08.02.2012 - 15:47 | Son Güncellenme:
Programda, Gençliğe Hitabe ve Andımız’ın kaldırılıp kaldırılmayacağı konusunun AK Parti’nin gündeminde olup olmadığının sorulduğunu, kendisinin de "Hayır, ben böyle bir şeyi Sayın Mustafa Akyol’un yazısında gördüm, böyle bir şey söz konusu değil" yanıtını verdiğini hatırlatan Çelik, Mustafa Akyol veya başka bir gazetecinin aykırı, ayrı düşünebileceğini, bu düşüncelerinden dolayı Akyol’un recm ya da linç edilmesinin gerekmeyeceğini söyledi.
Sözlerinin bazı gazetelerde "Gençliğe Hitabe, Andımız kaldırılıyor.
Çelik, teklifte bulundu" şeklinde çarpıtıldığını ifade eden Çelik, programın ve yaptığı konuşmanın kayıtlarının bulunduğunu dile getirdi.
"Ben meseleye sadece düşünce özgürlüğü bağlamında yaklaştım" diyen Çelik, şöyle konuştu: "Ergenekoncu gazeteciler söz konusu olduğunda, Ergenekon’a taraf gazeteciler söz konusu olduğunda, PKK’lı gazeteciler söz konusu olduğunda, CHP zihniyetindeki gazeteciler söz konusu olduğunda onlar için düşünce özgürlüğünden söz edeceksiniz, ama Sayın Mustafa Akyol ve benzeri statükoyu sorgulayan yazarlar bir şeyler yazdığında, Hüseyin Çelik bir şey söylediğinde onlara linç uygulayacaksınız. Sonra da ülkede düşünce özgürlüğünün olmadığından şikayet edeceksiniz, bu kelimenin tam anlamıyla tutarsızlıktır.
O gazetelerin çarpıtmalarından yola çıkan başta MHP ve CHP olmak üzere siyasi partiler bunun üzerinden bize saldırdılar. O programdaki bütün söylediklerimin tekrar arkasındayım. Orada benim Gençliğe Hitabe’nin içeriğiyle ilgili söylediğim tek bir cümle yoktur. Sadece, iktidarın gündeminde bunun kaldırılıp kaldırılmamasıyla ilgili bir şey olup olmadığı soruldu, ben de ’kesinlikle kaldırılması söz konusu değil’ yanıtını verdim." Gazeteci Oral Çalışlar’ın dünkü yazısında eski Başbakanlardan Bülent Ecevit’e dayandırarak, Gençliğe Hitabe’nin İsmet İnönü tarafından yazıldığını ortaya koyduğunu anımsatan Çelik, "Bundan dolayı Oral Çalışlar’a birilerinin saldırması mı gerekiyor. Düşünce özgürlüğü herkes için gereklidir" diye konuştu.
-"CHP ile MHP birbirine çok daha yakışıyor"-
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin dünkü grup toplantısında CHP ile ilgili olarak "AKP’nin ortakçısı ve siyasi serumu" ifadelerini kullandığını anımsatan Çelik, "Bu iddiaya deliler bile güler. Eğer bir ortakçı aranıyorsa CHP ile MHP birbirine çok daha yakışıyor" dedi.
Çelik, MHP’nin tek partili dönemin günahlarını savunmakta CHP’yi geçtiğini belirterek, şöyle devam etti: "Tek partili CHP döneminin bütün günahlarının savunucusu, onun yılmaz müdafii olan Sayın Bahçeli ve MHP’nin yöneticileri kimin CHP’nin ortakçısı ve serumu olduğunu kendileri çok iyi bilirler. MHP’nin milliyetçi muhafazakar tabanı bu durumdan hoşlanmamaktadır. MHP’nin pozisyonunu onlar da kaygıyla izlemektedir.
Sayın Bahçeli’nin grup toplantıları bir hakaretname, küfürname, hamasetnameden ibaret bir konuşmadır. Bir metin önüne sunuluyor, Sayın Bahçeli onu okuyor. Başta Sayın Bahçeli olmak üzere MHP’li bazı yöneticilerin Sayın Başbakanımıza, hükümetimize, partimize ve şahıslarımıza yönelttikleri kem sözler kendilerini küçültür, kendi ağızlarını kirletir. Ben o ifadelerini tekrar kendilerine yönelik kullanarak, ağzımı kirletme niyetinde değilim. Kem söz sahibine aittir, ama biz kimsenin şamar oğlanı değiliz." -"Diktatörün yüzüne karşı ’diktatörsün’ diyemezsiniz"- Çelik, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmayı da eleştirerek, Kılıçdaroğlu’nun Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı diktatör olmakla, AK Parti hükümetini de diktatörlükle itham ettiğini anımsattı.
"Siz diktatörün yüzüne karşı diktatör diyemezsiniz. Diktatörlerin arkasından konuşulur, yazılır, çizilir, ama onların yüzüne karşı bunu söyleyemezsiniz. Diktatörlük ve diktatörlüğün bütün ilkeleri ayaklarımızın altındadır. Bu memlekette kimseye dayatmada bulunmadık, tek tipçi olmadık, düşünce özgürlüğüne karşı olmadık, düşünce özgürlüğünü ortadan kaldıran bir iktidar içerisinde olmadık.
Bizim muhalefeti susturmaya çalıştığımızı Türkiye’de söylediği yetmiyormuş gibi, bir de Washington Post’ta makale yazan Kılıçdaroğlu, bizi dünyaya şikayet ediyor. Sayın Kılıçdaroğlu, Allah aşkına biz sizi niçin susturalım. Siz konuştukça batıyorsunuz, hem kendinizi batırıyorsunuz hem CHP’yi batırıyorsunuz hem size bel bağlayan, ümit bağlayan insanların ümitlerini yok ediyorsunuz. Biz muhalefetin susturulması bir tarafa daha aktif, adam akıllı muhalefet olmasını istiyoruz. Kesinlikle ’Sayın Kılıçdaroğlu aman konuş’ diyoruz.
Sizi susturmak gibi düşüncemiz, kastımız yok."
-"AK Parti ile CHP arasındaki fark yüzde 33’e çıktı"-
Hüseyin Çelik, Demokrat Parti döneminde CHP ile Demokrat Parti arasındaki en büyük puan farkının 24 olduğunu hatırlatarak, bu farkın AK Parti döneminde yüzde 26’ya kadar çıktığını, birkaç gün önce yapılan anketlerde ise bu farkın yüzde 33’e çıktığını söyledi.
Çelik, şöyle dedi: "Bu fark CHP’nin ne kadar kötü idare edildiğini, Sayın Kılıçdaroğlu’nun bırakın Türkiye’yi idare etmeye talip olmasını, kendi partisini bile idare edemediği gösterir. Günde 3 öğün yemek yer gibi CHP’liler kongre yapıyor. Kongre partisi oldunuz. Apartman toplantısıyla bunlar kongreyi birbirine karıştırıyor.
Bu haldeki bir Anamuhalefet partisi var, bu parti Türkiye’yi yönetmeye kalkıyor.
Demokrasilerin olmazsa olmaz koşullarından birisi anamuhalefet partileridir. Biz Türkiye’de bir muhalefet problemi olduğunu söyledik, söylemeye de devam edeceğiz." Gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Hüseyin Çelik, MİT Müsteşarı Hakan Fidan ile bazı MİT mensuplarının KCK soruşturması kapsamında ifadeye çağrılmalarının hatırlatılması üzerine, "Çok yeni ve sıcak bir gelişme. Bu işin arka planına tam anlamıyla vakıf değilim. Mesele çok yeni ve sıcak olduğu için meselenin boyutları iyi bilinmediği için bu bilinmeyenler üzerine yorum yapmam doğru olmaz" diye konuştu.
Çelik, "devletin dolaylı yollardan terör örgütleriyle görüşmesini nasıl değerlendiriyorsunuz" sorusuna da şöyle yanıt verdi: "Daha önceki basın açıklamalarımda, ’eğer annelerin gözyaşı dinecekse, akan kan duracaksa, ülkenin kaynaklarının heba edilmesi önlenecekse birçok yol vardır, bu yolların hepsine başvurulabilir, ama tabii ki bu devletin, kurumların, siyasi iradenin iradesi dahilinde yapılabilir’ demiştim. Bu görüşümü sürdürüyorum.
Terörle, terör örgütleriyle sadece silaha mücadele edilmez. Dünyanın hiçbir yerinde tek başına silahlı mücadeleden sonuç alınamamıştır, etrafımızdaki örneklere baktığımız zaman bunu göreceksiniz. Bu silahlı mücadele olmayacak anlamına gelmiyor. Silaha karşı silahla mücadele edilir, ama mesele tek başına, tek yönlü bir mesele olmadığı için bu işin siyasi, kültürel, ekonomik yönü var, diğer ülkelerle ilgili yönü var. Türkiye’nin bu meseleyi bugüne kadar getirmesinde, meselenin çözümsüzlüğe götürülmesinde esas mesele budur. AK Parti iktidarına kadar mesele tamamen polisiye ve askeri boyutta görülmüştür. AK Parti döneminde ilk defa siyasi irade devreye girmiştir ve siyasi irade dümeni eline almıştır. Aradaki fark budur." Çelik, Anayasa Mahkemesi Üyesi Osman Paksüt’ün eşi Ferda Paksüt’ün "AK Parti dahil birçok partiden milletvekilliği teklifi aldım" dediğinin anımsatılması ve böyle bir teklif yapılıp yapılmadığının sorulması üzerine de "Benim şahsen böyle bir teklifim olmadı, bilgim de yoktur. Açıkçası kayda değer bir şey olarak da görmüyorum" dedi.
'Kılıçdaroğlu kendi tarihlerine baksın'
Tek partili CHP iktidarı dönemini "bir diktatörlük tarihi" olarak nitelendiren Çelik, "Sayın Kılıçdaroğlu, diktatörlüğün ne olduğunu öğrenmek istiyorsa, kendi tarihine, kendi geçmişine bakarsa bence çok daha iyi örnekler bulabilir" dedi.
Kılıçdaroğlu’nun, Başbakan Erdoğan ne zaman İsmet İnönü ile ilgili bir eleştiride bulunsa "hemen bir tabuya dokunulmuş gibi" reaksiyon gösterdiğini ifade eden Çelik, Kılıçdaroğlu’nun bu konudaki "İnönü 40 yıl önce Allah’ın rahmetine kavuşmuş, geçmişte bu ülkeye hizmet veren, beğeniniz veya beğenmeyiniz herkesi saygıyla anmak, Allah’tan rahmet dilemek Müslümanlığın bir gereği değil midir?" şeklindeki sözlerini eleştirdi. Çelik, "Hayır, değildir Sayın Kılıçdaroğlu, ’ölülerinizi hayırla yad ediniz’ diye bir hadisi şerif var bunu biliyoruz, başımıza bir de din uzmanı kesilme" dedi.
Olumsuzluklarıyla tarih yazanların yaptıklarının bugünkü nesillere nasıl anlatılacağını soran Çelik, "Sayın CHP’liler siz Damat Ferit’i, Ali Kemal’i hayırla yad ediyor musunuz? Öyle bir mantık var mı? Ben mesela ne zaman Salim Başol’un adı gelse, ne zaman Altay Egesel’in adı geçse ben ikisini de lanetle yad ediyorum. Kimse bana bunları rahmetle yad et diyemez" diye konuştu.
Milli mücadelede Garp Cephesi Komutanı İsmet Paşa ile siyasetçi İsmet İnönü’nün birbirinden ayrılması gerektiğini dile getiren Çelik, İsmet Paşa’nın ülkeye yaptıklarını takdir ettiklerini, onu o yönüyle hayırla yad ettiklerini, ancak bir siyasetçi, cumhurbaşkanı, Milli Şef olarak yaptığı her şeyi beğenmek zorunda olmadıklarını kaydetti.
"Celal Bayar, milli mücadelenin galip hocasıdır, öyle diye eleştirmekten geri mi durdunuz Sayın CHP’liler?" diyen Çelik, "İsmet Paşa’nın şahsıyla bizim bir derdimiz yok, ama icraatlarının sorgulanması gerektiği zaman, eğriye eğri doğruya doğru diyeceğiz" dedi.
-"Kamuoyu karar versin"-
Kılıçdaroğlu’nun Başbakan Erdoğan’ı "ahlaksızlıkla" suçladığını ifade eden Çelik, Kılıçdaroğlu ve Başbakan Erdoğan’ın konuşma metinlerini karşılaştırarak, "ahlaksızlık tabirinin kime daha çok yakıştığına, ahlakın zerresinin, tozlarının, kırıntılarının kimde olup olmadığına kamuoyu karar versin" diye konuştu.
Başbakan Erdoğan ve Kılıçdaroğlu’nun konuşma metinlerinden örnekler veren Çelik, Kılıçdaroğlu’nun Başbakan Erdoğan’ın sözlerini çarpıtarak yansıttığını savundu.
Çelik, "Kimin ahlaklı, kimin ahlaksız olduğunu, kimin metinleri çarpıttığını, kimin metinlerden bölüm çıkararak muhatabının ve rakibinin aleyhinde kullandığını kamuoyu çok iyi biliyor" dedi.
Bu metinlerin internette bulunabileceğini belirten Çelik, "Buna pes diyorum, işte bu yönetim anlayışıdır ki işte bu partisini ve kendisini batıran liderlik anlayışıdır ki bugünkü CHP’yi bu duruma getirmiştir. Kendileri bilir.
Tekrar söylüyorum, adam akıllı bu ülkede bir muhalefete ihtiyaç vardır" ifadelerini kullandı.
Kılıçdaroğlu’nun "Wikileaks belgelerine göre, Başbakan Erdoğan’ın, Ergenekon savcılarıyla her hafta periyodik olarak görüştüğünü" söylediğini anlatan Çelik, Wikileaks belgelerini "pandoranın kutusuna" benzetti. Çelik, eğer buradaki bilgeler doğru kabul edilirse, CHP’nin eski genel başkanıyla ilgili olarak da birçok şey çıkacağını kaydetti.
Diplomatik misyon sahiplerinin istihbaratlarını resmi temaslardan ziyade, ilişkide bulundukları çevrelerden aldıklarını ifade eden Çelik, bunların çoğunun arka plan, kulis bilgileri olarak geçtiğini, bir kısmının da dedikodu olabileceğini söyledi. Emniyet mensuplarından biriyle de böyle bir görüşme yapılmış olabileceğini dile getiren Çelik, Kılıçdaroğlu’nun, sanki siyasi iradenin talimatıyla ve Emniyet Genel Müdürlüğü veya İçişleri Bakanlığının görevlendirmesiyle Amerikan Büyükelçiliğine brifing verilmiş, Amerikan Büyükelçisi bilgilendirilmiş gibi konuştuğunu, Başbakan Erdoğan’ı Amerika’nın taşeronu olmakla suçladığını kaydetti.
Çelik, şöyle konuştu: "Pes, neredesin ey ahlak, neredesin ey dürüstlük? Sayın Kılıçdaroğlu, siz dürüsttünüz hani? Hani ’ben dürüstlükle bu işi yapacağım’ diyordunuz. Bunun neresinde dürüstlük var? Yarın bir başkasıyla ilgili Wikileakste başka bir şey çıkar. Dün, dönemin Emniyet Genel Müdürü, şu anda milletvekilimiz olan Milli Savunma Komisyonu Başkanı Sayın Oğuz Kağan Köksal, dönemin İçişleri Bakanı Beşir Atalay da net bir dille yalanladılar. Böyle bir talimat da verilmemiştir, Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından da böyle bir brifing verilmemiştir. Amerikan Büyükelçiliğindeki yemeklere CHP’li milletvekilleri ve yöneticiler katılmıyor mu? Resepsiyonlara gitmiyorlar mı? Orada Amerikalı elçilik mensuplarıyla görüşmeler yapmıyorlar mı? Bu neyse bu da bu. İşin özü budur." Kılıçdaroğlu’nun Wikileaks belgelerinden yola çıkarak ithamlarda bulunduğunu belirten Çelik, bunların hiçbirisinin gerçekle ilgisinin olmadığını söyledi.
Çelik, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Size düşünce özgürlüğü tamam, siz istediğiniz gibi konuşacaksınız, size yakın basın, televizyoncular, gazeteciler istediği gibi konuşsun. Onlar için özgürlük, PKK’lıysa özgürlük, Ergenekon yanlısıysa onlara özgürlük, ama başka insanlar sizin hoşunuza gitmeyen bir şey söylediği zaman onu linç edeceksiniz.
Hüseyin Çelik sizin gibi düşünmediği için onu linç edeceksiniz. Sayın Kılıçdaroğlu, CHP, MHP... Ben Hüseyin Çelik olarak, biz AK Parti olarak her meselede sizin gibi düşünmek zorunda mıyız? Biz sizin gibi düşünmediğimiz için, bizim düşünce dünyamız sizin gibi olmadığı için günde 20 kere şükrediyoruz. Biz kendimiz gibi olduğumuz için bu halk her girdiğimiz seçimde -buradan şükranlarımızı ifade ediyoruz halkımıza- biraz daha büyük bir destekle bizi iktidar yapıyor, size de ’kenarda durun’ diyor. Onun için farklı düşünebiliriz, meseleler hakkında farklı yorumlarımız olabilir, ama birbirimizi linç etmeye girişim, demokrasiyle, düşünce özgürlüğüyle bağdaşmaz."
-"Sara nöbeti tekrar geldi"-
"CHP’nin bir süredir ’Cumhuriyet, laiklik, Atatürkçülük elden gidiyor’ söylemi üzerinden siyaset yapmayı bir kenara bıraktığını" ifade eden Çelik, şöyle konuştu: "Baktılar ki o çekirdek yüzde 20’lik oy oranını da konsolide edemiyorlar. CHP’de bu sara nöbeti gibi tekrar tekrar gelir. Şimdi sara nöbeti tekrar geldi. Yine Atatürkçülük elden gidiyor, laiklik elden gidiyor, bizim gizli gündemimiz varmış, biz gizli ajandamızı hayata geçiriyormuşuz, başbakanın söylemi de buymuş, bizim söylemimiz de bu yöndeymiş... Arkadaşlar biz 10 yıldır iktidardayız. Kimsenin diniyle, mezhebiyle, hayatını tanzim etme biçimiyle bizim bir derdimiz yok. Bu ülkenin Müslüman, Yahudi, Ateist, Alevi, Sünni kim olursa olsun hangi görüşe sahip olursa olsun bu ülkede göğsünü gere gere bunu ifade etmelidir. Ailelerin tercihine şapka çıkarır saygı duyarız. Bugüne kadar bütün uygulamalarımız, bütün tüzüğümüz, programımız, icraatımız bu çerçevededir. Gizli gündemi, gizli ajandası olan bir siyasi parti bunu 10 yıl içinde bunu ortaya koyar." Ne zaman "düşünce özgürlüğü, tabu yapmayalım, dogmalara tapmayalım" meselesi gelirse birilerinin bundan rahatsız olduğunu söyleyen Çelik, bir televizyon programında söylediği "Atatürk’ü bir ideolojinin sığ ve dar kalıplarına sığdırmak Atatürk’e yapılabilecek en büyük haksızlıktır" sözlerini hatırlattı.
Kendi milli kurtuluş harekini yönetmiş, Cumhuriyeti kuran bir liderden söz ettiğini dile getiren Çelik, şunları belirtti: "Ama bunu yansıtmak onların işine gelmiyor. Meselenin özü budur. Benim yaptığım açıklamalar 1 hafta boyunca istismar edildi. Eğer Kılıçdaroğlu bunu yaparsa diğer milletvekilleri de her şeyi yapar. Kral köylünün yumurtalarını alırsa adamları köylünün tavuklarını alır. Siz genel başkan olarak Başbakanın cümlelerini değiştirerek Başbakanı ahlaksızlıkla itham ederseniz, sizin mensuplarınızın neler yapabileceğini kamuoyu takdir etsin." Siyasetin belli bir etik değerle yapıldığını, siyaset ahlakı diye bir ahlak olduğunu ifade eden Çelik, "Kılıçdaroğlu’nun, Bahçeli’nin hırçınlığının, kem sözler söylemesinin altındaki temel sebep, başarısızlığın verdiği hazımsızlıktır. Biliyorsunuz yenilen taraf daha saldırgan olur" diye konuştu.
Türkiye’nin her geçen gün biraz daha aydınlığa ilerlediğini, ancak aksayan alanlar da olduğunu kaydeden Çelik, iktidar mensupları değerlendirilirken, vicdan ölçülerine göre değerlendirmeler yapılmasını istedi.