SiyasetBaşbakan Erdoğan: Devlette yeni bir yapılanmaya gidiyoruz

Başbakan Erdoğan: Devlette yeni bir yapılanmaya gidiyoruz

10.05.2011 - 03:33 | Son Güncellenme:

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Biz çift kule olayı olduğunda bir açıklama yapmıştık. Bu açıklama da şuydu; ’biz uluslararası teröre karşı bir uluslararası terörle mücadele platformunu oluşturmamız lazım. Çünkü, biz ondan dertliydik, ama bizim dertli olduğumuz konu ile o zaman kimse ilgilenmiyordu, bugün de ilgilenmiyorlar" dedi

Başbakan Erdoğan: Devlette yeni bir yapılanmaya gidiyoruz

Başbakan Erdoğan, Kanal 7’de yayınlanan "Başkent Kulisi Özel" programına katılarak, gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Erdoğan, "Dünya içerisinde özellikle Türkiye’yi nasıl konuşlandırıyorsunuz?" sorusu üzerine, bugün 4. BM En Az Gelişmiş Ülkeler Konferansı’nın gerçekleştiğini hatırlatarak, bu süreç içerisinde yaklaşık 10 bin kişinin Türkiye’ye gelip gideceğini, bu ’Kongre Vadisi’nin sadece bu işe tahsis edildiğini söyledi.
Konferansta yaptığı konuşmaya değinen Erdoğan, "Ne yazık ki gelişmiş ülkelerin ilgi duymadığı bir buluşma bu. Bundan önce de yapıldı, üç konferansta da durum böyleydi. Burada da bakıyorsunuz yine yoklar. Bütün en az gelişmiş ülkelere yönelik 10 yıl süreyle bu görevi Türkiye olarak biz üstleniyoruz. 10 süreyle de gelişmekte olan ülkeler, gelişmiş ülkelerden ne gibi katkı alacak göreceğiz. Ama biz her yıl ortalama 200 milyon dolar bu işe tahsis ediyoruz. Başta Afrika ülkeleri olmak üzere bütün dost, kardeş ülkelere elimizden gelen katkıyı göstereceğiz" diye konuştu.
2005 yılını Afrika yılı ilan ettiklerini hatırlatan Erdoğan, o süreçten itibaren de Afrika’ya farklı bir önem verdiklerini ifade etti. Erdoğan, şöyle devam etti:
"İlk hedefimizi, 30 ülkede, orada büyükelçiliklerimizi açalım istedik. Çünkü 12 tane elçilikle her yer orada idare edilmeye çalışılıyordu tabi bu mümkün değildi. Fakat şimdi biz ilk etapta 30’u hedefledik, daha sonra da bunu diğer ülkelere ulaşmak suretiyle, 52 ülkenin tamamına ulaşalım istiyoruz. Eğer bunu gerçekleştirebilirsek, Afrika Kıtası ile olan irtibatımız çok daha zengin hale gelecek ve Birleşmiş Milletler’deki ağırlığımız bir yerde daha da artıyor. Çünkü oradaki en fakir ülkenin oyu ile Amerika’nın oyu BM Genel Kurulu’nda aynı. Bunların üzerinde bizim böyle bir yatırıma girmemizin faydası var."
Yoksullukla terörün iç içe olduğunu ifade eden Erdoğan, bunu birbirinden ayırabilmek için Afrika’ya verilecek desteğin çok anlamı olacağını söyledi.
Terörle mücadelede yoksulların yanında olmanın kendileri için hem medeniyet değerleri, hem de insana bakışın gereği olduğunu, çünkü insan öncelikli dünyaya bakışa sahip olduklarını belirten Erdoğan, o ülkelerde eğitimden, sağlığa, alt yapısına varana kadar çeşitli faaliyete başlamış olmanın çok önemli olduğunu ifade etti.
Türkiye’ye bu görevi vermelerinden büyük mutluluk duyduklarını belirten Erdoğan, "Büyük bir organizasyon içerisine girdik. Bugün görüştüğüm 12 lider, hepsi de memnuniyetlerini ifade ettiler. Gerçekten Türkiye artık uluslararası diplomaside bu tür organizasyonlarda ağırlığını hissettiriyor. Burada da bu ağırlığı gördük, dediler. Bundan biz de memnuniyet duyuyoruz. Çünkü bu sizin uluslararası diplomaside ağırlığınızı ortaya farklı koyuyor" diye konuştu.
BM’nin birçok kuruluşunun Türkiye’de konuşlandırmasının önem arz ettiğini belirten Erdoğan, onlara yer aradıklarını söyledi.
Medeniyetler İttifakı’ndaki Türkiye’nin ağırlığının her geçen gün arttığını anlatan Erdoğan, buna başlandığında sıcak bakılmadığını ama şu anda ABD’nin de sıcak bakmaya başladığını, desteğini ortaya koyduğunu belirtti.
Erdoğan, "Bunlarla birlikte Türkiye’nin uluslararası diplomasideki yeri gündemi belirlenen değil, gündem belirleyen bir ülke konumuna gelmesini sağlıyor. Küresel bütün bakışı da sermaye noktasında bile Türkiye’ye doğru, güvenli bir liman olduğu için, buraya doğru onu da getiriyor. Önce vereceksiniz, sonra alacaksınız" diye konuştu.

"DEVLETTE YENİ BİR YAPILANMA"
Başbakan Erdoğan, bir soru üzerine, Türkiye’nin artık uluslararası kurum, kuruluşlarda üst düzey temsil yetkileri almaya başladığını, NATO’da, İslam Konferansı’nda, OECD’de, BM’de bu tür örneklerin olduğunu aktardı.
Erdoğan, "Bundan sonra bunun arkası gelecek. Durmaz bu. Bunun yanında biz de bütün kurumlarımızı buna göre uluslararası konumu olsun diye zenginleştiriyoruz. Mesela bir TRT’nin şu anda üstlendiği görev bir tarafa itilemez. Çok çok ciddi noktaya ulaştık. Devletin yapılanması içerisinde şu anda attığımız adımlar var" dedi.
Devlette bakanlıklar olarak yeni bir yapılanmaya gittiklerini belirten Erdoğan, şunları söyledi:
"Belki de seçim öncesi bunun, kanun kuvvetinde kararnameyi çıkardık, onunla uygulamasını başlatacağız. Seçim sonrasına da bunu hazır hale getirmiş olacağız. Birleştirmeler olacak, bazılarını değiştireceğiz. Yeni bakanlık ihdası demiyeyim de, çok daha farklı işlevler görecek bakanlıklar... Bunu dünyanın da, gelişmiş ülkelerin de analizini çok daha geniş yapmak suretiyle, örneğin diyelim ki bizde bir Şehircilik Bakanlığı yoktu. Ne vardı? Bayındırlık Bakanlığı vardı. Biz şimdi Bayındırlık Bakanlığı’nı kaldırmayı düşünüyoruz. Bunun yerine Şehirciliği getiriyoruz ki Türkiye’nin artık ulusal bir planı olsun istiyoruz. Bu ulusal planla bu Şehircilik Bakanlığı artık tüm Türkiye’ye alt yapısından üst yapısına kadar, tek nazardan bir bakış olsun ki, bu kaçak yapılanma, çirkin yapılanma, bütün bunları ortadan kaldıracak adımı yerel yönetimlerle el ele sürdürelim istiyoruz. Bunun için de merkezi bir bakışın da olması şart. Bunun yanında turizmi belki kültürden ayıracağız. Turizmi tanıtma ile bir araya getireceğiz. Belki Turizm Tanıtma Bakanlığı yapacağız. Çünkü turizmi tanıtmada en önemli fonksiyon olarak görüyoruz. Buna benzer bir çalışmanın şu anda içindeyiz. Yani bugün, yarın o işi inşallah bitireceğiz."

"İSLAM İLE TERÖRÜ BİR ARADA ANAMAZSINIZ DEDİK"
"Usame Bin Ladin’e düzenlenen operasyon ile ilgili ne düşünüyorsunuz?" sorusu üzerine Erdoğan, bu olaya bireysel olarak bakmak istemediğini söyledi.
Erdoğan, şöyle devam etti: "Biz çift kule olayı olduğundu bir açıklama açıklama yapmıştık. Bu açıklama da şuydu, biz uluslararası teröre karşı bir uluslararası terörle mücadele platformunu oluşturmamız lazım. Çünkü, biz ondan dertliydik ama bizim dertli olduğumuz konu ile o zaman kimse ilgilenmiyordu, bugün de ilgilenmiyorlar. Bizim buradaki asıl sıkıntımız, bu çift kule vurulduğu zaman, terör terördü, ama o olaydan sonra İslami Terör diye bir kavram ortaya sürdüler. İslamı, terörle özdeş hale getirme gayretleri oldu.
Biz ondan sonra bütün uluslararası toplantılarda ’İslam ile terörü bir arada anamazsınız’ dedik. Sürekli olarak da, ’antisemitizmi insanlık suçu olarak ilan eden, halkı Müslüman olan bir ülkenin Başbakanıyım. Bunu da aynı şekilde İslamafobiayı bir insanlık suçu olarak kabul edeceksiniz’ dedik. Nitekim, Varşova’da uluslararası bir toplantıda bunu sonuç bildirgesine kaydettirdik. Bunu tabi Batı hala işleme gayreti içinde. Orada başladı bu süreç. Şimdi İslam’a böyle bir fatura kesmeye kimsenin hakkı yok. Çünkü, o kulenin içinde binlerce insan var, o binlerce insanın böyle bir terör uygulaması sonucunda hayatın kaybetmesinin bedelini, Müslümanlara ödetmeye, İslam’a ödetmeye kimsenin hakkı yok. Bir savaşın içerisinde değilsiniz, orada işinde olan insanlar, orada böyle bir intihar pilotlarının, komandolarının kuleleri vurması neticesinde hayatlarını kaybediyor.
Onun için de biz dedik ki, terörün, dini, imanı, ırkı, milleti, vatanı yoktur. Müslüman da olsa, Hristiyan da olsa, Musevi de olsa, fark etmez, terör terördür, Bizim dinimizde ise İslam kelime anlamı itibariyle zaten barış anlamına geliyor. Barış dini olan İslam’ın teröre cevaz vermesi mümkün mü? Değil. Ama zorla bunu bu olaydan sonra bir araya getirdiler.
Şimdi Amerika’nın, Ladin öldürüldü, bundan sonra artık dünya güvendedir, açıklamasını da doğrusu yanlış buluyorum. Olay bireysel bir olay değil ki, Ladin de bir tane değildir yani, ona bakarsanız Bin Ladin’ler çoktur."
Erdoğan, "Operasyona ilişkin açıklamalar sizi tatmin etti mi?" sorusuna, "Onun zamanlaması da enteresan. Pakistan’ın Cumhurbaşkanı’nın yaptığı açıklama var, biz teslim etmiştik diyor. Şimdi hangisine inanacağız bunun. Buralar da biraz karışık, ki kısa bir süre önce beraberdik, böyle bir şeyi de bize açmadı. Böyle bir şey hiç aramızda geçmedi, konuşmadık ama bu olaydan sonra teslim ettik diyorlar. Bu da düşündürücü. Şehrin merkezinde bu denli çevrilmiş olan bir yerden her halde Pakistan yönetiminin de haberdar olmaması, o da düşündürücü" diye konuştu.
"Buna ilişkin bir açıklama da İran’ın istihbarat liderinden geldi. Daha önceden öldüğüne dair ellerinde kanıtlar olduğunu, bunları açıklayacaklarını ifade ettiler. Ahmedinejad ile konuşurken buna dair konuştunuz mu?" sorusunu Erdoğan, "Bu tür konuya girmedik" şeklinde yanıtladı.

"BÖYLE BİR ENDİŞEYİ DOĞRUSU BİR BAŞBAKAN OLARAK BEN TAŞIMIYORUM"
Başbakan Erdoğan, "Kastamonu’da AK Parti konvoyuna yönelik düzenlenen saldırıya" ilişkin bir endişe var mı?" sorusu üzerine, "Ben, bunu bir endişe olarak değerlendirirsem yanlış olur. Böyle bir endişeyi doğrusu bir başbakan olarak ben taşımıyorum, bir genel başkan olarak da taşımıyorum. Teröristlerin nerede ne yapacağı belli değildir. Ona göre de ülkemin güvenlik güçleri ellerinden gelen bütün tedbiri alıyorlar. Ama bu tedbire rağmen işte bir Recepimizi kaybettik, bir Metinimiz yaralı.
Burada önemli olan niye şimdi? Seçimin arefesinde bu atılan adım nedir? Telsiz dinlemesindeki ifadeler çok önemli. Ne diyor? ’Hedef AK Parti’ diyor. Demek ki terörle ilgili sorunları çözmede AK Parti başarılı, bu, bu demektir. Başarılı olduğu için bundan PKK, siyasi bağlantısı olan parti rahatsız oluyor, ciddi bir rahatsızlık var orada. Bu sorunlar devam ederse bunlar siyasi rant elde edebiliyorlar. Bu sorunlar ortadan kalkarsa bunların artık işi bitiyor. Dikkat ederseniz hep tehditle bugüne kadar oy aldılar. Köyleri tehdit ettiler, yaktılar, yıktılar. Şehirlerde aynı şeyi yaptılar" diye konuştu.
Yoksulluğun ciddi oranda azaldığına işaret eden Erdoğan, "Bütün bunların yanında sosyo-ekonomik yapıda ciddi düzelmeler var. Alt yapıya bakıyorsunuz bölgede güzel gelişmeler var, yatırımlar noktasında terör iyice azalmaya başlasın, göreceksiniz doğu ve güneydoğu yatırımların ciddi merkezi haline gelecek" dedi.
Gaziantep’de yaptıkları baraj açılışına da değinen Erdoğan, "Bu barajın yapıldığı bölge GAP’a giriyor. Şimdi siz bunları yaptıkça rahatsız ediyorsunuz" dedi.
Erdoğan, "Önümüzde bir tehdit var, 2014 sonu itibariyle sınır aşan sular konusu, dünya gündeminde bizi de rahatsız edecek" diyerek, kimsenin bunun farkında olmadığını söyledi.
Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Şu anda bizim kutsal değerlerimize bu bölgede saldırılar oluşmaya başladı. Bunlar daha önce yoktu. Diyelim Ulu Cami’de Cuma namazı kılınıyor. Bunlar yüz metre geride ayrıca namaza duruyorlar, o camiye gidenleri de tehdit ediyorlar. Bütün bunların yanında cemaate durulmuş, bayanlardan camiyle hiç alakası olmayan tipler. Bunun Cuma ile ne denli alakası olup olmadığı ortaya çıkıyor. Dolayısıyla burada bizim değerlerimizle, inancımızla ters düşen, Marksist, Leninist bir yapıya sahip olan bu yaklaşım tarzı şu anda dini nasıl sömürürüz... Hakkari’de gidiyor imamı şehit ediyor. Güneydoğu’da tamamen bu noktada istikametini şaşırmış olan bir yapı var.
Terör örgütü çok farklı metotları uyguluyor. Hakkari’ye gideceğim, niye, bu ülke bizim. Orada da siyasi parti olarak varız. Ama bunlar geldi, sadece İstanbul’da 30’u aşkın yerde seçim karargahlarımızı ne yazık ki molotof kokteylleri ile bombaladılar. Aynı şekilde Anadolu’nun değişik yerlerinde bunun yapıyorlar.
Sürekli olarak bunları AK Parti’ye karşı yapıyorlar, ondan sonra da çıkıp televizyonlarda sıkılmadan özgürlük mücadelesi... Özgürlük mücadelesi böyle mi yapılır? Sen de sandıkta gel özgürlük mücadeleni ver."

Haberin Devamı


SAYIN BAHÇELİ’NİN, BU İŞİN OKYANUS ÖTESİNDEN YÖNETİLDİĞİ GİBİ BİR YAKLAŞIMIN İÇİNE GİRMESİ ÇOK ÇİRKİN
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, MHP’li siyasilere ait olduğu ileri sürülen kasetleri değerlendirirken, "MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin bu işin okyanus ötesinden yönetildiği gibi bir yaklaşımın içine girmesinin çok çirkin olduğunu" ifade ederek, "Kalk o zaman okyanus ötesi neyse bunun adını söyleyiver. Okyanus ötesinde ne var?" dedi.
Başbakan Erdoğan, Kanal 7’de yayınlanan "Başkent Kulisi Özel" programına katılarak, gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Kürt sorununa ilişkin bir soru üzerine Başbakan Erdoğan, "Benim Kürt kardeşlerimin sorunları, bizim çözmemiz gereken, kalan sorunlardır. Büyük ölçüde biz bu işi giderdik. Bu noktada kimse inkarcılıkla falan bizi değerlendiremez. Ama, burada Kürt sorunundan kasıt, benim anladığımın dışında daha başka bir şeyse, o ayrı mesele. Onu da ayrıca değerlendiririz" dedi.
Partisinin iktidarı boyunca OHAL’in ve "Çekiç Güç"ün kaldırıldığını, anadilde kursların önünün açıldığını, TRT Şeş’in kurulduğunu, devletin "Mem ü Zin"i Kürtçe olarak yayınladığını, cezaevinde Kürtçe konuşmanın önündeki engellerin kaldırıldığını, köye dönüşün teşvik edildiğini, üniversitelerde Kürtçe üzerine bölümler açıldığını, Doğu ve Güneydoğu’da birçok okul, hastane ve yol yapıldığını anlatan Erdoğan, aynı dönemde Doğu ve Güneydoğu’ya yapılan yatırımların, 25 katrilyonu bulduğunu bildirdi.
Ancak bazı konularda takıntılar bulunduğunu, bunların birinin resmi dil noktasında olduğunu kaydeden Erdoğan, "(Kürtçe, ikinci bir resmi dil) denildiği zaman, biz buna karşıyız. Çünkü o, bizim şu anda ülkemizdeki birlik nedenlerimizden bir tanesi" dedi.

ANNELERE SESLENİŞ
Başbakan Erdoğan, "Milli birlik ve kardeşlik projesine ’Anneler ağlamasın’ sloganıyla başladınız. AK Parti’nin attığı en önemli adımlardan birisi demokratik açılım. Bu çok önemli ve son yıllarda siyasetin merkezine oturdu. Ama, bir taraftan da Kürt meselesini konuşurken, terörü de aynı anda konuşuyoruz. Bu konu siyasetin merkezinden ne zaman uzaklaşacak? Anneler gerçekten ne zaman ağlamayacak? Sizin yeni dönemde, bu konuda en somut adımlarınız neler olacak?" sorusuna, şu yanıtı verdi:
"Doğrusu soru zor bir soru. Bunun zamanlamasını yapabilmek mümkün değil. Buna bir takvim koymak mümkün değil. Öncelikle tabii, annelerin evlatlarını dağa göndermemesi gerekir. Burada birlikteliğimiz de çok önemli, dayanışmamız çok önemli. Burada ben Kürt kökenli annelerime seslenmek isterim, evlatlarınıza ne olur sahip olun, evlatlarınız dağa çıkmasın. Siz de üzülmeyin, bizler de üzülmeyelim. Ama bakın evlatlarınızı kaçırıyorsunuz ve evlatlarınız dağa gidiyor, bunu arayıp sormuyorsunuz veya bizlere yardımcı olmuyorsunuz. Bizlere yardımcı olun, bizim de işimiz kolaylaşsın. Ama bakıyorsunuz, öbür tarafta hiç bu işlerle ilgisi olmayan, evladını askere gönderen anneler de askerlerinin kara haberini alıyor, şahadet haberini alıyor. Bu da tabii bizleri ayrıca üzüyor. Bunları da görmek lazım. Bunlara karşı da ayrıca ortak mücadele vermemiz lazım. Bu, devletin veya hükümetlerin tek başına çözeceği değil. Onun için projenin adı milli birlik ve kardeşlik projesi."

"YEREL YÖNETİMDE DİNAMİTLENİYOR"
Başbakan Erdoğan, "Tek millet" dedikleri zaman, bunu terör örgütüyle iltisaklı olanların, "Ne demek tek millet?" diye değerlendirdiğine işaret etti. "Ülkedeki bütün etnik unsurların ’millet’ kavramının içinde yer aldığını, hercümerç olduğunu" ifade eden Erdoğan, şöyle devam etti:
"Biz buna millet diyoruz. Hatta Atatürk, ilk Meclis’te, Meclis’in bütün o muhtevasını, ’Anasır-ı İslamiyye’ olarak ifade ediyor. ’İslami unsurlar’ diye şey yapıyor... Ondan sonra da olay yine millet kavramında toparlanıyor. Şimdi bunu biraz daha farklı hale getirdik. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı çatısı altında toparlayalım diyoruz. Ama, orada bundan da rahatsız olan belli bir kesim var. Kaldı ki bizim bölgeyle herhangi bir sıkıntımız yok. Niye yok? Bölgeye olan ilgimiz bunu çok açık net ortaya koyuyor.
Orada özellikle terörist bir yapıyla ilgisi olan, onlarla el ele dolaşan, bir tarafta bakıyorsun üç tane maskeli, ellerinde molotofkokteyli, yanında BDP’nin milletvekili. Bu nasıl demokrasi mücadelesi, bu nasıl özgürlük mücadelesi? Diyarbakır Belediyesinin camlarından aşağı molotofkokteylleri atılıyor. Böyle bir demokrasi mücadelesi olur mu? Böyle bir yerel yönetim olur mu? Demokrasi yerel yönetimde başlar. Ama burada yerel yönetimde başlamıyor, yerel yönetimde dinamitleniyor. Böyle bir yaklaşım var. Onun için, bizim bu süreç içerisinde, anneliğin tabii ki bir siyaseti olamayacağı için, annelerimizi bu noktada hep birlikte teşvik etmemiz ve milli birlik, kardeşlik projesi içinde de el ele, beraberce annelerin ağlamamasını sağlamamız lazım."
Kapatılan DTP’nin eski milletvekili Aysel Tuğluk’un açıklamalarının anımsatılması üzerine Başbakan Erdoğan, "Tuğluk herhalde ucu açık bir soru topluma yöneltti, buradan ne sonuç çıkarırsanız çıkarın, anlamında. Ama, yargı buradan çok daha farklı bir sonuç çıkarmış olacak ki, sanıyorum kendisiyle ilgili herhalde bir dava açılıyor diye, gazetelerde okudum" ifadelerini kullandı.

"YÜRÜTÜLÜŞ TARZINI EDEBE MUGAYİR BULUYORUM"
CHP ve MHP’nin seçim kampanyalarını nasıl bulduğuna ilişkin soruyu yanıtlayan Başbakan Erdoğan, seçim kampanyalarının yürütülüş tarzını edebe mugayir bulduğunu, çünkü hakaretler kullanıldığını ifade etti.
Kendisinin sadece, "Statükonun Allah’ı Ankara’dadır" ifadesine karşı, "Bu alçaklıktır" diye bir ifadesi bulunduğunu belirten Erdoğan, bunun dışında MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na karşı eleştiriler yönelttiğini, ancak hakaret etmediğini anlattı.
Erdoğan, "Benim zaten yetişme tarzım, aldığım terbiye, ne Kılıçdaroğlu’na ne Bahçeli’ye hakarete müsaade etmez" dedi.
"Yalnız Kılıçdaroğlu, ’Kasetle geldin’ sözünden biraz alınıyor" denilmesi üzerine ise Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:
"O yanlış mı ama? Sayın Baykal’ı evinde ziyaret ediyor. Sayın Baykal’ı evinde ziyaret ettiği zaman çıkıyor, ’Ben aday değilim’, bunu söylüyor. Hemen ertesi gün de aday olduğunu açıklıyor. Bu senaryo neyin senaryosudur? Kasetin neticesi. Dolayısıyla kaset mağduru bir genel başkan var. Ama öbür taraftan da kaset mamulü bir genel başkan. Ortada böyle bir tablo var. Bundan alınan kişi, şu anda öyle hakaretler yapıyor ki, ben artık bunların çoğunu zaten duymuyorum. Avukatlarım hemen gereğini yapıyor. Şu ana kadar da 3 tane dava zaten kazanılmış vaziyette. Seçim sonrası herhalde çok daha fazlasıyla neticelenir diye düşünüyorum. Çünkü bunların bizim hukukumuzda da yeri yok. Böyle şeyleri söyleyemezsin. Hele hele bir siyasi partinin genel başkanına bu tür şeyler yakışmaz. Ben inanıyorum ki CHP’ye gönül vermiş kardeşlerim de MHP’ye gönül vermiş kardeşlerim de, hatta BDP’ye gönül vermiş kardeşlerim de genel başkanlarının veya yöneticilerinin kullandıkları bu dili 12 Haziran’da cezalandıracaktır."

"OKYANUS ÖTESİ NEYSE, ADINI SÖYLEYİVER"
Başbakan Erdoğan, siyasilere ilişkin olduğu savunulan kasetlerle ilgili soru üzerine, bunun bireysel bir olay olduğunu belirtti. Bununla bir partiyi değerlendirmenin, yargılamanın ve genel başkanla bunun arasında bir irtibat kurmanın doğru olmayacağını ifade eden Erdoğan, olayın da şüphesiz rahatsız edici olduğunu kaydetti.
Kimin böyle bir şeyle uğraştığını bilemediğini, ancak teknolojinin bu kadar ileri olduğu bir dönemde, görüntülerin sorumlularını bulup, ortaya çıkarmanın zannedildiği gibi kolay olmadığını ifade eden Erdoğan, yargının, bu görüntülerin yayınını durdurduğunu belirtti.
Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Fakat, burada Sayın Bahçeli’nin, bu işin okyanus ötesinden yönetildiği gibi bir yaklaşımın içine girmesi çok çirkin. Böyle bir olayı kalkıp da okyanus ötesi bir yaklaşımla ortaya koyması... Kalk o zaman okyanus ötesi neyse bunun adını söyleyiver. Okyanus ötesinde ne var? Bunu ben anlarım da, ülkemde belki milletimin tamamı anlamayabilir. Ama böyle dedikçe tabii, bunlar da ortaya çıkacak. Bunu kalkarsın çok açıkça ortaya koyarsın. Asıl bu yaklaşım çok rahatsız edici. Bir yerlere fatura ediyorsun. Bu yanlış bir şey. Kendi iç çekişmenizi buraya fatura etmenin anlamı yok. Kaldı ki içerideki böyle bir durum neticesinde niçin istifa istiyorsun? Asıl yanlış burada. Yapman gereken ihraçtır. Yaparsın ihracını, kendi duruşunu ortaya çok farklı bir biçimde koyarsın. Burada olması gereken budur. Bu her partide olabilecek de bir durumdur. Çünkü bireysel bir konu. Bunu yaptıkları zaman mesele onu orada bırakmamaktır."
Başbakan Erdoğan, ancak bir konuyu açıkça ortaya koymak istediğini bildirerek, "bu tür ahlaki olmayan konulara, gayri meşru olaylara, ’Özelidir’, ’Özel hayata müdahaledir’ demeyi, halkının yüzde 99’u Müslüman olan toplumun ahlaki değerlerine ters yaklaşım olarak bulduğunu" kaydetti.
Erdoğan, "Doğru bulmuyorum ve bunlarla da bizim ortak mücadele etmemizin gereğini iddia ediyorum. Çünkü, bunlar siyasetin içinde, eğer temsil noktasında olurlarsa, bizim Türk siyasetinin geleceği sıkıntıda, demektir. Çünkü siyasetin içinde yer alanların, her alanda örnek insanlar olması lazım" dedi.
Başbakan Erdoğan, "Kaset olayı için ’Kendi iç çekişmeleri’ dediniz. Bu bir tespit mi?" sorusu üzerine, "Gördüğümüz o. Ciddi sıkıntı var kendi içlerinde. Buralarda niçin şu olmadı, niçin bu olmadı, veyahut da bazı duyumlarımız var. Bu duyumlar neticesinde görünen bu. Temenni ederiz ki süreç böyle devam etmez. Gazetelerden de okuyoruz. Söylüyorlar, ’Şu kadar daha kaset var’ diye" ifadelerini kullandı.

Haberin Devamı


"KILIÇDAROĞLU, YALANINI ÇOK BAŞARILI SÖYLÜYOR. RAHAT RAHAT, HİÇ YÜZÜ KIZARMADAN, KORKUNÇ YALANLAR SÖYLÜYOR. SİYASETİN EN BÜYÜK KAYBI BU"
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Kılıçdaroğlu, yalanını çok başarılı söylüyor. Rahat rahat, hiç yüzü kızarmadan, korkunç yalanlar söylüyor. Siyasetin en büyük kaybı bu" dedi.
Başbakan Erdoğan, Kanal 7’de yayınlanan "Başkent Kulisi Özel" programına katılarak, gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Erdoğan, bir soru üzerine "CHP’nin yoksullukla mücadele konusunda, şu anda geleceğe yönelik ’AK Parti ne yaptıysa, ben daha fazla vereceğim’ mantığı yürüttüğünü" söyledi. Kendilerinin ise yaptıklarıyla konuştuklarını ifade eden Erdoğan, bazı rakamlar verdi.
Başbakan Erdoğan, 2002’de, gıda ve gıda dışı yoksulluğun toplam nüfusa oranının yüzde 27 olduğunu, bunun da yaklaşık 18 milyon kişiye karşılık geldiğini bildirdi. Son araştırmanın 2009’da yapıldığını kaydeden Erdoğan, buna göre yoksulların toplam nüfusa oranının yüzde 18’e gerilediğine dikkati çekti.
Nüfus artışına rağmen rakamın 12 milyon 750 bin kişiye gerilediğini kaydeden Erdoğan, "2006’dan itibaren günlük harcaması 1 doların altında olan yoksul insanımız kalmadı. 2006’dan bu yana, 5 yıl. Günlük harcaması 4,3 doların altında kalanların oranı 2002’de nüfusun yüzde 30’uydu. Bunu da yüzde 4’e kadar çekmiş vaziyetteyiz" dedi.
Genel refahı yükseltip, gelir dağılımındaki çarpıklığı düzeltirken, bu arada yatırımları da ihmal etmediklerini söyleyen Erdoğan, 79 yılda 6 bin 100 kilometre bölünmüş yol yapılırken, kendilerinin 8 senede 13 bin 600 kilometre bölünmüş yol yaptıklarına işaret etti. Türkiye’ye 163 bin derslik kazandırdıklarını, hastanelerin sayısını sürekli artırdıklarını belirten Erdoğan, artık vatandaşın istediği hastanede tedavi olup, istediği eczaneden ilacını alabildiğini dile getirdi.
Öğrencilere verilen bursları iktidarları boyunca artırdıklarını anlatan Başbakan Erdoğan, 18 ambulans helikopter, 2 jet ambulans aldıklarını, THY’nin bir çok noktaya uçuş düzenlediğini, Hakkari Yüksekova ve Şırnak Cizre’ye havalimanı yaptıklarını anlattı.
Kütahya, Ayfonkarahisar ve Uşak arasına da havalimanı yapıldığını anımsatan Erdoğan, Mersin-Adana arasındaki Çukurova Havaalanı ile ilgili çalışmaların da sürdüğünü kaydetti.
Başbakan Erdoğan, Ankara-Eskişehir ve Eskişehir-İstanbul ile Ankara-Konya hızlı tren projeleri ile Ankara-Sivas hızlı tren çalışmalarının da devam ettiğini kaydetti. Erdoğan, Marmaray’ın 2013’de, hemen Güneyinden de otomobillerin geçmesi için çalışılan tüp geçit çalışmasının da 2014 gibi biteceğini bildirdi.
Erdoğan, "Bu adımlar vizyon istiyor, ufuk istiyor. Bu varsa, siz de bunları yaparsanız, yoksa bunların hiçbirini yapamazsınız" dedi ve Karadeniz sahil yolunun 15 yılda yüzde 35’i bitirilmişken kendileri döneminde yüzde 65’ini yaptıklarını anımsattı.
Seçim vaatlerinde en çok ekonomik konuların öne çıktığının hatırlatılması üzerine Erdoğan, ekonomide çıtanın yükseldiği ama halka yansımasının gerçekleşmediği iddialarının gerçeği yansıtmadığını ifade ederek, asgari ücret bazında kıyaslandığında 2002 yılına göre buğday, pirinç, ayçiçek yağı, çay, toz şeker gibi temel gıda maddelerinden çok daha fazla alınabildiğini bildirdi. Erdoğan, "Bir bardak çay 2002’de 30 kuruştu. 613 bardak çay alınıyordu, 2011 yılı itibarıyla bu rakam 50 kuruş oldu ama alınan bardak çay adedi 1260" dedi.
Başbakan Erdoğan, "CHP lideri Kılıçdaroğlu, ’Gelsin bunu televizyonlarda tartışalım’ diyor, ne diyorsunuz" şeklindeki soruyu yanıtlarken, "Ben latife yaptım; dedim ki amatör küme takımı ile süper lig takımını bir arada oynatabilir misiniz diye. Daha çırak olmadı, çırak olması lazım. Biz çıraklık dönemini 2002-2007 arasında yaşadık. 2007-2011 kalfalık dönemimiz, şimdi ustalık dönemimiz başlıyor. Bunun neyini tartışacağım? Her şey ortada, açık. Kalkıp da örneğin SSK ile ilgili... Bunu mecliste kendisine okudum. Niçin mecliste çıkıp da bunun aksini orada kalkıp konuşamadı? Mecliste söylendi şimdi meydanda söylemiyorum bunları. Bu sebeple rahatım" dedi.

"BENZİN FİYATLARINI PİYASA BELİRLİYOR"
Başbakan Erdoğan, programda AK Parti tarafından Karadeniz sahil yolu ile ilgili hazırlanan reklamın izletilmesi ve CHP’nin de kamyon şoförlerinin benzin fiyatlarından geçinemediği şeklindeki reklamının hatırlatılması üzerine "Benzin fiyatını piyasa belirliyor. Eskiden hükümetler belirliyordu, biz bunu tamamen piyasaya bıraktık. Şu anda kamyoncular şoförler vesaire zaten akaryakıta şuna buna zam geldiğinde anında fiyatlara yansıtıyor onların bu noktada mağdur olması diye bir şey yok. Kimse kimseyi aldatmasın" dedi.
"Reklama reklam ile karşılık vermek mi istediniz" sorusuna ise Erdoğan, "Bizim öyle bir derdimiz yok. Dedik ki hem yaptıklarımızı, yapmakta olduklarımızı ve yapacaklarımızı reklamla da ayrıca halkımıza duyuralım istedik" görüşünü dile getirdi.
Yaptıkları eserlerin bütün televizyonlar tarafından yayınlanmadığını söyleyen Erdoğan, yayınlanmadığı için de halkın ülkede neler yapıldığının farkında olmadığını ifade etti.
Kahramanmaraş’ta baraj, adalet sarayı, okul ve sağlık merkezi gibi 40 tesisin açılışını yaptıklarını belirten Başbakan, bunu bir kaç televizyon dışında diğer televizyonların yayınlamadığını söyledi. Erdoğan, bunları yayınlayan televizyonların da "yandaş" diye damgalandığını söyledi. Erdoğan, "Yayınladığı ne? AK Parti’yi yayınlamıyor ki, bu ülkenin, hükümetin, devletin yaptığı hizmetleri eserleri yayınlıyor. Bu eserleri millet görsün ki duysun ki kendisine özgüven gelsin. Bunları göstermek istemiyorlar. Paramızı veriyoruz, bunların da halkımıza gösterilmesini istiyoruz" diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, "Reklamlarınızın, CHP’nin reklamlarına karşılık olmadığını anladık" cümlesi üzerine "O bize karşı yapıyor, biz ona karşı ne yapalım, daha yaptığı bir şey yok ki. Öyle bir fırsat olmayacak" dedi.
Erdoğan, "Sık sık eleştiriyorsunuz peki Kılıçdaroğlu’nun beğendiğiniz, ’şu yönden çok takdir ediyorum’ dediğiniz bir şeyi yok mu" sorusunu yanıtlarken, "Kılıçdaroğlu, yalanını çok başarılı söylüyor. Rahat rahat, hiç yüzü kızarmadan, korkunç yalanlar söylüyor. Siyasetin en büyük kaybı bu" derken, "Baykal gitti Kılıçdaroğlu geldi hangisi daha dişli rakip size göre" sorusuna da "Baykal tabi ki yani Kılıçdaroğlu ile mukayese kabul etmez. Siyaseten, bizim Allah’a hamd olsun çok iyi bir muhalefetimiz var. O yönden durumumuz iyi" şeklinde konuştu.
Kılıçdaroğlu ve Bahçeli’nin mitinglerdeki performansını nasıl değerlendirdiğinin sorulması üzerine Erdoğan, "Bunu halkıma soracaksınız. Onun en güzel cevabını halkım verecek. Onun anketi 12 Haziran" dedi.
Başbakan Erdoğan, anket sonuçlarının sorulması üzerine, "şu an gayet iyi gözüktüğünü, partisinin açık ara önde olarak yüzde 45-50, CHP’nin yüzde 25 ve MHP’nin de sınırda olduğunu" bildirdi.

DIŞ POLİTİKA
Başbakan ve AK Parti Genel Başkanı Erdoğan, dış politika konusundaki "eksen kayması" iddialarının da gerçeği yansıtmadığını belirterek "Dış politika anlayışımız yatağını buldu" görüşünü ifade etti.
Tunus’ta başlayan, sonrasında Mısır’a yansıyan olayların domino etkisi meydana getirdiğini belirten Erdoğan, Yemen, Bahreyn, Cezayir ve Fas’ta da çeşitli olaylar olduğunu anımsatarak özellikle Libya’da yaşanan olayları beklemediklerini bildirdi.
Suriye’nin "dış politika olmadığını" vurgulayan Erdoğan, "Orası bizim için adeta bir iç politika" dedi. Suriye ile ile 850 kilometrelik sınırları olduğunu, akrabalık ilişkileri bulunduğunu anımsatan Erdoğan, Esad ile ailece ilişkileri olduğunu söyledi.
Göreve geldikleri günden bu yana demokratikleşme süreci üzerinde ısrarla durduklarını, olağanüstü halin kaldırılması konusunda kendisinin de düşüncelerini paylaştığını anlatan Erdoğan, bu konuda müşterek çalışmalar yaptıklarını, son olayların ardından gün aşırı telefonla görüştüğünü, özel temsilcisini Suriye’ye gönderdiğini belirtti.
Başbakan Erdoğan, "Bir yönetimin halkına kurşun sıkması asla doğru değildir. Çünkü karşınızda silahlı bir grup yok. Silahlı bir grup olsa o zaman tabi ki orada güvenlik gücü kendini savunacaktır, yapması gerekeni yapacaktır ama karşınızda halk var. Yani bir Halepçe, Hama, Humus bunları geçmişte yaşadık artık bunları yeniden yaşamak istemiyoruz" görüşünü dile getirdi.
Erdoğan, Suriye yönetiminin kendilerine "5 tane askerimizi, 7 tane polisimizi öldürdüler" şeklinde gerekçeler söylediklerini ama sivil kayıpların 1000’i geçtiğine ilişkin bilgiler aldıklarını bildirdi.
Libya konusunda Kaddafi ile olayların olduğu dönemde üç defa görüştüğünü ancak bir sonuca ulaşılamadığını ifade eden Erdoğan, hem Afrika’da hem de dünyadaki kendisini takdir eden, seven ya da sevdiklerini zannettiklerinin de kendisinden uzaklaşmaya başladığını savundu. Erdoğan, bugün (dün) bir telefon görüşmesi yapmayı planladıklarını ancak aradıkları zaman kendisinin İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad ile görüşmede olduğu için görüşemediğini bildirdi.
Erdoğan, kendilerini en çok sevindiren şeyin yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen Hamas ve El Fetih ve diğer grupların birleşmesi olduğunu söyledi.
Filistin’in demokratikleşme sürecinden başarıyla çıkmasını istediğini belirten Erdoğan, "Bizim Ortadoğu’daki yaklaşımımız İsrail ve Filistinli çift devlet. Her zamanda taraflara telkin ettik, bunu da dünya böyle kabul ediyor, herkesin de böyle kabul etmesi lazım" dedi.

Haberin Devamı

BEN BU MAKAMDA OLDUĞUM SÜRECE, ÇOCUKLARIMIN PARLAMENTO VEYA YEREL MAKAMLAR İÇİN GÖREV ALMASINA HİÇBİR ZAMAN SICAK BAKMAM
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Şu anda içeride 27 tane gazeteci var yazılı ve görsel basından. Benim Adalet Bakanlığından aldığım rakamdır. Bunların hiçbirisi yazısından dolayı değildir" dedi.
Başbakan Erdoğan, Kanal 7’de yayınlanan "Başkent Kulisi Özel" programına katılarak, gazetecilerin sorularını yanıtladı
Erdoğan, bir soru üzerine "içeriye alınan" gazetecilerin terör örgütleriyle bağlantıları olduğuna dikkati çekti ve bu gazetecilerin silahla yakalandıklarını ve evlerinde kaçak silah bulundurduklarını söyledi.
Erdoğan şöyle devam etti:
"Bunların yanında özellikle yine üye oldukları örgütler var. Bunlar terör örgütleri, suç örgütleri diyeceğim şeyler, çok daha farklı şeyler. Bunlardan dolayı özellikle de yargının diğer elindeki tutukluların dosyalarına iddianameler hazırlanırken ortaya çıkan belgelerden bunlara ulaşılmış vaziyette. Bunun neticesinde de bunları arzu etmezdik ama önce göz altına alındılar. Mahkeme bunlarla ilgili tutuklama kararı verdi. Ama her zaman söylüyorum; yargı bu noktada süratli çalışmak suretiyle bir an önce kararını vermeli diye inanıyorum.
Tabi, Batı niçin bu olaya böyle bakıyor derseniz; bu gazetecilerin çalıştıkları gazeteye yazdıkları veya televizyonların bunların yayınlarını izlemek suretiyle, onların ağzıyla aynen onlar da hükümete saldırıyorlar. Biz kendileriyle konuştuğumuzda, gazetelerden batıda yansıyanlar, bunun üzerinden değerlendirmelere bakarak diyelim ki rapor hazırladılar.
Batıda darbeci veya darbecilere destek veren gazeteciler yok. Ama Türkiye’de darbeye destek verenler var. Hükümetimi veya hükümetimizi indirmek için gayret sarfedenleri biliyoruz."
Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Nasıl başlıklar attıklarını biliyoruz. Türkiye bunlara yaşarken Batı bunlara karşı zaman zaman çok duyarlı oldu. Ama zaman zaman da çok sessiz kaldı. Bizim yaşadıklarımızda ne yazık ki bunlar. Bunları acımasızca yaptılar, bazıları bunu hala acımasızca yapıyor. Yani bir gün AK Parti lehinde yazı yazmayan adamlar var. Bu kadar işler yapıyoruz, bu kadar yatırımlar yapıyoruz. Bunların içerisinde hiç hayırlı işler yok mu? Bunların içerisinde şöhretli insanlar var. Adamın bütün yapısı, ruhu AK Parti’yi dövmek, Recep Tayyip Erdoğan’ı dövmek, iktidarımızı dövmek bunun üzerine kurulmuş. Benim ile düşüncen, fikrin uyuşmayabilir. Sabah kalktığı zaman ’bugün nasıl hakaret edeceğim’ diye, bunu düşünerek kalkıyor. Bunların sayısı öyle bir tane iki tane, parmak sayılarıyla değil. Biraz da adil olun, insaflı olun siz eğer düşünce adamıysanız doğruyu takdir edin. Marifet iltifata tabidir" diye konuştu.
Cumhurbaşkanlığı seçim süresi ile ilgili soruları da yanıtlayan Başbakan Erdoğan, bununla ilgili çok değişik görüşler bulunduğunu, bazılarının yapılmış olan anayasa değişikliği ile seçimlerin 4 yıla düşürülmesine atıfta bulunarak Cumhurbaşkanlığı süresinin de 5 yıla düşmesi gerektiğini söylediğini anımsattı.
Erdoğan, "Anayasacı olarak görüştüğüm kişiler buna ilişkin kararın meclisten yapılan düzenlemeyle belirleneceğini söylediler. Dolayısıyla bu süreci belirlemek, mecliste alınan veya yapılacak düzenlemeyle ortaya konacak bir şey. Şu anda gündemimizde yok."
"Şu anda bizim (Yeni) Anayasa’yı açıklamamız yanlış olur" diyen başbakan Erdoğan "Biz bir şeyi teşvik ettik. Halk kendisi yapsın anayasa hukukçuları otursunlar bu işi hazırlasınlar eskiden öyle yapılırdı" görüşünü dile getirdi.
Özgürlükçü, katılımcı, sivil bir anayasa için halkı teşvik etmek istediklerini belirten Erdoğan; "Çok değişik katılım gurupları bir araya gelmek suretiyle böyle bir çalışmayı Anadolu’yu dolaşarak, yaptılar yapıyor. Bunun yanında STK’ların özel yaptığı çalışmalar var. TESEV’in yapığı çalışma var. TÜSİAD’ın yaptığı çalışma var. Biz parti olarak zaten başlamış nerede ise bitirme noktasına gelmiştik. Bizim bundan sonraki çalışmamız zaten uzun bir zaman alacak çalışmamız değil. Halkın dili buna hakim olacak ve anayasa hukukçuları son dönemde devreye girerek, onlar bu işin çerçevesini oturtacaklar. Parlamentoda bir anayasa uzlaşma komisyonu kurmak suretiyle bunu neticelendirelim istiyoruz. Tüm partilerin katılımıyla bunu yapalım istiyoruz. Bu güne kadar sıcak bakmadılar, uzlaşmacı bakmadılar ama bundan sonraki döneme yaklaşırlarsa işimiz daha kolay olur. Çünkü hepimizin ortak anayasası olacak. Mademki şikayetçiyiz gelin hep beraber bu işi halledelim diyoruz. Mevcut anayasamızdan daha sade, madde itibarıyla daha az, halkımızın da ’İşte ben anayasamı buldum’ diyeceği bir anayasa olacak" şeklinde konuştu.

SÖZLEŞMELİ PERSONELİN KADROYA ALINMASI
Başbakan Erdoğan, sözleşmeli personelin, özellikle öğretmenleri de kapsayacak şekilde kadroya geçirilmesi konusunda seçim öncesi bir çalışma yapılıp yapılmadığına ilişkin soru üzerine, bu konuda yaklaşık bir ay önce bir çalışma başlatıldığını belirtti.
Bu çalışmanın Milli Eğitim Bakanlığı’nda başladığını, sonra Sağlık Bakanlığı’nda da ihtiyaç olduğunu gördüklerini ifade eden Erdoğan, "Sonra dedik ki, ’Sadece Milli Eğitim, sadece Sağlık olmaz, arkadaşlar bunun genelini çalışsınlar. Eğer yetiştirebilirseniz seçim öncesi açıklarız ama yetiştiremezseniz artık seçim sonrası bunun adımını atarız’ dedik. Sözleşmeli personel konusunu da bu şekilde çözeceğiz" diye konuştu.

SPOR
Erdoğan’a, milli futbolcu Nuri Şahin’in İspanyol kulübü Real Madrid ile 6 yıllık sözleşme imzalaması ve Süper Lig’deki Fenerbahçe ile Trazonspor arasındaki şampiyonluk yarışını nasıl değerlendirdiği de soruldu.
Bu yıl ligin çok çekişmeli geçtiğini hatırlatan Erdoğan, "Görünen o ki, son haftaya kadar bu iş gidecek ama bu hafta da her iki başarılı kulübümüz kendi sahalarında oynayacaklar. Gerek Fenerbahçe gerek Trabzon, ikisi de gerçekten sevdiğim iki kulüp. Fenerbahçe benim tuttuğum takım. Trabzon’u da özellikle sevmek zorundayım. Çünkü torunum Trabzonlu. Trabzon’un hastası. Tabii hemşehrilerimin takımı. Rize, Trabzon yan yanayız. Onun için bunlar bizim uşaklar" değerlendirmesini yaptı.
Trabzonspor ve Fenerbahçe’den hangisi şampiyon olursa olsun üzülmeyeceğini dile getiren Erdoğan, "Trabzonspor gerçekten başarılı bir performans ortaya koydu. Fenerbahçe ikinci yarıda bir performans ortaya koydu, başarılı olarak. Buraya kadar geldiler. Temenni ederim ki, ikisinde de başarılı olan, iyi olan inşallah kazansın. Ama en çok sevindiğim, ikisi de bizi Şampiyon Kulüpler’de bizi temsil edecekler" görüşünü dile getirdi.
"Burada bir müjdeyi vereyim. Trabzon’un Avni Aker Stadı’nı, yaklaşık 6-6,5 trilyon lira yatırım yapmak suretiyle Şampiyon Kulüpler’e yetiştireceğiz. Çünkü şu haliyle oraya maç vermiyorlar" diyen Erdoğan, bu arada Akyazı’da da Trabzon’un stadını yapacaklarını kaydetti.
Burada sadece stat değil, oteller de yapmak suretiyle büyük bir kompleks meydana getirileceğini anlatan Erdoğan, bu projenin bu sezona yetişmeyeceğini, ancak bundan sonraki sezonda Trabzon’un stadına kavuşacağını vurguladı.
Erdoğan, şu anda Gençlik Oyunları için Trabzon’un adeta spor komplekslerinin olduğu bir şehir haline geldiğini söyleyerek, "Olimpik yüzme havuzlarından tutunuz, kapalı spor salonlarına varıncaya kadar. Bütün bunlarla beraber gençlik oyunlarıyla alakalı şeylerin hepsini hemen hemen bitirdik. Bununla da Trabzon, spor oyunlarıyla ilgili şehrimiz haline geldi İzmir’den ve Erzurum’dan sonra. Yeni bir adımı da Mersin için atıyoruz. Mersin’i Akdeniz Oyunları için hazırlıyoruz" diye konuştu.
Seçim yoğunluğu için özel bir sağlık programı uygulayıp uygulamadığının sorulması üzerine ise Erdoğan, "Her sabah evden çıkarken yarım bardak ılık suya bir kaşık kestane balı koyuyorum. Bu hem mide için çok iyidir hem de ses telleri için de iyi geliyor" dedi.

ÇOCUKLARININ SİYASETE GİRMESİ
Kızı Sümeyye Erdoğan’ın sık sık kendisine eşlik etmesi hatırlatılarak, "Kızınız siyasete girmeyi düşünüyor mu? Girerse siz nasıl bakarsınız?" sorusuna Erdoğan, "Kişisel olarak ilkem şu, ben bu makamda olduğum sürece, çocuklarımın parlamento veya yerel makamlar için görev almasına hiçbir zaman sıcak bakmam" cevabını verdi.
Erdoğan, şu anda oğlunun siyasete yönelik muhabbeti olduğuna, ancak ticarete de muhabbeti olduğuna işaret ederek, şunları söyledi:
"Zaten şu anda kendisinin doktorasını bitirme dönemi. Mezuniyet tezini hazırlıyor. Zaten böyle bir dönemde böyle bir gayretin içerisine girmelerine gerek yok. ’Think Tank’ kuruluşlarının içerisinde kızlarımın her ikisi de çalışabilir. Zaten çalışacaklar, kendilerini ona hazırlıyorlar veya parti teşkilatlarının içerisinde oğlum görev alabilir. Vakıf kuruluşlarında görev alabilirler. Yani insanoğlu için yapabileceğimiz çok şey var, alanlar çok. Gidip her yerde bu hizmetler verilebilir. İnanıyorum ki çocuklarım babalarının bu tavsiyesine uyarlar."
Erdoğan, program sonunda gazetecilerin, "Bu akşam belli oldu ki, Bilal Erdoğan için siyasetin kapısı aralık. Ama Sümeyye Hanım için henüz bu vize çıkmamış" şeklindeki yorum üzerine ’Yok, zaten kızım istemiyor" değerlendirmesinde bulundu.