14.01.2016 - 12:25 | Son Güncellenme:
CUMHURBAŞKANI Recep Tayyip Erdoğan, 99 Baraj ve Hidroelektrik Santrali'nin Toplu Açılış Töreni'ne katıldı. Erdoğan, "Terör örgütü adına elinize silah alıp kurşun sıkmanızla onun propagandasını yapmanız arasında hiçbir fark yoktur. Bunun düşünce ve ifade özgürlüğüyle bir ilgisi kesinlikle bulunmuyor" dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, kamu ve özel sektör tarafından tamamlanan 99 Baraj ve Hidroelektrik Santrali'nin Arena Spor Salonu'nda gerçekleştirilen Toplu Açılış Töreni'ne katıldı. Burada hitap eden Erdoğan, "Dikkat ediniz. Son yıllarda ülkemizdeki güven ve istikrar ortamına zarar vermeye yönelik saldırıların ilk hedeflerinden biri hep enerji yatırımlarımız olmuştur. Gezi olayları sırasındaki taleplerden biri HES inşaatlarının durdurulmasıydı. 17-25 Aralık darbe girişiminde hedef alınan iş adamlarına bakıyoruz. Onların da çoğunun ülkemizin enerji yatırımlarında büyük pay sahibi şirketlerin sahipleri olduğunu görüyoruz" ifadelerini kullandı.
"BU ÜLKELERDE HES EYLEMLERİ GÖRDÜNÜZ MÜ?"
ABD, Japonya, Norveç gibi ülkeler üzerinden HES projelerine örnekler veren Erdoğan, "Siz bu ülkelerde HES yatırımlarından vazgeçilmesi için eylem yapıldığını gördünüz mü? Bu yatırımları yapan iş adamlarının hedef alındığını duydunuz mu? Elbette göremezsiniz, duyamazsınız. Ben ne gördüm ne duydum. Çünkü bu ülkelerde bizdeki gibi kendi ülkesine kendi milletine husumet besleyen kesimler onları destekleyen siyasetçiler ve medya kuruluşları bulamazsınız" diye konuştu.
"KENDİLERİNE AKADEMİSYEN DİYEN BİR GÜRUH MİLLETİNE KİN KUSTU"
'Barış çağrısı' metnine imza atan bin 128 akademisyene yönelik eleştiride bulunan Erdoğan, "Maalesef ülkemizde bedeni bu topraklarda yaşayan ama ruhu bu coğrafyanın bu milletin tüm birikimine ve değerlerine düşman sayıca az fakat sesi çok çıkan bir kesim var. Bunlar buldukları her fırsatta içlerindeki kini, husumeti, çirkinliği ortaya saçıyorlar. İşte son örneğini pazartesi günü hep birlikte yaşadık. Kendilerine akademisyen diyen bir güruh çıkıp alenen terör örgütü yanında saf tutarak devletine ve milletine kin kustu. Bu barajların en büyük düşmanı hangi güruhtur biliyor musunuz? Bölücü terör örgütüdür ve onu destekleyen siyasetçilerdir ve onu destekleyen akademisyenlerdir. Her ne kadar bu bildiriyi ülkemizdeki 151 bin akademisyenden sadece bin 200'ü imzalamış da olsa ortaya çıkan durum çok düşündürücüdür" dedi.
"BENİM İTİRAZIM FARKLI GÖRÜŞ ORTAYA KOYMALARINA DEĞİL"
Söz konusu bildirinin düşünce ve ifade özgürlüğüyle bir ilgisinin bulunmadığını belirten Erdoğan, "Benim itirazım bu akademisyenlerin farklı düşünmelerine, farklı görüş ortaya koymalarına değildir. Türkiye'nin demokraside, hak ve özgürlüklerde geldiği yer itibariyle hoşumuza gitmese de farklı görüşlere, düşüncelere bunların ifade edilmesine elbette ki saygı duyuyoruz. Buradaki mesele kendilerine akademisyen diyen bu kitlenin tamamı yalandan, saptırmadan, propagandadan oluşan terör örgütünün dilini, üslubunu kamuoyuna dayatmasıdır. Terör örgütü adına elinize silah alıp kurşun sıkmanızla onun propagandasını yapmanız arasında hiçbir fark yoktur. Bunun düşünce ve ifade özgürlüğüyle bir ilgisi kesinlikle bulunmuyor. Bu ülkenin bu vatanın birliğine, beraberliğine karşı olan herkes bilsin ki bizim karşımızdadır. Biz tek millet ve tek bayrak onun peşindeyiz. Bu ülkede ikinci bir bayrak dalgalandırılamaz. Bayrağımızın rengi şehidimizin kanıdır. Bağımsızlığımızın ifadesi olan hilali vardır. Şehidimizin sembolü olan yıldızlarımız vardır. Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır, toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır. Tabi ki yeri geliyor canımız yanıyor. Kolay değil. Şehitlerimiz toprağa düşüyor ama şunu bilmemiz lazım. Toprak şehitlerimizle vatan oluyor" açıklamasında bulundu.
"KENDİ ÜLKESİNE YABANCILARI DAVET ETMEK NEYİN NESİDİR?"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bütün bu olanlar, bildiri imzaları hadi bunları sineye çektik. Peki kendi ülkesine yabancıları davet etmek neyin nesidir? Bu mandacı zihniyeti biz çok iyi tanıyoruz. Yüz yıl önce bu topraklar dört bir yandan düşman işgaline uğradığında da aynı zihniyet benzer taleplerle arz-ı endam etmişti. Hiçbir ülke kendi vatandaşlarının hayatlarının, can ve mal güvenliklerinin hendek siyasetiyle, hendekle, bombalı barikatlarla, silahla tehdit edilmesine rıza göstermez" dedi.
"ÇINAR SALDIRISI TERÖRÜN KARANLIK YÜZÜNÜ GÖSTERMEYE YETER"
Diyarbakır'ın Çınar İlçesi'nde PKK'lıların İlçe Emniyet Müdürlüğü'ne düzenlediği saldırıya ilişkin konuşan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Dün gece Diyarbakır'ın Çınar İlçesi'nde teröristler polis lojmanlarına ve emniyet kuvvetlerimizin binalarına saldırdılar. Bombalı araç, roket ve silahlarla gerçekleştirilen saldırıda bir polisimiz ve 5 vatandaşımız hayatını kaybederken 6'sı polis, kalanı sivil 39 vatandaşımız da yaralandı. Çınar saldırısı dahi tek başına terörün ve terör karşısında haysiyetli bir duruş sergilemeyenlerin alçak, ahlaksız, karanlık yüzünü göstermeye yeter"
"DEVLETİN OLMADIĞI YERDE KAN OLUR"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasında şunları kaydetti: "Bu sözde aydınlar aydın değil; bunlar karanlıktır, karanlık. Bunu böyle biliniz. Zira bunların vatan diye bir meselesi yoktur. Bunların millet diye bir meselesi yoktur. Bunlar sadece şu güzel ülkemizi nasıl karıştırırız, bu milleti nasıl birbirine düşürürüz bunun gayreti içindeler. Bu mesele kesinlikle demokrasi, hak ve özgürlükler, düşünce ve ifade hürriyeti meselesi değildir. Türkiye'nin bu konularda hiçbir eksiği yoktur. Bu mesele sadece ve sadece devletin ve milletin bekası meselesidir. Milletin varlığına, birliğine, dirliğine yönelik saldırılar karşısında gereken her türlü tedbiri almak, ülkeyi yönetenler olarak bizim en başta gelen vazifemizdir. Devletin olmadığı yerde ne özgürlük olur ne demokrasi ne hak ne hürriyet. Devletin olmadığı yerde sadece kaos olur, kan olur, gözyaşı olur"
"SİVİL HASSASİYETİMİZ TERÖRİSTLERDEN ARINDIRILMASI SÜRECİNİ YAVAŞLATIYOR"
Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da terörle mücadele kapsamında yürütülen operasyonlara ilişkin konuşan Erdoğan, "Güneydoğu Anadolu bölgemizdeki çeşitli ilçelerimizde, mahallelerimizde teröristlerin yol açtığı sıkıntılar karşısında devlet olarak vatandaşlarımızın hakkını, hukukunu korumak mecburiyetindeyiz. Güvenlik kuvvetlerimizin, sivil vatandaşlarımıza zarar vermeme hassasiyetiyle hareket etmeleri bu bölgelerin teröristlerden arındırılması sürecini yavaşlatıyor. Düşünebiliyor musunuz bitişik nizam evlerde evler alttan birbirlerine tünellerle bağlanmış. Bu evlerdeki benim Kürt kardeşim evden çıkartılıyor, onlar göçe zorlanıyor ve dağdaki teröristler buralar yerleşiyor. Devlet olarak bizim görevimiz can, mal, akıl güvenliğidir. Neslin korunması anlayışıdır. Bütün bunları yapmak zorundayız, yapacağız" diye konuştu.
"BURADA DEVLETİN HERHANGİ BİR ZAAFI YOKTUR"
Çözüm sürecine yönelik açıklamalarda bulunan Erdoğan, "Biz çözüm süreci derken çözüm sürecine bir yerlerden geldik. Demokratik açılım dedik, Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi dedik. Ama hiçbirinden bunlar anlamadılar. Normal şartlarda 3-5 günde teröristlerden arındırılabilecek yerlerdeki operasyonlar bu hassasiyet sebebiyle haftalarca aylarca sürebilir, sürebiliyor. Burada devletin herhangi bir zaafı yoktur, biliniz. Bu işi çözmedikten sonra da asla bu operasyonlar durmayacaktır. Bunu da biliniz" dedi.
"BİZ SÖZDE AYDINLARDAN İCAZET ALARAK MI YÖNETECEĞİZ?"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Biz 780 bin kilometrekare bu vatan topraklarını 78 milyon vatandaşımızı bu bin 100 tane sözde aydınlardan izin alarak mı, icazet alarak mı yöneteceğiz? Biz izni ve görevi milletten aldık ve şimdi milletin bize verdiği yetkiyi kullanıyoruz. Bunu sonuna kadar da kullanacağız. Burada sadece devletin kendi vatandaşlarının can ve mal güvenliğine duyduğu saygı vardır" ifadelerini kullandı.
"KÜRTLERİ TEMSİL DİYE BİR ŞEY YOK"
İsim vermeden HDP'yi eleştiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Kürtleri temsil diye bir şey yok. Bunu biliniz. Bunlar benim Kürt kardeşlerimi temsil etmiyor. Tam aksine bunlar benim Kürt kardeşlerimin oradaki mahremiyetlerini bile çiğniyor. 6-7-8 Ekim'deki olaylarda dağın siyasetteki temsilcisi eş başkan benim Kürt kardeşlerimi sokağa davet etmedi mi? Sokağa davet ettikten sonra benim o zaman 50 tane Kürt kardeşim ölmedi mi? Bunlar 15 yaşındaki Yasin Börü'yü binanın üçüncü katından aşağıya atmak suretiyle arabayla çiğnemediler mi? Bunları yaşadık" açıklamasında bulundu.
"İLGİLİ KURUMLARIMIZIN GEREKENLERİ YAPACAKLARINA İNANIYORUM"
'Barış çağrısı' metnine imza atan akademisyenler konusunda ilgili kurumlara seslenen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bu tablo karşısında terör örgütünün yanında yer almak için ancak o bildiriye imza atan sözde akademisyenler gibi ruhunuzun kirlenmesi, kararması, her türlü insani hasleti yitirmiş olmanız lazımdır. Bu mümkün mü? Milletimizin bu mandacı artıklarına hak ettikleri cevabı vereceğinden ben şüphe duymuyorum. Buradan ilgili kurumlarımıza sesleniyorum. İlgili kurumlarımızın Anayasa'mıza ve yasalarımıza göre açık suç teşkil eden bu ihanet karşısında Anayasal ve yasal gerekenleri yapacaklarına inanıyorum. Buradan asla taviz verilemez"
"BENİM GÖZÜMDE ONLAR ARTIK SİYASETÇİ DEĞİL"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasında şunları kaydetti: "Sadece bu sözde akademisyenlerin değil kimi siyasetçilerin de benzer tavırlar içinde olduklarını üzüntüyle görüyorum. Terör örgütünün güdümündeki siyasi parti ve siyasi arenada yer alan bu temsilcilerini hiç saymıyorum, gerek yok. Çünkü benim gözümde onlar artık siyasetçi değil, terör örgütünün bir maşasıdır. Şayet siyasetçi olsalardı kendi görüşleri, kendi iradeleri, kendi politikaları olurdu. Bunların tek yaptığı terör örgütünden aldıkları emirleri yerine getirmekten Türkiye'ye husumet besleyen kim varsa gidip ona yanaşmaktan ibarettir. Bu şekilde davranan siyasetçi olmaz"
"BEYEFENDİ BİR KAZMA KÜREK DE SEN ELİNE AL GİT ORADA HENDEK AÇIVER"
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nu isim vermeden eleştiren Erdoğan, "Benim asıl üzüldüğüm başta genel başkanları olmak üzere bu ülkenin ana muhalefet partisini temsil eden siyasetçilerin ortaya koydukları tutumlar ve beyan ettikleri ifadelerdir. Ana muhalefet partisinin genel başkanı çıkıyor, terör örgütünün propagandasına alet olmasından duyduğu pişmanlığı dile getiren bir televizyon programcısını dik duramadın, diye eleştiriyor. Bu genel başkana göre o televizyon programcısı bu durumdan üzüntü duymak bir yana aynı tavrını sürdürmeli yani terör örgütünün propagandasına devam etmeliymiş. Öyle diyor genel başkan. Biliyorsunuz aynı zat daha önce hendekçi teröristleri de arkadaşı olarak ilan etmişti. Beyefendi bir kazma kürek de sen eline al sen de git orada hendek açıver. Bu partinin kimi mensupları da çatışmalarda yaralanan teröristleri hastanede ziyaret etmekten teröristlerle dayanışma ilanları asmaya kadar sergilemedikleri kepazelik bırakmadılar" diye konuştu.
"UTANÇ VERİCİ ÇİFTE STANDART"
İstanbul Sultanahmet Meydanı'nda yaşanan canlı bomba saldırısına yönelik konuşan Erdoğan, "İstanbul'da Sultanahmet Meydanı'nda bir terör örgütü bomba patlatıyor. Misafirlerimiz olan turistlerin ölümüne, yaralanmasına yol açıyor. Bu genel başkanın takıldığı yer savcılığın koyduğu yayın yasağı. Hale bak. Ne olacaktı? Oradaki o tabloları tüm dünyaya izletecek miydi? Fransa'da terör eylemleri yapıldığında hem bu ülkenin medyası hem de dünya medyası rahatsız edici en küçük bir görüntüyü servis etmeme konusunda hassasiyet göstermişti. Doğrusu da budur. Benzer bir hadise ülkemizde yaşanınca bu hassasiyetin zerresini göremiyoruz. İstanbul'daki saldırı sonrasında sergilenen ikiyüzlü tavrı en ilktir ne de son olacaktır. Bu utanç verici çifte standart insanlık tarihine kara bir leke olarak kaydedilmeye devam edecektir" ifadelerini kullandı.
"RUSYA KRİZİNDE HEP BİRLİKTE GÖRDÜK"
Türkiye'nin ticarette artık sadece bulunduğu bölgeyle sınırlı kalmadığını belirten Erdoğan, Rusya ile yaşanan jet krizini hatırlatarak "Son Rusya krizinde hep birlikte gördük. Bu ülkenin anlamsız, bizden ziyade kendisine zarar veren tutumu karşısında ilgili kurumlarımızın desteğiyle ihracatçılarımız hemen farklı pazarlara yöneldiler. Sağ olsunlar. Mesele bu. Aradığı zaman azmettiği zaman evelallah bu millet taşı sıkar suyunu da çıkarır. Bundan hiç endişem yok" dedi.
"GREENPEACE'CİLER BİR ARAYA GELİR, ÖNÜNÜ KESMEYE ÇALIŞIRLAR"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bilirim HES'lerde özellikle yine bu sözde akademisyenlerin bu işlerin önüne geçmek için neler yaptığını. Biliyorsunuz bunlar Greenpeace'ciler hep bir araya gelirler. Bir şeyler yapıp önünü kesmeye çalışırlar. Yeşili biz isminde yeşil olanlardan çok daha fazlasıyla severiz. Onlarınki Greenpeace'tir. Bizimki tam manasıyla yeşildir" ifadelerini kullandı.