06.03.2019 - 21:19 | Son Güncellenme:
AA
Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kanal 24 ve TV 360 ortak yayınına katılarak gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun "beka sorunuyla" ilgili sözleri hatırlatılarak "Böyle bir sorunun olmadığını, YPG bize saldırmaz cümlesiyle ifade eden bir partinin genel başkanı... Bunu söylediği gün ya da ertesi sabah taciz atışlarının olduğunu biliyoruz. Bunu bir amaç için mi, yoksa belirli bir oyu konsolide etmek için mi söyledi? Yoksa bir yerlere sinyal verdiğini mi düşünüyorsunuz?" sorusu üzerine Erdoğan, Türkiye'nin aslında en önemli sorununun beka sorunu ile muhalefet sorunu olduğunu söyledi.
Erdoğan, Türkiye'nin bir muhalefet sorunu yaşadığını dile getirerek "Şu anda bakın kendi kendiyle çelişki içinde olan bir ana muhalefetin başı var. Ülkemizde ve bölgemizde yaşanan hadiseler 31 Mart seçimlerini artık sıradan birseçim olmaktan çıkarıyor. Şimdi YPG/PYD'yi kalkıp da bu beka sorununun bir tarafı, bir ucu olmaktan eğer göremiyorsa bir ana muhalefetin başı, bu ülkede beka sorunu nedir, bunu tanımlamaktan da uzaktır. 100'ün üstünde benim vatandaşım, askerim sınır boylarında şehit olacak sen bunu beka sorunu olmaktan çıkaracaksın." diye konuştu.
Irak'tan bu bölgeye, YPG/PYD'ye 23 bin tır kamyon silah, mühimmat, araç gereç geldiğine işaret eden Erdoğan, bu terör örgütlerinin PKK'nın yan kolları olduğunu, bu silah, mühimmat ve araç gerecin Türkiye'ye karşı kullanıldığını kaydetti. Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bizim eğer bir Cerablus, bir Afrin operasyonumuz olduysa bunun sebebi o açılan terör koridorunu yani beka sorununu ortadan kaldırmak için biz ne yaptık, yarma harekatı yapıp Zeytin Dalı operasyonuyla bir defa o işi yok etme yoluna gittik. Kobani olayı bunun bir tanesidir. Biz Kobani'de bile oradaki Kürt kardeşlerimizi Türkiye'de kabullendik ve Türkiye'de onlara hala ev sahipliği yapıyoruz. Bütün bu gerçekler ortadayken hala YPG'yi bir defa bir terör örgütü olmaktan dışlıyor. Yani YPG terör örgütü değil diye ifade ediyor Bay Kemal. Bay Kemal'e sorarsanız PKK da zaten terör örgütü değil. Her ne kadar AB terör örgütü olarak kabul ettiyse de Bay Kemal bunu hala anlamadı. Yani YPG demek, PKK demektir. Halkımız bunu artık biliyor. Amerikalı senatörlere bile anlattık, anlattık sonunda anladılar. Nitekim ziyaretime gelen yine ABD'li önemli bir senatör, kendisine ekranda bunları anlattım, videodan anlattım, gösterdim ve görünce dedi ki 'haklısınız, bunlar terör örgütü' dedi. Bütün bu gerçekler ortadayken hala Kandil'den şu andaki ittifaka her türlü destek verilirken sen kalkıp da bunu anlamıyorsan biz sana ne diyelim. İşte bu terör örgütünün saldırılarında yüzlerce vatandaşımızın hayatını kaybettiğini görmezden geliyor."
"Geçmişe gittiğimiz zaman PKK tarafından öldürülen binlerce vatandaşımız var. Bunları neyle izah edeceksin?" diye soran Erdoğan, "Bunları bile görmezden geliyorsun. Bunun için de şu anda bakın CHP, İYİ Parti bunlar Güneydoğu'da, Doğu'da doğru dürüst bir miting dahi yapamıyorlar ve oralardan da zaten aday filan da göstermiyorlar. Oluşturdukları ittifak var ya bu ittifaklarla oraları zaten tamamıyla şu anda terör örgütünün desteklediği HDP'ye teslim etmiş vaziyetteler. Bazı yerlerde de diğerlerine bir şeyler bırakmış vaziyetteler ama bizim için, Cumhur İttifakı için böyle bir şey söz konusu değil. Biz her yerde varız ve Cumhur İttifakı olarak da biz bunu dayanışma içinde sürdürüyoruz." değerlendirmesinde bulundu.
"Geçmişteki yaşananlar bizim için çok önemli bir ders"
"31 Mart ertesinde, seçim sonrasında eğer ki daha önce yaşanan benzer durumlar kimi belediyelerde yaşanırsa kayyum noktasında tekrar harekete geçer misiniz?" sorusu üzerine Erdoğan, geçmişte yaşananların kendileri için çok önemli bir ders olduğunu ifade etti.
Erdoğan, "Buradan aldığımız nasihatle 31 Mart'tan sonraki süreçte benzer şeyler yaşandığı anda biz bu işi anında yargıya götürür ve anında da kayyumlar için yolu açarız. Çünkü kayyumun ne denli faydalı olduğunu yaşayarak gördük." dedi.
Devletin tüm belediyelere mali destek verdiğine dikkati çeken Erdoğan, "Peki bu aldığı mali desteği ilinde, ilçesinde, beldesinde değil de Kandil'e gönderiyorlarsa bunu Kandil'e gönderenlere veya teröristlere destek olarak verenlere iyi yapıyorsunuz, aynen yolunuza devam edin mi diyeceğiz? Hayır. Hemen bu işi yargıya sevk edeceğiz ve ondan sonra da bu adımları atacağız." diye konuştu.
Kayyumların başarısını görmemenin "bakar kör" olmak anlamına geldiğini ifade eden Erdoğan, Diyarbakır'da dört şeritli yolların bulunduğunu, caddelerin ışıl ışıl olduğunu, gençlerin oturduğu, birbiriyle sohbet ettiği kafeteryaların açıldığını anlattı. Erdoğan, "Öbür tarafta Dicle, orada piknik yapmak için alanlar oluşmuştur. Bir diğer tarafta Kurşunlu Camii inşa edilmiştir. Öbür tarafta meşhur oraların Suriçi denilen bölgeler tamamıyla elden geçirilmiştir. Buralar kentsel dönüşüm değişimle yeniden sahiplerine yapılarak teslim edilmiştir." bilgilerini paylaştı.
Erdoğan, Şırnak, Van, Hakkari'nin de aynı şekilde olduğunu dile getirerek bütün bölgedeki bu değişimin kayyumların gayretiyle gerçekleştiğini anlattı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Buraların aslında sizler tarafından da çekimlerinin yapılarak milletimize gösterilmesi çok çok büyük önem arz ediyor. Çünkü devletin bütün imkanlarını Kandil'in talimatıyla terör için kullanılması bizim kabul edeceğimiz bir şey değildi ve bunu sağ olsun güvenli ellere, kayyumlara teslim ettik ve onunla birlikte de şu andaki Güneydoğu illerini, bazı Doğu illerini de bu yeni yapısıyla kavuşturma imkanını bulduk." değerlendirmesinde bulundu.
"O ne diyorsa o da onu söylüyor"
HDP'li yöneticilere yönelik sözlerinin muhalefet tarafından seçmene söylenmiş gibi aktarıldığı ifade edilerek, "İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'in Denizli mitingine girmeden önce bir söylemi var, 'Cumhurbaşkanı'nın terörist dediği Denizlililer nasılsınız, iyi misiniz? Evine ekmek götürmekten başka derdi olmayan teröristler iyi misiniz, şu kadar milyon oy alan partinin seçmenine, sizlere terörist diyor' diye hitap ediyor. Partinin durumuyla seçmenin durumunu nasıl ayırıyorsunuz?" sorusu üzerine de Erdoğan, "Bir defa bu kadın şirazesinden çıkmış." ifadesini kullandı.
Kısa bir süre önce Denizli'de bulunduğunu, 30 bini aşkın Denizlilinin meydana geldiğini anlatan Erdoğan, şunları söyledi:
"Orada böyle bir ifade kullanıp kullanmadığımı Denizlili kardeşlerim zaten ruberu biliyorlar. Şimdi hani bunlar birbirleriyle ortak oldular ya bir yerinden kapacak. Şimdi zaten Bay Kemal yalancı, bu da ondan yalanı iyi kaptı ve o ne diyorsa o da onu söylüyor. Şimdi Man Adaları diye bir şey tutturdu biliyorsunuz Bay Kemal, dava açtım, aynı şekilde ailem dava açtılar ve bu davaları kazandık. Henüz parayı tahsil etmedik. Şimdi bu paraların ödenmesi için de CHP'li milletvekilleri yardım sandığı kurdular, beşer bin lira her bir milletvekili ödüyor ve oradan bu paraları ödeyecekler. Ben de diyorum ki ben bunu inşallah Mehmetçiği Güçlendirme Vakfına bu parayı tahsil ettiğim anda vereceğim. Bunun onayı gerekiyor, sonra parayı tahsil edeceğiz. Bununla bir yere gelmek istiyorum. Meral Hanım Tayyip Erdoğan'ın ne olduğunu çok iyi bilir. Meral Hanım bir defa istikamet üzere yaşayan birisi değildir. İstikametini birçok kez kaybetmiş birisidir. O da yalancıdır. Bir ara ne yaptı, 'genel başkanlıktan ayrılıyorum' dedi. Sonra ne oldu, geri geldi. Bir defa Meral Hanım, Tayyip Erdoğan halkına terörist diyecek kadar istikametini kaybetmemiştir."
Mitinglerinde de izlettiği HDP'li yöneticilerin terör örgütüne yönelik sözlerini hatırlatan Erdoğan, "Ben soruyorum ey Meral Hanım, Türkiye'de Kürdistan diye bir bölge var mı? Sen bunu nasıl kabul edersin? Bir taraftan böyle bir şey yok diyeceksin, 'Kürdistan' diyenlerle el ele omuz omuza olacaksın. Peki Erdoğan ne diyor? Türkiye'de Kürdistan yok. Güneydoğu Anadolu var, Doğu Anadolu var, Karadeniz, Akdeniz, Orta Anadolu, Ege, Marmara var. Eğer sen Kürdistan'ı çok seviyorsan Kuzey Irak'ta Kürdistan var, buyur Kürdistan'a git. Benim dediğim bu. Yoksa ben HDP'ye oy verenlere kalkıp da nerede terörist demişim bunu ispat etsinler. İspat ettikleri anda ben ne gerekiyorsa onu yaparım. Böyle bir iftiranın içerisinde ancak onlar bulunur." dedi.
"Genel başkanına söylediğinizi seçmenine teşmil ediyorlar." denilmesi üzerine Erdoğan, "Yaptıkları bu." karşılığını verdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:
"Kaldı ki mesela bir diğeri de kalkıyor, 'bizim arkamızda YPG var, PYD var, PKK var' diyor. Biz ne diyoruz? 'Bizim arkamızda da halkımız var, Allah'ımız var. Onlar sırtını oraya dayıyor, biz ise sırtımızı halkımıza, Hakk'a dayıyoruz. aramızdaki fark bu. HDP'ye oy veren kardeşlerime bugün de söyledim, sesleniyorum dedim. Bu terör partisine destek vermeyin. Partiyi konuşuyoruz. HDP, Kürt kardeşlerimin derdiyle dertlenen parti değildir. HDP terör örgütü PKK'nın payandasıdır. Nereden yönetiliyor? Kandil'den yönetiliyor. Bütün ekranlara Kandil'deki ismini vermeme gerek yok o kişilerin onların da resimlerini getiriyorum, konuşmalarını aynen koyuyorum. Mesela bir diğeri çıkıyor HDP'nin içinden eğer terörle mücadele 1 Temmuz'a kadar bu yasa kaldırılmazsa savaş çıkar. Bütün bunlar konuşuluyor. Bunları duymazdan mı geleceğiz Meral Hanım? Yoksa biz asla seçmene böyle bir yakıştırmayı hiçbir yerde yapmadık, yapmayız. Kaldı ki Kandil ve Pensilvanya destekli bir zillet ittifakıyla karşı karşıyayız. Kapalı kapılar ardında bunlar kirli pazarlıklar yapmaktadırlar. Nitekim işte bugün Denizli mitingi ikisinin beraber yaptığı bir mitingdir. Burada da maalesef bir yalan makinesi devreye girmiştir."
"Anketleri kendimiz yapıyoruz"
Anketlere güvenmediğine ilişkin yaptığı açıklamanın hatırlatılması üzerine Erdoğan, bazı anketlerin manipülasyon için kullanıldığına şahit olduklarını söyledi.
Erdoğan, "Çalışmamızı yönlendirmek için nerede, nasıl çalışmalar yapalım diye yine anketleri yapıyoruz ama bu anketleri kendimiz yapıyoruz." diye konuştu.
Bundan 5-6 seçim öncesi anket ciddiyetinin kalmadığını belirten Erdoğan, "Ciddiyetsizlik şu, manipülasyon çok ileri bakıyorsunuz sipariş üzere anketler yapılıyor. Anket şirketlerinin kullandıkları anketörler vesaire icabında aynı kişiler oluyor, aynı kişilerle yapıyorlar ve buradan belli sipariş üzere aldıkları o havuzdan çıkan bilgilerle kalkıp 'şu anketi yaptım' diyor. Burada belli satışlar var, dolayısıyla bu güven vermiyor." dedi.
Anketlerini partilerinin çatısı altında yaptırdıklarını ve daha sağlıklı olduğuna inandığını belirten Erdoğan, bu anketleri paylaşmadıklarını, çalışmalarını yönlendirme amacıyla kullandıklarını ifade etti.
Erdoğan, "Faraza 50 civarında ilde miting yapacağım gibi, televizyon programlarıyla bunları yürütüyorum. Aynı şekilde tabi muhalefet böyle bir kampanyanın içinde değil, yani bugün ana muhalefetin başındaki zat belki 16-17 bilemediniz 18-19 belki miting yapacak. Bu mitinglerini de Doğu, Güneydoğu, Doğu Karadeniz, buralarda değil daha çok batı, buralarda yapıyor, diğer yerlere filan gitmiyor, gidemiyor. O kendi bileceği bir iştir. Demek ki herhalde onun da anketörleri onlara böyle bir şey veriyor ama biz denek seçiminden tutunuz anketlere ve anketörlere varıncaya kadar buradaki uyuma çok dikkat ediyoruz, öyle siparişle belli bir ücret verilmek suretiyle denek seçimi yapmak gibi bir yol seçmiyoruz." değerlendirmesinde bulundu.
"En sağlıklısı meydanların dili"
Farklı anket metodları olduğunu ve bunların hangisinin sağlıklı olduğuna bakıldığında herkesin farklı şeyler söylediğini dile getiren Erdoğan, "Onun için en sağlıklısı bana göre meydanların dili." ifadesini kullandı.
Meydanların dilinin kendilerine ne aktardığının sorulması üzerine ise Erdoğan, 17 yıldır ülkeyi yöneten parti olarak meydanlarda yaptıklarını ve yapacakları yeni projelerini anlattıklarını bildirdi.
Dün İstanbul'da 4 ilçede yaptığı mitinglerde 150 bine yakın insana hitap etme fırsatı bulduğunu anlatan Erdoğan, şöyle devam etti:
"İnsanlar bu davetlere geliyor, meydanlarda bizi dinliyorsa burada bir şey var. Benim buradaki bütün heyecanım, aşkım, bu millete aşığız, biz bu ülkeye aşığız diyoruz ve onları sevk etmek, nereye? Bir defa bütün dost, ahbap, yaran bunları ziyaret edin, duyduklarınızı onlara anlatın. Ayrıca bu seçim çok çok önemli sandığa gelmeyecek ve gelemeyecek olanlar varsa bunları da sandığa taşıyın, bunda o meydandaki halkımla biz mutabık kalıyoruz. Biz nasıl tamam, yeter, yorulduk demiyorsak bu görev sadece benim veya bizim görevimiz değilki aynı zamanda benim halkımın da görevi. Niye? Demokrasi bu da onun için."
"Demokrasinin gereğini uygulamamız lazım." ifadesini kullanan Erdoğan, "Büyükşehirlerimizi, illerimizi, ilçelerimizi, beldelerimizi, mahallelerimizi ve ortaya koyduğumuz bir şey var, nedir o? Tevazu, samimiyet ve gayretle yeniden donatıyoruz. Yani bir siyasetçi gurur, kibir, böyle bir şeyle milletinin karşısında durmayacak, tevazu olacak, mütevazı olacak ki halk onu sevsin. Samimiyet olacak, yaptığı işte samimi davranacak ve tabii gayret olacak. Bunu da zaten vatandaş görüyor." dedi.
Vatandaşların, cumhurbaşkanlığı, başbakanlık ve belediye başkanlığı yapmış kendisini ve arkadaşlarını tanıdığını söyleyen Erdoğan, AK Parti'nin Ankara Büyükşehir Belediye Başkan adayı Mehmet Özhaseki'nin de belediye başkanlığı, milletvekilliği ve bakanlık görevlerinde bulunduğunu hatırlattı.
"Kağıthane'ye ne dedi? 'Kağıttepe' dedi"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Sayın Özhaseki bu işi iyi bilen arkadaşlarımdan bir tanesi. Ben bakın Bay Kemal gibi konuşmuyorum. Bay Kemal'e televizyon programında soruyorlar, 'İnce'yi niye yapmadınız' diyor, 'Onun belediyecilik geçmişi yok, tecrübesi yok' diyor. Lafa bak, sanki kendisinin belediyecilik geçmişi vardı İstanbul'a Büyükşehir Belediye Başkan adayı yapıldığı zaman. Onun için de Kağıthane'ye ne dedi? 'Kağıttepe' dedi. Niye? Tecrübe mecrübe filan bunların hiçbirisi olmadığı gibi bu işte kalkıp şimdi İstanbul'daki diyor ki 'Erdoğan'ın geçmişinde belediye başkanlığı mı vardı.' Erdoğan'ın geçmişinde İstanbul'dan önce belediye başkanlığı yoktu ama Erdoğan'ın geçmişi tamamen siyaset ve geçmişi özel sektörde ticaretle uğraşmış birisiydim. Oradan geldik, adımı attık ve İstanbulluya da biz mahcup olmadık. Şu anda Sayın Kılıçdaroğlu bir defa nasıl aday belirlenir bunu da bilmekten bihaber." değerlendirmesinde bulundu.
Erdoğan, Ankara'ya, Kayseri'de 5 dönem arka arkaya belediye başkanlığı yapmış, başarılı bir kişiyi aday yaptıklarını söyledi.
AK Parti'nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı Binali Yıldırım'ın da İDO Genel Müdürlüğü, bakanlık, başbakanlık ve TBMM başkanlığı görevlerinde bulunduğunu anımsatan Erdoğan, "Ben inanıyorum ki İstanbullu benim hemşehrilerim, vatandaşlarım Binali Bey gibi bir markayı asla burada ihmal etmeyecektir. İstanbul hizmet alacaksa ancak bu tür bir isimle alır. Diğerlerinin büyük düşünebilen bir yapısı yok. Ankara'da da öyle, İstanbul'da da öyle." dedi.
İzmir adaylarına ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Erdoğan, "Adayları kantara çıkardığınız zaman İzmir'de Nihat Zeybekci nire, karşısındaki nire?" ifadesini kullandı.
Zeybekci'nin özel sektörü bilen, Denizli'de iki dönem belediye başkanlığı yapmış, daha sonra da Ekonomi Bakanlığı görevinde bulunmuş biri olduğunu, bölgeyi tanıdığını dile getiren Erdoğan, "O da şu anda İzmir'de inanıyorum ki büyük projelerle dev projelerle İzmir'e bugüne kadar kazandırılamayan bir çehreyi kazandıracak." diye konuştu.
İzmir'in halinin perişan olduğunu ve susuzluk yaşandığını söyleyen Erdoğan, büyükşehir belediyesinin getirmesi gereken suyu kendilerinin getirdiğini belirtti.
Erdoğan, "Şu anda İzmir Körfezi pislikten geçilmiyor, koku aynen Haliç gibi, böyle kokuyor, rezillik. Bunlar halledemez, yine orası biz orada iktidar olursak Nihat Bey'e aynen Haliç Projesi'ni uygulattırır ve İzmir Körfezi'ni de inşallah pırıl pırıl yapar ve İzmir halkı arzuladığı o güzel İzmir'e kavuşur." dedi.
İstanbul'un bazı ilçelerinde toplanmayan çöplere ilişkin çeşitli görüntülerin ekrana yansıtılması üzerine, Cumhurbaşkanı Erdoğan, "İşte bu Şişli, maaş alamıyorlar, çöplükten geçilmiyor. Şu hale bak, bu rezillik. Şişli halkı hala bu adamlara oy verecek mi ben bunu düşünüyorum, vermemesi lazım." ifadelerini kullandı.
CHP'nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı Ekrem İmamoğlu'na Şişli ziyareti sırasında vatandaşların "Çöplere bakın" dediğinin, İmamoğlu'nun da buna karşılık, "Hallederiz, halledeceğiz" ifadesini kullandığının hatırlatılması üzerine Erdoğan, "Beylikdüzü'nü halletmiş mi?" diye sordu.
Erdoğan, "Ben ne diyorum? CHP '3 Ç'dir, '3 Y'dir, çöp, çukur, çamur." ifadesini kullandı.
Görüntülerin yeni olduğunun hatırlatılması üzerine Erdoğan, "Benim İstanbul'u aldığım zaman çöp dağları vardı, şimdi buyrun bakın burada da yine aynen çöp dağları oluşmuş. Maaşları da ödeyemiyorlar. Bu iyi günleri, daha kötü günler var, sefilleri oynayacaklar bunlar, yapamazlar. Çünkü yöneticilikte finans yönetimi çok çok önemlidir, insan yönetimi çok çok önemlidir, bilgi yönetimi çok çok önemlidir. Eğer bu üçü halledilmediği sürece batarsınız, bu hale düşersiniz. Bunlarda bunların hiçbiri yok. Diğer üçlü de 'yokluk, yoksulluk, yasaklar' işte biz bunları da kaldırdık. Şimdi İzmir'de Nihat Bey o '3 Ç'ye bir dördüncüyü ilave etti, o da çarpık yapılaşma. Hakikaten İzmir'in de İstanbul'un da bu çarpık yapılaşması bu da bir felaket." dedi.
"Türkiye'nin yeniden inşası için bir şanstır"
AK Parti ve MHP seçmeninin ittifak oluşturup oluşturmadığı sorusu üzerine Erdoğan, "Her geçen gün bu konsolidasyon ilerliyor. İlk zamanlarda biraz sıkıntılar vardı ama şu anda günler geçtikçe, gittiğim illerde özellikle MHP'li kardeşlerimle, arkadaşlarımla partimin mensubu kardeşlerimi bir arada görüyorum. Cumhur İttifakı olarak seçime girilen yerlerde adayların tanıtımını yaparken, MHP'li aday arkadaşlarımızın da tanıtımını sahnede yapıyoruz. Bunlar güzel bir dayanışmanın ürünü." ifadelerini kullandı.
Cumhur İttifakı'nı ayaküstü bir operasyonla değil, 15 Temmuz darbe girişimiyle yaptıklarını belirten Erdoğan, şöyle devam etti:
"15 Temmuz olayından sonra Sayın Bahçeli'nin duruşu, 'devlet, ebed müddet' anlayışına ciddi manada sahip çıkması ve arkasından 7 Ağustos, malum 'Yenikapı Ruhu' diye inşa ettiğimiz... Onu da buradan açıklamam lazım, 7 Ağustos'a aslında Kılıçdaroğlu son akşama kadar olumsuz cevap verdi. Bunu milletim bilmiyor olabilir. Son akşam herhalde baskılara dayanamadı, geleceğini söyledi. Yenikapı Meydanı'na geldi, hayatında görmediği bir katılımı orada gördü. Milyonlar vardı. Aradan bir müddet geçtikten sonra yan çizdi, Yenikapı Ruhu'nu inkar etmeye başladı.
Biz ise o günden itibaren tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet dedik ve yolumuza bu şekilde devam ediyoruz. 'Bir olacağız, iri olacağız, diri olacağız, kardeş olacağız ve hep birlikte Türkiye olacağız' dedik. Bu işi pazara kadar değil, inşallah mezara kadar götürürüz. Çünkü, Cumhur İttifakı'nın şahs-ı manevisinde bu var. Sayın Bahçeli'nin ifadesiyle bu zillet ittifakı, benim ifademle de illet ittifakı zemininde Türkiye'nin beka mücadelesini sekteye uğratma anlayışı var, biz bunlara bu fırsatı vermeyeceğiz. Onun için bu seçim çok çok önemli. Cumhur İttifakı sadece seçim kazanmak için oluşturulmadı, bu birliktelik aslında taban tarafından benimsenmiş, uzun vadeli bir birlikteliktir. Geniş bir toplumsal tabana sahibiz. Cumhur İttifakı, ülkemizin yaşadığı bu muazzam dönüşümün bir ana eksenidir. Cumhur İttifakı, Türkiye'nin yeniden inşası için bir şanstır, bunu da değerlendirmemiz lazım."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, terör örgütleriyle mücadelede gelinen noktayı anlatırken, "Hem sınırlarımız içinde hem de sınırlarımız ötesinde terör örgütüne tarihte görülmemiş ağır darbeler vurduk. Hem dağ kadrosu hem şehir yapılanmaları başlarını kaldıramaz hale geldi." dedi.
"PKK'ya katılım en düşük seviyede"
Hiçbir teröriste nefes aldırılmayacağını vurgulayan Erdoğan, şunları söyledi:
"En küçük bir terör tehdidi kalmayana kadar, bütün PKK'lılar temizlenene kadar mücadelemizi durdurmadan devam ettireceğiz. Terör örgütü mensubuyken teslim olanların sayısında ciddi bir artış var. PKK'ya katılım en düşük seviyede. Terörü kaynağında yok etmek için yeni operasyonlara her zaman hazırız. Yani Suriye'den geliyorsa Suriye'de yok edeceğiz, Irak'tan geliyorsa Irak'ta yok edeceğiz. Bunu biz Iraklı dostlarımıza da söyledik. Ya siz yok edin, etmediğiniz takdirde de biz oraya ineriz. Suriye'de nasıl terör koridorunu yok ettiysek, aynı şekilde yeni bazı gelişmeler olduğu anda oraya da gereğini yaparız. İşte Adana Mutabakatı denilen olay budur."
Terörle mücadelede Amerika'nın "Kürtleri vurmayın" yaklaşımının yanlış olduğunu ABD Başkanı Donald Trump'a ilettiğini bildiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Sayın Trump'a söyledim, 'Sayın Başkan, burada bu ifadeleri kullandığınız sürece yanlışın içerisinde olursunuz.' Bizim mücadelemiz ve yaptığımız savaş Kürt kardeşlerimizle değil, bu terör örgütüyledir. Bu terör örgütünün içerisinde Kürtler de olabilir, Fransızlar da olabilir, Almanlar da olabilir, İngilizler de olabilir, dünyanın değişik yerlerinden malum PYD/YPG'nin içerisinde 'yabancı savaşçı' diye adını koydukları var. Bu terörle mücadeleyi verirken Kürt, Fransız, Yunanmış, Avustralya'dan gelenmiş, ayıklayacak halimiz yok. Mehmedime silah doğrultana biz de doğrulturuz. Biz burada mücadeleyi Özgür Suriye Ordusu'yla veriyoruz, Özgür Suriye Ordusu'yla beraberiz, Mehmedimiz onlarla dayanışma içinde bu mücadeleyi veriyor. Zamanında Amerika'ya şunu söyledik, 'gelin burada bu mücadeleyi sizlerle yürütelim' ama ne yazık ki Amerika bizi dinlemedi, onlarla birlikte hareket etme kararını verdi." ifadelerini kullandı.
"Türkiye'nin kontrolündeki yerlerde barış var"
Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, İdlib ve Afrin'de Rusya ile olan dayanışma neticesinde terörle mücadelenin başarılı şekilde sürdürüldüğüne işaret ederek, "Zaman zaman bazı ihtilaflar olsa da görüşmelerin neticesinde bir yere varıyoruz. Güney sınırlarımız boyunca kurulmaya çalışılan terör koridoruna büyük bir darbe indirdik. Bundan sonra da durum aynıdır. Cerabulus'tan Azez'e, Afrin'den Elbab'a kadar Türkiye'nin kontrolündeki yerlerde barış var, özgürlük var, demokrasi var ve 311 bin insan oralara geri döndü." şeklinde konuştu.
"Hiçbir FETÖ'cünün yaptığı yanına kar kalmayacak"
"FETÖ ile mücadeleye ilişkin" soru üzerine, FETÖ'cülerin kaçacak yer aradığını belirten Erdoğan, şunları kaydetti:
"Bunların bir kısmı içeride bir kısmı Amerika'ya kaçtı, bir kısmı Almanya'ya kaçtı, bir kısmı daha değişik yerlerde. Samimi devlet başkanları sağ olsunlar bunları yakaladıkça bize teslim ediyor. Teslim ettikçe de yargılanıyorlar. Bunlara asla af diye bir şeyimiz söz konusu olamaz. Aldıkları cezaları yiyecekler, cezasını çektikten sonra çıkar çıkmaz, onlar ayrı bir konu. Bütün bu süreçler takipsiz bırakılamaz. İster ByLock kullanan, ister kontörlü telefon ister dumanla haberleşsinler, hiçbir FETÖ'cünün yaptığı yanına kar kalmayacak, bunun bilinmesi lazım. Milletimiz bu konuda müsterih olsun, FETÖ ile mücadele kararlılığımız sürüyor. Bukalemun kılıklıları da evelallah eninde sonunda buluyoruz, bulacağız. Devletin kurumları içerisinde hala var, silahlı kuvvetlerde, polis teşkilatında var. Mesele insan yetiştirmede, Milli Savunma Üniversitemizi kurduk, astsubay okulumuzu kurduk, bunların hepsi 5-6 yılımızı alan şey. Bütün buralardan mezun olanların hepsi genç, dinamik bu vatanın evlatları olarak yetişiyor."
Fetullahçı Terör Örgütü'ne (FETÖ) ilişkin "Cezayı çekti bitti yok. İstihbarat örgütleri niye var. Huylu huyundan vazgeçmez." sözleri anımsatılarak "Cezalarını çekmiş bile olsalar, sonrasında yine bir girişimde bulunma ihtimallerine karşı istihbarat örgütleri onların, o isimlerin üzerinde mi olacak?" şeklindeki soruna Erdoğan, "Tabii onu anlayacağız. Cezayı çekti, bitti iş, tamam artık istediği gibi hareket etsin, böyle bir şey olmaz." yanıtını verdi.
"Bunun bedeli ağır olabilir"
Erdoğan, "Zaten bugün bu toplumun içerisinde bu hassasiyet olmadığı takdirde birçok bedeli her an ödeyebiliriz. Şu anda bakın sadece FETÖ'ye 2017'de 31 bin 19, 2018'de 23 bin 521 operasyon düzenlendi. 2017 ve 2018 toplamında 122 bin 562 FETÖ gözaltısı yapıldı ve 34 bin 10 kişi bunlardan tutuklandı. Yani işi ne kadar yakın takip ettiğimizi söyleme açısından söylüyorum. 2019 yılında ise bugün itibarıyla 3 bin 306 FETÖ operasyonu yapıldı. Bu operasyonlar sonucunda bu yıl 7 bin 416 gözaltı ve bin 385 tutuklama işlemi gerçekleşti. Bu kadar kısa zamanda bile bunlar oldu. Takip ediyoruz, işi eğer gevşetirsek, bir rehavet söz konusu olursa bunun bedeli ağır olabilir." ifadelerini kullandı.
"Türkiye düşmanları bunları bağırlarına basıyorlar"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, İzmir'de gözaltına alınıp sorgulanan ve daha sonra adli takiple bırakılan FETÖ mensuplarının bir başka operasyonla yeniden yakalanması, bir başka FETÖ mensubunun mahkemede eşinin ismi söylendiğinde "tanımıyorum" demesine ilişkin örneklerin hatırlatılması üzerine, şunları kaydetti:
"Bunların meşhur bir tane ahlaksızı vardı. Yargı tuttu bunu adli kontrolle serbest bıraktı. Nerede bu adam? Nasıl sen bunu kalkıp da adli kontrolle serbest bırakırsın. Hem suçlu buluyorsun hem de adli kontrolle serbest bırakıyorsun. FETÖ ayağında bu. Açık söyleyeyim, Adil Öksüz. Aynı şekilde Can Dündar olayı, 5 yıla mahkumiyeti söz konusu adli kontrolle onu da serbest bırakıyorlar, bırakıldığı gün kaçıp gitti. Bu adam vatan haini. Diğeri vatan haini. Şu anda Almanya'da, şurada burada Türkiye düşmanları bunları bağırlarına basıyorlar. Bunlardan bizim bir ders çıkarmamız lazım. Aynı şekilde yine FETÖ'de malum Zaman gazetesinin başındaki adam o da öyleydi. Onunla ilgili de karar verildi ama o gece hemen kaçtı gitti. Bunları bizim artık görmemiz, bilmemiz lazım. Yani Müslüman bir sokulduğu yerden bir daha sokulmaz."
"Bu adamlar siyaset cahili"
Yayında CHP Grup Başkanvekili Engin Altay'ın "10 Mart'ta herkes İstanbul'u CHP'nin aldığını tayin ve tespit edip kabullenecek." şeklindeki açıklamaları ekrana getirildi. Erdoğan, bu açıklamalar işaret edilerek "Şöyle bir söylem üretiyorlar, burada acaba 15 Temmuz benzeri bir kalkışmadan mı medet umuyorlar? Çünkü sandıkta bir şey yapamadıklarını gördüler gibi konular dolaşıyor. Ciddiye alıyor musunuz bunları?" sorusuna karşılık, bunları ne ciddiye almanın ne de konuşmanın doğru olduğunu vurguladı.
Bu tip söylemlerin ciddiye alınması halinde sanki "böyle bir şey varmış" havasının oluşacağına işaret eden Erdoğan, "Bu adamlar siyaset cahili. İkincisi bu adamların sırtında küfe yok, bunlar yönetim işlerini bilmezler. Bunlar bugüne kadar nereyi, neyi yönetmişler de böyle bir şeyi konuşuyorlar." değerlendirmesinde bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, milletin 15 Temmuz'u tersine çevirdiğini anımsatarak "Bugün biz 15 Temmuz'a göre her birimiyle çok daha güçlü bir kuvvetiz. Asla bunlara biz fırsat vermeyiz. İstedikleri kirli tezgahı kursunlar, bu tezgahları bunların kafasına geçiririz. Her türlü tedbirimiz var." diye konuştu.
"Yunanlıların aklı başına geldi, şimdi malum adalarda tatbikatlar yapıyorlar"
"Mavi Vatan-2019 Tatbikatı"na işaret eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Yunanlılar bayağı bu işten ürkmüşler. Biz size karşı yapmadık ki bunu. Biz tatbikat yapmayacak mıyız? Asker bir millet tatbikatını tabii ki denizlerinde yapacak. Tatbikat bitti, şimdi limanları dolaşıyorlar. Bu sefer de Yunanlıların aklı başına geldi, şimdi onlar da malum adalarda kendilerine göre tatbikatlar yapıyor. Bizim böyle bir korkumuz, ürküntümüz, derdimiz yok ama her an hazırlıklıyız, bunu bir defa bilmemiz lazım.
Bu beyefendi de kalkıyor böyle bir şey ortaya koyuyor. Böyle bir şey söz konusu değil. Şu anda en önemli kamuoyu araştırması 31 Mart, sandıklardır. Bu sandıklarda tarihinin en büyük kamuoyu araştırmasını göreceğiz. Ankara'da, İstanbul'da, İzmir'de, Kayseri'de, Konya'da, Trabzon'da, Samsun'da, Malatya'da, Diyarbakır'da... 30 büyükşehrimizi kim kazanacak, 51 vilayetimizde kimler kazanacak hepsi ortaya çıkacak."
30 büyükşehir, 51 il, 922 ilçede seçimlerin yapılacağına işaret eden Erdoğan, bunun sonucunda gerçek tablonun ortaya çıkacağının altını çizdi.
"Türkiye bugün bölgesinin en önemli gücüdür"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Türkiye bugün bölgesinin en önemli gücüdür. Hangi küresel mesele var ki bugün Türkiye'nin bu konudaki fikri, düşüncesi merak edilmesin? Hepsi soruyor ve ondan sonra da buna göre belli bir adım atılıyor." şeklinde konuştu.
Terörle mücadeleye ilişkin 14 kırmızı, 10 mavi, 25 yeşil, 100'ü aşkın gri kategoride yer alan teröristin etkisiz hale getirildiği anımsatılarak, bu başarıyı neye bağladığı sorulan Erdoğan, terör örgütü PKK ile 40 yılı aşkın süredir mücadele edildiğini ve bunun oluşturduğu kazanım, tecrübelerin bulunduğunu söyledi.
Erdoğan, göreve geldiklerinde savunma sanayisinin yüzde 20'sinin yerli, yüzde 80'inin ise tamamen ithal olduğuna dikkati çekerek "Şu an savunma sanayiindeki yerli ürünlerimizin oranı yüzde 65'i, yüzde 70'i buldu. Bu bizi teknoloji olarak da güçlü bir konuma taşıdı." dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:
"Mesela İHA bulamıyorduk. Amerika'dan Sayın Bush'tan istediğim zaman, adam şaşırmıştı, o zaman 'Hiç olmazsa Irak'ta 48 saatliğine bunu verelim' diye talimat vermişti. Bizim şimdi 48 saat diye bir derdimiz yok. Hava müsait olduğu zaman biz her an İHA'larımızı kaldırıyoruz. O zaman zaten Amerikalılardan SİHA almak hiç mümkün değildi. Şimdi biz SİHA'mızı da yaptık ve şu anda onu da istediğimiz anda kaldırabiliyoruz. İsrail'den aldıklarımız vardı, bozulduğu zaman yaptıramıyordun, öyle bir durumdaydık, HERON'lar. Bunları artık kendimiz hallediyoruz. Şimdi daha büyüğü yapılıyor, birkaç ay içerisinde inşallah o devreye girecek."
Tüm bunlarla birlikte attıkları adımların, edinilen tecrübenin terörle mücadelede gücü artırdığını, Cudi'de, Gabar'da, Tendürek'te terör örgütünün inlerine girdiklerini belirten Erdoğan, kullanılan akıllı bombalar sayesinde vurulan bölgelerin bitirildiğini dile getirdi.
"Hani sen milliyetçiydin, ülkücüydün, ne oldu sana"
Bu başarılarda vatandaşların desteğinin önemine vurgu yapan Erdoğan, şöyle konuştu:
"Bütün bu başarının arkasında halkımızın güveni, desteği var. Ama Bay Kemal bundan rahatsız, niçin bunlarla bu mücadele veriliyor, niçin oralara gidiliyor diyor. Peki Bay Kemal bundan rahatsız olursa başka kim rahatsız? HDP rahatsız. Şimdi bugün Denizli konuşmasına bakıyorum ki Meral Hanım da bundan rahatsız. Kime karşı bu mücadeleyi biz veriyoruz, teröristlere karşı.
Yoksa teröristlerin desteklemiş olduğu o partiye oy verenlerle ilgili bizim söylenmiş herhangi bir ifademiz, lafımız yok. Sana ne oluyor Meral Hanım? Hani sen milliyetçiydin, ülkücüydün, ne oldu sana? Bir anda istikametini kaybettin. Önce bir kendine gel. Zaten biz partimizi kurarken bizi de sattı bu kadın. Bir anda kayboldu. Benimle beraber partimizi kurarken belli yerlere geldi, ondan sonra Afyon'da ortadan kayboldu. Böyle birisi bu. Bunu da herkesin tanıması, bilmesi lazım. Bunlara güven olmaz, bunlarla bir yere varılmaz. Gelecek inşallah çok daha iyi olacak."
"Buna 'evet' dememiz mümkün değil"
Türkiye'nin Suriye'nin kuzeyinde güvenli bölge oluşturulması talebiyle ilgili gelinen aşamanın sorulması üzerine Erdoğan, eski ABD Başkanı Barack Obama'nın başkanlığı döneminde bu konuyu kendisinin ABD'ye teklif ettiğini belirterek şu bilgileri verdi:
"ABD ile beraber kuzeyde böyle bir bölge oluşturalım ve bu bölgede de bizdeki mültecileri buralara yerleştirelim. Yani biz bu konutların yapımı noktasında adımı atarız ama bize mali destek noktasında da Amerika'nın veya Batılı ülkelerin bu desteği vermesi lazım. 'Bu çok güzel bir düşünce filan' demişlerdi ama bu konuda bir adım atılmadı. Şimdi bu yeni dönemdeyse bu güvenli bölge veya bizim sınırdan şöyle 30 kilometre derinlikte atacağım böyle bir adımın kesinlikle Türkiye'nin kontrolünde olması lazım. Türkiye'nin dışında birisine buranın kontrolünün verilmesine biz 'evet' diyemeyiz. Çünkü her an buradan bize saldırı olur. Peki bunlar ne yapacaklar şöyleyeyim; YPG'ye, PYD'ye kalkıp buranın kontrolünü verecekler. Bizim buna 'evet' dememiz mümkün değil. Amerika, 'biz 400 asker bırakacağız' diyor. Fransa ise 'biz 200 tane bırakacağız' diyor. Bunlarla bu olacak iş değil. Eğer siz burayı güvenli bölge olarak düşünüyorsanız, biz burada Özgür Suriye Ordusu ile burayı güvenli hale getiririz ki biz sizin bir stratejik ortağınız olarak rahat edelim. Biz NATO'da beraber değil miyiz? NATO'da berabersek bir stratejik ortak olarak bize karşı vecibeleriniz yok mu? O zaman bunu halledin."
PKK/YPG'nin kontrol ettiği 50 bin kilometrekare alanın Suriye'nin yaklaşık yüzde 27'sine tekabül ettiğine dikkati çeken Erdoğan, "Burada da bu kontrolü biz ele alırsak, biz de huzurlu oluruz. Yoksa bizim burada güvende olmamız mümkün değil. Kaldı ki şu anda Suriye'nin tüm tarım arazilerinin yüzde 60'ı PKK/YPG'nin kontrolünde. Özellikle Deyrizor o bölgede petrol yatakları var. Bu petrol yatakları da DEAŞ'ın kontrolündeydi, kısmen bunların kontrolünde. Ham alıyorlar, tamda mütekamil bir yapıları yok ama onu işleyip 650-700 dolara bunu satma durumundalar. Kaynakları da özellikle buralardan elde ediyorlar. Bütün bunlara karşı Türkiye olarak biz bu gelişmeleri çok daha güvenli kılmamız lazım ki adımlarımızı güvenli bir şekilde atalım." diye konuştu.
"ABD'nin PYD/YPG terör örgütüyle olan ilişkisine son vermesi şart"
"Türkiye'nin güvenli bölge talebinden neden korkuyorlar? Türkiye'yi neden bu bölgede istemiyorlar?" sorusu üzerine Erdoğan, şunları söyledi:
"Bu süreç içerisinde Trump kararlı bir duruş sergilemedi dersem yanlış olur, sergiledi. Fakat tabii her liderin etrafında da birileri var. Sürekli bir şeyler sufle ediyor. Burada da böyle bir şeyler var. Bu noktada Amerika'nın bir müesses nizamı var, buna bir derin devlet de diyebiliriz, bunların engellemeleri söz konusu. Bu engellemeler özellikle bizim için de en temel sıkıntılardan bir tanesi. Nitekim Amerika'nın bir defa PYD/YPG terör örgütüyle olan ilişkisine son vermesi şart. Bunlarla ilişkiyi kesemezse bu sıkıntı bizim devam eder ama bunu ortadan kaldırırsa benim kendilerine daha önce de söylediğim gibi gelin burada beraber hareket edelim, biz buraya iki tugay sokarız, Özgür Suriye Ordusu ile beraber de bu işi çözeriz dedik. Ne yazık ki bunlar bu işe sıcak bakmadılar. İşte o dediğim, etrafındaki generallerin de yaklaşımıyla ki bazıları etrafında değil zaten, onları da görevden aldı, maalesef şu anda kayıplar."
Erdoğan, ABD'nin Suriye'den çekilmesinin ne aşamada olduğunun ve burada Amerika'nın terör örgütlerine verdiği silahların akıbetinin ne olacağının sorulması üzerine şu cevabı verdi:
"Bütün silahların seri numaraları vesaire bizdedir, sözlerini pek sağlıklı bulmuyorum. Bu silahlar kime teslim edilecek, Türkiye'ye mi teslim edilecek veya kendileri mi alıp götürecekler? Biz bunu Irak'ta yaşadık, böyle bir şey olmadı. Tam aksine orada işte yine PKK'ya ve aynı şekilde terör örgütlerine bunları verdiler. Biz burada bu yaşanmasın istiyoruz. Eğer böyle bir şey yapacaksanız gelin bunları bize verin, bölgenin güvenliğini de biz bunlarla sağlayalım. Biz Amerika'nın Suriye'den çekilme sürecini sıcağı sıcağına takip ediyoruz. Şu anda henüz bu adımlar atılmış değil. Amerika'nın Suriye'den çekilme kararının bölge ülkelerinin güvenliğine, ayrıca Suriye'nin güvenliğine de yansımasını çok çok önemli buluyoruz. Suriye'nin toprak bütünlüğü bizim baştan beri iddia ettiğimiz bir konu. Buna bizim de Rusya'nın da İran'ın da Amerika'nın ve Koalisyon Güçleri'nin de uymasının gereğini hep ifade ettik. Biz bunu Soçi'de, Ankara'da, Tahran'da ifade ettik. İkinci tur Soçi'deki sonuç bildirgesinde de bunları yine oraya derç ettik. Bugün de bizim düşüncemiz yine böyle. Bundan sonraki süreçte de ikinci Soçi'den sonra Ankara olacak. Bunlar bizim gündemimizin önemli başlıkları, buna böyle devam edeceğiz."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD'nin Suriye'de terör örgütlerine verdiği silahlarla ilgili Türkiye'nin tavrıyla ilgili bir soruya, "Amerika bu silahları kendisi alıp gidecekse malıdır, alsın götürsün ama yok kendisi alıp götürmeyecekse bize versin, gerekirse otururuz masaya pazarlığımızı yaparız, işimize yarayanı veririz parasını alırız. O ayrı mesele ama kalkıp bunu teröristlere vermesin. Teröriste bunu parasız veriyor, bunların birçoğunu kendilerinden paramızla istediğimiz halde bize vermediler. Teröriste bunları parasız veriyorsunuz, ondan sonra da Kongre'de şurada burada diyorsun ki 'şu kadar para harcadık'. Buyurun sizin yaptığınız iş bu, neticesi de bu." karşılığını verdi.
"Biz bir anlaşma yaptıysak onun arkasında dururuz"
S-400 füze sistemi konusunda bazı çevrelerin Türkiye'ye yönelik baskılarıyla ilgili bir soru üzerine Erdoğan, şunları kaydetti:
"S-400 konusunda biz işi bitirdik, o bitmiş bir şey. Onu artık konuşmamızın anlamı yok. Çünkü gerek Sayın Putin ile gerekse Rusya ile biz bu anlaşmayı bitirmiş vaziyetteyiz. Yani kredi şartlarından ortak üretime varıncaya kadar bütün bunlar konuşuldu, anlaşıldı, imzalar atıldı bitti. Şimdi bizim bir geri dönüşümüz asla olamaz. Çünkü bize böyle bir ahlaksızlık yakışmaz, bu ahlaki değildir. Çünkü biz bir anlaşma yaptıysak onun arkasında dururuz. Kimse bizden tükürdüğümüzü yalamamızı beklemesin. Alışılmış liderlerden de değiliz. Bunu da herkesin bilmesi lazım. Kaldı ki biz Patriot olayını bunlardan ne zaman istedik? Obama dönemi. Obama döneminde bu işi halledemediler. Sayın Trump ile de bunları konuştuk. Bu dönemde de maalesef 17 ay oldu, buradan da yine olumlu bir şey çıkmadı. Biz yine onlara dedik ki hala verebiliyorsanız siz de verin bize. Biz şartlar uygunsa, fiyatlar uygunsa, kredi uygunsa, ortak üretime girebileceksek sizle de yaparız. Ama ortak üretim, kredi şartı, teknoloji bunların olması şart. Ben sana vereyim ama anahtar benim elimde olsun, kusura bakma biz böyle bir şeye artık giremeyiz. Bunlar tarih oldu. Şimdi biz Ruslarla anlaştık, ortak üretime gireceğiz. Belki S-400'den sonra S-500'e gireceğiz. Bize S-400'de dayatma yapanlar, niçin Yunanistan'a yapmıyor S-300 için? Niçin Bulgaristan'a yapmıyor S-300 için? Niçin Slovakya'ya yapmıyor S-300 için? Bunlar da aynı zamanda NATO ülkesi, yapın onlara da niye yapmıyorsunuz?"
NATO Genel Sekreterinin S-400 tedarikiyle ilgili "Bu ortaklarımızın en doğal hakkıdır, biz buralarda müdahale edemeyiz." dediğini aktaran Erdoğan, şöyle devam etti:
"Şimdi bizi nereden tehdit ediyorlar, F35'lerin radarları noktasında sıkıntı doğurur. Biz bunların da incelemesini yaptık. Böyle bir şey de yok. Biz F35'lerin taksidini tıkır tıkır ödeyen bir ülkeyiz. Şu ana kadar 1 milyar doları aştı bizim ödediğimiz para. Biz bu noktada da samimiyiz. Ben her şeyi senden alacağım diye bir kaide olamaz ki. Sen aldığın her ürünü bize sorarak mı alıyorsun, hayır. İstediğin ürünü istediğin yerden alıyorsun. Bizim de böyle bağımsızlığımız var, biz bağımsız Türkiye'yiz, köle değiliz. Dolayısıyla burada da bizim özgürlük alanımız neyse, bu özgürlük alanımızın içerisinde her alanda adımlarımızı atıyoruz. Rusya ile bu konuda adımımızı attık, imzalar tamam. Çok çok uygun şartlar altında da S-400 anlaşmamızı yaptık. Bize bunun gönderimini de temmuza kadar çektiler. Temmuzda da ilk partiyi de inşallah alacağız."
"Bunun başka çıkışı yok"
Ucuz taksitlerle 50 bin konut yapımına ilişkin değerlendirmesinde, düşük ücretle 2 1 daireler şeklinde daha çok yapay mimari ile "zemin artı üç" ya da "zemin artı dört" şeklinde binaların yapılacağını aktaran Erdoğan, mimari özelliklerinin de yerel olacağını dile getirdi.
Bu konutlarda zemin etüdlerinin çok iyi yapılmak suretiyle depreme dayanıklılık ön kaydıyla inşaatların yapılacağını belirten Erdoğan, "Türkiye'de bir defa riskli yapılar gerçeği var." dedi.
Mitingin birinde halka "Size adeta yalvarıyorum, ne olur gelin bu çarpık yapılaşmayı ortadan kaldırmak için, tüm kira bedellerinizi ödemek suretiyle buraları yıkalım, yaptıktan sonra yine sizi buralarda iskan edelim." dediğini hatırlatan Erdoğan, "Ama bize bu konuda yardımcı olacaksınız. Bu işi sadece devletten beklemeyin. Vatandaşlarımızın can ve mal güvenliğini sağlamak, böyle acılar yaşamamak, örneğin Kartal'da olduğu gibi, buralara yönelik bir düzenleme yapmak artık bir gerekliliktir. Burada kimsenin kentsel dönüşümü karşısına almaması lazım. Biz bunu muhakkak uygulayacağız. Bunun başka çıkışı yok." diye konuştu.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığının TOKİ vasıtasıyla hazırladığı projelerin çok güzel olduğunu vurgulayan Erdoğan, 50 bin konutlu projenin de başta İstanbul olmak üzere değişik yerlerde olacağını, vatandaşlarla birlikte bütün paydaşların bu fırsatı ranta çevirmeden konuya yaklaşması gerektiğini ifade etti.
Ödeme imkanının da çok kolay olduğunun altını çizen Erdoğan, 15, 20 yıl vadelerin bulunduğunu anlattı. Taksitlerin 336 lira, 700 lira dolayında olduğunu belirten Erdoğan, şöyle devam etti:
"Adeta kira öder gibi taksit ödeyeceksin ama süreye bak, 15-20 yıl. Huzur içinde olacaksın, korku telaş içerisinde burada kalmayacaksın. Bir de mahalle esaslı, aile mefhumunu gözeten bir anlayış burada hakim, bizde şu anda kaybolan... Dikey mimaride oturan aileler, birbirlerini tanımıyor, ölüp gitse haberleri yok. Ama yatay mimaride bir defa toprağa yakınsın, mahalle kültürü orada var. Düzenlemede de binalar birbiriyle adeta böyle o mahalle esaslı olduğu için, yani okulu, camisi, alışveriş yeri hepsi orada mevcut ve birbirleriyle komşuluk hukukunu çok daha rahat ve gerçekten güçlü bir şekilde geliştirecekler ve böylece de TOKİ'nin yeni projesi hayata geçtiği anda çok farklı bir ses getirecek diye ben buna inanıyorum."
"Ben bu alanda da yerliye, milliye inanıyorum"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, futbolla ilgili bir soruyu yanıtlarken, futbol izlemeye kampanya dolayısıyla çok vakit bulamadığını bildirdi.
Erdoğan, Şenol Güneş'in Milli Takımın başına gelmesine sevindiğini ve kendisini tebrik ettiğini aktardı.
Türkiye'nin Şenol Güneş'le dünya üçüncülüğünü kazandığını hatırlatan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Böyle bir başarısı da var ve işin kökünden geliyor. Ondan sonraki teknik direktörlük hayatı yine başarılarla dolu bir teknik adamımız. Ben bu alanda da doğrusu yerliye, milliye inanıyorum. Şu anda Şenol Bey bizim ligimizdeki tepeden tırnağa bütün futbolcuların hepsinin puanını en iyi verenlerden, en iyi bilenlerden. Tabii ki Lucescu ile bir şey yapıldı onu da bir kenara koymamak lazım. Bir gençleşme olayı söz konusu oldu. Ama bu konuda ben Şenol Bey'in zaten genç kadrolarla bu işi götüreceğinden hiç şüphem yok. Zaten bu ay Arnavutluk ve Moldova ile bir sürece giriyor. Bunlarla birlikte şöyle iyi bir başlangıç, bir deplasman, bir içeride olmak üzere inşallah yapılırsa ben inanıyorum ki arkasıda bunun iyi gelecektir. Böylece iyi bir başlangıç, iyi bir sınav, Milli Takımımızın heyecanını da Avrupa Şampiyonasında geleceğe taşıyacaktır."
Dünya Kadınlar Günü'nde Şanlıurfa'da olacağız
8 Mart Dünya Kadınlar Günü'ne vurgu yapılarak, eşi Emine Erdoğan'ın siyasi kariyerine katkısının sorulması üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Öyle bir soru sordun ki bizi ters köşe ettin." dedi.
"Hanım sağolsun siyaseti bizden kaptı. Yoğun bir şekilde zaten o da adeta bir kampanya kendine göre yürütüyor. Hem ulusal, hem uluslararası." diyen Erdoğan, şunları kaydetti:
"Özellikle tabii sıfır atık olayı ile hakikaten Türkiye'de ele alınması geciken bir konuyu ele aldı ve o işi de yakından takip ediyor. Özellikle de Türkiye'de kadınımızın yeri noktasında hassasiyetleri çok ileri derecede. Kızlarımla beraber, anne kızlar beraberce bu çalışmalarda etkili durumdalar. Gerek büyük kızım, gerek küçük kızım onlar da çok aktif, STK'larda falan. Gerekse eşim, hakeza böyle. Bu çalışmalarını o da boş bırakmadan sürdürüyor. Bu konudaki hassasiyeti artık onun dışarıdan da bazı taleplerle karşılaşmasına fırsat veriyor. Şu anda 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nde yanılmıyorsam kendisininde bu hafta bir programı var. 8 Mart'ı inşallah Şanlıurfa'da partimizle spor salonunda kutlayacağız. Geniş bir katılımın olacağına inanıyorum. Gündüz mitingimizi yapacağız. Bu yılı biliyorsunuz biz Göbeklitepe Yılı ilan ettik. Mitingden sonra Göbeklitepe'ye çıkacağız, orada ufak bir açılış yapacağız ve bu açılışla beraber ardından da Dünya Kadınlar Günü'nü Şanlıurfa'da kapalı spor salonunda kutlayacağız, oradan mesajlarımızı da vereceğiz. Eşimin de sağolsun bu konulardaki hassasiyeti, siyasi noktadaki destekleri, özellikle alternatif tıp olsun, eğitim olsun bu konulardaki kızlarımla olan bu mücadelesi onlar da her türlü takdirin üstündedir."
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, konuşmasının sonunda 31 Mart'ın Türkiye için hayırlara vesile olmasını diledi. Erdoğan, "Tabii bir şeyi altını çizerek söylüyorum; milletim 31 Mart'ta her zaman olduğu gibi aman sandıkları ihmal etmesin, sandıklara muhakkak gitsinler. Bu demokratik hakkını muhakkak kullansın." dedi.