17.06.2019 - 21:09 | Son Güncellenme:
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Haliç Kongre Merkezi'nde düzenlenen "94 Ruhuyla Cihannüma ve Kadim Dostlar Buluşması"nda yaptığı konuşmada, kendisi aslen doçentlik seviyesine kadar yükselmiş bir mühendis olan Muhammed Mursi'nin Müslüman Kardeşler Hareketi içinde yürüttüğü demokratik mücadele ile öne çıktığını söyledi.
Halkın desteği ile Mısır Cumhurbaşkanlığı görevine gelen merhum Mursi'nin 2013 Temmuz'unda kanlı bir darbe ile kendi kabinesi içerisinde olan zalim Sisi tarafından bir cunta hareketi ile devrilerek hapse atıldığını hatırlatan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Kendisi ile hem Cumhurbaşkanı seçilmeden önce hem de seçildikten sonra yakın dostluğumuz oldu. Darbe mahkemelerinde yargılanan ve idam cezasına çarptırılan merhum Mursi'nin yine bir mahkeme salonunda son nefesini vermiş olması, adeta kendisine ve halkına yıllardır yapılan zulmün bir sembolüdür. Zalimler, mazlumların canlarına kastedebilir hatta onları öldürmek suretiyle şehadete yürümesine vesile olabilirler. Fakat verdikleri mücadelenin izzetine asla halel getiremezler."
Tüm Müslümanların, merhum Mursi'yi son nefesine kadar yürüttüğü onurlu mücadele ile hatırlayacağını aktaran Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:
"Şu anda bildiğiniz gibi yüzlerce, binlerce kardeşi ile beraber Mısır cezaevlerinde bu süreci yaşıyordu Mursi. Ama onlar asla pes etmediler, pes etmemek suretiyle de bugüne kadar orada da dışarıda da direndiler. Bana da çok teklifler geldi ve bu tekliflerin hiçbirini de asla kabul etmedim. 'Onun oturduğu masada asla oturmam.' dedim, 'Onunla görüşme asla yapmam.' dedim. Zira, bizim zalimlerle bu noktada hele hele kardeşlik seviyesinde farklı dayanışmamızın olduğu bir kardeşimiz Mursi'nin adete katili durumunda olan kişi ile bir araya gelmemiz mümkün değildi. Bugüne kadar da gelmedik.
Bizim gözümüzde Mursi, inandığı dava uğruna verdiği mücadele sırasında hayatını kaybeden bir şehittir. Tarih, onu cezaevine atıp, idamla tehdit edenleri ve şehadetine yol açan zalimleri asla unutmayacaktır. Bu vesileyle bir kez daha Muhammed Mursi'ye Allah'tan rahmet, ailesine, Mısır halkına ve tüm sevenlerine baş sağlığı diliyorum."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugünkü buluşmaya böyle hüzünlü bir haberle başladığı için üzgün olduğunu dile getirerek, şunları kaydetti:
"Ama bize düşen görev, mensubu olduğumuz kadim medeniyetimizi yükseltme davamıza sıkı sıkıya sahip çıkmaktır. Bu yolda gerekirse canımız pahasına mücadele etmek, bizden sonraki nesillere bırakacağımız en büyük miras olacaktır. Bunun için bugün burada medeniyet davamızın kuruluşlarından biri olarak gördüğümüz Cihannüma ailesi ile birlikte olmaktan bahtiyarlık duyuyorum.
Ülkemizin farklı köşelerinden toplantımıza teşrif eden büyüklerime, kardeşlerime medeniyetlerin başkenti, İslam dünyasının göz bebeği, Fatih Sultan Mehmet'in rüyası, Halidip Nebiyyü Ensari Hazretleri'nin şehri İstanbul'a hoş geldiniz diyorum. Bizleri böylesine güzide bir toplulukla bir araya getiren Cihannüma ile İstanbul Dostluk Derneğimizin muhterem üyelerine, yöneticilerine ve gönüldaşlarına bu anlamlı toplantı için en kalbi şükranlarımı sunuyorum."
"94 senesi siyasi tarihimizin en önemli dönüm noktalarından biridir"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cahit Zarifoğlu'nun "Bir duruşu olmalı insanın / Bir bakışı, bir anlayışı, bir aşkı, bir davası olmalı" dizelerini okuyarak, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bugün burada, ömrünü insanlığın kurtuluşuna adamış büyük ve güçlü Türkiye davasına gönül vermiş 10 yıllardır ülkemizde milli iradenin neferliğini birçok kez yapmış kardeşlerim bulunuyor. Bugün aramızda karşılığını sadece Mevla'dan bekleyerek, Hakk'ın ve halkın rızası için ter dökmüş, çile çekmiş kardeşlerim bulunuyor. Bugün bu salonda Anadolu'nun bağrından çıkıp, her türlü engeli aşarak, ekonomide, siyasette, ticarette, bürokraside, sivil toplum ve sosyal hayatta yer tutmuş, davamıza ve insanımıza hizmetkarlık yapan pek çok kardeşimiz var. Merhum Erbakan Hocamızın o kendine has ifadesiyle 'Hayra motor, şerre fren' misyonu ile hareket tüm arkadaşlarımıza ülkem ve milletim adına teşekkür ediyorum."
Erdoğan, bugünkü toplantının temasının "94 ruhuyla büyük buluşma" olarak belirlenmesinin son derece manidar olduğunu ifade ederek, "Zira 1994 senesi, siyasi tarihimizin en önemli dönüm noktalarından biridir. 1994 yılı sadece bizim hareketimiz için değil, aynı zamanda Türk siyasi hayatı için de bir kırılmadır, yeni bir milattır. Ülkemizdeki hukuk, adalet, özgürlük ve demokrasi mücadelesi açısından 1950 seçimleri ne kadar önemliyse, 1994 seçimlerinde yakalanan başarı da aynı şekilde önemlidir." dedi.
"Yolumuzdan geri dönmedik"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 1994 mahalli idareler seçimlerinde ilk defa İstanbul ve Ankara'nın yanı sıra 6'sı büyükşehir toplam 28 ilin belediye başkanlığını kazandıklarını belirterek, şöyle devam etti:
"Rabb'imizin inayeti ve necip milletimizin desteği ile her iki seçimde de tarihi seçim zaferine imza attık. Fakat adaylık sürecimizden seçim kampanyamıza kadar bu dönem boyunca pek çok zorlukla pek çok sıkıntıyla karşılaştık. Medya kuruluşlarından iş dünyasının çatı örgütlerine, vesayet güçlerinden mafyatik yapılara kadar farklı odakların tehditlerine maruz kaldık. Tüm saldırılar karşısında iman varsa, imkan da vardır diyerek her türlü zorluğa, yokluğa, imkansızlığa rağmen yolumuzdan geri dönmedik.
Basın yayın organlarının iftiralarına, bütün bunlara yönelik karakter suikastlerine, şahsımız ve partimiz hakkında yaptıkları karalama kampanyalarına prim vermedik. Devletin içine çöreklenmiş çetelerden gelen tehditlere asla boyun eğmedik, hiç kimseyi dışlamadık. Hiç kimseyi ötekileştirmedik. Dış görünüşü, siyasi görüşü, etnik kökeni, inancı, mezhebi, meşrebi ne olursa olsun hiç kimseye ön yargılı bakmadık. Fatih'teki insanımıza nasıl ulaşmaya çalışıyorsak, Kadıköy'deki, Beyoğlu'nun arka sokaklarındaki kardeşlerimize de mesajlarımızı ulaştırmaya, projelerimizi anlatmaya çalıştık."
İstanbul'un dışlanmış semtlerinden başlayarak, girilmedik hane, kapısı çalınmadık ev, eli sıkılmadık esnaf bırakmadıklarını anlatan Erdoğan, bu süreçte bilhassa kadınların ve gençlerin dinamizminden azami derecede istifade ettiklerini söyledi.
Yapılan eleştirilere, önlerine çıkarılan engellere aldırmadan, İstanbulluların her birine ulaşmanın gayretinde olduklarını ifade eden Erdoğan, "Zira şuna inanıyoruz. 'İnanıyorsanız, muhakkak üstünsünüz.' ilahi müjdesini kendimize rehber kılarak gece gündüz demeden çalıştık, ter döktük, mücadele ettik." dedi.
ERDOĞAN O ANISINI ANLATTI
Erdoğan, Haliç Kongre Merkezi'nde 94 Ruhuyla Cihannüma ve Kadim Dostlar Buluşması programındaki konuşmasında, milletin verdikleri mücadeleyi ne kadar sahiplendiğini göstermesi için bir anısını anlattı.
Gençlerin bu hadiseden dersler çıkarmasını istediğini ifade eden Erdoğan, 1994'te seçim çalışmaları için İstanbul'u dolaştığını, insanlarla kucaklaştığını anlattı.
"Ama birilerinin kucaklaştığı gibi değil ha. Bizimki farklı." diyen Erdoğan, İstanbul'un bir ilçesinde esnaf ziyareti yaptıkları sırada yanlarına gelen 7-8 yaşlarındaki bir kız çocuğunun annesinin eline tutuşturduğu iki bileziği ve kendi küçük bileziğini avuçlarına bırakarak, "Bunları annem size gönderdi. Seçildikten sonra sakın bizi unutmasın, dedi." dediğini anlattı.
Çocuğun kendilerinin tepki vermesine fırsat bırakmadan yanlarından hızlıca uzaklaştığını dile getiren Erdoğan, "Bu asla sıradan bir vaka değildir. Bilakis 1994 ruhunu en iyi anlatan, bu hareketi 1994'te İstanbul'da zafere taşıyan manevi atmosferi en güzel şekilde resmeden olaylardan birisi işte budur." şeklinde konuştu.
Parti teşkilatlarının kuruluşundan seçim çalışmalarına kadar bunun gibi gözlerini yaşartan, sorumluluğu anımsatan onlarca hadise yaşandığını ifade eden Erdoğan, milletin tıpkı 1950'de merhum Adnan Menderes'i, 1983'te merhum Turgut Özal'ı sahiplendiği gibi 1994'te de kendi hareketlerini sahiplenerek, bağırlarına bastığını anlattı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, annelerin avuçlarına sadece kollarından çıkardığı bileziği değil, canından aziz bildiği 7-8 yaşındaki kız çocuğunun da istikbalini, hayallerini ve umutlarını avuçlarına bıraktığını vurgulayarak, şöyle devam etti:
"Kardeşlerim şunu hiçbir zaman unutmayın. Bu mücadele nice isimsiz kahramanın fedakarlıklarıyla bugünlere ulaşmıştır. Yine unutmayın ki bu aziz dava milletin hayır duasıyla bugünlere erişmiştir. Başardığımız her şeyi önce Allah'ın yardımına, sonra davamıza olan bağlılığımıza ve elbette bu kutlu yolda yaptığımız öz verilere borçluyuz. 1994'te işte böyle çetin bir mücadelenin ardından göreve geldim. Büyükşehir Belediye Başkanı seçildiğimizde sadece başkanlık yetkisini değil, aynı zamanda bize oy veren, güvenen, tıpkı minik yavrumuz gibi geleceğini bize emanet eden kardeşlerimizle beraber tüm İstanbul'un umudunu da üstlendik. Başarısız olmak gibi bir seçeneğimiz yoktu. Milletimizi hayal kırıklığına uğratmak, milletimizin güvenini zedelemek gibi bir ihtimali aklımıza dahi getirmedik. Başarmak, insanımıza verdiğimiz sözleri yerine getirmek, annelerin babaların itimadına layık olmak zorundaydık."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Büyükşehir Belediye Başkanı olarak 4,5 yıl görev yaptığını, bu süre boyunca milletin emanetini yere düşürmediğini, gözünü rant bürümüş menfaatperestlerin, garip gurebanın, fakir fukaranın, tüyü bitmemiş yetimin, öksüzün hakkına el uzatmasına asla müsaade etmediklerini kaydetti.
İstanbul'a olması gerektiği gibi sahip çıkmanın, layık olduğu şekilde hizmet etmenin çabasını güttüklerini, bahanelerin ardına saklanma kolaycılığına kaçmadan millete olan taahhütleri tek tek gerçeğe dönüştürdüklerini belirten Erdoğan, gerek seçim sürecindeki çalışmalar gerekse belediyecilikteki ortaya koydukları başarılarla İstanbul'da sessiz bir devrime imza attıklarını vurguladı.
"İdeolojik belediyeciliğin yerini herkesi kucaklayan bir anlayış aldı"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 1994'ten itibaren hem belediyelerin iradesinde hem de belediyecilik hizmetlerinde ülkede yepyeni bir dönemi başlattıklarını dile getirerek, şöyle konuştu:
"Böylece İstanbul senelerdir ufkunu karartan, üzerine adeta karabasan gibi çöken faşist CHP zihniyetinden kurtuldu. Milletimiz ilk kez 24 saat kapısını kendine açık tutan, derdiyle dertlenen, sevincine ortak olan, sıkıntılarına çözüm üreten, halka hizmeti Hakk'a hizmet olarak gören farklı bir zihniyetle buluştu. İnsanlarımız belediyelerde çözüm yerine bahane üreten beceriksiz kadrolar yerine her türlü meselesiyle ilgilenen, dinamik, vizyoner, gayretli bir kadroyla tanıştı. Millete tepeden bakan, milleti hor, hakir gören, gerici, yobaz, takunyalı diyerek sürekli insanımızı aşağılayan ideolojik belediyeciliğin yerini hiçbir ayrım yapmadan herkesi kucaklayan kuşatıcı bir anlayış aldı. Şimdi 'Herkesi kucaklamak için geliyorum.' diyen kişi, Ordu'da bu milletin, bu devletin valisine ne diyor? İt diyor. Bu nasıl kucaklama ya. Sen her şeyden önce bu devletin valisine tahammül edemiyorsun. Ona kalkıp bu ifadeyi kullanıyorsun. Sen İstanbul gibi bir şehre belediye başkanı olmak için yola çıkıyorsun."
Erdoğan, başta İstanbullular olmak üzere tüm millete seslendiğini belirterek, "Böyle bir kişi benim milletimden, başta Ordu Valimiz olmak üzere özür dilemedikçe bir defa böyle bir adaylığa bırakın layık olmak, böyle bir makama gelemez. Bu makamda bulunanların her şeyden önce edeple bu makama gelmesi lazım. Bundan sonra bu milletin polislerine 'şerefsizler' ifadesini kullanan bir güruhun da yanında olduğunu düşünün. Bu da işin bir diğer yanı. Şu anda seçim sathı mailindeyiz. Valimiz tabii ki bunu yanında bırakmayacaktır. Davasını açmak suretiyle süreci devam ettirecektir. Fakat bizler kendisine 'Şu seçim atlatılsın.' dedik. Hiç kullanmaya gerek yok." ifadelerini kullandı.
"Kadir kıymet bilmek çok önemli"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul'da çok sayıda projeyi hayata geçirdiklerini ifade ederek, "24 sene İstanbul'a ne yaptınız ki, diyor. Gözleri vardır görmez, kulakları vardır duymaz, dili vardır hakkı hakikati söylemez." dedi.
Susuz bir İstanbul'u suya kavuşturduklarını, dağları delerek Istranca Dağları'ndan, 230 kilometre uzaklıktaki Melen'den İstanbul'a suyu getirdiklerini belirten Erdoğan, İstanbul Boğazı'ndan suyu geçirdiklerini anlattı.
Erdoğan, İstanbul'daki bütün kavşakları yaptıklarını, metrobüs hattını kurduklarını, dünyanın en büyük havalimanı ilk üçün içerisinde kente kazandırdıklarını dile getirerek, yine Avrasya Tüneli'ni yaptıklarını, bu süreçlerin İstanbul Belediye Başkanı Adayı Binali Yıldırım ile yürüdüğünü kaydetti.
Şu ana kadar 350 milyon yolcunun Marmaray'dan geçtiğini belirten Erdoğan, "Kendisi de dün akşam, oradan geçtiğini söylüyor. İyi ki geçtin. Ama kadir kıymet bilmek çok önemli. Birinci köprüyü, ikinci köprüyü yapandan Allah razı olsun. Üçüncü de bize nasip oldu, biz yaptık." diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, kentin kirli havasını ortadan kaldırdıklarını ifade ederek, "Şimdi yatıyor, kalkıyor 'Bütçe' diyor. Göreve geldim, 2,5 milyardolar borcumuz vardı. Devraldık, teslim ederken 1 milyar 250 milyon dolar borçla ben devrettim. Şimdi rakam tabii ki o günden bugüne, İstanbul bir taraftan büyüyor, yatırımlar sürekli olarak artıyor ve şimdi rakam çok daha ilerilerde. Ama önce bunu bir gör. Bak nereden nereye geldi." şeklinde konuştu.
Bunun İstanbul’un hava kirliliğini büyük oranda azalttığını aktaran Erdoğan, "Hatırlayın gazeteler maske dağıtıyordu, maske. O günlerden hamdolsun bu günlere geldik. Bunlar yapıldı ve İstanbul’un birçok ilçelerinde seçim kampanyalarında çizmelerle dolaştık. Kimden almıştık o ilçeleri, CHP’den almıştık. Onun için biz diyoruz ki CHP çöptür, çukurdur, çamurdur. Bunların yapısı bu ve yoğun bir şekilde şu anda millet bahçelerini çoğaltmanın hesabı içindeyiz, millet kıraathanelerini aynı şekilde ve bunları devam ettireceğiz." diye konuştu.
Erdoğan, 1994’ten önce yolsuzlukla, yoksullukla ve yasaklarla anılan bir İstanbul’un, bugün ise geleceğine güvenle bakan bir İstanbul’un olduğunu kaydetti.
İstanbul’un 1994 yılından önce çöple çamurla çukurla gündeme geldiğine işaret eden Erdoğan, bugün Marmaray’la Avrasya Tüneli'yle Yavuz Sultan Selim Köprüsü'yle dünyanın en büyüklerinden olan İstanbul Havalimanı ile gündeme gelen bir kentin olduğunu vurguladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "İnşallah bu kalkınma hamlesini Binali Bey kardeşimin şehreminliğinde 23 Haziran seçimlerinden sonra devam ettireceğiz. Buradan hareketle 6 günümüz var. Bu 6 gün çok çalışmamız lazım, çok gayret etmemiz lazım ve böylece 6 günün sonunda pazar akşamı inşallah bu müjde ile pazartesiye girmemiz lazım.” ifadelerini kullandı.
Büyük ve güçlü Türkiye davasını hedeflerine ulaştırabilmek için önlerindeki imtihanları alınlarının akıyla vermek zorunda olduklarını dile getiren Erdoğan, son 6 yıldır, özellikle de 31 Mart tarihinden bu yana, şahit oldukları hadiseler, hoyratlıklar, pervasızlıkların Türkiye’yi ve İstanbul’u ne tür bir felaketin beklediğini ortaya koyduğunu söyledi.
"Bu FETÖ sanatıdır"
Erdoğan, CHP İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Ekrem İmamoğlu’nun "18 günde neler yaptım" dediğini aktararak, şunları kaydetti:
"Ben söyleyeyim neler yaptığını, 18 günde başkan vekillerinin ofislerinin, odalarının kilitlerini sökmekle meşgul oldu. Veri kopyalama diye bir olayın içerisine girdi. Madem seçildin bu işlerle niye uğraşıyorsun? Bu FETÖ sanatıdır. Her şeyden önce 31 Mart seçimlerinde yaşananlar, CHP zihniyetinin İstanbul’u geri almak için neler yapabileceğini çok açık, net göstermiştir. İstanbul’daki rövanşın geçmişini hatırlayın, Gezi olaylarında hatırlayın, ne diyorlardı? 1453’e kadar götürdüklerini duvarlara yazmaktan, medyada açıkça ifade etmekten dahi çekinmediler, çekinmiyorlar. Ne diyordu? ‘Zulüm 1453te başladı’ CHP’nin adayı ve onu parlatan lobiler, 18 gün süre ile işgal ettiği koltuğu, İstanbul’un 25 yıllık kazanımlarının yanında tüm geçmişi ile hesaplaşmanın aracı haline dönüştürmenin gayreti içine düşmüşlerdir. Belediyenin verilerinin nereye aktarılacağı belli olmayan bir şekilde kopyalanmaya çalışılmasından gönüllü kuruluşlara yapılan yardımlara kadar, her konuda bir hesaplaşma, adeta bir öç alma siyaseti güdülmüştür.”
Belediyelerin, vakıflarla iş birliğine girebildiğini anlatan Erdoğan, "Nakdi para verme gibi bir durum tabii ki olmaz ama birçok hizmeti onlarla birlikte yapmak hem belediyelerin hem de devletin olmazsa olmazları içindedir. Devletin Vakıflar Genel Müdürlüğü vardır. Ne iş yapar bu Vakıflar Genel Müdürlüğü? İşte bu tür vakıflarla iş birliğine girer. Onlara parasal değil, ya ayni olarak arazi tahsisleri vs bu tür şeyleri yapar ve oralarda birçok hizmetleri de o STK’lar vasıtasıyla yürütür. Bu beylerin malum STK’ları vasıtasıyla yıllarca bu ülkede yaptıklarını biz bilmiyor muyuz? Hepsini biliyoruz ama baktık ki dün akşam bu tür şeylerden bahsediyor, bir de isim veriyor. Ben de mi isim vereyim yani? Ben o seviyeye düşmem. Ama biz yaptığımız işleri hukuk içerisinde nasıl yürütüldüğünü bilerek, dikkatli bir şekilde bu güne kadar yaptık, yapmaya da devam ederiz." ifadelerini kullandı.
"Şu anda işçileri dışarı atıyorlar"
Bolu’da, Yalova’da, Antalya’da İzmir’de ve daha birçok yerde olduğu gibi İstanbul Büyükşehir'de de gözlerin evine helal rızık götürmeye çalışan emekçilere dikildiğini belirten Erdoğan, "Şu anda buralardaki işçileri dışarı atıyorlar mı? Atıyorlar. Hani sen diyordun ki 'şu partili, bu partili, ben kimseyi ben dışarı attırmam, atmam, şudur, budur.' Şimdi bak, Bolu’dan yola çıktılar işçiler yürüyor. Genel merkezinizin önüne kadar yürüyecekler. Daha önce söylediklerini haydi bir daha tekrar et. Bakalım ne diyeceksin? Çünkü bunların mumu yatsıya kadar bile yanmadı." diye konuştu.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı'nın CHP zihniyetine geçtiğinde asıl değişecek olanın İstanbul’a bakış ve dolayısıyla medeniyet, tarih, kültür anlayışındaki savrulma olacağını vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:
"İşte Bilecik Belediyesi’nde Osmanlı motiflerini duvarlardan kazıdılar. Bunlar bu. İstanbul’a yapılacak en büyük kötülük, Gezi olaylarında ve daha birçok olayda tezahürlerini gördüğümüz CHP faşizminin bu şehrin üzerine tekrar bir karabasan gibi çökmesi olacaktır. Milletin inancıyla İstanbul’un tarihiyle kavgalı, azgın azınlığın bu şehrin dokusunu, bu şehrin kadim karakterini bozmasına izin veremeyiz.”
"İstanbul’u 1994 öncesi karanlık günlerine, tekrar döndüremeyiz"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu anda zaten İstanbul Büyükşehir Belediyesinin meclisinin kahir ekseriyetinin, komisyonların tamamının AK Parti’den oluştuğunu, başkan vekilliklerinin de öyle olduğunu, bütün bunlara asla sonuna kadar müsaade etmeyeceklerini söyledi.
"Biz diyoruz ki bu noktada 25 tane ilçe belediyesi ile merkezi yönetimle Büyükşehirle üç olsun, inşallah güç ve güçlü olsun diyoruz.” ifadesini kullanan Erdoğan, “Tüm umutlarını bizlerin tökezlemesine bağlayan Türkiye düşmanlarına bekledikleri fırsatı veremeyiz. İstanbul’u 1994 öncesi karanlık günlerine, tekrar döndüremeyiz. Buradaki hiçbir kardeşimin böylesi ağır bir vebalin altına girmeyeceğine inanıyorum” dedi.
Tesadüflerin, çıkarların bir araya getirdikleri değil, ortak hayallerin, ortak hedeflerin, ortak ideallerin buluşturduğu insanlar olduklarını dile getiren Erdoğan, şöyle devam etti:
“Bizler, birlik olmadan dirlik olmayacağına inanan, aynı davaya, aynı sevdaya gönül vermiş insanlarız. Bizler 'la galibe illalah' diyen, zaferin sahibinin sadece Allah olduğuna iman eden bir geleneğin temsilcileriyiz. Bizler toplu vuran yürekleri sindirecek hiçbir gücün olmadığını bilen, bu mücadeleye böyle yaklaşan bir hareketiz. Bizler, 'hesaba çekilmeden önce nefsinizi hesaba çekin' ilahi emrine ram olan bir kadroyuz. Elbette eleştirilerimizi yapacak, hatalarımızı, yanlışlarımızı birbirimizin yüzüne cesaretle söylemekten çekinmeyeceğiz ama mücadelemizi yürütürken de tıpkı bir duvarın tuğlaları gibi de birbirimize kenetlenecek, yek vücut olarak çalışmalarımıza devam edeceğiz.”
“Davaya kırgınlık asla olamaz”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, şunları söyledi:
"Kardeşlerim şunu da üzülerek söylüyorum, kırgınlar var, kırgınlıklar var. Değerli kardeşlerim kişinin kişiye kırgınlığı olabilir ama davaya kırgınlık asla olamaz. Hepimiz bir hizmetin içindeyiz, öyleyse bu davada kırgınlık diye bir şey asla olamaz. İlk gençlik yıllarımızdan itibaren biz işte böyle bir hassasiyetle, böylesi teşkilat terbiyesi ile yetiştik. 40 yıldır aralıksız sürdürdüğümüz demokrasi mücadelesini de yine bu anlayışla verdik.
Şunu bir defa unutmayacağız. Kibri, tekebbürü hiçbir zaman kapımıza yaklaştırmayacağız. Zorluklar karşısında yılmadık, saldırılar karşısında sinmedik, 12 Eylül darbesinin ve 28 Şubat müdahalesinin üzerimize abandığı o meşum günlerde dahi bir an olsun yeise düşmedik. Sırtını vesayet odaklarına dayamış bir avuç millet ve memleket düşmanının mazlumların umudu olan bu ülkenin geleceğini çalmasına müsaade etmedik. Bugün de aynısını yapacağız.”
“İstanbul’un anahtarını, bu şehrin kıymetini bilecek bu şehre hizmet etmeyi en büyük şeref addedecek emin ve ehil bir el olan Binali kardeşimize teslim edeceğiz” diyen Erdoğan, 23 Haziran seçimlerinde sırt sırta vererek İstanbul’un ve Türkiye’nin önünde yeni bir yol açacaklarını söyledi.
"23 Haziran’da takiye siyaseti kaybedecek"
Erdoğan, 1994 ruhu ile çalışıp koşturarak yalan siyasetinin, milletin kafasını karıştırmasına müsaade etmeyeceklerini belirterek, şunları kaydetti:
“Unutmayın, hakikat güneşinin eritemeyeceği hiçbir yalan yoktur. Karanlık ne kadar koyu olursa olsun bir mumun aydınlığı onu delmeye yeter. İnşallah 23 Haziran, CHP adayının büftan ve iftira siyasetinin milletimiz tarafından çöpe atıldığı gün olacaktır.
23 Haziran, siyaset mühendislerinin parlatmaya çalıştığı küfürbazların sandığa gömüldüğü gün olacaktır. İnşallah 24 Haziran İstanbul’un özünde, tevazu, samimiyet ve gayretin olduğu gönül belediyeciliği ile yoluna devam etme kararını verdiği gün olacaktır. 23 Haziran’da takiye siyaseti kaybedecek, bir kez daha samimiyet kazanacaktır.”
“Gün safları sıklaştırma günüdür”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:
"Dönem, İstanbul’un maslahatını, milletin menfaatini, ülkenin bekasını, her türlü küskünlüğün, kızgınlığın önüne koyma dönemidir. Gün fitneyi büyütme, kırgınlıkları derinleştirme günü değil, bir olma, beraber olma, kenetlenme, safları sıklaştırma günüdür. İstanbul’un istikbali, karşımdaki bu kadronun omuzlarındadır. Türkiye’nin aydınlık geleceği, her birinizin vereceği mücadeleye bağlıdır. Unutmayalım ki son pişmanlık fayda vermez, ‘keşke’ dememek, ‘eyvah’ dememek, ömür boyu yüreğimizi yakacak bir nedamet duygusu yaşamamak için önümüzde sadece bugünü saymazsak 5 günümüz var. Buradaki her bir dava arkadaşımızın, sorumluluğun bilinciyle hareket edeceğine inanıyorum, sizlerden 23 Haziran’da hem oyunuza, hem sandığınıza hem de sonrasındaki süreçlere sıkı sıkıya sahip çıkmanızı istiyorum.
Bu yolda rehberimiz, pirimiz, Yunus Emre’dir. Ne diyor Aşık Yunus? ‘Bir kez gönül yıktın ise bu kıldığın namaz değil/ Yetmiş iki millet dahi, elin yüzün yumaz değil/ Bir gönül yaptın ise, er eteğin tuttun ise/Bir kez hayrettin ise, binde bir ise az değil.”
Bir gönül yapmayı az görmeyecek, bu 5 gün boyunca İstanbul’da mesajlarını ulaştırmadık tek bir kişiyi bırakmayacaklarını vurgulayan Erdoğan, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da hakkın hatırını yere düşürmeyeceklerini, millete hizmet yolundan asla geri adım atmayacaklarını vurguladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cihannüma Derneği’ne çalışmalarında muvaffakiyetler dileyerek, "Başta merhum Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocamız olmak üzere, davamızın bugünlere ulaşmasında emeği, katkısı, alın teri olan herkesi hürmetle yad ediyorum. 20 sene önce elim bir trafik kazasında Hakka uğurladığımız Milli Gençliğin önderlerinden Adnan Demirtürk kardeşimiz ile yine bir trafik kazasında kaybettiğimiz Ali Soylu kardeşime de bir kez daha Allah’tan rahmet diliyorum. Mevlam onlardan razı olsun, Rabbim onları fedakarlıklarının karşılığı olarak Peygamber Efendimize komşu eylesin. Rabbim bizi de şehitlerimizin yolundan, insanlığa hizmet davasından ayırmasın.” diye konuştu.
94 Ruhuyla Cihannüma ve Kadim Dostlar Buluşması’na Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, Adalet Bakanı Abdülhamit Gül, eski TBMM başkanları İsmail Kahraman ve Mehmet Ali Şahin, AK Parti Genel Başkan Yardımcıları Mahir Ünal ve Hayati Yazıcı, İstanbul Valisi Ali Yerlikaya, AK Parti İstanbul İl Başkanı Bayram Şenocak katıldı.
Program sonunda Cihannüma Derneği Genel Başkanı Mustafa Şen ve Cihannüma Kurucu Genel Başkanı Yusuf Tekin tarafından Cumhurbaşkanı Erdoğan’a tablo hediye edildi.