şimdi gerçekler ortaya çıkıyor. Mezhepçilik üzerinden kendilerine alan açmaya çalışanların dertlerinin de aslında bu vatandaşlarımız olmadığı her cinayetle, kurulan her yeni ittifakla o da ortaya çıkıyor. Bu meselede de yanlış yapan varsa hesabını güvenlik ve adalet kurumlarına verir, zaten veriyor" diye konuştu.
"GAZİANTEP SALDIRISIYLA ORTAKÖY SALDIRISI ARASINDA NE FARK VAR?"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: "Bölücü örgüte, dinimizi istismar eden FETÖ gibi DEAŞ gibi örgütlere fiili, yazılı, sözlü destek verenlere ne yapılıyorsa mezhep ayrımcılığı veya hayat tarzı üzerinden milletimizin bir kesimini istiskal etmeye çalışanlara da aynı muamele yapılacaktır. DEAŞ'ın Gaziantep'te bir kına töreninde yaptığı canlı bomba saldırısıyla her yönüyle profesyonel bir eylem olduğu görülen Ortaköy saldırısı arasında Allah aşkına ne fark var? Şu anda Ortaköy'le ilgili bu kadar feveran edenler, bu kadar farklı şekilde söylemde bulunanlar acaba Gaziantep'teki o 56 kişiyle ilgili ne yazdılar, ne söylediler, ne yazdılar? Orada niye sustunuz? İşte bizim farklılığımız burası. Bizim Gaziantep'teki olay da Ortaköy'deki olay da Beşiktaş'taki olay da Kayseri'deki olay da canımızı yakar. Çünkü biz sorumluluğumuzun dört dörtlük farkındayız. Bunların hepsi de terör eylemidir"
"BUNU YAŞAM BİÇİMLERİNE KAYDIRMANIN HİÇBİR ANLAMI YOK"
İstanbul Ortaköy'deki gece kulübüne yönelik terör saldırısıyla ilgili açıklamalarda bulunan Erdoğan, "Gaziantep saldırısına gösterilmeyen bu türden tepkiler ve yapılmayan değerlendirmeler, Ortaköy saldırısına yapılınca oraya soru işaretini koymamız gerekiyor. Hemen bunu yaşam biçimlerine kaydırmanın hiçbir anlamı yok. Bunlar tamamıyla ülkemizi veya ülkemizdeki siyasi iradeyi bir kenara öteleme, ülkemizi bölme operasyonundan başka bir şey değildir. Zihin karıştırmadan başka bir şey değildir. Saldırgan o gece orada değil de ertesi gün bir pazar yerinde aynı eylemi yapsa aynı sayıda insanı katletse yine benzer tavırlar sergilenecek miydi acaba? Buradaki amaç, Ortaköy'de ölenlerin hakkını korumak, onların yasını tutmak değil. Olaya atfedilen değerler üzerinden bir çatlak oluşturup, toplumu kutuplaştırmak olduğu çok açıktır" diye konuştu.
"EN İĞRENÇ İSTİSMAR ÖLÜ BEDENLER ÜZERİNDEN YAPILANDIR"
Türkiye'de kimsenin hayat biçiminin tehdit altında olmadığını vurgulayan Erdoğan, "En iğrenç istismar, Ortaköy saldırısında olduğu gibi ölü bedenler üzerinden yapılmaya çalışılan istismardır. Türkiye'de kimsenin hayat biçimi sistematik bir tehdit altında değildir. Buna asla müsaade etmeyiz. Buna 14 yıllık iktidarımız döneminde fırsat vermedik. Aksini iddia eden varsa somut örnekleriyle bunu ortaya koymak mecburiyetindedir. Hayat tarzı hassasiyetiyle hareket edenlerin bu yöndeki iddiaları zaten medyada günlerce işleniyor. Şayet olay gerçekse faili kısa sürede tespit edilip, en ağır şekilde de cezalandırılıyor. Bize göre de böyle olmalıdır" dedi.
"HAYAT TARZI BASKISI ALTINDA KALAN ACABA TEK BİR KİŞİ VAR MI?"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: "Bu kardeşiniz, İstanbul'da 4,5 yıl büyükşehir belediye başkanlığı yaptı. 2003 yılının Mart ayından 2014 yılı Ağustos'a kadar da 11 yılı aşkın kesintisiz başbakanlık görevini yürüttüm. 2,5 yıldır da cumhurbaşkanı olarak ülkeme hizmet veriyorum. Görev verdiniz ben de görevimin gereğini yerine getiriyorum. Buradan milletime soruyorum. Yaptığım her işin, attığım her adımın, ağzımdan çıkan her sözün kamuoyunun gözü önünde cereyan ettiği bu uzun sorumluluk döneminde, hayat tarzı baskısı altında kalan acaba tek bir kişi var mıdır? Hepinize sormak isterim. Kim, acaba bu ülkede 'Ben şu şekilde yaşamak istiyordum da yaşamadım, veya şöyle giyinmek istiyordum da giyinemedim' diyen var mı? Bütün bunlar ortadayken birileri sosyal medyayı kullanıyor. Birileri Facebook'tan, birileri gazetelerinde köşelerinde hala utanmadan sıkılmadan bunları yazabiliyorlar. Bu yalanı, iftirayı, istismarı yapanların kendileri en başta olmak üzere, kimin yediğine, gezdiğine, içtiğine, giydiğine, aldığına sattığına karışılmıştır? Herkes gibi ben de tasvip etmediğim görüntüleri, ifadeleri eleştirmişimdir. Bunları da bireysel ifade özgürlüğümün sınırları dahilinde söylemişimdir. Ama asla temsil ettiğim kamu gücünü kullanarak, kimsenin hayat tarzına müdahale sayılabilecek bir yola başvurmadım. Bu yönde bir uygulamaya asla tevessül etmedim. Kurucusu olduğum siyasi partinin de bu yönde bir adımı hiçbir zaman bu noktada olmamıştır. Zira 14 yıl önce bu yola, bu kararlılıkla, bu anlayışla çıktık. Bugün de cumhurbaşkanı olarak böyle bir yola başvurduğuma dair en küçük bir örnek gösterilemez. Şahsımdan farklı bir davranış bekleyenler, daha çok beklerler"
"NAMAZ KILMAYANA KARŞI ZOR KULLANILMASI DA AYNI DERECEDE YANLIŞ"
Hayat biçimlerine saygı anlayışının karşılıklı olduğunu belirten Erdoğan, "Biliyorum ki dünyadaki ve ülkemizdeki herkesin aynı hayat biçimine sahip olma mecburiyeti yoktur. Hayat biçimlerine saygı anlayışı, tek yönlü değildir. Karşılıklıdır. Ezan okunmasına tahammül edemeyenlerin, müezzinin üzerine yürünmesi ne kadar yanlışsa namaz kılmayana karşı zor kullanılması da aynı derecede yanlıştır. Çoğunluğun azınlığa tahakkümüne karşı olduğumuz gibi azınlığın çoğunluğa tahakküm etmesine de karşı olduğumuzu açıkça ifade etmek isterim. Tüm bu hassasiyetleri hep birlikte ve herkes için göstermeliyiz. Her birimiz kendi mahallemizi savunurken, diğer tarafta olanlara 'Oh olsun' mantığıyla yaklaşırsak, arzu ettiğimiz toplumsal huzur ve barışı tesis edemeyiz" diye konuştu.
"MÜCADELEMİZİ TESCİLLİ ALİ KEMAL'LERE RAĞMEN ZAFERE ULAŞTIRACAĞIZ"
Türkiye'de hesap sormayı, yaptırıma dönüştürebilecek tek merciinin hukuk olduğunu vurgulayan Erdoğan, "Milletin varlığına ve birliğine yönelik saldırıların hesabını sormak da bizim en başta gelen görevimizdir. Hiçbir sıfat, hiçbir konum bu hesabın sorulmasına mani değildir. Daha da ötesi, bu ülke ve bu devlet, hem ekmeğini yiyip hem de kendisine ihanet edenleri sırtında taşımak mecburiyetinde bırakılamaz. Biz milletimizle birlikte yürüttüğümüz istiklal ve istikbal mücadelemizi bu tescilli Ali Kemal'lere rağmen zafere ulaştıracağız hiç merak etmeyin. Vatandaşlarımdan şu gerçeği de unutmamalarını istiyorum. Türkiye, bir hukuk devletidir. Ülkemizde hesap sormayı, yaptırıma dönüştürebilecek tek merci de hukuktur. Kimsenin sokağa çıkıp da bu işi kendi başına yapma hakkı yoktur. Tüm kesimleri bu konuda dikkatli olmaya, hukuka riayet etmeye davet ediyorum" dedi.
"BENİM GİBİ KARADENİZ KÖKENLİ, KASIMPAŞA'DA YETİŞME BİRİSİ BİLE..."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: "Türkiye'nin hayat biçimi yüzünden en çok saldırıya maruz kalmış siyasetçisi herhalde bu kardeşinizdir. Hakkımda demediklerini bırakmadılar. Yetinmediler; eşime, çocuklarıma saldırdılar. Benim gibi Karadeniz kökenli, Kasımpaşa'da yetişme, her türlü mücadelede aktif rol almış birisi bile bu durum karşısında, yasal haklarımı kullanmamın dışında bir yola başvurmadım. Bazı şeyleri elle düzeltmek mümkün değilse dilimizle eğer bu da mümkün değilse kalbimizle buğzederek mücadelemizi yürüteceğiz. Burada meşru olmayan yöntemleri kullanmak, hele hele şiddete başvurmak kesinlikle yoktur. Ülkemizde işte kimlerin şiddete başvurduğunu görüyoruz değil mi? Bölücü terör örgütü PKK, FETÖ, DHKP-C, bunların neler yaptığını görüyoruz. Bunların siyasi uzantıları şiddetle belli bir yere gelebildiler. Eğer bu şiddet olmamış olsaydı belki onlar, buralara gelemeyecekti"
"EL BAB OPERASYONUNU'NDA YENİ TERTİPLENMEYE GİDİLDİ"
Terörle mücadelede kararlılık vurgusu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: "Her ne kadar ilk saatlerine üzüntülü başlamış olsak da 2017 yılıyla ilgili ümitlerimizi, beklentilerimizi güçlü şekilde muhafaza ediyoruz. Terörle mücadelede tarihimizin en büyük başarılarını elde ettik, ediyoruz. Bölücü terör örgütünden DEAŞ'a, FETÖ'den diğerlerine kadar tüm terör örgütleri bir yandan devletimizin diğer yandan milletimizin kuşatması altındadır. Suriye'de El Bab operasyonunu kısa sürede bitirecek şekilde yeni bir tertiplenmeye gidildi. İnşallah bu yakın zamanda hallolacak. Ardından Münbiç başta olmak üzere terör örgütlerinin yuvalandığı diğer bölgeleri de temizlemekte kararlıyız"
"SURİYE'DE KALICI BİR ATEŞKESİN SAĞLANMASI İÇİN UMUT VERİCİ GELİŞMELER VAR"
Dış politikaya ilişkin de açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Rusya ile birlikte yürüttüğümüz Suriye'de kalıcı bir ateşkesin sağlanması ve ardından anlaşmazlıklara görüşmeler yoluyla siyasi çözüm aranması çalışmalarında umut verici gelişmeler var. Bu sürecin başarıyla neticelenip, Suriyeli kardeşlerimizin yaşadıkları acılarının bir an önce sona ermesi en büyük temennimizdir. Irak'ta mezhep çatışması çıkartmaya yönelik her adımı yakından takip ediyoruz. Cuma günü Başbakan'ımızın da bir Irak seyahati olacak. Irak'la uzun zamandır kesintiye uğramış olan diplomatik ilişkilerimizi çok daha iyi bir noktaya yeniden taşıyacağız. Gerekirse bölgedeki gücümüzü daha da artırarak, bu tür felaketlerin ortaya çıkmasını önleyecek her türlü adımı atacağız. 2017 yılı içinde, tüm bu meselelerin önemli ölçüde çözüm yoluna gireceğini düşünüyoruz" açıklamasında bulundu.
"EKONOMİMİZİN DİNAMİKLERİNDE YORGUNLUK ORTAYA ÇIKTIĞI GÖRÜLÜYOR"
Türkiye'nin terör kadar bir diğer önceliğinin de ekonomi olduğunu dile getiren Erdoğan, "2013 yılından beri arka arkaya yaşadığımız olaylar, saldırılar sebebiyle ekonomimizin dinamiklerinde bir yorgunluk ortaya çıktığı açıkça görülüyor. Türkiye'nin istikrarına ve güvenliğine yönelik saldırıların öncelikli hedeflerinden biri de ekonomimizin düzgün giden ritmini bozmak, çarkları durdurmak hatta kırmaktır. Şu ana kadar genel bir durgunluğun ve yorgunluğun ötesinde kalıcı hasar almadık. İhracatımız bu yıl itibariyle yeniden toparlanmaya başladı" dedi.
"DÖVİZ ALINACAK DEĞİL, DÖVİZ SATILACAK GÜNLERDİR"
Döviz kurundaki artışın birilerine kazandırırken, birilerine de kaybettirdiğini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: "Döviz kurundaki artışın, ithal hammaddeye dayalı üretim yapan iş yerlerimizi sıkıntıya soktuğu bir gerçektir. Bu sıkıntı, zincirleme olarak tüm piyasayı etkiliyor. Döviz kuru üzerindeki spekülasyonların amacı da zaten budur. Bu tabii olmayan yüksek kur, birilerine kazandırırken, birilerine de kaybettiriyor. Vatandaşlarımdan ricam, daha önce bazı ricalarım oldu. Yastıklarının altında varsa dövizler bunu Türk Lirası'na çevirin dedik, sağ olsun yüklendiler ve çevirdiler. Kaybedenler tarafında benim vatandaşım yer almamalıdır. İçinden geçtiğimiz günler, döviz alınacak değil; döviz satılacak günlerdir. Hiçbir kriz sürdürülebilir değildir. Ülkemize yönelik saldırılar da devam edecek değildir"
"FAİZ ORANLARINI DÜŞÜRÜN, 10 KAZANMA, 5 KAZAN"
Bankalara faiz oranlarının düşürülmesi konusunda çağrıda bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Başta kamu bankaları olmak üzere lütfen faiz oranlarını düşürün. Düşürün ki yatırımcı, girişimci çok daha rahat şekilde yatırımını yapabilsin. Üretim olursa bu sıkıntılı süreç başarıyla atlatılacaktır. Çok kazanacaktın, biraz az kazan. Zaten kendi paranla kazanmıyorsun ki bütün vatandaşın sana gelip, yatırdığı parayla kazanıyorsun. 10 kazanma, 5 kazan. Yatırımcı da bu şekilde yatırımlarına devam etsin, genişlesin ve istihdam sağlasın"