19.01.2014 - 15:03 | Son Güncellenme:
Demirtaş, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, öldürülüşünün 7. yılında Hrant Dink'i andı.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, bugün şikayetçi olduğu HSYK'nın "mimarı olduğunu" belirten Demirtaş, bağımsız ve tarafsız yargı için Anayasa değişikliğine hazır olduklarını söylediklerini ve tekliflerini sunduklarını vurguladı.
CHP'nin düzenlemeyi kabul etmediğini ifade eden Demirtaş, "MHP de meselelerle alakalı olmadığı için ne dendiğini anlamıyor" dedi.
HSYK teklifine, sonuna kadar muhalefet haklarını kullanacaklarını bildiren Demirtaş, "Teklif, bu haliyle geçerse, sayın Cumhurbaşkanı'nın hiç tereddütsüz şekilde veto etmesi gerekir" diye konuştu.
"Birisi statükocu, darbeci, Ergenekoncu gelenek", "diğeri yeşil statükocu, yeşil Ergenekoncu gelenek" arasında bir müttefiklik tercihinde bulunmadıklarını ve üçüncü bir yol, alternatif olarak tavırlarını ortaya koyduklarını söyleyen Demirtaş, HSYK düzenlemesinin geri çekilmesini istedi. Demirtaş, "Bizim HSYK ile ilgili anayasa değişikliği konusundaki teklifimiz ortadadır. 'Partiler bunu kabul etmedi' yalanının arkasına sığınmayın. BDP ve HDP bu konuyu görüşmeye ve Genel Kurul'dan geçirmeye hazırdır" değerlendirmesinde bulundu.
Demirtaş, "Bugün iktidarda siz olabilirsiniz ama bir gün cemaatlerinizle, kutularınızla, para kasalarınızla birlikte o iktidardan al aşağı edileceksiniz ve o gün Uludere'nin ve tüm bunların hesabını vereceksiniz" dedi.
Paris cinayetleriyle ilgili ortaya çıkan ses kayıtlarının, "meselenin Ankara'da üst düzeyde planlandığını ortaya koyduğunu" savunan Demirtaş, şu ifadeleri kullandı:
"Şaibeler, şüpheler artık bizzat Başbakan'ın ve MİT Müsteşarı'nın üzerindedir. Özellikle çözüm süreciyle doğrudan bağlantılı olduğu için bu konunun derhal açıklığa kavuşması gerekir. Bu görüşmeleri bizzat yürüten kişi olarak MİT Müsteşarı'nın bu zandan kurtulması gerekir. Eğer kendisinin bizzat bu konuda müdahilliği yoksa, talimatı yoksa kimin bu işleri yaptığını ortaya çıkarma gibi bir sorumluluğu var. Bugüne kadar karşılıklı güven üzerine inşa edilmiş süreci sürdürme konusunda samimiyse, Paris cinayetlerini bir kenara bırakıp bu saatten sonra bir adım ileri yürümek imkan dahilinde değildir. Paris cinayetleri bu kadar güçlü şaibelerle ortada dururken hiçbir şey yokmuş gibi bu çözüm görüşmelerini sürdürmek, süreci devam ettirmek Kürt hare onurlu duruşuna ters olur."
-Savaş suçu belgeler-
Dün Suriye'den Esed rejiminin acımasızlığını ortaya koyan görüntüler ortaya çıktığını anımsatan Demirtaş, şunları söyledi:
"Bu görüntüler ortaya çıkmadan da herkes Baas rejiminin gerek Suriye'de gerek Irak'ta halklara neler yaşattığını çok iyi biliyordu. Saddam ve Esad rejiminin de ve babasının da halklara neler yaşattığını bizler çok iyi biliyoruz. Özellikle Kürt halkı bunu çok yakından biliyor. Esad zulmünün 2011 yılında ortaya çıkmadığını da bizler iyi biliyoruz. 40 yıllık iktidarları döneminde hiçbir zaman halka nefes aldırmayan, katliamcı, işkenceci politikalarını yakından, iyi biliyoruz. Bunu bilmeyenler, 2011'e kadar Esad ile tatil yapanlardı, ortak bakanlar kurulu toplantısı yapanlardı, Esad'ı boğaz turuyla ağırlayanlardı. Onlar farkında değildi ya da bilmezlikten geliyorlardı. Sanki Esad'ın zulmü, işkenceciliği bugün ortaya çıkmış gibi ortalığı velveleye vermeye gerek yok. Esad, kendi zulmünde boğulmaya mahkum bir diktatör olarak zaten son günlerini yaşıyor. Bizim başından beri karşı olduğumuz konu, Suriye'de Esad kadar acımasız olan radikal gruplar, El Kaide ile bağlantılı gruplar var. Onlar da en az Esad kadar 2011'den bu yana oradaki halka zulüm ettiler, işkence yaptılar, insanların diri diri kafalarını kesip, topraklara gömerek, işkencelerden geçirdiler. Yine bize Türkiye'de olduğu gibi bu iki zulüm kesimi arasında bir tercih dayatmasında bulundular. Biz de üçüncü bir çizgiyi esas aldık. Kim olursa olsun halkın tamamı Suriye'nin gerçek sahipleridir ve yönetim oluşturulurken kendini yönetimde temsil ettirme hakları vardır. Hiçbir grup arasında ayrım yapılamaz.
Esad zulmünden şikayetçi olanlar, zulümden şikayet etme hakkınız var ama öbür yandan diğer zulüm ve zalimlere desteklemekte de Esad kadar suçlusunuz. El Kaide'yi var eden temelde Türkiye'deki desteğidir. Sınırlardan sunulan destektir. Bunu da öyle Esad'a karşı güç oluşturmak için yapmadılar. En büyük korkuları Kürtler'di. Kürtler statü kazanmasın diye oradaki çeteleri destekleyen Türkiye, bugün kendi kazdığı kuyuya düşmekle karşı karşıyadır.
Her hafta TIR'lar yakalanıyor. Utanmadan, sıkılmadan 'yardım götüren TIR'lar' deniliyor. TIR'larda yardım olsaydı böyle gizli mi götürülürdü? Davullarla, zurnalarla, canlı yayınlarla götürülürdü. Çünkü bir torba makarnayı bile mitinglerle tanıtan AKP, yardımı gizli götürür mü? Onu da Başbakan'ın katıldığı mitingle Hatay'dan yollarlardı, ilgili bakanlar ağlardı... Velhasıl o TIR'larda yardım yüklü envanter olmadığının herkes farkında. O TIR'larda çetelere silahların gittiğini dünya alem biliyor. MİT'in görevi buymuş. MİT'in Kanunu'nda 'çetelere gizli yardım yapar' yazmıyor."
-"Paralel yapı"-
"Paralel yapıların işleri de sizin yaptığınız işler de kirli" ifadesini kullanan Demirtaş, görevden almalar, yer değiştirmeler dışında hiçbir işlem yapılmadığını iddia etti.
Demirtaş, "Görevden alınanların hepsi paralel yapıysa niye yargılanmıyorlar? Gönderdiğin yerde paralel olmuyor mu? Madem onlar paralel yapı niye onları yargıya teslim etmiyorsun? Çünkü yerine kendi paralel yapılarını inşa etmek için süreci iç tasfiye süreci olarak yürütüyorlar. Gerçek bir yüzleşmeden bahsedemeyiz" diye konuştu.
"Söylemiştik, bunlar anonim şirket, CEO'su Erdoğan ise Genel Müdürü Fethullah Gülen'dir. Paylaşmada sorun yokken şirkette de sorun yoktu" diyen Demirtaş, "Bu ülke sizi ailenizin kişisel malı değildir. İş adamları arasında birbirine peşkeş çekebileceğiniz babanızdan kalma mal değildir. Paralel devletten de hesap soracağız; paralel ekonomiden, rüşvetçilerden, hırsızlardan, derin devlet yapılarında da hesap soracağız. İkisi de kirli ikisi de pisliğe bulaşmış" görüşünü öne sürdü.