17.04.2007 - 00:00 | Son Güncellenme:
ERDOĞAN'IN SİYASİ BAŞDANIŞMANI ÇELİK, BAŞBAKAN'IN RAHATSIZLANDIĞI GÜNÜ İLK KEZ ANLATTI Başbakan makamı gereği sağda oturuyor, ben de sol tarafında kendisine bir şeyler anlatıyordum. Bir an başını sağ tarafa çevirdi. Ben hapşırmak için başını çevirdiğini sandım, ama baktım geri dönmüyor, "Efendim iyi misiniz" diye sordum ve o sırada fark ettim. 17 Ekim sabahı Başbakan'la Meclis'in kapısına kadar geldiniz ve birden hayat değişti; işte o ilk an otomobilin içinde ne oldu? Başı yana düştü. Hemen nefes almasını rahatlatmak için yakasını açtım, yapmam gerekenleri bir an evvel yapmaya çalıştım. Ayrıntısını anlatmak istemiyorum. Galiba kucağınıza düşmüş? Zaten her şey 5-6 saniye içinde oldu. Benim kafamda bu tip senaryolar çok önceden hazır, vardı. Birlikteyken Sayın Başbakan ya da bir arkadaşımız rahatsızlanırsa ne yaparız diye... Peki, Meclis'in kapısına kadar gelmişken Güven Hastanesi'ne gitme kararını nasıl aldınız? Yurtdışında bu tip konularda çalışan, eğitimli insanlarla zaman zaman sohbet ederken böyle bir şey oluşmuştu kafamda. O yüzden karar vermek çok zor olmadı. Ters yöne girdiğinde araca "Sür" diyebilmek bile o anda oluşan bir şey. Bunları ince ince düşünemiyorsunuz, ama çok ilginç, direkt bilinçaltınız çalışıyor ve her şeye otomatik bir şekilde karar veriyorsunuz. Böyle bir konuda beyin jimnastiği yapmış olmak ilginç? Karakter olarak pek ağlamam. Zaten o sırada ağlamak, kederlenmek gibi bir şey olmuyor, çünkü düşündüğünüz tek şey Başbakan! Zaten olayın üzerimde bıraktığı tahribatı ancak üç gün sonra hissettim. Öyle bir kitlenmişim ki, üç gün boyunca sadece hedefe odaklandım ve ne hissettiğimin bile farkında değildim. Aracın içinde ağlayanların olduğu söylendi; ağladınız mı? Benim orada hata yaptığımı söyleyenleri ben sadece Allah'a havale ederim. Benim o anda düşündüğüm tek şey Başbakan'ın sağlığıydı. Aracın içinde durup yapacak bir şey yok. Soldaki araçlardan kapı açılmadığı için benim tarafımdan Başbakan'ı çıkarmak imkânsız... Ama bir an önce de çıkarmak gerekiyor.. Saniyeler söz konusu... Maalesef arkadaşlar da çıkınca ve yedek bir anahtar olmayınca o talihsizlik yaşandı. Zaten hastaneye gider gitmez büyük bir sorunla karşılaştınız; Başbakan araçta kilitli kaldı ve sizi o olay için suçlayanlar oldu? Tabii o saniyeler bir ömür gibi geliyor insana. Başbakan'ı o halde görüp de ulaşamamak, o boşluk duygusu çok acıtıyor insanı... Yapabildiğim tek şey burun deliklerine bakmaktı. Onun nefes alışını görmeye çalışıyordum. Balyoz sesinin çıktığı, o geçmek bilmeyen saniyeler... Başbakan içeride, siz dışarıdasınız... Ne hissettiniz? Ankara Milletvekili'miz Faruk Koca ve Koruma Müdürü'yle birlikte sedyeye koyup Acil'e gittik. Ondan sonra da ilk yaptığım şey Sayın Gül'ü aramak oldu. Çıkarıldıktan sonra? Çünkü birinci dereceden bilgi sahibi olması gereken kişi o ve ayrıca orada bir kriz vardı ve o krizi yönetebilecek tek sorumlu kişi de Sayın Gül'dü. Öyle bir durumda ancak Abdullah Bey'in söyleyeceği söz sakinleştirici ve insanları yönlendirici olurdu. Sadece hastaneye gelenleri durdurmak için değil, Türkiye ve dış dünya için de Abdullah Bey'in söyleyecekleri önemliydi. Niye Gül? Hayır, zaten bende Hanımefendi'nin direkt telefonu yoktu. Ayrıca o sırada zaten yönetmemiz gereken kriz hastane durumuydu. Kaldı ki o sırada bir başka arkadaşımız da Hanımefendi'ye bilgi verdi. Zaten bütün bunlar 3-5 dakika içinde oldu. Emine Hanım içerledi mi size; niye sonradan haberim oldu diye? Başbakan'dan taziye Arkadaşlar bana olayın duyulduğu ilk andan itibaren Sayın Büyükanıt'ın dakika dakika bilgi aldığı, hastaneye karargâhından birinin geldiği ve olayı anı anına takip ettiklerini söylediler. GATA'nın da alarma geçirildiği haberini duyduk. Büyükanıt hastaneye geldiğinde ise aslında Başbakan uyuyordu ve odaya hiç kimse alınmıyordu, ama Başbakan'ın da Genelkurmay Başkanı'nı görmeyi isteyeceğini düşünerek uyandırdık. Büyükanıt 'Gözlerimle görmek istedim, bizi çok endişelendirdiniz' dedi. Başbakan'ın Büyükanıt'a ilk söylediği ise o gün şehit olan bir asker için taziye dilemek oldu. Büyükanıt'ın gösterdiği ilginin çok sıcak olması önemliydi galiba, değil mi? Sayın Başbakan'ın ülkeyi son derece dinamik bir biçimde yönetmek konusunda hiçbir sağlık problemi yok. Allah'ın izniyle bu ülkeye daha uzun zaman çok şey kazandıracak kadar sağlıklı kendileri... Başbakan'ın hastalık teşhisine ilişkin pek çok yorum yapıldı; bu konuda gönül rahatlığıyla ne söylersiniz? Başbakan'a hiç kırılmadım Hayatın doğal bir halidir bu; lidere yakın olan birinci derecede ateş hattındadır. Başbakan'ın danışmanlar ekibine AKP içinde de tepki duyan ve artık kenarda kalmasını bekleyen ciddi bir kesim var... Dünyanın her yerinde ve her iş dalında olduğu gibi, birilerinin yanında çalışan insanların arasında rekabet olur. Önemli olan, ahlaklı davranmaktır. Ahlaklı davranmanın ölçüsü de şudur: Rekabeti ve her türlü tartışmayı, yapılan işe zarar vermeyecek noktada tutmak. Yalnız ilginç olan, danışmanlardan danışmanlar da hazzetmiyor... Bakın mesela ben 10 yıldır Sayın Başbakan'ın danışmanlığını yapıyorum, zaman zaman değil, çoğu zaman böyle durumlarla karşılaştım. Hatta o ahlak sınırına gidip gelen değil, sınırın öbür tarafına geçip orada kararlı bir şekilde duranlar dahi var. Ama hayat böyle bir şeydir; kaotiktir. Sizin ekibinizde, zaman zaman bu koyduğunuz ölçünün zorlandığı anlar mı yaşanıyor? Çok haklı olduğumu düşündüğüm bir konuda, çok ters bir iş yapıldığında burukluk hissetmişimdir, ama Başbakan'a hiç kırılmadım. Ekip içinde kişisel olarak haksızlık ya da anlaşmazlık olur, ben onlara da kırılmam. Ama kendi sahte başarısını ortaya koymak ya da başarısızlığını örtbas etmek için iftira, yalan ve dezenformasyon gibi ahlakdışı unsurlar çalışma çevremize girdiyse o zaman yaptığım şey de şudur: onları yok saymak ve işime devam etmek. Siz biraz kırılmışsınız galiba? Bana muhalif, fakat ahlaklı insanlardan aldığım eleştirileri çok dikkate alırım. Onlar tarafından benim kalp kırdığım söylenmiştir, çalışma ortamında biraz sert olduğum söylenmiştir, fikirlerime katılmayanlar olmuştur ve ben kendimi bu konularda ciddi hırpalarım. Ama hakkımda işini kötü yapıyor diyenini hiç duymadım. Burada şunu istemek lazım, Allah bizi "kendini bil" prensibini unutmak gibi bir felaketten korusun. Ya peki benzer eleştiriler sizin aleyhinizde de yapılırsa? Erdoğan Çankaya'ya çıkmazsa: Arınç aday olmaz Kendi başlattığı işleri bizzat kendisi takip etmeyi sevdiği için. Sizce Başbakan aday olmazsa, niçin olmaz? Obsesyon derecesinde bir cumhurbaşkanlığı hırsı yok. Ya cumhurbaşkanlığı hırsı? Meclis'te birtakım dalgalanmalar olur diyenler var, ama öyle bile olsa Başbakan'ın iradesini totalde etkileyecek bir sonuç doğurmaz. Zaten Sayın Arınç da Başbakan'a rağmen bir işe girişmez, sağduyuludur. Erdoğan'ın adayına rağmen Arınç da adaylığını açıklarsa? Eğer birileri bu anlama çekmeye çalışırsa Türkiye'nin normalleşmesi çok büyük oranda sakatlanır, bu artık Türkiye'nin demokrasi meselesi olur. Köşk'ten vazgeçmesi, hakkındaki suçlamaları kabul etmiş hanesine yazılmaz mı? Statüko kendini devlet iradesi olarak sunarsa bu, devleti demokrasi krizine sokar. Krizi besleyenler de sandıkta ağır ve kesin bir mağlubiyet alır. Sandığa nasıl yansır? Hayır. Kaldı ki böyle bir "kapkaç seçim" yapılması etik de olmaz. Erken seçim olur mu? Kesinlikle hayır, Sayın Gül, bu tip konuları hem insan olarak hem de devlet adamı olarak aşmış birisidir. Başbakan olmaması Gül'de hayal kırıklığı yaratmaz mı? Biriken enerji kendisini parti içinde kırılma olarak değil, seçim sandığında daha çok başarı şeklinde gösterir. Beş yıldır değişim bekleyen AKP'liler partiye küsmez mi? Erdoğan Çankaya'ya çıkarsa: Aile, Keçiören'de kalabilir Sayın Mumcu'nun "Ben tavrımı demokrasiden yana koyarım" sözü mantıken oylamaya girecekleri anlamına gelir. Sizce Anavatan oylamaya katılır mı? Kesinlikle Sayın Gül. Başbakan kim olmalı? Böyle bir olasılık yok. Hem Başbakan'ımızın ve Gül'ün kimliği buna izin vermez. Kaldı ki Gül, AKP için tartışılmaz bir siyasal yapıştırıcıdır. Erdoğan'sız bir AKP'nin bölünme olasılığı nedir? Öyle bir ihtimal yok, ama o zaman sıkıntı olur. Ya Gül olmazsa ? Siyasal olarak tarafsız olacaktır, ama şahsen benim ve bütün tabanımızın doğal lideridir. Erdoğan doğal lider olarak kalır mı? Bu sınav daha önce başarıyla geçilmiştir. Gül ile Erdoğan'ın da arasının üç ay sonra bozulacağı yorumu? Birbirinden Berlin Duvarı'yla ayrılmış gibi karşı ekipler yok. Ayrıca hem Başbakan hem de Gül, yetişmiş insanın değerini bilme konusunda çok hassastırlar. Heba etmeyeceklerdir. Erdoğan cumhurbaşkanı olursa ekibi silinir mi? Bu bir aşiret devleti yaklaşımıdır. Türkiye ise köklü gelenekleri olan bir ülkedir. Cumhurbaşkanı üzerinde hiçbir şaibe yaratılamaz, devletin bazı kurumları cumhurbaşkanını protesto edemez. "Yalnız bir cumhurbaşkanı olur, itibar görmez" diyenler haklı çıkar mı? Onu bilmiyorum. Aile olarak resmi konutlarda yaşamayı çok sevmiyorlar ve kendi tercihleri olarak yine Keçiören'de kalabilirler, Köşk'e de çıkabilirler. Ama bunun türbanla alakası olmaz. Emine Hanım'ın Keçiören'de kalacağı fikri sizce mantıklı mı? Eğer sonuçta sınırları zorlayarak tersi bir görüş çıkarsa Türkiye'nin toplumsal ve siyasal dokusunda yırtılma yaratır. Anayasa Mahkemesi'nden 367 lehine karar çıkarsa buna "post-post-darbe" mi dersiniz, yoksa içinize sindirir misiniz? Bence seçimler yapılır ve AKP bu kez Meclis'e hiçbir muhalefet partisi giremeyecek kadar ezici oy alır. 367 gerekçesiyle ilk oylama iptal edilirse AKP ne yapar? Kişisel görüşüm; o saatten sonra artık aday olmamak diye bir şey olmaz. Yine olur ve gelir. Peki Başbakan bir daha aday olur mu? Sezer mağrur bir cumhuriyetçi Yabancıların Türkiye'nin milli çıkarları konusunda laubalileşmelerine hiç fırsat vermedi. Tabii takdir makamı değilim, ama müsaadelerine sığınarak, mağrur bir cumhuriyetçi olmasını takdir ediyorum. Sezer'in en takdir ettiğiniz özelliği? Orhan Pamuk'u tebrik etmemesi. En eleştirdiğiniz olay? Sistemin bütün kurumları birbiri için supaptır. Ama Sezer bu görevini daha sofistike yapabilirdi. En azından birtakım tartışmalarda önceden uyarıp Başbakan'la diyaloğu daha sıkı tutabilirdi. Sistemin supabı olması sebebiyle Sezer, AKP için bir şans mıydı?