29.04.2020 - 20:38 | Son Güncellenme:
AA
Aksoy, "ABD Uluslararası Dini Özgürlükler Komisyonu 2020 Yılı Raporu"nun Türkiye'ye ilişkin bölümü hakkındaki soruya yazılı yanıt verdi.
Komisyon tarafından, dini özgürlükler konusunda, ABD yönetimine tavsiyelerde bulunmak amacıyla her yıl yayımlanan "Uluslararası Dini Özgürlükler Raporları"nda Türkiye'ye ilişkin bölümlerin "yanlı ve objektiflikten uzak" bir dille kaleme alınmasının her yıl görülen, alışılmış bir tablo olduğunu belirten Aksoy, şu ifadeleri kullandı:
"Ancak, komisyonun, bu yılki raporunda ülkemizi ABD Dışişleri Bakanlığının 'dini özgürlükleri ağır şekilde ihlal eden veya ihlal edilmesine göz yuman' ülkeler için belirlediği 'Özel Gözlem Listesi' için önermesi, raporun arkasında yatan kasıtlı zihniyetin ve hangi odakların etkisiyle yazıldığının açık göstergesidir. Rapor, geçmiş yıllarda olduğu gibi asılsız, kaynağı belirsiz, müphem iddialar içermekte; zorlama iddialarla münferit olayları dini özgürlüklerin ihlali gibi göstermeye çalışmaktadır. Bu yanlı ve temelsiz yaklaşım, raporun inanılırlığına gölge düşürmektedir."
"FETÖ elebaşısını 'din adamı' olarak nitelendirmek, 15 Temmuz'u görmezden gelmektir"
Aksoy, Türkiye'nin, dini azınlıklar için dahil dini özgürlüklerin korunmasına verdiği önemin hükümet yetkililerince en üst düzeyde dile getirildiğine değinerek, Türk makamlarının, vatandaşlarının dini özgürlüklerine zarar verilmesine müsaade etmeyeceğini açık şekilde ortaya koyduğunu vurguladı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, Türkiye Ermenileri Patriğine 24 Nisan tarihli mektubunda verdiği mesajların bunun en güzel kanıtı olduğuna işaret eden Aksoy, "FETÖ'nün elebaşının raporda 'ABD'de yaşayan bir din adamı' olarak nitelendirilmesi ise Türkiye'de demokrasiye yapılan hain darbe girişimini ve 251 masum vatandaşımızın şehit edilmesini bilerek görmezden gelmek demektir." değerlendirmesinde bulundu.
Sözcü Aksoy, ABD makamlarını, Türkiye'nin FETÖ konusunda ilettiği delilleri ciddiyetle incelemeye ve bu örgütün ABD'deki gerçek yüzünün ortaya çıkarılması için etkin iş birliği yapmaya etti.
Aksoy, şunları kaydetti:
"Türkiye, Barış Pınarı Harekatı alanı dahil, Suriye'nin kuzeyinde terörün her türlüsüyle mücadele etmektedir. Ülkemizin Suriye sınırından kaynaklanan meşru güvenlik kaygıları ve Barış Pınarı Harekatı'nın meşruiyeti, esasen 17 Ekim 2019'da yapılan Türkiye-ABD Ortak Açıklaması ile de bizatihi ABD tarafından tanınmıştır. Hal böyleyken, Barış Pınarı Harekatı alanının 'işgal bölgesi' olarak nitelenmesi çelişkili ve tutarsız bir yaklaşımdır. Bu raporu hazırlayanlar öncelikle terör örgütü PKK/YPG'nin, etnik temizlik dahil insanlığa karşı işlediği suçları ifşa etmelidir. Bu terör örgütü daha dün Afrin'de aralarında çocukların da bulunduğu 60'tan fazla sivili katletmiştir."
"Raporun amacı, dini özgürlükler ve hakların korunması değil"
Öte yandan, Aksoy, komisyonun, dünya genelinde dini özgürlükleri tehdit eden trendlere yer vermesi beklenen bu raporunda, İslam karşıtlığı, din temelli ayrımcılık ve yabancı düşmanlığının Batı'da ve ABD'de yükselen artışı hakkında tek bir kelime bile etmemesinin ise raporun amacının dini özgürlükler ve hakların korunması olmadığını açıkça ortaya koyduğunu bildirdi.
Sözcü Aksoy, açıklamasında, "Geçmişte de İslam'a karşı önyargıyla suçlanmış söz konusu komisyonun, bu raporu objektif kriterlerden ziyade, kendi temelsiz gündem ve önceliklerine göre Türkiye düşmanı odakların etkisiyle kaleme aldığı açıktır. Bu raporu hazırlayanlara aynaya bakmalarını ve özeleştiri yapmalarını tavsiye ediyoruz." ifadelerine yer verdi.