SiyasetErdoğan Esad'a Arapça yüklendi

Erdoğan Esad'a Arapça yüklendi

07.02.2012 - 11:51 | Son Güncellenme:

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Suriye devlet Başkanı Esad'a Arapça seslendi "Men dakka dukka" "Eden bulur"

Erdoğan Esada Arapça yüklendi

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Er ya da geç Humus’un hesabı sorulacaktır" dedi.

Erdoğan’ın partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, Suriye ile ilgili öne çıkan mesajları şöyle: - Suriye bizim izin sıradan komşu değildir, Suriye halkı sıradan bir halk değildir. Suriye’nin her metrekaresinde bizim ortak tarihimizin izlerini görürsünüz. Suriye halkı bizim kardeşimizdir. Bu kardeşlik tarihe kanla yazılmış bir kardeşliktir. Suriye’de olanlara sessiz kalamayız. Suriye halkına sırtımızı dönmeyiz. Biz, anamuhalefet gibi kendi halkını katleden zalimlerin sırtını sıvazlamayız. CHP gitsin Baas Partisi’ne destek versin."

Haberin Devamı

-(Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad) Gittiğin yol yol değil. Bu yol çıkmaz sokaktır. Daha fazla kan akıtmadan, daha fazla masum sivilin canını almadan bu yoldan dönmesini bir kere daha tavsiye ediyorum.

AK Parti Grubundan bir kere daha sesleniyorum: Ey Beşşar, men dakka dukka. Ey Beşşar, eden bulur."

- Suriye’de barışın ve istikrarın tesisi için çaba gösteriyoruz. Suriye yönetiminin değil, halkının yanında yer alacak ülkelerle işbirliği başlatacağız bunun hazırlığını yapıyoruz. Arap Liginin girişimlerini desteklemeye devam edeciğiz."

BM’YE SURİYE TEPKİSİ-

Suriye meselesinin ne bir ülkenin kendi iç meselesi olarak önemsiz hale getirilebileceğini, ne de bölgesel inisiyatif mücadelelerinde bir enstrüman olarak görülebileceğini vurgulayan Erdoğan, şunları söyledi:

Haberin Devamı

"Suriye aslında dünyada herkes için bir samimiyet testidir. Bu olayı görmezden gelenler, gereken tepkili vermeyenler de en az bu olaylara çanak tutup, destek verenler kadar büyük vebal altındadır. Birleşmiş Milletler’de yaşanan süreç, medeni dünya açısından bir fiyaskodur, acziyetin ötesinde sorgulanması gereken bir ibret vakasıdır.

Uluslar arası barışı ve güvenliği koruma sorumluluğunu yerine getiremeyen BM Güvenlik Konseyi bir kez daha uluslar arası toplumun vicdanını tutsak almıştır. Hiçbir devletin, hangi çıkarları için olursa olsun zalimin eline öldürme lisansı vermesi kabul edilebilir değildir. İnsanlığa, vicdana sığmaz Bu vesileyle, kuvvetle vurgulamak istiyorum; veto yetkisine haiz olmanın sorumluğu büyüktür. Bu yetkinin uluslar arası toplumun genelinin hak, hukuk adalet ve hakkaniyet anlayışıyla bağdaşacak tarzda kullanılması gerekir. Bu yetki kullanılırken zulmün kullanılmasına yeşil ışık yakılmamalıdır.

Başta Humus olmak üzere Suriye’nin dört bir yanında, cinayetler, toplu katliamlar yaşanırken, uluslararası bu gidişata tek bir ağızdan ‘dur’ diyememiştir. Esad rejimi bu kararsızlığı, bu basiretsizliği mevcut kanlı politikalarını daha da şiddetlendirmek için kendisine verilmiş açık çek gibi yorumlarsa bunun hesabını kim verecektir?

Haberin Devamı

Şu hususu da açık yüreklilikle vurgulamak durumundayım: Suriye meselesi kutuplararası çekişmelere kurban edilemez. Suriye meselesi güç dengelerine, soğuk savaş misali kutup mücadelelerine feda edilemez. Suriye meselesi üzerinden siyasi güç mücadelesi verenler bilsinler ki akan kan onların da üzerine sıçrıyor; bu insanlık ayıbı onları da içine çekiyor."

-SURİYE İÇİN MÜZAKERE-

Başbakan Erdoğan, Türkiye olarak her zaman diplomasi ve diyalogun gücüne inandıklarını belirterek, bölgedeki tüm sorunların müzakere zemininde çözülmesi gerektiğini vurguladı. "Çatışma çıkmasın, kan akması diye büyük çabalar sergilediklerini" belirten Erdoğan, "Ama bugün görüyoruz ki mesele sadece hangi yöntemle sorunun çözüleceğinde tıkanmıyor; sorunun mahiyeti konusunda bir kafa karışıklığı yaşanıyor. BM üyesi kimi ülkelerden gelen açıklamalar, yaşanan dram karşısında büyük bir duyarsızlık, büyük bir pişkinlik olduğunu gösteriyor" dedi.

İSRAİLDE BEREBAR PİKNİK YAPSINLAR

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, CHP Lideri Kılıçdaroğlu’nun Türkiye’ye davet ettiği Paul Auster ile "Lütfen Türkiye’den sonra beraber İsrail’e gitsinler. Şöyle Gazze’yi gören bir tepede birlikte piknik yapsınlar" dedi. İsrail’de tutuklu gazeteci ve yazar olmadığını söylemenin en hafif tabirle "Yalancılık, cahillik" olarak değerlendiren Erdoğan, "Dünyanın en büyük hapishanesi olan Gazze’yi arkalarına alarak koro halinde o söyledikleri söylesinler" diye konuştu.

Haberin Devamı

Bunu söylemenin Gazze’ye haksızlık olduğunun altını çizen Erdoğan, "Bunu söylemek, bir yardım gemisinde şehit edilen 9 masum insana haksızlıktır. O plajda güneşlenirken öldürülen o yavrucuklara haksızlıktır. Filistin davasına, Filistin mücadelesine, Filistin şehitlerine ve sürgünlerine haksızlıktır" dedi.

Başbakan Erdoğan şöyle devam etti:

"Biz buna güler geçeriz, fakat burada gözden kaçırılan, saklanan bir durum var. Bu ABD’li yazarın sözleri CHP Genel Başkanı tarafından cımbızlandı ve iç politika malzemesi haline getirildi. Bir kere şunu herkes iyi bilsin, bu tartışmayı, bu polemiği başlatan biz değiliz, CHP Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu. Bu ifadeler bir iç politika malzemesi haline getirilince biz de bu yazarın ifadelerine dikkat kesildik.

Haberin Devamı

O esnada şunu da fark ettik; Türkiye’yi antidemokratik bir ülke olarak değerlendiren, Türkiye’ye gitmeyeceğini söyleyen o yazar en son 2010 yılında İsrail’e gitmiş. Orada Yazarlar Konferansına katılmış. İsrail devlet adamlarıyla görüşerek birlikte fotoğraf çektirmiş. Biz bunu hatırlatınca da bu yazardan çok anlamlı bir cevap geldi. ‘İsrail’de tutuklu yazar ve gazeteci yok’ dedi. Bizim ana muhalefet partisi genel başkanı bu ifadeleri adeta bir papağan gibi Türkiye’de tekrarladı. O da ’İsrail’de tutuklu gazeteci sayısı kaç, Başbakan önce onu öğrensin’ dedi.

Önce Sayın Kılıçdaroğlu’nu bu tarihe geçecek ifadelerinden dolayı tebrik ediyorum. Umuyorum ki bu sözleri bir papağan gibi tekrar ederek birilerinin o çok arzu ettiği takdirine, teşekkürüne, hayranlığına mahzar olmuştur. Umuyorum ki İsrail’e arka çıkan bu sözleriyle birilerinin gözüne girmiştir. Hatırlarsanız Mavi Marmara katliamının ardından bizim İsrail’e yönelik eleştirilerimize de Tel Aviv değil, Sayın Kılıçdaroğlu Keşan’dan cevap vermişti. Ardından ‘Ben olsaydım, Mavi Marmara’nın gitmesine izin vermezdim’ diyerek, Türk siyaset tarihine adını altın harflerle yazdırmıştı. Tabii teneke"

-"BDP’NİN VAGONU"-

Kılıçdaroğlu’nun kendi politikalarını üretemediğini ifade eden Başbakan Erdoğan, "Ama maalesef bu mümkün olmuyor. Bakıyorsunuz bir gün BDP’nin vagonu, BDP’nin papağanı oluyor, Bir başka gün çıkıyor, yabancı yazarlara çanak tutuyor" dedi Kılıçdaroğlu’nun şimdi de yazar Paul Auster’i Türkiye’ye davet ettiğini hatırlatan Erdoğan, "Ben buradan Sayın Kılıçdaroğlu’na bir tavsiyede bulunmak istiyorum. Eğer o yazar davetine icabet eder de buraya gelirse lütfen Türkiye’den sonra birlikte İsrail’e gitsinler. Aksi takdirde bu seyahat eksik kalır" diyerek şöyle devam etti:

-"ARKALARINA GAZZE’Yİ ALSINLAR"-

"Şöyle Gazze’yi gören bir tepede birlikte piknik yapsınlar. Arkalarına dünyanın en büyük açık hapishanesi olan Gazze’yi alarak koro halinde o söylediklerini tekrar etsinler. (İsrail’de tutuklu gazeteci ve yazar yok) desinler. İsrail’de tutuklu gazeteci ve yazar yok demek en hafif tabiriyle yalancılıktır, cahilliktir. Bunu söylemek, Gazze’ye haksızlıktır, Batı Şeria’ya haksızlıktır. Bunu söylemek, bir yardım gemisinde şehit edilen 9 masum insana haksızlıktır. O plajda güneşlenirken öldürülen o yavrucuklara haksızlıktır. Filistin davasına, Filistin mücadelesine, Filistin şehitlerine ve sürgünlerine haksızlıktır.

Hapishanelere bile razıydılar, yeter ki kendi topraklarını bir kere öpebilsinler. Bakın şu şiiri 2003’te Nazım Hikmet Şiir Ödülü alan Mahmud Derviş’in şu şiirini Sayın Kılıçdaroğlu iyi dinlesin. Anam, ey anam. Bu satırları kime yazdım? Hangi ulak iletir bunları? Karada, denizde, ufukta kapatmışlar tüm yolları? Ve sen ey anam, babam kardaşlarım, yakınlarım, yoldaşlarım belki hayattasınız, belki öldünüz, belki de benim gibisiniz; adressiz. Yurdu yoksa, bayrağı yoksa nedir kıymeti insanın? Evet nedir kıymeti insanın adresi yoksa?’ İşite bu dizelerin şairi Mahmud Derviş adresi olmadan, Filistin’içok uzun süre göremeden gurbette gözlerini hayata yumdu. Onlarca Filistinli şair, yazar gazeteci Filistin sokaklarında vurulup öldürüldükleri için gerçekten şanslılar. Çünkü Filistin topraklarında şehit oldular. Zira Filistin sokaklarında ölmeyen, İsrail hapishanelerini dahi göremeyen, kendi vatan toprağını öpemeyen, sürgünde ölen nice yazar, nice şair, nice gazeteci var.

İsrail’de ’tutuklu gazeteci yazar yok’ demek Mahmud Derviş’e, Naci Ali’ye haksızlıktır. Eğer Sayın Kılıçdaroğlu ve o Amerikalı yazar Filistinlileri yazar, gazeteci olarak görmüyorlarsa, illa İsrailli arıyorlarsa, onun da çok sayıda örneği var. Gitsinler, İsrailli gazetecileri İsrail Askeri Sansür Kurunla sorsunlar. Onlar eğer cesaretleri varsa, İsrail’deki ifade özgürlüğünü anlatırlar."

-"ROJ TV’Yİ DE SAVUN"-

Yapılanların son derece art niyetli, sistemli ve kurgulanmış bir senaryo ve kampanya olduğunu vurgulayan Erdoğan, "Bazı yazarları da yedeğine alan CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun gerek yurt içinde gerek yurt dışında Türkiye’yi lekeleyerek son derece çirkin, tehlikeli bir kampanya yürüttüğünü" söyledi.

Kılıçdaroğlu’nun kendi ülkesini imajını zedelemek adına bu kampanyayı yürüttüğünü iddia eden Erdoğan, "Asıl önemli şey, CHP Genel Başkanı devam eden bir davayı, Ergenekon davasını önemsiz hale getirmek adına bu taşeronluğu yapıyor. Sayın Kılıçdaroğlu, cebinden gazeteci kimliği çıkan polis katili teröristi savunuyorsun da, Roj TV’yi niye savunmuyorsun? Onu da savun. Git Danimarka’ya Roj TV’yi de savun. Al yanına bazı avukatlarını beraber gidin" dedi. Erdoğan şunları söyledi:

"Batılı gazetecilerin, yazarların, aydınların tecrübe etmedikleri bir durum var ortada. Batı’da gazeteciler darbe planlarının içinde yer almıyorlar, Batı’da darbe zemin hazırlamak için kitap yazdırılmıyor. Batı’da birilerine kitap yazdırıp, haber yazdırıp sonra da bunu parti kapatma davalarına delil olarak koymuyorlar. Bu andan itibaren biz bu kara propagandayla mücadele edeceğiz ve devam eden mücadeleyi yoğunlaştırılacağız. Türkiye aleyhine yürütülen, hem de harici odaklardan destek alınarak yürütülen bu kampanyayı da biz boşa çıkartacağız. Hiç kimsenin Türkiye aleyhine böyle bir kampanyayı yürütme hakkı yoktur. Hele hele haysiyetli bir Genel Başkan ülkesine zarar vermek adına böyle kampanyalara önayak olamaz."