SiyasetÇoban Sülü'den Cumbaba'ya

Çoban Sülü'den Cumbaba'ya

06.04.2000 - 00:00 | Son Güncellenme:

Çoban Sülü'den Cumbaba'ya

Çoban Sülüden Cumbabaya


Demirel, 1964 yılında AP Genel Başkanı olarak başladığı siyaset yaşamını dün Cumhurbaşkanı olarak tamamladı. Son kez seçim kazandığında "Altı kez gittim, yedi kez geldim" demişti... Bakalım bu kez ne yapacak?


1991 seçimlerinde elde ettiği başarının ardından Milliyet okurlarının yılın adamı seçtiği Demirel, "nasıl oldu" sorusuna karşı direnmekten vazgeçip başarısını teslim etmiş ve şu yanıtı vermişti: "Başarısız olsam tarih yanlış olurdu."
Demirel'in yaşamı siyaset sosyologları tarafından "bir Phoenix öyküsü" olarak özetleniyor. Phoenix; yani küllerinden kendisini yeniden yaratan kuş, anka kuşu.
Demirel, "75 yıllık cumhuriyetin 40 yılında ben varım" derken Türkiye ile Demirel isimlerinin ne kadar içiçe olduğunu vurguluyor. Yakın arkadaşları "Süleyman Bey'i" inatçı, sabırlı, hırslı ve gerçekçi olarak tanımlıyor. O da en umutsuz anlarını bile nasıl yaşadığını anlatırken kendinden emin konuşuyor; "Hamzakoy'da umutsuzluğa kapılmadım. Zincirbozan'da da kapılmadım. Çünkü biliyordum ki, haksızlığı sürdürmek mümkün değildir. Zaman zaman üzüldüğüm olmuştur. Ama bunu hiç ortaya koymadım. Türk siyasetinin inişlerinin de çıkışlarının da ne olduğunu bilirim. 'Eyvah mahvoldum' dememek gerekir. 'Ne olacak' haleti ruhiyesine girersen hakikaten mahvolursun."
"Sene 1964. Herkes 'Hadi adaylığını ilan edelim' diyor. Karar veremedim. Anama sordum; 'Ana ben siyasete gireyim mi?' 'Aman oğlum, üstümüze çok laf gelir, bak ne oldu Adnan Bey'e?' dedi. Babama sordum, dedi ki; 'Biz üzülmeyi göze alırız, ama sana bağlı.' Bir süre sonra anamın da babamın da 'Eh ne yapalım gari' cinsinden rızasını aldım, eşimin de rızasını aldım. O gün başladık, işte 'buraya' kadar geldik."
Politika oyunu Demirel'i şimdilik "buraya kadar" getirdi. "Büyük Türkiye" hayali, genç başbakan, demokrasinin engebeli yolları ve "arkasına bakmadan" çıktığı Çankaya Köşkü. Türkiye'nin parçalı bulutlu gündeminde, yedi yıl boyunca üstlendiği şemsiye rolü Demirel için "Aktif siyasete dönecek misiniz" sorusunu gereksiz kıldı. Zaten o da 7 yıl boyunca cebinden düşürmediği Anayasa'yı gösterip, "Bunun 26 yerinde ben varım" dedi. Çoban Sülü'den Barajlar Kralı'na, Hükümetin Başı'ndan yedi yıl süren "Bir Bilen" serüvenine kadar uzanan yolun son yedi yılı Baba'yı "Cumbaba" yaptı. Demirel'in Çankaya Köşkü'nde son 40 günü. Politikada çok günü...

İslamköy'den Çankaya'ya

Demirel, 1 Kasım 1924'te Isparta'nın Atabey ilçesine bağlı İslamköy'de doğdu.
İlköğrenimini doğduğu köyde tamamladı, ortaokul ve liseyi Isparta ve Afyon'da bitirdi. 1949'da İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi'nden mezun oldu. Elektrik İşleri Etüd İdaresi'nde aynı yıl göreve başladı, önce 1949 -1950, daha sonra 1954 - 1955 yıllarında ABD'de barajlar, sulama ve elektrifikasyon konularında ihtisas yaptı. Seyhan Barajı'nın yapım çalışmalarında mühendis olarak görev aldı, 1954 yılında Barajlar Dairesi Başkanı, 1955 yılında da, 412 yaşındayken Devlet Su İşleri Genel Müdürü oldu. Pek çok baraj, elektrik santralı ve sulama tesisinin inşasına nezaret etti.
Askerliğini yapmak üzere 1960 yılında bu görevinden ayrıldı, 1962 - 1964 yılları arasında serbest müşavir - mühendis olarak çalıştı. Aynı dönemde, ODTÜ'de su mühendisliği konusunda dersler verdi.

Siyaset yılları

Demirel, siyasi yaşamına, 1962 yılında AP Genel İdare Kurulu Üyeliği'yle başladı. 28 Kasım 1964 tarihinde AP İkinci Büyük Kongresi'nce Genel Başkan seçildi, Şubat - Ekim 1965 tarihleri arasında Suat Hayri Ürgüplü başkanlığındaki hükümette Başbakan Yardımcısı olarak görev aldı.
10 Ekim 1965'te yapılan genel seçimlerde başında bulunduğu AP yüzde 53 oy alarak tek başına iktidar oldu. Demirel, bu seçimlerde Isparta Milletvekili olarak parlamentoya girdi ve Türkiye'nin 13. Başbakanı olarak hükümeti kurdu. Bu hükümet, dört yıl sürdü.

Çankaya'ya uzanan yol

10 Ekim 1969 tarihindeki genel seçimlerde de AP yine tek başına iktidar oldu ve Cumhuriyet'in 14. hükümetini de kurdu. Daha sonra, parti içi bir kriz dolayısıyla bozulan hükümetin yerine 15. hükümeti kurmak durumunda kaldı.
12 Mart 1971 muhtırası üzerine başbakanlık görevini bıraktı. 1971 - 1980 arasında, 1975, 1977 ve 1979'da üç defa daha hükümet kurdu.
12 Eylül 1980 askeri müdahalesi üzerine görevi bıraktı ve yedi sene yasaklı olarak siyaset dışı kaldı.
6 Eylül 1987'de yapılan oylamayla yasaklar halk tarafından kaldırılınca 24 Eylül 1987 tarihinde toplanan DYP olağanüstü kongresince Genel Başkanlığa seçildi. 29 Kasım 1987'de yapılan genel seçimlerde Isparta Milletvekili olarak tekrar TBMM'ye girdi.

Altı gidiş, yedi geliş

20 Ekim 1991 tarihinde yapılan genel seçimler sonrasında, DYP ile SHP'nin biraraya gelerek kurduğu koalisyon hükümetinin Başbakanı oldu. 20 Kasım 1991 tarihinde kurulup 30 kasım 1991 tarihinde TBMM'den güvenoyu alan koalisyon hükümeti Demirel'in başkanlığını yaptığı yedinci hükümet olduğunda dile getirdiği sözlerden biri literatüre geçti:
"Altı kez gittim, yedi kez geldim!"
30 yaşında genel müdür, 40 yaşında Başbakan olan Demirel, İsmet İnönü'den sonra en uzun başbakanlık yapan politikacı oldu.
16 mayıs 1993 tarihinde, TBMM tarafından Türkiye'nin 9. Cumhurbaşkanı seçildi.

Literatüre geçen sözleri

* Demokrasilerde çare tükenmez
* Yollar yürümekle aşınmaz
* Dün dündür, bugün bugündür.
* Memlekette benzin vardı da biz mi içtik?
* Üs yok tesis var.
* Açım diyene geber diyemezsiniz.
* Kendim için bir şey istiyorsam namerdim.
* Benim memurum, benim çiftçim, benim köylüm
* Bana sağcılar adam öldürtüyor diyemezsiniz.
* MİT gizli saklı işler yapan bir teşkilat değildir.
* Elektriğin komünisti olur mu?
* GAP'ı gaptırmam.
* Devlet, yasalar çerçevesinde rutin dışına çıkabilir
* Verdimse ben verdim (İlksan skandalında usulsüzlüğe konu olan para için)
* Va mı bunun başka izah tarzı.
* Böyyük Türkiye.
* (Başbakan'a) Hükümetin başı, (Cumhurbaşkanı'na) Çankaya
* Bir mücadeleye girersem adamın anasını ağlatırım

İki küs bir barış: 12 Mart, 12 Eylül ve 28 Şubat

Üç tarih Türkiye ile Demirel'in siyasi kaderini birbirine bağladı.
Sol hareketle ülkücüleri karşı karşıya getiren gergin ortam 12 Mart muhtırası öncesinde Demirel'e "1961 anayasası Türkiye'ye bol geliyor" dedirtti. Dönemin Genelkurmay Başkanı Memduh Tağmaç'ın "sosyal ilerleme ekonomik ilerlemeyi geçti" sözleriyle gelen muhtura Demirel'i siyasi yaşamı boyunca silemeyeceği bir iddia karşısında bıraktı: "Şapkasını aldı kaçtı."
12 Eylül darbesiyle önce Hamzakoy ardından Zincirbozan'a davet edilen, yedi sene Güniz Sokak'ta dört duvar arasına hapsedilen "Bir Bilen" 6 Eylül 1987'de kendi tarihini yeniden yazdı. 1987'de sinyalini veren ünlü "Baba" lakabı dört yılda perçinlendi; Demirel 1991 seçim afişlerinde de ilan edildiği gibi artık "Baba"ydı.
Demirel 28 Şubat'ta askerlerle barıştı. Siyasi literatüre "irticaya karşı adı konmamış darbe" olarak geçen süreci "28 şubat nedir; Şubat'ın günlerinden biridir" diye tarif eden Demirel, tarif edilemeyen işleviyle krizi yumuşatmayı başardı.

Demirel'in kavgaları: Özal, Çiller, Yılmaz

Demirel ve Turgut Özal kavgası bir devre damgasını vurdu. Özal'ın politika sahnesine çıkmasıyla başlayan kavga, Başbakan olmasıyla doruğa tırmandı. Demirel, DPT'ye Müsteşar yaptığı, 24 Ocak paketini birlikte hazırladığı Özal'ın Cumhurbaşkanlığı'na tırmanışını izlerken neler söylemedi ki:
"Çirkefin üzerinde oturuyorlar, kalkınca pislikleri görülecek, yolsuzluk - hısızlık iktidarı, Özal zeka fukarası, başına DYP kadar taş düşecek, memleketi bu hale düşürenlerin allah cezasını versin, Özal pişkin, Özal'ı Ruslar'a verelim, Özal kasaba davulcusu, Özal milli irade dalkavuğu, seni oradan indirmek boynumun borcu olsun, gökkubbeyi başlarına yıkarız, Çankaya'yı gaspa hazırlanıyorlar, Özal fuzuli eşya, Çankaya'da sapık bir ruh ve kafa yapısı var, davul sırtınızda ben tokmağı arıyorum."
Ve Özal için taktığı isimler:
"Çankaya musluğu, böbrek taşı, orta malı, siyasetin kısa pantalonlusu!"

Çiller'i evlatlıktan reddetti

Demirel politika sahnesine taşırken "kızım" dediği Çiller için Çankaya'ya çıktıktan kısa bir süre sonra "Benim kızım değil" diyecekti. "Babasını inkar eden" DYP'nin yeni liderinin hükümeti kurma görevi kendisine verilmeyince söylediği "Oradan indiririz" sözleri pahalıya mal oldu. Demirel Çiller'in kendisini ziyaret ettiği, ancak Köşk'ten ağlayarak ayrıldığı gün sinirini, "Kendimi zor tuttum. Kadın olmasa pencereden atardım" diyerek yansıttı.
Demirel ile Mesut Yılmaz ilişkisi ise dalgalı bir seyir izledi. Yılmaz'ın ilk başbakanlığı döneminde yaşanan "yolsuzluk tartışmaları" ANAP liderine, "Demirel bizden korksun" dedirtti, Demirel ise yanıt verdi:
"Allah'tan başka kimseden korkmam."

Sunta, İlksan, telekulak ve fotoğraf

Demirel doğrudan kendisiyle ilgili hiçbir yolsuzluk ve usulsüzlük suçlamasına muhatap olmadı, ancak ailesi ve yakınları ile uğraştı.
Türkiye'de "hayali ihracatın" belki de ilk ve en dramatik örneği yeğeni Yahya Demirel'den geldi. Yahya Demirel, Zonguldak Limanı'ndan "mobilya" ihraç ediyorum diye sunta ihraç etti ve Zonguldak Mahkemesi'nde yargılandı.
İlkokul Öğretmenleri Sandığı İlksan Demirel'in son Başbakanlığı'nın "baş ağrıtan" skandalı oldu. Tercüman Gazatesi'nin Sahibi Kemal Ilıcak'ı kurtarma operasyonu olarak yansıyan olayda İlksan'a bütçeden para aktarma talimatını veren Demirel literatüre geçen son sözüyle tartışmalara nokta koydu:
"Verdimse ben verdim."
Telekulak skandalı Çankaya Köşkü'nde Demirel'e kadar uzandı. Polislerin telefonlarını dinlediği yeraltı dünyasının bazı ünlü isimlerinin izleri sürülürken Köşk'ün telefonlarına rastlanması olayı yine Demirel'in son sözüyle noktalandı:
"Aramışsa ne olmuş?"
Demirel TÜSİAD'dan atılan Kamuran Çörtük ve İnterbank davasında yargılanan Cavit Çağlar'ın da yer aldığı fotoğrafa "İşte benim ailem" dedi. Aile fotoğrafı bir süre manşetlerden inmedi.

Suikastler, kazalar

Demirel'e siyasi hayatındaki ilk saldırı Mayıs 1975'de oldu. Bakanlar Kurulu ile ilgili basın toplantısını bitiren Demirel'e Başbakanlık koridorunda saldıran Vural Önsel, burnunu kırdı.
Demirel, Cumhurbaşkanlığı dömeminde büyük bir kaza atlattı. Bir suikast girişimine hedef oldu. Çok eleştirilen Latin Amerika gezisinden dönerken, uçağı şiddetli bir türbülansa yakalanan Demirel ölümden döndü. Kocaeli'nde temel atma töreni sırasında İbrahim Gümrükçüoğlu'nun silahlı saldırısına uğradı. Korumaları sayesinde kurtuldu. 10 Kasım 1994 günü Anıtkabir'de Mahmut Kaçar'ın saldırısına hedef oldu. Saldırganlar için kullandığı "meczup" nitelemesi de günlük dile yerleşti.

Rekorları

16 Mayıs 1993'den Nisan 2000'e kadar kadar Köşk'e 120 bin vatandaşı kabul etti. Aynı süre içinde çıktığı yurtiçi ve yurtdışı gezilerde 1 milyon kilometreyi aşan yol kat etti. 6 yılda 140 bin vatandaş Demirel'e yazılı olarak başvurdu.

Neler önerdi?

* Başkanlık sistemi tartışılsın.
* Cumhurbaşkanı beş yıllık bir süre için, iki turlu seçimle halk tarafından seçilsin.
* Cumhurbaşkanı'na seçimi yenileme yetkisi verilsin.
* Genel seçimler dört yılda bir yapılsın.
* Senato yeniden ihdas edilsin.
* Referandum yapılsın.

"Benim vitaminim halk"

"Bu tempoya nasıl dayanıyorsunuz" sorularına, "Benim vitaminim halk" diye yanıt veren Demirel kronik iki sağlık sorunu yaşıyor. Özel doktoru Prof. Osman Müftüoğlu'nun verdiği bilgiye göre, Demirel'de kan şekeri yüksekliği ve "glokoma" adı verilen göz tansiyonu rahatsızlığı var. Bazı destekleyici vitaminler kullanan Demirel, son olarak ABD'de John Hopkins Üniversitesi Wilmer Göz Enstitüsü'nde lazerle glokoma tedavisi gördü.

Parfümü "Şeytan"

1.72 boyunda. 101 kilo. Her sabah 06.30'da kalkıyor. Kıyafetini kendi seçiyor. Aramis Devil (şeytan) parfümünü kullanıyor. Gazetelerini 45 dakikada okuyor. Duayla başladığı kahvaltıda kibrit kutusu kadar peynir, 6 - 8 tane siyah zeytin, bir dilim köy ekmeği yiyor.
Çayını ince belli bardakta içmeyi tercih ediyor. Günlük aldığı kalori miktarı 1750'yi geçmiyor. Tiryakisi olduğu sigarayı 1970 yılında bıraktı. Viski ve kırmızı şarap seviyor, mecbur kalınca konyak içer. Çıktığı son dış gezi olan Türkmenistan'da, kendi ifadesiyle "20 sorti yaparak" 20 kadeh konyak içti.

Ve ünlü fıkrası

Demirel fıkracılığıyla tanınır. Bu yönünü en iyi "Yol arkadaşları" bilir. İsmet Sezgin, Hüsamettin Cindoruk, Necmettin Cevheri, Nahit Menteşe ve diğerleri. İşte Demirel'in "sonunu görmeden bir işe girmeyeceksin" mesajını vermek için en sık anlattığı ünlü fıkrası:
"Adamın kuzularını sürekli kurt kapıyormuş. Dayanamamış hocaya başvurmuş. 'Hocam' demiş, 'bu işe bir çare.' Hoca, 'Merak etme' demiş ben kurdun ağzına öyle bir büyü yaparım ki, bir daha açamaz.' Adam rahat evine gitmiş. Ertesi gün koşa koşa Hoca'ya gelmiş; 'Hocam kurt kuzuları yine kapmış.' Hoca bozuntuya vermemiş; 'Merak etme' demiş, 'Büyüyü yanlış yere yapmışım, kuzuyu yedi ama çıkaramaz.'


KEŞFETYENİ
Survivor'da sürpriz açıklama! Yarışmacılar dondu kaldı
Survivor'da sürpriz açıklama! Yarışmacılar dondu kaldı

Cadde | 25.04.2025 - 13:05

Survivor son bölümde sürpriz bir gelişme yaşandı. Acun Ilıcalı'nın sözleri şoke etkisi yarattı.

Yazarlar