22.06.2018 - 11:03 | Son Güncellenme:
AA
Başbakan Yardımcısı Recep Akdağ, AA Editör Masası'nda gündeme ilişkin soruları yanıtladı, değerlendirmelerde bulundu.
Seçim bölgesi Erzurum'da nasıl bir tablo olduğu, bir önceki seçimden farklı bir durum olup olmadığı yönündeki soruya Akdağ, geçen yıl 16 Nisan'da yapılan halk oylamasına benzer bir tablo gördüğünü, belki bunun biraz üzerinde sonuç alabileceklerini ifade etti.
Erzurum'un halk oylamasında büyükşehirler içinde "evet" oylarındayüzde 74,5 ile birinci olduğunu anımsatan Akdağ, "İnşallah bunu yine yakalayacağız. Cumhur İttifakı'nın oyları açısından da AK Parti'nin oyları açısından da 1 Kasım'a benzer bir tablo var. Bunlardan da yola çıkarak, anketleri ben de takip ediyorum, birçok yere Cumhurbaşkanımızla, Başbakanımızla gittim. İnşallah birinci turda bu iş bitecek. Sayın Cumhurbaşkanımızı 2023'e kadar ülkenin yönetimi için inşallah bir kere daha seçmiş olacağız." diye konuştu.
Meclis çoğunluğunu da Cumhur İttifakı'nın alacağını, sahip olduğu tecrübenin buna işaret ettiğini dile getiren Akdağ, şöyle konuştu:
"Ama maç 90 dakika. Dolayısıyla 50'nin üstünde bir sonuç bekliyoruz Cumhurbaşkanı seçimi açısından ama açık ara bir sonuç doğrusu beklemiyorum. Dolayısıyla Cumhurbaşkanımıza gönül vermiş seçmenin mutlaka sandığa gitmesi lazım. Yani katılma oranının ben etkili olacağına inanıyorum. Erzurumlu meşhur Naim Hoca'yı biliyorsunuz, Erzurumspor'un maçlarına giderdi. Gençler diyor ki 'Hocam bu maç çok önemli bize dua et', Naim Hoca da 'Tamam dua ettim, hiç merak etmeyin' diyor. 90 dakika bitiyor Erzurumspor 1-0 galip, uzatmalarda karşı takım gol atıyor. Hocam 'Hani dua etmiştin' diyorlar, 'Ben 90 dakikaya dua etmiştim' diyor. Onun için sandıklar açılıp Sayın Cumhurbaşkanımızın önümüzdeki 5 yıl için ülkeyi yöneteceği kesinleşmeden, AK Parti'nin Meclis çoğunluğu aritmetiği itibarıyla YSK tarafından ilan edilmeden maç bitmiş olmuyor. Biz çok yoğun çalışıyoruz, çalışacağız. Gayret bizden, tevfik Allah'tan."
"BAKANLIK SAYISI ARTTIKÇA İŞİNİZ ZORLAŞIYOR"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin ana hatlarını açıkladığı, buna göre bakanlık sayısının azalacağı hatırlatılarak, yeni yönetimin Türkiye'nin hangi alanlarına, dertlerine deva olacağı sorulan Akdağ, sistematik, şekilsel açıdan bakanlık sayısının azalmasını çok doğru bulduğunu ifade etti.
Bakanlık sayısı arttıkça yönetmenin zorlaştığını belirten Akdağ, "Bizim koordinasyonla yürüttüğümüz işler var. Uyuşturucu ya da bağımlılıkla mücadele, yatırım ortamının iyileştirilmesi gibi. Benim mesela sorumlu olduğum alanlar, hepsini müşahede ettim, bakanlık sayısı o koordinasyon içinde arttıkça ki ilgili bakanlıklar ona göre bölünürse mecburen artıyor, işiniz zorlaşıyor. Dolayısıyla bakanlık sayısının 16'ya inmiş olması son derece makul." dedi.
Akdağ, yeni modelin Türkiye'nin hangi dertlerine deva olacağı sorusuna ise şu cevabı verdi:
"Bizimi iki büyük meselemiz var. Birincisi terör mücadelesinin, kesintisiz kararlı şekilde devam ettirilmesi. Çünkü güvenlik olmadan hiçbir şey olmuyor. Yani, işte 35 senelik PKK terörü ilk defa gerçek anlamda Türkiye'de alt edildi. Kafalarını kaldıracak halleri yok, kaçacak delik arıyorlar. Sadece Türkiye'nin içinde değil sınırlarımızın ötesinde de bu böyle. Şu anda Kandil'deki operasyonları hepimiz büyük bir dikkatle takip ediyoruz. Vatandaşımız da bu konuya büyük önem veriyor. Aynı husus Suriye'deki terör örgütleri, özellikle PKK'nın uzantısı olan terör örgütleri açısından da böyle. FETÖ meselesini hiç küçümsememek lazım. Evet Türkiye'de yenilgiye uğradılar, başarısız oldular ama yurt dışında ciddi bir güçleri var, destekleniyorlar. Onun için 24 Haziran'dan sonra önümüzde, Sayın Cumhurbaşkanımızın önünde bir defa güvenlik meselesi önemli bir mesele olarak duruyor."
Başarıların, kararlılığın, oradaki doğru koordinasyonun, iyi diplomasinin devam ettirilmesi gerektiğini vurgulayan Akdağ, "Sadece güçle yapmıyoruz biz bu işleri. Evet, bugün hiç olmadığı kadar mühimmat, silah açısından daha güvendeyiz. İnsansız hava araçlarımız, onların silahlı olanları gibi bir çok üstün tarafımız var. Özel harekatçılarımız, jandarma, istihbaratla koordine halinde çok mükemmel işler başarıyorlar ama söylediğim gibi orada ciddi bir tecrübeye başkomutanlık noktasında ciddi bir tecrübeye ihtiyaç var. Bunun adresinin Recep Tayyip Erdoğan olduğu aşikardır." diye konuştu.
Akdağ, ekonomik açıdan 2017'nin çok iyi geçtiğini, bu yılın ilk çeyreğinin de iyi olduğunu ifade ederek, "Önümüzdeki günlerde yine bizi birtakım dalgalı, fırtınalı denizler bekliyor. Bunu bilmek lazım. Dolayısıyla hem yapısal reformların gerçekleştirilmesi hem dünya piyasalarına açılma için gerekli işlerin yapılması son derece önemli." dedi.
Sorumlu olduğu konulardan birinin yatırım ortamının iyileştirilmesi olduğunu anımsatan Akdağ, "Yatırım ortamının iyileştirilmesi konusunda 60. sıradayız 10 senedir. Bu sene ekim ayında Allah izin verirse 30'lu bir sıraya yükseleceğiz. Gelecek sene hedefimiz 20'li bir sıradır. Bu iki meseleyi çok önemsiyorum." diye konuştu.
Sağlıkta, sosyal hizmetlerde yapılan işlerin, eğitimdeki, yatırımdaki hamlelerin devam etmesinin, yeni ihtiyaçların karşılanmasının çok önemli olduğunu belirten Akdağ, Cumhurbaşkanı Erdoğan dışındaki adayların "Yatırımları durduracağız." diyerek söze başladığını söyledi.
Akdağ, "Bunu özellikle Sayın Akşener kaç kere ifade etti, 'Ben şunu satacağım, burayı satacağım, şurayı elden çıkaracağım, size vereceğim' diyor. Enteresan bir şey." dedi.
"MEMLEKETİ TANIMAMAKTAN İLERİ GELİYOR"
Akşener'in TİKA'nın bütçesinin 8 milyar dolar olduğu yönündeki ifadelerinin hatırlatılması üzerine de Akdağ, şunları söyledi:
"300 küsur milyon olması lazım, bildiğim kadarıyla 300-400 milyon kadar bütçesi var TİKA'nın. Gerçekten memleketi tanımamaktan ileri geliyor. Çünkü hiçbir basiretli siyasetçi TİKA'ya, AFAD'a, Anadolu Ajansına, TRT'ye bulaşmaz. Bunlar bizim markalarımız. Bugün Anadolu Ajansı dünyanın dört bir tarafında itibarını ortaya koymuş bir ajans, sadece Türkiye'de değil. TRT böyle. TRT'nin bir dünya dış yayını var, nereyi satıyorsun. Siz o zaman Türk dünyasına, Arap dünyasına, başka birtakım çevrelere nerede, nasıl ulaşacaksınız? Bugün TRT Kürdi var. Başka kimsenin böyle yayın yapması belki de mümkün değil. Bunlar çok kazanç getirici yayınlar. Onun için TRT'ye elbette ihtiyaç var. Hele hele TİKA'ya, AFAD'a geldiğiniz zaman bunlar bütün dünya tarafından, 'Helal olsun size, işte bu iş böyle yapılır'ı başaran kurumlarımız."
Başbakan Yardımcısı Recep Akdağ, 2 ay kadar önce Brüksel'de Suriyeli mültecilerle ilgili toplantıya katıldığını belirterek, "Burada Türkiye'yi, AFAD'ı, TİKA'yı göklere çıkarıyorlar. Bu markalarımızı biz neden yok edeceğiz, hangi sebeple yok edecek mişiz?" diye sordu.
Akdağ, Millet İttifakı'nın 3 cumhurbaşkanı adayının kulaklarına üflenen birtakım ifadelerle siyaset yaptıklarını belirti. Saadet Partisi Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı adayı Temel Karamollaoğlu'nun katıldığı bir televizyon programında İHA'larla ilgili yaptığı açıklamada, kendisini düzeltmek zorunda kaldığını anımsatan Akdağ, aynı şeyi İYİ Parti'nin Cumhurbaşkanı adayı Meral Akşener ve CHP'nin Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce'nin de yaptığını söyledi.
Akdağ, "Cumhurbaşkanımız dışında ülke yönetme açısından son derece tecrübesiz cumhurbaşkanı adayları ile karşı karşıyayız." dedi.
İnce'nin TİKA'nın üzerine çok gittiğini ve "Kapatacağım" dediğini anımsatan Akdağ, TİKA'nın yaptığı çalışmaları anlatarak, "Bugün hangi ülkeye gitseniz TİKA, AFAD, Türk Kızılayı'nın hizmet ettiği yerlerde herkes Türk bayrağını gördüğü zaman koşup onun altına sığınıyor." ifadesini kullandı.
"PKK'NIN YERLEŞTİĞİ ALANLARDA MÜCADELE DEVAM EDECEK"
"Kandil teröristlerden temizleninceye kadar bu operasyon sürecek mi?" sorusuna Akdağ, "Elbette Kandil, Kuzey Irak'taki diğer PKK'nın yerleştiği alanlarda mücadele devam edecek. Çok başarılı bir mücadele devam ediyor." cevabını verdi.
"Kandil operasyonu İnce'nin iddia ettiği gibi seçime yönelik bir hamle mi?" sorusu üzerine ise Akdağ, şunları kaydetti:
"Muharrem İnce, müktesebatı itibariyle bir grup başkanvekili olduğu için bunları söylüyor. Devleti tanımadığı için bunları söylüyor. Mücadelenin boyutunu bilmediği için bunları söylüyor. Kandil'de gerçek anlamda bir operasyon yapacaksanız, hele hele kara operasyonu, bu sizin aylar boyunca, son iki yıldır yaptığınız çalışmaların bir sonucu yani oraya kadar getirmişken 'hele bir duralım, biraz bekleyelim' denebilir mi? Bu sefer toparlanmalarına müsaade etmiş olursunuz."
Kandil'e girmenin kolay bir iş olmadığına dikkati çeken Akdağ, akıllı bir biçimde hazırlanmış planlamalar ve taktikler sonucu operasyonların başarıyla yürütüldüğünü vurguladı.
İnce'nin söylemlerine benzer cümleleri daha önce Kılıçdaroğlu'nun da kurduğunu dile getiren Akdağ, "'Afrin'e girerseniz çıkamazsınız oradan', diyorlardı. Ne oldu? Kuyruklarını kıstırıp arkalarına bakmadan kaçtı gittiler." dedi.
"VATANDAŞIMIZ HESABINI SORACAK"
Akdağ, "Sayın İnce, CHP''nin tarzı adına iyi bir grup başkanvekili. Polemikçi, hazır cevap, bir şeyleri hazırlar getirir, müsamere tadında sunar. Sayın İnce biraz sivri konuşur, ses getirir filan bunların hepsi CHP Grup Başkanvekilliği için güzel hasletler ama ülke yönetmek için değil. Zaten partisinin kendi genel başkanlığına iki teşebbüsünde de layık görmediği birini, cumhurbaşkanı adayı göstermesi büyük çelişki. CHP'nin genel başkanlığı Türkiye Cumhuriyeti'nin cumhurbaşkanlığından daha önemli bir makam mıdır? Bunları vatandaşımız görüyor. Vatandaşımız, 24 Haziran'da 'Kandil'e girmeyin niye giriyorsunuz?'ların ben inanıyorum ki hesabını soracak." değerlendirmesinde bulundu.
"Terör örgütü PKK'nın Kandil'deki elebaşı Murat Karayılan, HDP'ye oy istedi. Kürt seçmen, bu çağrıya kulak verir mi? CHP tabanı, HDP'ye oy verir mi?" sorusu üzerine Akdağ, "Şu anda CHP'li yöneticilerin arkadan arkaya HDP'nin barajı geçmesi için onları desteklediğine inanıyorum." dedi.
Bu iddiasını, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve İnce'nin kabul etmeyeceğini ifade eden Akdağ, "Sayın İnce çıkıp der ki; 'Biz kadim bir partiyiz, Cumhuriyeti kuran partiyiz, bir tek oy bile HDP'ye gitmesin.' Bunu yapıyorlar, daha önceki bir seçimde de yaptılar, şimdi de bunu yapıyorlar. Bunu sağduyulu CHP seçmeni, CHP'ye oy verecek seçmen elbette görecektir." diye konuştu.
"DEMİRTAŞ'A GÜZELLEMELERE BAŞLADILAR"
CHP, İYİ Parti ve Saadet Partisi'nin bir ittifak yaptığını HDP'nin bu ittifakın içine güya girmediğini belirten Akdağ, "Üçü birden, ağız birliği etmişcesine Selahattin Demirtaş'a güzellemelere başladılar. hangi Demirtaş'tan bahsediyoruz? Şu bağlama çalan Demiraş'tan. Halbuki bağlama çalan Demirtaş, 6-8 Ekim olaylarının çıkışında o tahriki yapan, PKK militanlarının sokağa salınmasına sebep olan kişi." ifadesini kullandı.
Akdağ, Demirtaş'ın ve arkadaşlarının PKK'nın iradesinden çıkamadıklarını bildiklerini dile getirdi.
Akdağ, Meclis çoğunluğuna ilişkin, "Peki kimin çoğunluğu olsun? CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi, HDP'nin çoğunluğu olsun. Allah'ınızı severseniz böyle bir dörtlüden, birbirine hiç benzemez böyle bir dörtlüden nasıl bir ülke Meclis'i oluşacak da hangi kanunu yapacak? Ülke adına hangi hayırlı hizmeti yapacak bunlar?" dedi.
CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel'in, "Muharrem İnce'nin cumhurbaşkanı seçilmesi halinde diğer partilerden bakan ve cumhurbaşkanı yardımcıları olacağına" yönelik açıklamalarını hatırlatan Akdağ, Özel'in, "Muharrem İnce'ye oy verecek diğer parti seçmenleri şöyle motive olmalı, yarın Muharrem İnce başkan olursa o partilerden, partilerin genel başkanlarından da başkan yardımcısı yapacak, isim söylemek istemiyorum ya da onların önerdiği kişilerden başkan yardımcıları, bakanlar olacak." şeklinde değerlendirmelerde bulunduğunu bildirdi.
CHP, BİR TARAFTAN HDP'YE GÖZ KIRPIYOR, ÖBÜR TARAFTAN KENDİ SEÇMENİNDEN BUNU KAÇIRMAYA ÇALIŞIYOR
"Ben biliyorum ki basiret sahibi ve sağduyulu CHP seçmeni bir HDP-PKK güzellemesine CHP adına izin vermez. Üçü de bunu yaptılar. Bunu Akşener de yaptı. Ne yaptı, ona da sordular televizyonda, 'Siz Demirtaş'ı başkan yardımcısı yapar mısınız?' diye. Bu soruyu bana sorsanız, cevap şu olur, 'Tabii ki yapmam. Üstüne kan sıçratmış birinden nasıl başkan yardımcısı yapacağım.' Sayın Akşener, soruya cevaben yapmam da yaparım da demiyor. Yanından dolaşıyor, 'Türkiye'de farklı etnik gruplar, yapılar var, dengeleri de gözetmek lazım.' diyor."
"Özgür Özel, Demirtaş'ın, İnce'nin yardımcılarından biri olabileceğine açık kapı mı bırakıyor?" sorusuna Akdağ, "Elbette öyle." yanıtını verdi.
CHP, İYİ Parti ve Saadet Partisinin kurduğu ittifakın cumhurbaşkanlığı seçiminde birinci turda Recep Tayyip Erdoğan'ın seçilmemesi halinde, HDP ile nasıl bir araya gelinmesine yönelik hesaplar yaptığına işaret eden Akdağ, bunların bunu yapmaya da mecbur olduklarını anlattı.
"EN ÇOK İSTEMEYEN İSRAİL YÖNETİMİDİR"
"Cumhurbaşkanımız Erdoğan'a oy vermeyecek seçmenin hepsini böyle nitelediğimi kimse düşünmesin." diyen Akdağ, açıklamalarını şöyle sürdürdü:
"Recep Tayyip Erdoğan'ın seçilmesini şu anda en çok istemeyen İsrail'deki yönetimdir. En çok istemeyen Esed'dir, Pensilvanya'daki FETÖ'dür, zalimdir. En çok istemeyen PKK'dır. Şu anda inlerinde tir tir titreyen Karayılan'dır, onun arkadaşlarıdır. Bu kadar istemeyenin yanına bir ittifak çıkarıp HDP'yi de yanına alıp 'Recep Tayyip Erdoğan gitsin de gerisi ne olursa olsun, isterse tufan olsun.' zihniyetini ben gerçekten ülkenin geleceği adına riskli buluyorum."
"16 Nisan referandumunda Meclisin yetkilerinin ortadan kalkacağı, tek adam rejiminin hakim olacağı teziyle 'hayır' kampanyası yürüten muhalefet, 24 Haziran öncesinde Meclis tablosunun yeni sistemde çok önem arz ettiğini söyleyerek seçmenden milletvekili seçimine odaklanmasını istedi. Bu çelişkiyi neye bağlıyorsunuz? Cumhurbaşkanı seçimi ile milletvekili seçimi sonuçları arasında önemli farklar ortaya çıkmasını bekliyor musunuz?" sorusu üzerine Akdağ, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın aldığı oy ile AK Parti oyları arasında farklılık olacağını belirtti.
Cumhur İttifakı'nda yer alan MHP'li seçmenin, cumhurbaşkanlığı seçiminde Erdoğan'a, milletvekili seçiminde de MHP'ye oy vereceğini ifade eden Akdağ, Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığı seçiminde MHP, AK Parti, BBP ve diğer partilerden oy alacağını, seçmenlerin milletvekilili seçiminde kendi partilerini tercih edeceğini, bu farkın da doğal olduğunu anlattı.
Meclisin yetkilerinin önemli olduğunu söyleyen muhalefetin yeni bir çelişkiyi daha ortaya koyduğunu ifade eden Akdağ, "Tek adam" eleştirilerini anımsattı.
"CHP, HIRÇINLIK VE KAVGA DEMEKTİR"
Başbakan Yardımcısı Akdağ, "Muharrem İnce gibi birisi Türkiye'ye cumhurbaşkanı olsa tek adamlığın nasıl o milli şef dönemindeki gibi yaşayacağımızı herhalde iyi görürdük. Öyle olmayacak. Apolet sökmeler, platformdan çocukları iteklemeler, kamuoyuna yansıyan başka hususlar... CHP yönetimi, seçmeni için söylemiyorum, elbette CHP seçmeni de ülkesini seven, yurtsever bir seçmendir, CHP'nin yönetimi 40'lı yıllardan itibaren faşist bir yönetimdir. Hiçbir zaman bundan kurtulamadılar, militarist tavırlarından kurtulamadılar. 60 ihtilali olurken 60 ihtilaline övgüler düzdüler." diye konuştu.
CHP'nin 28 Şubat döneminde de 28 Şubatçılara övgüler düzdüğünü belirten Akdağ, 27 Nisan e-muhtırasının verildiği zamanda da aynı tavrın sergilendiğini dile getirdi.
CHP'nin cumhurbaşkanı adayı İnce'yi eleştiren Akdağ, şunları kaydetti:
"Muharrem İnce'nin karakterinin en belirgin özelliği, CHP'li yöneticilerin karakterinin belirgin özelliğidir, hırçınlık, hizipleşme. Herkesin cumhurbaşkanı olacağından bahsediyor. Nasıl olacakmışsın? Sizin partinizin içindeki mücadelenizde sizin ne olduğunuzu biliyoruz. Kavgasız, dövüşsüz bir kurultay yapamadınız. Herkesi kucaklayacakmış, kendi partinizin içerisinde birbirinizi kucaklayamıyorsunuz. CHP, hırçınlık ve kavga demektir. Bunu seçmen, bu seçimlerde de görecek ve değerlendirecek."
Bu seçim sürecinde Avrupalı siyasetçilerin Türk seçmenin kararını değiştirmeye yönelik değerlendirmeleri ile "Türkiye Batı'dan uzaklaşıyor, AB'den uzaklaşıyor" şeklinde ifadelerle yapılan yönlendirmelerinin hatırlatılmasının ardından "Sizce Avrupa'daki Türk seçmenin tercihine ne yönde yansıdı? Türk seçmen üzerinde etkisini nasıl gösterdi?" sorusu üzerine Akdağ, Avrupa'da bunu konuşan politikacıların, politikayı bilmediğini gösterdiğini söyledi.
Almanya'da, başka Avrupa ülkelerinde bir kanuna, düzenlemeye sığınarak AK Parti'nin mitingler, toplantılar yapmasının engellendiğini dile getiren Akdağ, buna karşılık PKK'lıların mitinglerinin engellenmediğine dikkati çekti.
Avrupalı siyasetçilerin sürekli olarak, "Türkiye Batı'dan uzaklaşıyor" temasını kullandığını ifade eden Akdağ, "Avrupalı siyasetçiler, Sayın Cumhurbaşkanımızın aşırı otoriter, hatta 'diktatör' olduğundan falan bahsediyorlar. Birisi çıkıp da Sisi'nin diktatör olduğundan bahsetmiyor. Gerçek diktatörlerin diktatörlüğünden bahsetmek yerine onlar kendi kafalarında oluşturmak istedikleri, kendi toplumlarında oluşturmak istedikleri algının peşinde koşuyorlar." diye konuştu.
"TÜRK SEÇMENİ, AVRUPA'DA DA TÜRKİYE'DE DE MÜTHİŞ FERASET SAHİBİ BİR SEÇMEN"
"Türk seçmeninin, ortalama bir Avrupalı seçmen gibi olmadığı"nı bilmediklerine vurgu yapan Akdağ, şunları kaydetti:
"Türk seçmeni, Avrupa'da da Türkiye'de de müthiş feraset sahibi bir seçmen. Siyasetle de öyle bir ilgilenir ki gidin Türkiye'de herhangi bir kahveye girin, bir kişiye sorun, sizin benim bildiğim kadar siyaset bilir, takip eder. Onlar bunun farkında değiller. Bu baskıyı yaptıkça oradaki seçmen işin gerçeğini anladı. Türkiye'deki seçmen de 'Neden AK Parti'nin üzerine bu kadar geliniyor, neden Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın üzerine bu kadar geliniyor' bunu daha iyi anladı. Yapsınlar, yaptıkları bizim işimize yarıyor. Avrupa'daki sandıklar açılsın, her zamankinden daha fazla AK Parti oy alacak, her zamankinden daha Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan oy alacak. Bu yaptıkları tam anlamıyla geriye tepen bir durum."
"BAŞÖRTÜLÜ FOTOĞRAFLARLA DİPLOMALARIN VERİLECEĞİ GARANTİ EDİLDİ"
"Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde Hala Sultan İlahiyat Koleji'ndeki eğitimlerini tamamlayan başörtülü öğrencilerin lise diplomaları KKTC Milli Eğitim Bakanlığı tarafından onaylanmadı. Bu uygulamayla amaçlanan ne olabilir? Bu konudaki değerlendirmeniz nedir?" şeklindeki soru üzerine Akdağ, bu yöndeki bilgiyi kendisinin de olayın ardından öğrendiğini söyledi.
Yaşanan bu olayı üzüntü ile karşıladığını belirten Akdağ, "Hem üzüldüm hem de bu faşizan, insanlık dışı uygulamanın asla kabul edilemeyeceğini düşünüyorum. Sayın KKTC Başbakanı ile bu sabah görüştüm. Kendisi de bundan ziyadesiyle üzgün olduğunu ve bu uygulamayı derhal sonlandıracaklarını, başörtülü fotoğraflarla da diplomaların verileceğini bana garanti etti. Ben de meselenin bu şekilde çözülmesiyle iktifa etmiş oldum."
Başbakan Yardımcısı Akdağ, bunun kabul edilemez bir şey olduğunu vurgulayarak, "Hangi yılda yaşıyoruz. Bu devam ettirilseydi, buna da söyleyeceğim şey, faşist, insan haklarını hiçe sayan, özgürlükleri yok sayan bir uygulamadır diyecektim. Şükür ki iyi ki bu uygulamayı sonlandırıyorlar." değerlendirmesinde bulundu.
İsrail'in saldırılarına maruz kalan Filistinlilere yardım için başlatılan "Filistin'e Umut Ol Kampanyası"nda gelinen son noktaya ilişkin Akdağ, "Kampanya kapsamında sadece AFAD'a 9 milyon Türk lirası yardımda bulunuldu." bilgisini verdi.
Diğer kuruluşlara da yapılan yardımların olduğunu belirten Akdağ, 9 milyon liranın 1,2 milyon lirasını Dünya Sağlık Örgütü vasıtasıyla ilaç ve tıbbi malzeme sağlamak üzere kullandıklarını ifade etti.
"Üzülerek ifade edeyim ki hem Mısır hükümeti hem İsrail hükümeti oradaki yaralıları almamıza müsaade etmediler." diyen Akdağ, şöyle devam etti:
"Türk Kızılayı olsun, AFAD olsun bölgeye ilaç ve tıbbi malzeme ulaştırmak için çok gayret ettik, ediyoruz. Orada da büyük engellerle karşılaşıyoruz doğrusu. Parasına falan da bakmıyoruz. Bölgeden bulalım da ilacı 10 misli bile olsa alıp verebilecek durumdayız. Biraz bu husustaki engelleri aşma zorluğu olunca Dünya Sağlık Örgütü Başkanı ve Avrupa Bölge Direktörü ile konuştum. İkisiyle iyi de hukukum var, yardımcı oldular. Onların vasıtasıyla ama biz parasını ödüyoruz. 1,2 milyon dolarlık ilaç ve tıbbi malzemeyi Gazze'nin bizzat kendisinin listelediği malzeme ve ilaçları onlara ulaştırıyoruz."
"GAZZE'YE 26 BİN TON UN SEVK EDİYORUZ"
Akdağ, şu anda Gazze'ye 26 bin ton un sevk ettiklerini, bunun ağustos ayı içerisinde tamamlanacağını dile getirdi.
Yardım konusunda bütün vatandaşların çok hassas olduğunu vurgulayan Akdağ, İslam dünyasında Filistin, Kudüs meselesine en ziyade sahip çıkan liderin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olduğunu söyledi.
ABD'nin Büyükelçiliği Kudüs'e taşımasından sonra Erdoğan'ın İslam İşbirliği Teşkilatı'nı olağanüstü toplantıya çağırdığını anımsatan Akdağ, "İslam İşbirliği Teşkilatı'nda şunu gördüm; gerçekten Sayın Cumhurbaşkanımızın bu liderliğine bütün İslam dünyasının ihtiyacı var. Bizim bunu da görmemiz gerekiyor." dedi.
Bir arkadaşının umredeyken Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ilgili yaşadığı bir olaydan bahsettiğini aktaran Akdağ, şu ifadeleri kullandı:
"Arkadaşım Umre'ye gitmiş ve şunu anlattı, 'Önümde tavaf yapan birisi var, her şavtın bitiminde ellerini kaldırıyor, Türkiye ve Recep Tayyip Erdoğan'a dua ediyor. Gittim 'Nerelisin?' diye sordum, Tunuslu olduğunu söyledi. 'Hep Türkiye ve Recep Tayyip Erdoğan'a dua ettiniz.' dedim. 'Ettim, çünkü Tunus'a dua etseydim sadece Tunus'un kurtuluşuna vesile olabilirdim ama Türkiye ve Erdoğan'a dua edersem bütün İslam dünyasının kurtuluşuna vesile olabilirim.' dedi. Bu bütün İslam ülkelerinin halklarında çok yaygın. Bizim bu yeşermiş umudu mutlaka canlı tutmamız gerekiyor, 24 Haziran seçimlerine bu gözle bakmamız gerekiyor."
KÜRESEL İNSANİ YARDIM 2018 RAPORU
Akdağ, "Küresel İnsani Yardım 2018 Raporu'na göre Türkiye geçen yıl en çok insani yardım yapan ülke oldu. Bu başarı nasıl elde edildi?" sorusu üzerine, bu başarının, tamamen Türk milletinin devraldığı bir miras olduğunu belirtti.
Türkiye'nin alan el olmaktansa veren el olmayı tercih ettiğini anlatan Akdağ, bu durumun yeni olmadığını, İspanya Yahudilerinin sığınacak bir yer aradıkları zaman Osmanlı İmparatorluğu'nu bulduklarını aktardı.
Küresel İnsani Yardım 2018 Raporu'na göre Türkiye en çok insani yardımı yapan ülke olarak tarihe geçtiğini dile getiren Akdağ, şunları söyledi:
"Bunu Türkiye'de eleştirenler var. Sayın Muharrem İnce, bunu çok sık yapıyor, insafsızca yapıyor üstelik. İstismar ederek. Mazlumlara yardım etmekle bizim bütçemiz azalmaz. Bereket diye bir şey var. Allah bereket verir. Yaptığımız yardımlar devletin kasasından çıkan yardımlar değil tek başına. Bütçemizden de yardım ediyoruz ama bizzat kendi insanımızın, 81 milyonun alicenaplığından, Kızılay'a ve diğer sivil toplum örgütlerine yaptığı yardımlardan oluşuyor. Bu 8 milyar sadece devletin, AFAD'ın TİKA'nın diğer kuruluşların doğrudan yaptığı yardımlar değil. Topyekun bir milletin yaptığı yardım. Bununla iftihar etmeliyiz. Bu benim başından beri canı gönülden inandığım bir şey."
Akdağ, Türkiye'nin mazlumlara yardım ederken bir taraftan da kendisine Allah'ın desteğini aldığını dile getirdi.
Türkiye'nin yaptığı yardımlarla itibarı artırdığına dikkati çeken Akdağ, "Yardımlar bizim ihracatımızı olumlu yönde etkiliyor. Niyetimiz bu değil ama ikincil kazançlar da bunlar. Siz bir Türk olarak dünyanın neresine giderseniz gidin itibar görüyorsunuz. İnsanlar Türk bayrağını kendi bayrakları gibi sahipleniyor, Türk ürünlerini kendi ürünleri gibi görüyor. Dolayısıyla bu konuya farklı yaklaşan siyasiler yanlış yapıyorlar. Biz bununla hükümet olarak da millet olarak da iftihar ediyoruz." diye konuştu.
"BİZİM BİR ŞEY OLMAMIZ HİÇ ÖNEMLİ DEĞİL"
Akdağ, "Erzurum'dan milletvekili adayı olarak gösterildiniz. Seçimlerden sonra oluşacak Meclis aritmetiğinin ardından farklı bir görev, bakanlık gibi, alma durumunuz var mı?" sorusu üzerine, şunları kaydetti:
"Bizim bir davamız var. Şahsen ben bu davayı 6 yaşından beri tanıyorum. Sayın Cumhurbaşkanımız bu davayı mükemmel bir şekilde özetledi. Bu Rabia davası. Millet bayrak, vatan devlet, ezan davası. 15 Temmuz'da sokağa koşan gençlerimiz, bedenlerini canlarını feda eden gençlerimiz bir şey mi bekliyorlardı? Şehadet dışında akıllarında ne vardı. Bizim bir şey olmamız hiç önemli değil. Yeter ki davamızın bayrağı yüksekte kalsın. Bu işleri yapacak kişiler her zaman olur. Milletvekili, bakan olursunuz, olmazsınız bunların hiçbir önemi yok. AK Parti'de siyaset yapan birçok insan siyaseti bu gözle yaptı. Neden AK Parti bu kadar istikrarlı? Genel başkanlık değişimi kongreleri, seçimler oldu. AK Parti içinde kavga, hizip göremezsiniz. Dolayısıyla beni de birçok arkadaşımı da harekete geçiren, canlı tutan, günde 16 saat Sayın Cumhurbaşkanımızla çalışabilmemize yol açan duygu bu duygudur. Bu dava yüksekte kalksın, başka hiçbir şey aklımızdan geçmez. İhtiyaç olmazsa da biz bir köşeye çekilelim, gençler gelsin bu işi yapsın. Ben bundan mutlu olurum."